1. SINIFA BAŞLARKEN-PROBLEMSİZ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN ÖNERİLER

Okulun Önemi

  • Bir çocuk için okul, daha önce hemen hemen hiçbirini tanımadığı çok sayıda çocukla karşılaşma zorunluluğuyla, uyulması gereken kurallarıyla ve başarılması gereken öğrenim görevleriyle dolu yepyeni bir sosyal çevredir.
  • Okul, çocuğun kalıtım olanakları içinde bir bütün olarak gelişmesi, yaşamda sağlıklı, başarılı ve mutlu olması için uygun ortam hazırlar. Önlemler alır, onu olumlu yönde etkiler.
  • Okul, eğitim aracılığıyla insanı kendisi için yararlı ve yeterli kılmaya çalışırken, bir yandan da onu, içinde yaşadığı topluma ve tüm insanlığa yararlı, toplumsal bilinci gelişmiş bir insan olması için eğitmeyi amaçlamaktadır.

İlkokula Yeni Başlayan Çocuğun İlk Günü

  • İlk gün çocuk heyecan ve umut dolu beklentilerle uyanır, okula gitmeye hazırdır.
    Diğer yandan belki anne baba da onun kadar heyecanlı olabilir ve çocuğunun yaşamının bu yepyeni evresine adımını atarken, karmaşık bir duygu yoğunluğu yaşar.

  • Çocuğu okula hazırlamak için alınan önlemlere rağmen ilk gün gözyaşları epey yaygındır. Dönemin başladığı gün ana babaları tarafından ilk kez sınıflarına götürüldüklerinde her zaman ağlayan birkaç çocuk olur.

  • Bu, kaygılanmayı gerektirmeyen, son derece normal bir tepkidir. Okulun ilk günü çocuğun ana babadan ayrılırken güçlük çekmesiyle, daha sonraki psikolojik ve eğitimsel gelişimi arasında bir ilişki yoktur.

Öneri 1

  • Birlikte evden çıktığınızda, çocuğunuza sakin, gerginlikten uzak ve mutlu görünmeye çalışın. Okul başlangıcının, her ikinizin de yaşamında belli bir çağın artık sona erdiği anlamına geldiğini fark ettiğinizde yaşayabileceğiniz strese karşın, herhangi bir kaygı belirtisi göstermemeye özen gösterin.
  • Çocuğunuz onu bıraktığınız anda tedirgin görünmeye başlarsa, kendini iyi hissedeceğini, her şeyin yolunda gideceğini ona anımsatın. Diğer çocukların dostça davranacaklarını, öğretmenin onun kendi sınıfında olmasını sabırsızlıkla beklediğini söyleyin ve okul biter bitmez onu almaya geleceğinizi ya da servis aracına bindireceğinizi özellikle belirtin. Endişesini, sıkıntısını artıracağı için kaygılandığınızı ve üzüldüğünüzü belli etmemeye çalışın.

Araştırmalar, beş ilkokul çocuğundan dördününü okulun ilk günü sınıfta gerginlik yaşadığını göstermektedir.

  • Çocuğunuz, istese de istemese de ayrılacağınız ve gözyaşlarının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini kesinlikle anlamak zorundadır. Eylem planınıza başından sonuna kadar bağlı kalmaya kararlı olun. Ancak bunun tersine davranan ve çocuğa olumsuz bir uyarıcı oluşturan ebeveyne rastlanmaktadır. Örneğin, aşırı kaygısı nedeniyle bir bütün yılını çocuğun okulun karşısındaki pastanede geçiren bir anne yaşanmış bir örnektir.

  • Çocuğunuz okulun ilk günü oldukça sakin ve güvenli görünüyorsa, bu onun okula çok iyi hazırlanmış olduğunun göstergesidir.

Okulun ilk günlerinde çocuğunuzdan ayrılırken uygulanacak eylem planı 


1- Çocuğunuzu okulla ilgili olarak önceden bilgilendirin ve okulu gezdirin.

2- Güven verin, rahatlatın. Yanında olmadığınızda onun mutlu eve rahat olacağına ilişkin ona güven verin.

3- Sakin kalmaya çalışın. Kaygı, özellikle ebeveynle çocuk arasında bulaşıcıdır. Çocuk kaygı duyduğu, canı sıkıldığı her durumda ne kadar endişelendiğinizi anlamak için size bakacak ve endişeli olduğunuzu gördüğünde, bu  kendi korkularının yerinde olduğunu doğrulayacaktır. Bu nedenle, ne kadar tedirgin, gergin olursanız olun, dışarıdan bakıldığında sakin ve rahat görünmeye çalışın.

4- Okul çıkışı onu tam zamanında alacağınızı ya da servise bindireceğinizi, evde mutlaka karşılayacak bir kişinin olduğunu ona açıklayın. Özellikle kaygılı çocuk, annesinin evde kendisini karşılamayacağı düşüncesiyle okula gitmek istemeyebilir. Bu yapıdaki bir çocuğun bir kez kapıda kalması okul fobisini tetikleyen bir neden olabilir.

5- Vedalaşma uzun sürmemelidir.

6- Gerekirse çok kısa bir süre sınıf arkadaşlarından bazıları ile tanışın ve ders programını inceleyin. Kuşkusuz anaokulu deneyimi olan çocuklar  tüm bu aşamaları daha kolay aşacaklardır. Özellikle aşırı koruyucu ailelerde büyüyen tek çocukla, okulöncesi eğitimi görmemiş olan çocukların “okula başlama” dönemindeki uyum süreleri uzayabilir.

7- Eve geldiğinde okulda yaşadıklarıyla ilgili onunla konuşun. Her okul dönüşü eğer isterse olan biten her şeyi size anlatmasına izin verin. Bu, çocuğunuzun okul yaşamına duyduğu ilgiyi pekiştirmek için en iyi yoldur ve okula karşı duyması gereken hevesin, öğrenme isteğinin gelişmesine yardımcı olur. Ne var ki, okul çıkışı hem fiziksel hem de duygusal olarak çok yorgun olabileceğini ve tüm ayrıntıları hemen anlatmayı istemeyebileceğini aklınızdan çıkarmayın. Sabırlı olun, onu eve götürün, içecek ve yiyecek bir şeyler verin ve sonra kendi istediği zaman gününü size anlatmasına izin verin.

8- Bir sonraki gün için çocuğun giysileriyle, çantasının önceden hazırlanmış olması, ertesi sabahın telaşlı geçmesini önler. Çocuk birkaç hafta içinde bu düzene yavaş yavaş uyum sağlayacaktır; ve zamanla, sabahları onu okula hazırlarken daha az zaman harcadığınızı fark edeceksiniz. Yeterince erken yattığı (uyandığında yorgun olmaması için) ve erkenden uyandığı sürece sabah hazırlıkları gerginlikten uzak olacaktır.

Okul Sendromu


İster ilkokula yeni başlasın, ister ara sınıf öğrencisi olsun, bazı çocuklar okula gitmekten kaçınma yönünde yoğun bir çaba sarf eder. Bu yinelenen çaba zaman zaman kaygı verici boyutlara varır.

            “Okul sendromu” adını verdiğimiz bu kaçınma tepkisinin 6 uyarı işareti vardır:

            1- Heves ve enerji kaybı.
            2- Alıngan ve sinirli olma.
            3- İştahsızlık.
            4- Uykuda bozukluk.
            5- Ortada bir neden yokken gözyaşlarına boğulmak.
            6- Baş ve karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi psiko-somatik belirtilerde artış.

 

Problem olasılığı 1- Ayrılık endişesi

Sorunun ilk nedeni sizden ayrı kalmanın getirdiği mutsuzluktur.
Bu durum, daha çok oyun gurubundan ve anaokulu deneyiminden yoksun, tek çocuklarda görülür.
Birdenbire, günün büyük bir bölümünde evden ayrı kalmanın oluşturduğu  gerilim önemli bir sıkıntıya yol açabilir.

Nasıl yardım edebilirsiniz…

Asla sinirlenmeyin. Bazen ana-babalar sert davranırlar, tepkilerini isteksiz çocuğa, azarlama,tehdit etme, rüşvet verme, yollarıyla gösterirler. Öfke, olabilecek en kötü tepkidir ve çocuğun daha sıkıntılı ve şaşkın bir duruma düşmesine yol açar. Çocukla sakin ve sabırlı bir biçimde konuşun. Paniklerine yol açabilecek nedenleri araştırın.
Arkadaşları tarafından yenilgiye uğratılmış olmak, bir önceki gün başına herhangi bir kaza gelmiş bulunması yada altını ıslatmış olması gibi farklı nedenler sorunun tetikleyicisi olabilir.
Sabırlı olun.

Ona, okulun amacını açıklayın.
Öncelikle; çocuğun niye okula gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olun. Özellikle, ana okulu deneyimi yaşamamış olan ilk yada tek çocukların, yaşanmakta olan değişiminden dolayı kafaları karışabilir.

Derslerin ve öğrenmenin ne ile ilgili olduğunu tam olarak anlamayan çocuklar, okula gönderilmelerini, daha fazla yaramazlık yapmamaları için verilmiş bir ceza olarak görebilmektedir. Sonuçta da; kendilerini suçlu, kırgın ve reddedilmiş hissedebilirler.
Gözyaşlarıyla alay etmeyin. Ağlayan bir çocukla hiçbir zaman alay etmeyin ya da onu azarlamayın; kardeşlerinin de bu şekilde davranmalarına izin vermeyin. Bazı ana-babalar, alay etmenin çocuğun, mutsuzluğundan dolayı utanç hissetmesini sağlayacağı, böylelikle bu duygudan uzaklaşabilecekleri şeklinde yanlış bir düşünceyle bu şekilde davranmaktadır.

Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutun.
Vedalaşma ne kadar uzun sürerse, duygusallığa eğiliminiz de o denli artar. Sizi sıkıntılı görmek çocuğunuzu sadece daha da fazla üzer.
Hızlı bir öpücük verip çocuğunuzu kucakladıktan ve onun okul kapısından güvenli bir şekilde içeri girdiğinden emin olduktan sonra, arkanıza bakmadan oradan uzaklaşın.
Ona gününüzün nasıl geçeceğini anlatın.
Özellikle kaygılı bir çocuk, ona gün içinde yapacaklarınızı anlatmanız ile biraz rahatlayabilir. Bazı çocuklar, onların yokluğunda başınıza kötü bir şey gelebileceği endişesiyle, okula gitmekten korkar.

Onunla, gününün nasıl geçtiği hakkında konuşun. Çocuğunuzu, okulda yaptıkları ile ilgili konuşması konusunda teşvik edin. Derslerle ilgili sohbet etmek, onları daha bildik ve daha az ürkütücü kılar.
Çocuğunuzun öğretmeni ile görüşün. Kaygılarınızı okul ile paylaşmaktan çekinmeyin. Çözüm olasılıklarını tartışın.

 

Problem olasılığı 2- Yeni deneyimlerle baş etmede güçlük


Bu güçlüğe neden olan faktörlerden biri, çocuğunuzun değişim ve yeniliklerle baş etme ihtiyacıdır. Bunlar, sadece derslerin getirdiği yeni zihinsel beklentileri değil, aynı zamanda okula başlamasıyla birlikte gelen bir dizi yeni deneyimi de kapsamaktadır. Oldukça farklı bir ortama girme, sınıfını bulma, yabancılarla tanışma, yemek için nereye gidilmesi gerektiğini keşfetme, ellerini yıkayacağı yeri bulma, okul kurallarını öğrenme, kişisel disiplini geliştirme, grup projelerinde yer alma gibi deneyimler söz konusudur. Evin bildik, rahat ve zihinsel açıdan daha az yorucu ortamında anneyle birlikte yaşamaya alışan çocuğa bu, ürkütücü bir deneyim gibi gelebilir.

Nasıl yardım edebilirsiniz…

Evde yeni alışkanlıklar geliştirin. Evde okuma, resim yapma bir enstrüman çalma ve oyun oynama etkinlikleri için belirli bir düzen oluşmasını sağlayın. Evde bir programı takip etmeyi öğrenmek, çocuğun okuldaki ders programına uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır. Bu ayrıca, belirli saatlerde çalışma disiplini edinmeyi de destekleyecektir. Okul çağı çocuklarının çoğunlukla yaşadıkları en yaygın sorun, programlı yaşayamamalarından, ders çalışmayla oyun oynama saatlerini birbirinden ayıramamalarından, zamanı doğru kullanamamalarından kaynaklanmaktadır.

Çocuğun endişeleri üzerine konuşun. Çocuğunuz, yaşadığı güçlükleri sizinle paylaşması konusunda cesaretlendirin ve öğretmenleriyle konuşma, derslerini birlikte çalışma gibi yollara başvurarak problemlerini çözmesine yardımcı olun. Sorunlarıyla ilgili konuşurken sabırlı olmaya ve yargılayıcı davranmamaya özen gösterin. Çocuğun zihinsel yeteneklerini eleştirmek ya da hoş olmayan bir şekilde onu diğer bir çocukla kıyaslamak her şeyin çok daha kötü olmasına yol açacaktır.

 

Problem  olasılığı 3- Gerçekçi olmayan yüksek beklentiler

Yetişkinlerin beklentileriyle mücadele etmek, bazı çocuklarda strese yol açan başlıca etkendir. Bu daha çok, çocukların başarılarında mükemmeliyetçi bir tutum benimsemek şeklinde kendini gösterir. Bazıları,sınıfta bir testten ikinci olmayı, sonuncu olmaya eşdeğer görürler. Her seferinde yüksek standartlar koyduğunuz ve büyük olasılıkla tam bir başarı dışındaki durumlarda eleştirici olduğunuz takdirde, çocuğunuzda stres oluşma riski artacaktır.

Nasıl yardım edebilirsiniz…

Beklenti düzeyinizi  gerçekçi  kılın. Çıtayı doğru yüksekliğe koyun. Daha az talepkar olun. Çocuğa,  daha az mükemmeliyetçi davranarak yardımcı olabilirsiniz. Başarılarını izlemeyi sürdürün ancak çocuğun herhangi bir başarısızlığı karşısında, hoşnutsuzluk göstermeyin. Hatalar yaparak öğrenmenin, başarılı çalışmanın temel şartı olduğunu unutmayın.
İstemeyerek bile olsa, çocuğunuza, beklentileri karşılayamadığı takdirde onu daha az sevip sayacağınız izlenimini hiçbir zaman vermeyin. Bunun tersi bir yaklaşım isi, performansı baltalamanın aksine, kaygılı bir çocuğu daha fazla çalışması ve öğrenmeye daha rahat bir biçimde yaklaşması konusunda  destekleyecektir.

 

Çocuğunuz başkaları tarafından zarar görüyorsa….


Duygusal açıdan dayanıklı olmasını sağlayın. Çocuğunuza, judo, boks yada benzer kendini savunma dövüşleri öğreterek, kavga etmesi doğrultusunda onu desteklemeyin. Bu sadece, oyunlarında başkalarına zarar vermesine yol açacaktır. Çocuğunuzun, psikolojik savunmalarını geliştirmesine yardım etmeniz çok daha mantıklı ve yararlıdır. Böylece; kendisine zarar veren kişilere, onların egolarını besleyen korku ve gözyaşı yerine; mutlu bir kayıtsızlıkla karşılık verebilecektir. Çocuğunuzun kendine güveni  ve benlik saygısı geliştikçe; sataşma, alay  yada tehditlere karşı dayanıklılığı da o derece artacaktır.

Oyun becerilerini geliştirin. Çocuğunuz oyun becerilerinden yoksunsa, bir spor yapması ve mümkün olduğunca fazla arkadaş edinmesi konusunda onu teşvik edin. Basketbol; voleybol gibi spor dalları başta olmak üzere tenis, yüzme gibi sporlar önerilebilir. Etrafı arkadaşla çevrilmiş bir çocuğun, kurban olarak seçilmesi olasılığı çok azdır. Başkalarına zarar veren birinin en son isteyeceği şey bir grubu karşısına almaktır.
Öğretmenleriyle konuşun. Sekiz yaş ve üstündeki bir çocuğa sahip olan ana babanın, öğretmenlere yada zarar veren diğer çocuğun ailesine şikayette bulunması, zararın sürekli ve tehlikeli olduğu durumlarda en son başvuracağı yöntem olmalıdır. Ancak, zarar görme; çocuğunuzun sekiz yaşın altında olması ve çocuğun düzenli olarak buna maruz kalması durumunda hemen bildirilmelidir. Bu  yaştaki çocukların, özellikle de yaşça büyük çocukların saldırılarına karşı kendilerin savunmaları oldukça güçtür. Öğretmenle yada ebeveynle problemi tartışırken sakin davranın ve görüşlerinizi sağlam, ancak saldırgan olmayan bir şekilde ifade edin.

 

Çocuğunuz başkalarına zarar veriyorsa

Çocuğunuzun başkalarına zarar verdiği keşfetmeniz yada bundan şüphelenmeniz durumunda ne olur? Başkalarına zarar verme de, zarara maruz kalmak gibi kötü davranış örneğidir. 


Örnek olun. Zarar verme davranışını iyileştirmenin ilk ve en önemli adımı, evde çocuğa iyi bir model oluşturmaktır. Çocuklar, ana babalarının durumlar karşısındaki tepkilerini taklit ederler. Dayak yiyen çocuk, aynı yöntemleri diğer çocuklar üzerinde uygular. Davranışları sizi ne kadar kızdırırsa kızdırsın, hiçbir koşulda, özellikle de zarar verme amaçlı olarak, çocuklarınıza bedensel ceza uygulamayın.

Pratik beceriler kazandırın. Çocuğunuzun, onu diğer çocuklarla işbirliği halinde oynamaktan alıkoyan hangi sosyal becerilerden yoksun olduğunu bulmaya çalışın. Başkalarına zarar veren bir çocuk çoğunlukla, başkalarınI etkilemek ve dikkat çekmek için şiddetten başka bir yol kullanamayan, sosyal açıdan yetersiz çocuktur. Ona, çevreye zarar vermek yerine, yoksun olduğu bu becerileri kazandırmak ve örneğin; bir spor yapma, bir enstrüman çalma, resim kursuna gitme yada izcilik, satranç kulübüne katılma gibi popüler olma yollarını göstermek için elinizden geleni yapın. Şayet çocuğunuz yaşına göre daha iriyse, onu kendisinden yaşça biraz daha büyük çocukların gruplarına katılmaya teşvik edin.

 

Çocuğun okula gitmeme tepkisiyle sonuçlanan bütün bu sayılan problem olasılıklarının dışında, çocuğu okulda mutsuz edebilecek etkenlerden bazıları;

  • En yakın arkadaşıyla bozuşma
  • Sınıftaki çalışmalara ayak uydurmada güçlük çekme
  • Özgüven eksikliği
  • Görünüşüyle ilgili sataşmalar
  • Sınıf öğretmeninden hoşnut olmama
  • Okul tuvaletlerini kullanma korkusu
  • Beden eğitimi dersinde düşük başarı. 

Bu veya başka nedenlerden herhangi biri, okula gitme konusunda çocuğu mutsuz etmeye yetebilir. Sıkıntısının gerçek nedenini anlamak ve onu neyin kaygılandırdığını bulabilmek için yeterince çaba sarf edilmeli ve gerekli yardım alınmalıdır.

 

Anne Babalara Özel Notlar…


1- Çocuklar SİZİN KÜÇÜK BİRER MODELİNİZDİR. Doğruları vardır. Yaşları ve olgunlaşmalarıyla orantılı sorumlulukları olmak durumundadır. Tam tersi olduğu halde bazı ana babalar çocuklarını kendi mülkleri gibi görürler  yada çocuklarının onlara bir şeyler borçlu olduklarını düşünürler.

2- Çocukların gerçekte yaşadığı hayatla sizin onların yaşadığını düşündüğünüz hayat aynı hayat değildir. Çünkü sizin beyninizin daha gelişmiş olması, çocukların dünyaya kendilerine ait tek ve gelişen olayları, düşünceleri yok demek değildir. Onları onurlandırın.

3- Çocuklarınızın yaptıklarını üzerinize alınmayın. Bu, ana babaların çocuklarına kızması için en yaygın nedendir. Sizin üzerinize bir şeyleri yöneltmek istiyor gibi gözüktüklerinde tepkili olmak yerine sizinle iletişim kurmak istediklerini farkına varmak için uğraşın.

4- Onlar için hesap defteri tutmayın. Kısa süre önce yapılanları hatırlamanız yeterlidir. Siz nasıl hiç hatasız değilseniz, onlarınkini de affedin.

5- Kirlilik ve düzensizlik öğrenme merakının oluşması için uygun bir zemindir. Hangisi daha önemli? Temiz bir oda mı yoksa çocuğunuzun engellenmeyen merakıyla dünyayı keşfetmesi mi?

6- Sizi hiç dinlemedikleri için üzülmeyin, sizi her zaman izlediklerinde üzülün. “Yaptığım yapma, söylediğimi yap” demek iki yüzlülüktür. Çocuğunuzun olmak isteyeceği gibi bir yetişkin olun.

7- Onların size öğreteceği çok şey var, onlardan öğrenin. Bazı zamanlar bilgelikleri sizi şaşırtabilir.

8- Onları çok sevin. Çocuklarınızın kendi başına ayakları üzerinde duracağı gün, zor olacaktır. Üzüntünüze boyun eğin ve onlar için en iyisini yapın.

Son olarak, çocuğunuza nasıl bir anne baba olduğunuzu yada iyi mi kötü mü yaptığınızı hiçbir zaman bilemezsiniz ve yaşadığınız sürece bunun için endişelenirsiniz. Ama  çocuklarınız çocuk sahibi olduğunda ve onların ne yaptığını izlerseniz, cevabın bir kısmını alırsınız.

 

Çocuklara arkadaş edinme ve arkadaşlıkları sürdürebilme becerisi kazandırabilmede anne babalara öneriler


1- Çocuklarınızın arkadaşlıklarını önemseyin, onların ilişkilerine saygı göstererek, arkadaşlık sürecinde yaşadıkları hakkında çocuklarınızla konuşun. Çocuğunuzun kurduğu arkadaşlık hakkında endişeleriniz bile olsa kendi yargılarınızla olumlu yada olumsuz, çocuğunuzu etkilememeniz önemlidir. Böyle bir durumda çocuğun kendi arkadaşlığını kendisinin değerlendirerek doğru ve yanlışı fark edebilmesi önemlidir. Çocuğunuzun arkadaşından emin olmadığınız durumda bu çocuğu evinize davet ederek onu yakından tanımaya gayret edin.

2- Çocuğunuzun başkaları hakkındaki olumsuz düşüncelerine destek vermekten kaçının. Çocuklarınızın kendi arkadaşlarını yine kendilerinin seçmelerine fırsat verin.

3- Çocuğunuzun kurduğu arkadaşlığın onun üzerinde olumsuz bir etki yapacağına inanıyor ve çocuğunuzun zarar göreceğini düşünüyorsanız, çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz özel zamanlarda bu konuyu onunla konuşun.

4- Çocuğunuzun arkadaşlık sorunlarına müdahale edip, sorunlara kendiniz çözüm getirmek yerine çocuğunuzun arkadaşlarıyla karşılaştığı sorunları yine kendisiniz çözmesine izin verin.

5- Çocuğunuza kendi arkadaşlık deneyimlerinizi anlatın. Arkadaş edinme ve arkadaşlığı sürdürme, bir arkadaşla paylaşımlarda bulunma konusunda çocuğunuza örnek olun.

6- Çocuğunuza her arkadaşlığın emek ve sabır istediğini karşılıklı bir paylaşım olduğunu, doğru ve güzel bir arkadaşlık istiyorsa, bunun için kendisinin de çaba göstermesinin önemli olduğunu anlatın.

7- Çocuklarınızın yeni arkadaşlıklar kurabilmeleri için, onların farklı sosyal ortamlarda bulunmasına destek olun. Parklar, geziler kamplar, sinema ve tiyatrolar, grup çalışmaları, arkadaş edinme için önemli fırsatlardır.

8- Çocuklarınızı sizin istediğiniz kişilerle arkadaşlık yapmaya zorlamayın. Arkadaşlığı sıkıcı olarak değerlendiren çocuklar arkadaş edinmek istemezler. Çocuklarınıza güvenin ve onlara saygı duyun.

 

 

Anne baba çocuk ilişkisinde doğru mesajlar verebilme

  • Yaşam boyu her davranışınız ve her sözünüzde etrafınızdaki insanlara farKlı mesajlar gönderdiniz. Örneğin; bir anne çocuğunun mutfaktan bir şey getirirken elindekini yere düşürmesi karşısında,
    “baban gibi sakarsın, bir kerede şu işi tam yerine getir” diye seslenir.
    Sizce benzeri bir durumda annenin çocuğuna gönderdiği mesajlar neler olabilir?
    “Baban beceriksizin biridir.”
    “Sen de baban gibi beceriksizsin”
    “hiçbir işi doğru yapamıyorsun.”
    Benzer durumlarda mutlaka iş tamamlanır fakat ortada iletilen mesajlar kalır. Gönderilen her olumsuz mesaj çocuğun  kendine güveninden bir parça götürürken çocuğun gözünde anne babanın itibarı biraz daha sarsılır.
    İlk çocuğunuzla ilgili yaşadıklarınızı düşünün. Her attığı adımda her söylediği sözde ne kadar heyecanlandığınızı ona nasıl sevgi mesajları gönderdiğinizi ve coşkuyla o anı eşinize anlatışınızı…..
    İlk yıllar böyle geçerken sonradan nasıl oluyor da büyüdüklerinde onların yalnızca yanlış adımları üzerinde duruyoruz…Veya eşimize heyacanlı ve emin bir tavırla onların bizi nasıl üzdüklerini anlatıyoruz.
  • Mesajlar yalnızca sözlerde değil davranışlarda da gizlidir. Küçük oğlunuza bir bakışınız, küçük bir gülümseme büyük kızınız tarafından fark edilecek ve işte o zaman mesaj gidecektir. Şimdi olmaz kızım bunları sonra konuşuruz dediğiniz zamanlarda giden mesajlar neler olabilir sizce?
  • İçinizden birkaç savunucu ses “ben çocuklarıma bağırmadan güzellikle de anlatıyorum yada her zaman vurmuyorum” diye yükselebilir. Fakat yad davranışlarınızla giden mesajlar. Örnek: sütü döken çocuğunuza bağırmadan “bırak tamam her yeri lekeledin bana ver.” Diye söylendiğiniz zamanlar şu sözlerin ne kadarı sizin için tanıdık?
  • Canın senin dayak mı istiyor?
  • Hiç senin gibi bir çocuk görmedim?
  • Oğlum o da çocuk sen neden onun gibi olmuyorsun?
  • Kör müsün?
  • Sen ne laf anlamaz çocuksun?
  • Sen beni öldüreceksin?
  • Bu acayip arkadaşları nerden buldun?
  • Yüzüme öyle saf gibi bakma?
  • Susun oğlum televizyonun sesini duyamıyorum?

Bu sözler yerine şu sözleri çocuklarınıza ne kadar söylüyorsunuz?

  • Bunu yapış tarzın çok hoşuma gitti.
  • Bu berbat dağınıklığı toplaman beni sevindirdi.
  • Öyle güzel gülüyorsun ki?
  • Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
  • İyi ki benim oğlumsun
  • Başkaları senin başarından söz ettiğinde seninle gurur duyuyorum.
  • Seninle konuşmaktan zevk alıyorum.

Unutmayın ki,  durumlara yaklaşım tarzımızı bizler seçeriz. Kolasını döken oğlunuza ne kadar sakar olduğunu da söyleyebilirsiniz veya ona yaptığı kazanın sonucunu temizlemeyi de öğretebilirsiniz.

Sizin verdiğniz basit bir mesaj çocuğunuzun kendine olan bakışını oluşturur. Bu basit öneriler “koşma canını acıtacaksın” şeklinde olabileceği gibi “lütfen dikkatli ol” şeklinde de olabilir.

 

 

Anne baba çocuk ilişkisinde doğru mesajlar verebilme

  • Yetişkinlerin çocuklara gönderdiği mesajların yanında bazen çocuklar da yetişkinlere farklı mesajlar gönderir ve kendilerine ilişkin ipuçları sunarlar.
    Örneğin, sabah okula gitmek istemeyen oğlunuzu dikkatle dinlediğinizde onun yaşadığı yalnızlık duygusunu fark edebilirsiniz. Çocukların davranışları yetişkinlere giden pek çok mesajla doludur. Önemli olan onları dikkatle gözlemleyerek ve dinleyerek gönderdikleri mesajları doğru olarak anlayabilmektir.
  • Karşınızdaki insanlardan beklentilerinizi onları üzmeden, incitmeden, suçlamadan, yalnız duygularınızı ve kendinizi anlatarak da konuşabilirsiniz. “İşten yeni geldim gerçekten çok yorgunum birkaç saat dinlenmeme izin verirseniz bir saat sonra dilerseniz sizinle santranç oynayabilirim?”

    Biz bu tür konuşmalara “ben dili mesajları” diyoruz.

 

Çocuklarla İletişim


1- Çocuklarımızla ilişkilerimizde onlarla küçük yaştan itibaren kendinizi yaşadıklarınızı açıklayan ben dili ifadeleri kullanırsanız çocuklarınız da büyüdükçe sizin kullandığınız dilin aynısını kullanarak kendilerini anlatırlar. Çocuklarına karşı açık iletişimin yer aldığı ben ifadeleri kullanan anne babalar çocuklarına şu önemli gerçeği öğretirler:
“Yaşadığını seni rahatsız eden şeyleri, üzüntülerini bizimle açıklıkla paylaşabilirsen bizler seni rahatlıkla anlarız ve sana yardımcı olmak için elimizden gelen her şeyi yaparız.” Bu mesajı alan çocuk  da 7 yaşına geldiğinde kardeşine yaşadığı kıskançlığı kardeşini döverek anneyi bunaltarak göstermek yerine
“Anne seninle daha çok birlikte olmak istiyorum beni sevmeni istiyorum” cümleleri ile anlatır.

2- Eğer çocuk küçük yaşlarda ben dili ifadelerinizi duyarak yetişmişse, ergenlik dönemini bir o kadar daha rahat yaşar ve yaşatır. Yaşatır diyoruz çünkü ergen olmaktan daha zor olan şey, ergenin anne babası olmaktır.

3- Çocuklarınızla olan iletişiminizde önemli olan neler öğrettiğinizden çok nasıl ve hangi güzelliklerle öğrettiğinizdir.
“Ben dili, kişinin o anda, karşılaştığı durum veya davranış karşısında, kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır , yani duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir.”

Ben dili cümlelerinizde;

  • İstenmediğiniz davranışı tanımlayın, davranışla ilgili yargılarınızı değil.
    Örnek:
    -yaramazlık yerine “kapakları birbirine vurduğun zaman….”
    -Pis çocuksun yerine”yemeğini üzerine döktügün zaman…….”
    -Başarısızsın yerine “düzenli çalışmadığın zaman …..”
  • İstemediğiniz davranışın sizin üzerinizdeki etkilerini ifade edin.
    Örnek:
    -Kapakları birbirine vurduğunuz zaman başım ağrıyor.
    -Gömleğini çabuk kirlettiğin zaman gömleği tekrar yıkamam gerekiyor.
    -Ödevini zamanında yapmadığın zaman, dersin yemekten sonraya kalıyor ve benim sana yardım etmem zorlaşıyor……
  • İstemediğiniz davranışın sizde uyandırdığı duyguyu tanımlayın..
    Örnek:
    -Sinirleniyorum.
    -Yoruluyorum, boş yere vakit harcamış oluyorum.
    -Yemekten sonra dinleneceğime seninle ders yapmak beni sinirlendiriyor.
    Bu örnekleri, gerçekten çocuğuyla samimi bir iletişim kurmak isteyen anne babalar zenginleştirebilir ve farklı durumlara rahatlıkla uyarlayabilirler.

 

 

TÜM ÖĞRENCİLERİMİZE VE AİLELERİMİZE BAŞARILI BİR EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DİLEKLERİMİZLE...

Yorumlar

  • Şahin NİZAMOĞLU

    Çok bilgilendirici ve öğretici anlamlı ve olumlu bir mesajlar verilmiş kendime çok şeyler aldım teşekkür ederim

  • Elif karli

    Cok guzel bir paylasim hepsini okudum kendime cok sey aldim tesekkurler

  • sema aslan

    güzel tespitleri ve özellikle çözümcü yaklaşımları paylaşmanızi çok beğendim.bir eğitimci anne gözüyle her cümlesi kıymetli bir yazı olduğunu belirtmek istedim.

Yorum Bırakın