BİLİŞSEL GELİŞİM

BİLİŞSEL GELİŞİM

9–12 yaş

Bilişsel Gelişim:

Ders ve belli yeteneklerde cinsiyet farkları görülmeye başlar. Kızlar okuma, yazma ve genelde sözel yeteneklerde; erkekler ise şekil - uzay ilişkileri ve mekanik yeteneklerde daha başarılı olurlar. Bu dönemde erkek çocuklarda yoğun bir araba kullanma merakı gözlenebilir. İlgilerinin desteklenmesi çok önemlidir. Ancak çok çeşitli uyarıcılarla hem ilgi alanları çeşitlenebilir, hem de becerileri gelişebilir. Bu nedenle kız ya da erkek çocuk ayrımı yapmaksızın eşit olanakları sunmak ve kendi seçimlerini kullanma hakkı tanımak yararlı olabilir.

Bu devrenin sonuna doğru artık çocuklar soyut düşünme dönemine girerler. Çeşitli seçenekleri görebilme ve hipotetik düşünme yönünden gelişirler. Soyut düşünme becerisinin pekçok yansıması olur. Örneğin sosyal ilişkilerinde daha önce sözünü ettiğim gibi, çok yönlü ve felsefik bir bakış geliştirebilirler. Özellikle fen bilimlerine olan ilgileri araştırma ve parçaları birleştirme konusunda hevesli olmalarına zemin hazırlayabilir. Bilgisayar, matematik, fizik, kimya gibi konulara ilgi ve yeterlilikleri artar. Tarih, sosyoloji, felsefe gibi alanlarda düşünmekten hoşlanabilirler. Parçaları birleştirme, bir olayın altında yatan nedenleri bulmaya çalışma gibi konular ilgilerini çekebilir. Yaratıcılık ve üretkenlikleri artar. Deney yapmaktan ve doğa ile ilgili gözlemlerden hoşlanabilirler. Düşünme ve olayları algılama biçimleri giderek yetişkinlere benzemeye başlar. Artık onunla yaptığınız konuşmalar daha doyurucu ve geleceğe yansımaları olabilecek tarzda gerçekleşebilir. Yani konuştuklarınız orada kalmaz, üzerinde düşünür ve doğru bulduğu parçalarını uygulamaya çalışabilir.

 

Bilişsel Gelişim:

İlkokul çocuklarının öğrenmek, üretmek için güdüsü çok fazladır. Öğretmene ve anne babaya düşen, bu güdüyü en iyi biçimde değerlendirmeye çalışmaktır. İlgi çekici, renkli ve kolay izlenebilen materyallerle çocukların bu ilgileri desteklenebilir. Ürettiklerini beğenmek ve ödüllendirmek ise anne babanın asli görevidir!

İlkokul çocukları, konuşmaya, tekrarlamaya çok meraklıdır. Yazmaya ilgi ve merakları daha azdır. Bu yaş çocuklarını sınıfta öğretmenin, evde anne babanın sık sık sıraları geldiğinde konuşmaları ve sıralarını beklemeleri konusunda uyarması gerekir. Özellikle yoğun geçen bir iş gününün ardından çocuğunuzu dinlemek çok güç olabilir ama son bir çabayla ona zaman ayırmaya çalışmanızı öneririm. Aktif olarak ona ayıracağınız sadece yarım saat bile, onun bu gereksinimini karşılamaya yetebilir. Unutmayın birlikte geçirilen zamanın niteliği niceliğinden çok çok daha önemlidir!

Bu yaş çocukları,aynı zamanda şikayet etmeyi de çok severler. Bu onların moral (ahlaki)

gelişimde kuralları katı bir biçimde algılamalarından ve davranışın ardındaki niyeti henüz

dikkate alamamalarından kaynaklı olabilir. Ayrıca çok sevdikleri öğretmenlerinin, anne babalarının dikkatlerini çekmek ya da kıskançlık gibi nedenlerle de bu davranışı gösteriyor olabilirler. Ama gerçekten sıkıntıları olabileceğini de gözardı etmemek gerekir. Sonuçta sebep ne olursa olsun, sizden destek istediğinin bir göstergesidir bu şikayetler. Ancak bunları çok fazla ödüllendirmenin, şikayet etmeyi genel bir davranış kalıbı haline getirmesine yol açabileceği olasılığını da unutmayın!

Bu yaş çocukları somut düşünme döneminde oldukları için, çoğunlukla görerek ve yaparak öğrenirler. Bu nedenle söylediklerinizden çok davranışlarınızın önemli olduğunu unutmayın! Sözcükler ve dolayısıyla konuşma soyuttur. O sizin davranışlarınızı öğrenir. Bana başvuran anne babalara, yüzlerce kez konuştukları halde çocuklarının hala aynı davranmaya devam ettiğinden şikayet ettiklerinde, bunun somut dönemin bir özelliği olduğunu anlatıyorum. Yani çocuğunuz sizi dinlemiyor ya da önemsemiyor değil ama zihinsel gelişim olarak konuşmanızı bir başka zaman, olay ve mekana taşıyamıyor. Konuşmaları, o olaya, o zamana ve o mekana özgü olarak değerlendirebiliyor. Çok benzer olaylarda bile ilişkilendirme ve bilgiliyi transfer etme becerisinden henüz yoksun olduğu için, saatlerce konuşmak yerine, doğruyu somut olarak göstermek onun için çok daha anlaşılır. Örneğin küçük bir yalanını yakaladığızı ve saatlerce “yalan söylemenin” nasıl da kötü bir davranış olduğunu örneklendirerek anlattığınızı, ardından çalan telefona onun cevap vermesini ve sizin için “evde yok” demesini istediğinizi düşünelim. Bu durumda, çocuğunuz “yalan”ın ne kadar kötü ve kaçınılması gereken bir davranış olduğunu değil, gerektiğinde başvurulabilecek bir davranış olduğunu öğrenir.

 

 

Soyut İşlemler Dönemi  ( on bir ile on beş yaş arası)

Bu dönemin en genel niteliği gerçeğin tüm olasılıklar dizisinden sadece bir tanesi olduğunu kavrayıştır. Gençlik çağlarındaki uslamlama tümdengelimsel hipotezdir.
Bu dönemdeki düşünce her şeyin ötesinde önerme niteliği taşır. Yani genç birey karşılaştığı ham bilgileri düzenlenmiş ifadelerde veya önermelerde kullanır ve sonra onlar arasında bağlar geliştirir. Aynı zamandada ara önerme özelliği taşır. Yani, ham bilgiden şekillenen önermeler arasındaki mantıksal ilişkileri gerektirir. Piaget bunları ikinci düzen işlemler olarak ifade eder. Soyut işlem düzeyindeki birey belirli bir sorunu çözmek için kombinasyonal analiz kullanabilmektedir. Kombinasyonel analizlerden ve basitleştirici kurallardan faydalanma yeteneği matematiksel düşüncenin alt yapısını biçimlendirir ve üst matematiksel uslamlamanın kavranması için kesin bir ön adımdır.
Bu dönemde düşünce mekanizmaları ile zihnin meşgul edilmesi soyut işlem dönemindeki bilişsel işleyişin başlıca özelliği olarak görülmektedir.

 

 

BİLİŞSEL GELİŞİM

 

                   İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim : Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasına başlar. Keşif çabasında kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bilişsel gelişimin aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmezliğini keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca nesnenin yok olduğunu artık var olmadığını düşünür. Bir yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar. Değişikliklerin olabilmesi için çocuğun çevreyle etkileşim içinde olması gerekir. Olgunlaşma çocuğun sinir sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek düzeye gelmesini sağlarken, çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan öğrenme deneyimlerini oluşturur.

 

                   İki Beş Yaş Arasında Bilişsel Gelişim : Bu devrede daha önce kazanılan iç temsil süreçleri daha karmaşık ve çok yönlü olmaya başlar. Çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime, kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir. Örneğin; bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar. Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar sayesinde çocuk yavaş yavaş gerçek yaşama hazırlanır. Çocuğun bu yaşta becerdiği önemli adımlardan biri nesneleri kategorilere ayırmayı öğrenmesidir. Nesnelerin büyüklük, renk, biçim gibi belirli duyusal özelliklere göre sınıflandırması, nesnenin değişmezliği aşamasından sonra kendini gösterir. Beş yaşına ulaştığında çocuk, bir nesneyi ayrı, bağımsız bir nesne olarak değil, o nesnenin ifade ettiği sınıfın bir temsilcisi olarak görebilir. Piaget’e göre dil gelişimi, çocuğun bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal sonucudur. Bilişsel gelişimin temelinde dil gelişimi değil, aksine dil gelişiminin temelinde bilişsel gelişim yatar.

 

                   Beş Oniki Yaş Arası Bilişsel Gelişim : Doğumdan 2-3 ay sonra nesnelerin yok olduğunu düşünen çocuk, 12 ay civarında nesnelerin değişmez olduğu aşamasına ulaşır. Beş yaşına doğru çocuk nesneleri zihinsel olarak temsil eder ancak bu kavramlar ve semboller üzerinde zihinsel işlemler yapamaz. Çocuk yedi yaşına doğru yaklaştıkça toplama, çıkarma gibi bilişsel işlemleri yapmaya başlar. Bu dönemde çocuk olayları başkalarının gözünden görmeye başlar. Bu yaş evresinde çocuk iki önemli beceriyi geliştirir. Becerilerinden biri  sınıf içerme becerisidir, başka bir deyişle bir sınıfa ait olan nesnelerin, başka bir sınıfın alt dizisi olabileceğini çocuk anlar. Örneğin köpekler hayvanlar sınıfının bir alt dizisini oluşturabilir. Çocuğun kazandığı ikinci önemli beceri daha önceki evrede ancak nesnelere dokunarak gerçekleştirebildiği sınıflama sürecini sembolik olarak yapabilmesidir.

Bu evrede çocuğun bilişsel alanda başardığı değişiklikler 3 temel grupta toplanabilir :

  1. Çocuk nesnelerin ve olayların renk, biçim, yükseklik gibi dış duyusal özelliklerinin baskısından kurtulup, onların kitle, hacim, sayı gibi iç özelliklerini kavrayabilecek hale gelir. Bu değişiklikler çocuğun cinsiyet anlayışında, sayı kavramının gelişmesinde, mekan ilişkilerini kavramasında kendini gösterir.
  2. Okul çağındaki bir çocuk bir olayı diğer insanın gözüyle görebilmeyi zamanla daha iyi becermeye başlar. Bu dönemde çocuğun düşünce tarzı Piaget’e göre ego merkezli (egocentric) düşünce tarzıdır. Ego merkezli olmaktan kurtulup, diğer kişinin gözüyle dünyayı görebilmek çocuğun sosyal ilişkilerinde yeni bir aşamaya yol açar.
  3. Çocuk dış dünyadaki nesnelerin yerine kafasında geliştirdiği semboller ve zihinsel operasyonlar aracılığı ile işlemler yapmaya başlar. Gördüğü nesneleri sınıflar, aralarındaki ilişkileri gözler ve dış dünyada bir değişiklik yapmadan kendi zihin dünyasında o yaşa göre oldukça karmaşık zihinsel buluşlara ulaşır.

                   12 - 18 Yaş Arasında Bilişsel Gelişim : Formel operasyonlar evresine gelen bir birey artık yetişkin dünyasıyla tam bir iletişim içine girmeye hazırdır, çünkü bilişsel gelişimin en son aşamasına gelmiştir. Formel operasyonlar gelişirken bireyin kişilik yapısı da gelişir ve bireyin ahlak anlayışında olduğu kadar kendini algılayışında da temel değişiklikler yer alır. Bu düzeye ulaşan bir çocuk, belirli bir sorunu çözebilmek için değişik hipotezler geliştirir ve her hipotezi birer birer dener. Çocuğun düşüncesine ve sorunlara yaklaşmasına bir düzenlilik, formel yapı, akıl yürütme süreci gelmiştir.

                   Mantıksal düşüncenin kendini gösterdiği düşünce tarzlarından biri tümdengelimdir.  Tümdengelim    düşünme  tarzında belirli bir genelleme, doğruluğu kabul edilen bir temel düşünce alınır ve bu düşüncenin doğurduğu olasılıklar bulunur. Bilimsel ve teknolojik bilginin her aşamada gerekli olduğu endüstrileşmiş ülkelerde, formel operasyonlara dayalı düşünce biçimi, bireyin eğitimini başarıyla tamamlayıp doktor,  mühendis, bilgi işlem uzmanı gibi başarılı bir meslek sahibi olabilmesi için gereklidir.

                   Kohlberg ahlaksal düşünmenin gelişmesini, Piaget’nin kuramına dayandırmış ve ahlaksal düşüncenin gelişmesini gösteren 7 aşamalı bir tablo oluşturmuştur. Bu tablo:

  1. Aşama. Cezave İtaat Yönelimi : Davranış bütünüyle dışarıdan denetlenir. Dışarıdan gelen emirler, cezalar ve ödüllenmeler davranışın yönünü belirler. Cezalandırılan davranış kötü, ödüllendirilen davranış iyidir. Gücü elinde tutan otoritenin (yetişkinlerin) her dediği doğrudur.
  2. Aşama.  Bireysellik, Amaca Yönelik Değiş-Tokuş : Bireyin gereksinmelerini gideren her şey doğrudur. Karşısındaki ile doğru dürüst bir alışveriş ve değiş tokuş kurabilmek bir kimsenin doğru yolda olduğunu gösterir. Bireyler arasındaki anlaşma ve söz vermelere değer verilir.
  3. Aşama.  İyi Çocuk Yönelimi  :  Diğerlerini, özellikle kişinin aile üyeleri gibi yakını olan kimseleri memnun etmek için yapılan hareketler doğrudur. Bireyin kendisinden bekleneni yapması en doğru hareket biçimidir.
  4. Aşama.  Yasa ve Düzen Yönelimi :  Çocuğun algılaması aile içi sorunları aşmış ve tüm toplumu kapsamaya yönelmiştir. Bireyin görevini yapması, yasalara boyun eğmesi, yasayı temsil eden otoriteyi dinlemesi ahlaksal davranış olarak görülür.
  5. Aşama.  Toplumla Sözleşme Yönelimi : Yasalar önemlidir, ancak bu aşamada yasalar, istendiğinde değiştirilebilen sözleşmeler olarak görülür. Yasaların amacı toplumun büyük kesimine hizmet edebilme olduğuna göre, sırası geldiğinde bu amacı gerçekleştiren diğer seçeneklerin düşünülmesinde de bir sakınca olmamalıdır. Sözleşme ve anlaşmalar bir kez yapıldıktan sonra her iki tarafı da bağlayıcı bir özellik taşır.
  6. Aşama.  Evrensel Ahlak İlkeleri  :  Bu aşamada bireyin düşünüşünü temel ahlak ilkeleri belirler. Ahlak ilkeleri ile yasalar arasında çoğu kez bir çelişki olmadığı için ahlak ilkelerine uyan birey kendiliğinden yasaya uygun davranmış olur. Ne var ki, yasa ve ahlak ilkeleri arasında bir çelişki olduğunda, bireyin ahlak ilkelerine uyması beklenir.
  7. Aşama.  Kutsallıktan Kaynaklanan Ahlak Anlayışı  :  Bu aşamada birey kendini, içinde yaşadığı toplumu, insan ırkını aşan evrensel bir düzen kurmaya çabalar ve bu kutsal düzenin bir parçası olarak her şey ile uyum içinde yaşamaya yönelir. Bu tip düşünüşün temelinde Mevlana’nın, yaratıcıya duyulan sınırsız sevgi ve bağlılığın yattığı, “gel ne olursan gel,evimiz gönül evidir, kapısı herkese açıktır” anlayışı yatar.

 

B- ZİHİNSEL GELİŞİM

 

                   Piaget’e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri :

  1. Duyusal Devinim (Motor) Dönemi  (0-2 Yaş)  :  Çocuğa duyular ve duyu organları yolu ile ulaşanlar önemlidir.Çevresindeki nesnelere dokununca etkileşimde bulunur, bu dönemde çocuğun özgür hareketlerine engel olmamak gerekir. Bu dönemde çevresi ile ilişkili olarak bazı kavramlar gelişir.
  2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)  :  Bu dönemde nesnelerin yerini simge alır. Deneyimlerine göre akıl yürütür. Nesneleri sınıflandırır, oyunlarda simgesel işlem görülür.
  3. Somut İşlem Dönemi (7-11 Yaş) :  Bu dönemde maddenin korunması, ağırlıkların korunması ilkeleri gerçekleşir. Yani; geniş bir kapta bulunan suyu, uzun bir cam şişeye doldurduğumuzda, miktarının değişmediğini söylemektedir. Daha önceki dönemlerde bunu başaramamaktadır. İlkokul yıllarına rastlayan bu dönemde öğrencinin derslere ilişkin faaliyetlerinin deney, ders levhası, maketler, modellerle gerçekleştirmesi, ağırlık, alan ve hacim ölçülerinin somut olarak sınıfa getirilmesi gerekir.
  4. Soyut İşlem Dönemi (11-...)  :  Bu dönemde çocuk yetişkin gibi soyut düşünebilir. Ergen bu dönemde tümevarım ve tümden gelim yolları ile düşünebilme yeteneğini kazanır. Somut işlem döneminden soyut işlem dönemine geçişin nasıl olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Piaget bunu ergenlik çağının başlarında görülen nörofizyolojik yapı değişikliğine bağlamaktadır. Bunun yanı sıra, bireyin içinde yaşadığı toplumun toplumsal ve kültürel yapı ve özelliklerinin de bunda rol oynadığı kabul edilmektedir.

 

 

ZİHİN GELİŞİMİ DÖNEMLERİ

Piaget’nin temelde kendine sorduğu soru “çocuklar dünyaya geldiklerinde hiç bir şey bilmezler. Peki daha sonra nasıl oluyor da üstün bilgi düzeyine ulaşıyorlar.” Sorusudur. Bu sorunun cevabı, zihin gelişimi dönemleridir.evre kuramının olmasının uzantısı olarak,kuramında dört temel kuram bulunmaktadır.

1)evrelerin sırası değişmez.

2)evreler bir hiyerarşi oluştururlar. Sonraki evre önceki evrenin kazanımında içerir.(Bacanlı, 2000, s64)

Piaget bilişsel gelişim dönemlerinin geçişli bir özeliğe sahip olduğunu belirtmektedir. Yani, bir dönemden diğerine geçerken her iki dönemin özelliğini de gösterebilir. (Selçuk, 1997,s69)

3)gelişim oranlarında farklılıklar vardır.yani aynı gelişim evresinde olan kişilerin gelişim oranlarımda farlılıklar vardır.



4)gelişim kuramları ve piaget’nin gelişim kuramı her evre için tipik olan gelişim özeliklerini belirtmektedir. Belirtilen özellikler genel olarak o dönemde karşılaşılan ve kazanılan özeliklerdir. Piaget’nin kuranıyla ilgili araştırmalarında 2/3 veya ¾ oranını benimsemektedirler. Yani o yaştaki çocukların 566 veya 75’inin gösterdiği özellik o dönemin özelliği olarak kabul edilir.


1)Sensori-motor dönem :

Hiçbir zihinsel faaliyet yoktur. Bebek duyuları ve reflekslerine göre hareket eder. Bu dönemde bebek duyu organları yardımı ile dünyayı öğrenmekte, duyu organlarının bilincine varmakta ve bedeninin farkına varıp onları istediği gibi kullanmasını öğrenir. Bu dönemde kişi beş duyu organının farkına varır ve duyu organları gelişir.

Şema oluşturmada kullanılan refleksler bilişsel gelişimin başlangıç unsurudur. Yeni doğan bebek çevresiyle emme, göz hareketleri, dokunma gibi refleks yoluyla ilişki kurmaktadır. Refleks şemalarla ilgili araştırmalar yapmakta, örneğin emme ve tutma işlemini değişik nesneler üzerinde de tekrarlar. Kişi emme refleksini geliştirerek yeme, ısırma, yememe, tükürme gibi şemalar edinir.

Bebek başlangıçta kendisini çevredeki nesnelerden ayırt edemez. Yani bebek için ben-sen olmadığı gibi, kapı, pencere, biberon, vb. de yoktur. Varlığın ve yokluğun bilincinde olmayan bir durumdur. Bu bağlamda, bu dönemin doğadan ayrıştırma dönemi olduğu söylenir.(Bacanlı,200,s65)

Duyu-hareket dönemindeki çocuğun hafızasında nesnelerin temsili söz konusu değildir. Gözden ırak olan zihinden de ırak olmaktadır. 4-5 aylık bebekler gözlerinin önünde kaybolan nesneleri takip edemezler. Örneğin annenin bebeğin gözü önünde arkasına sakladığı oyuncak bebek için yok olmuştur. Çünkü oyuncak gözü önünden kaybolduğu anda hafızada temsil edememektedir. Bu dönemin sonuna doğru bebekler kaybolan nesneleri ısrarla aramaktadırlar. Yani nesnenin devamlılığını kazanmış olur.(selcuk, 1997, s71)

Bu dönemde çocuklar gözlemsel öğrenme acısından oldukça önemli olan taklit yeteneği gelişmektedir. Taklit bir davranış örneğini yada modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcılığında bulunan davranışlar başlar. Örneğin, anne bebekle oynarken kendi elini açıp kapamaya başlarsa bebek bir süre sonra O’nu taklit edecektir. Annenin davranışı bebeği aynı hareketi yapmaya sevk etmiştir.

Nesne devamlılığı ve taklit yeteneğinin gelişmesi bir sonraki dönemde gerçekleşecek olan sembolik düşünce için bir temel teşkil eder. Diğer yandan, sembolik düşüncenin gerçekleşiyor olması çocuğun nesnelerle haşir neşir olmasını ve modelleri gözlemesi engellenemez. (selçuk, 1997, s71)


Bu dönemde en önemli zihinsel kazancı sürekli nesne kavramının edinilmesidir. Bebek başlangıçta nesneleri fark edemez. İlk olarak hareketsiz nesneleri tanımlar. Daha sonraki dönemlerde hareketli cisimleri tanımlar. Hareket eden cisimlerin varlını kavrayarak cisimlerin yerlerini değiştire bilmektedir.

Bu dönemin ortalarında 29-30 kelime hazinesine sahip olabilmekteler. Dönem sonuma doğru 126 kelimeye çıkabilmekteler ve iki veya üç kelimelik cümle kurduğu görülmektedir.

Sensori-motor dönemin en önemli kazanımı hedefe-yönelik davranıştır. Çünkü bebek, eline-koluna hakim değil iken, dış dünyanın farkında değil iken, elini-kolunu beli bir amaçla, belli bir nesneye doğru kullana bilir hale gelir. Bu dönemin sonunda çocuk bir şeyi arzu eder ve ona yönelik bir davranışta bulunur. Başlangıçta istemsiz kas hareketlerinden oluşan hareketler, bu dönemin sonunda belli bir amaca yönelir. Buna örnek olarak bir çocuğun ikl önce kutunun içindeki oyuncakları çıkartmak için kutuyu sallar ileriki zamanlarda da kutuyu açmaya çalışacaktır.

Piaget’e göre zihin gelişiminin temeli, bu zamanda atılır. Bu nedenle, çocuğun bu yaşlarda özgür hareketine engel olmamak gerekir.


2)İşlem öncesi dönem :

İki ile 7 yaş arasını kapsar. Bu çağ bütün zihin yeteneklerinin hızla geliştiği dönemdir. İki yaşındayken bir veya iki kelime olan cümleler üç yaşına vardığı zaman 5-6 kelimelik cümleler haline gelir. 6 yaşında ise cümlenin her şeklini görmek mümkündür.

Çocuk henüz kelimeleri etkili bir şekilde kullanamadıkları için taklide başvurur. Bu taklit sesleri geneldir, yani henüz ayrımlaşmamıştır. Örnek için, çocuklar yemeğe mama der, köpeğe hav hav der ilerki zamanlarda yemeğe yemek, köpeğe ise köpek demeye başlar. İşlem öncesi dönem bu tür ses kullanımlarının azaldığı, yerine kelimelerin aldığı dönemdir.

İşlem öncesi dönemde düşünce tek-yönlüdür. Başka bir ifadeyle sadece eşleştirme ve sıralama içerir. Örnek için, 4+2 = 6 olduğunu bilen bir çocuğa 6-2 = ? sorusu yöneltildiğinde cevap veremez. 2 kere 8 kaç eder sorusu cevaplanırken, peki 8 kere 2 kaç eder sorusu cevaplanamaz.

Çocuk karşısındaki eylem ve nesneleri zihinsel bir şemaya dönüştüre bilir ve sembollerle temsil etmeye başlar. Dil gelişir. Kişi nesneleri zihninde canlandırabilir. Ancak, henüz o temsiller sembollerle işlem yapa bilecek düzeyde değildir.

Oyun bu dönemin hem sembolik fonksiyon hem de devresel tepki olgularını gösteren bir davranış biçimidir. Bu dönemde oyunun simgeselleşerek geliştiğini söylemek mümkündür. (Bacanlı, 2000, s.67)

Ben merkezcilik piaget’nin kuramının en önemli kavramlarından biridir. Çocuk bu dönemde ben merkezcidir. Dünyanın merkezi kendisidir. Yani kendini başkasının yerine koyamadığı için, kendin bildiğini herkesin bildiğini, gördüğünü herkesin gördüğünü sanır.

Çocukların bu dönemdeki oyunları birlikte oyun olarak değil, daha çok bir arada oyun olarak değerlendirilebilir. Piaget bu tür oyuna paralel oyun demektedir. Başka bir ifadeyle çocuklar bir arada oynarlar, ama birlikte oynamazlar. Herkes kendi oyununu oynar.

Çocuklar özellikle bu dönemin ilk yıllarında Piaget’nin toplu monolog adını verdiği bir konuşma yaparlar. Toplu monolog tipi konuşmada herkes kendine göre bir şeyler konuşuyordur. Arada bir birbirlerini dinlemiş ve karşılıklı konuşmuş gibi görünseler bile, çocuklar kendi kendilerine konuşuyor gibidirler.

Önceki dönemde nesnelerin sürekliliğini kazanan çocuk bu dönemde kişilerin de sürekli olduğu anlayışına ulaşır. Piaget, bu dönemin başlarındaki çocuğunun, başka birinin elbiselerini giyen bir kişinin artık başkası (elbise sahibi) olduğunu söylediğini yazar. Yani, Ayşe Fatma’nın elbisesini giymişse Fatma olmuş olarak algılanmaktadır. Bu dönemde çocuk kişinin elbise ve görüntülerin arkasında kalıcı olduğunu öğrenir.

İnsan düşüncesinde animizm özelliğini ağır bastığı dönem işlem öncesi dönemdir. Animizm kısaca doğadaki cansız nesnelere de canlı imiş gibi davranmak olarak tanımlanabilir. Çocuk oyuncak köpeğine nasıl davranıyorsa gerçek köpeğe de öyle davranır. Hayvanların canlı olduklarını ve canlarının acıyabileceğini düşünemez.

Bu dönemdeki çocuklara verilecek eğitim onların dil ve kavram gelişimlerini artırmaya yönelik olması gerekir. Çocukların nesnelerle ilgili deneyimlerini artırmak hedeflenmelidir. Çocukların oyuncakları da bu amaca yöneliktir. Kum havuzu, oyun hamuru gibi oyun(cak)lar çocuklara çeşitli nesne deneyimlerini sağlamaktadır. (Bacanlı, 2000, s.68)


3)Somut işlemler dönemi :

İşlem öncesi kavramları edinen çocuk, 7-12 yaşları arasını kapsayan somut işlemler döneminde işlem yapabilir hale gelir. Ancak, henüz gözünün önünde , somut olan işlemleri yapabilir. Soyut olan işlemleri henüz gerçekleştiremez.

Bu dönem sınıflama becerilerinin edildiği dönemdir. Çocuk çeşitli açılardan çeşitli sınıflandırmalar yapacağı bu dönemde anlamaya başlar. Hatta birkaç boyutu dikkate alarak sınıflandırma yapabilir hale gelir.

Örnek, farklı uzunluklarda üç çubuk alınır. İlkönce 1 ve 2 numaralı çubuklar çocuğa gösterilir. Bu iki çubuktan hangisinin daha uzun olduğu sorulur. Çocuk ikinci der. İki numaralı çubuk daha fazla gösterilmeden 1 ve 3 numaralı çubuklar yan yana konur ve incelemesi istenir. Daha sonra 2 ve 3 numaralı çubuklar arasında nasıl bir ilişki olabileceği sorulur.


1 2 1 3

işlem öncesi dönemdeki çocuk bu problemi yapamaz. Somut işlemler dönemindeki bir çocuk ise üç çubuk arasındaki büyüklük küçüklük ilişkisini açıklayabilir.
Bu dönem döşünce tersine bilirlilik özelliği edinir. Bu özellik bu dönem içerisinde kazanılır. Bu özellik sayesinde çocuk işlemleri tersinden de ele alabilir hale gelir. Örneğin buz haline gelen suyun tekrar su haline gelebileceğini de düşünmeye başlar.

Ben merkezci olan çocuk bu dönemde ben merkezcilikten kurtulur. Çocuk bu dönemde sınıflama ve sıralama konusunda ustalaşırlar. Aynı zamanda kendi dışındaki çocuklarla ilişki kurduğu dönemdir.

Somut işlemler döneminde de üç evre göze çarpar. Bu evreler her konuda görülür. (Binbaşıoğlu, 1982, s. 109)

1. “Madde” Kavramının korunması ilkesi: “Çocuğun önüne, plastik hamurundan yapılmış iki top veriliyor. Toplar aynı büyüklükte olsun. Önce, bu iki topun, aynı büyüklükte olup olmadığını çocuğa soruyoruz. Aynı dense sorun yok, ayrı derse, bu iki topu aynı büyüklükte yapmasını isteyelim. Daha sonra toplardan birini, sosis şekline sokalım. (çocuk da yaptığımız işlemi görmeli!) topun hamuru ile sosis şeklindeki hamurun aynı olup olmadığını soralım. Çocuk, sosis daha uzun olduğu için daha çok hamurdan yapıldığını söyleyecek ( 1. evrede); 2. evredeki çocuk ise, kimi zaman topun “daha geniş göründüğü” için! Kimi zamanda sosisin “daha uzun göründüğü” için daha çok hamurdan yapıldığını söyleyecek 3. evrede ise, her ikisinin de eşit miktarda hamurdan yapıldığını belirtecektir. Artık biçimsel ayrılıklar onun dikkatini dağıtmamaktadır. “madde” miktarının değişmediğini bilir ve bunda ısrar eder. Çünkü, kendisine maddenin korunması fikri yerleşmiştir.

2. “Ağırlık” kavramının korunması ilkesi: “Ağırlık kavramının gelişimini incelemek için, demin ki deneyde plastik hamurundan yapılmış toplar bir terazinin iki kefesine karşılıklı konur ve eşit ağırlıkta olmaları sağlanır. (Çocuk, bu tartı işlemini görecektir). Derken, toplardan biri alınır ve gene sosis şekline sokulur ve çocuğa; “şimdi bunları yeniden tartsam, acaba hangisi daha ağır gelecek?” diye sorulur ve “yoksa terazinin kefeleri dengede mi kalacaktır?” diye de eklenir. Çocuk “biçim değiştirme” nin ağırlığı etkileyemeyeceğini düşünebilmek gelişim evresine ulaşmışsa, ağırlığın eşitliği ilkesini koruyacaktır. Bu evreye (somut işlemler evresine) ulaşmamış olan çocuk ise, ağırlığın değişeceğini söyleyecektir. Çocuk, bu alandaki koruma ilkesini, ancak 9-10 yaşlarında tam anlamıyla zihnine yerleştirebilecektir.

3. “Hacim” kavramının korunması ilkesi: “Bu konuyu araştırmak için gene eşit büyüklükte iki plastik top, iki ayrı bardak içine yerleştirilir. Bardaklara aynı düzeye kadar u doldurulur. Toplar çıkarılınca, su düzeyleri aynı oranda düşecektir. Daha sonra, “şimdi bu sosisi demin ki bardağa koysan, yanındaki bardağa da topu koysan, bardaklardaki su çizgisi aynı mı olur? Hangisi yüksek olur?”

Hacim alanındaki “koruma” ilkesi 11-12 yaşlara kadar tam gelişememekte ve bu dönemden önce yanılmalar görülmektedir. Küçük çocuklar, sosis atılan suyun daha çok yükseleceğini; biraz daha büyükler, kimi zaman topun, kimi zaman da sosisin suyu daha çok yükselteceğini iddia ediyorlar. Bu alandaki gelişim sırası, diğer deneylerde sağlanan sonuçlarla koşutluk göstermektedir.”

4)Soyut işlemler dönemi :

Bu dönemde eşyayı görmeden de soyut uslamlamalar yapabilir. Bu devrede genç, düşüncesini eleştir; düzeltir, kuramlar kurar ; deyim ve ata sözlerini gerçekten anlamını sezmeye başlar.

Bu dönem birleştirmeci (kombinasyonel) düşünmektedir.birkaç faktörü birlikte ele alarak sorunun çözülmesi bu dönemde edinilir. Ayrıca faktörler birbirinden bu dönemde soyutlana bilir.

Ergenlik döneminde de ergen benmerkezciliği denilen herkesin ona dikkat ettiği gibi bir düşünce biçimi görülür. Bu düşünce biçimi yüzünden ergen herkesin ona baktığı, onu gözlediğini düşünür ve kendini sürekli olarak sahnede hisseder. Bu benmerkezcilik, görüldüğü gibi çocuğun başkasının perspektifinden olaya bakamamasından farklıdır. Ergen başkalarının perspektifini alabilmeye başladığı için “ya onlar ne der?” diye düşünmeye başlamıştır. (Bacan, 2000, s,71)

Bu dönem bireysel farklılıklar artmaya başladığı bir dönemdir. Bu yüzden gelişim kuramcıları bu dönemde itibaren yaş belirtmeye başlar.
Somut ve soyut işlemler dönemindeki çocukların başlıca farklılıklarını üç noktada toplamak mümkündür. (Selçuk, 1997, s.75)

a. 11 yaşından küçük bir çocuk gördüğünün arkasındaki muhtemel ilişkileri kavrayamaz. Ergen ve yetişkin ise, görünen gerçeğin, gerçeğin ta kendisi olduğu konusunda şüphecidir.
b. Ergen ve yetişkin görünen olayları, aralarında zihninden birleştirme yoluyla çoğaltır. Yeni ve ilk bakışta görülmeyen kombinezonları düşünür. Somut işlemler dönemi çocuğu ise yalnız bir yada iki kombinezon üstünde durur, bunları da zihinsel işlem yoluyla değil, rastlantı sonucu elde eder.
c. Ergen ve yetişkin düşüncesi daha az saplantılı ve dolayısıyla daha esnektir. Somut işlemler çağı çocuğuna göre daha az paniğe kapılır. Aynı sonuca değişik yol ve yöntemlerle varabilir.



İlgili gelişim alanları


1) Kavram gelişimi :
İnsanın yaşamı boyunca geliştirdiği kavramlar, onun öğrenme hayatının temel ve köşe taşlarını ifade eder. Başka değişle öğrenmemiz geliştirdiğimiz kavramlara ve onların sağlıklı olduğuna bağlıdır. Kavramlar geliştirme gücü bir zihin yeteneğidir.çocuk elde ettiği bilgi ve becerilerle gittikçe çoğalan kavramlar geliştirir.(Başaran,1989,s125)
Kavramları kendiliğinden edinilen kavramlar ve öğretilen kavramlar şeklinde ikiye ayrılır.
Kendiliğinden edinilen kaynaklar gündelik hayatta kullanılan kavramlardır, kardeş kavramı da böyledir. Bu tür kavramlar tümdengelim yoluyla edinilir. Yani çocuk başlangıçta her keşin kardeşi olduğunu düşünür, sonra kardeş olmayanları çıkara çıkara kardeşlere ulaşır.
Öğretilen kaynaklar ise gündelik hayatta değil okuldaki karşılaştığımız kavramlardır. Örnek olarak A ülkesinin B ülkesini sömürdüğünü öğrenen çocuk, önceleri sömürünün sadece “A’nın B’ye yaptığı ” olarak algılar. Sonradanda başkalarının da başkalarını sömürdüğünü öğrene öğrene genelleşmeye ulaşır, yani öğrenilen kavramlar tümevarım yoluyla edinilmektedir.


2) Dil gelişimi :
Zihin yeteneklerin önemlilerinden olan anlatım gücü, insanın dilinin gelişimine bağlıdır. Dilin gelişimi insanın büyüme ve gelişimin bir yönü olarak, genel görünüşü ve ilkeleri ile, diğer yönlerin gelişimine bir paralellik gösterir. Dil gelişimi bedenin olgunlaşmasına ve öğrenmeye dayanır.
Dil gelişimi aslında zihin gelişiminin bir parçasıdır. Chomsky, dilin doğuştan getirdiği bir nitelik olduğunu, hatta (biraz aşırılaştırılarak ifade edilirse) çocuğun doğuştan tüm dilleri bilerek doğduğunu, ama anne ve babasının ona diğer dilleri unutturup anadilini muhafaza etmesini sağladıkları düşünür.


3) Ahlak Gelişimi :
Ahlak gelişimi kişilik gelişimi ile yakından ilişkili ise de, aynı zamanda zihinsel gelişim düzeyi ele bağlantılıdır. Piaget, zihin gelişiminden söz ederken ahlak gelişimi ile de ilgilenmiştir. Ona göre, çocuklar somut işlemler dönemine kadar ahlaki gerçekçidirler.
4) Mizah Gelişimi :
Kişilerin neye güldükleri ve neyi komik buldukları da zaman içinde farklılık gösterir. Poul McGhee mizahın gelişimi konusunda bir kuram ortaya atmıştır. Komik olan şey, ona göre bir tutarsızlıktır. Beklenmedik durumlar tutarsızlığa işaret ettikleri için komik bulunurlar. Başka bir açıdan ifade edilirse komik olan şey bilişsel senaryolara aykırı durumdur. Yani, kişilerin olay veya nesnelerle ilgili olarak zihinlerinde taşıdıkları olay örgüsüne aykırı bir durumla karşılaşılmıştır. Beklenmeyen (ve bilinmeyen) durumlar korkutucudur. Ancak korku her zaman yerinde bir davranış olmaz, çünkü bazen beklenmedik bir davranışla karşılaşıldığında korkulacak bir dorum yoktur. Korkulacak durumun olmadığı anlaşılınca gevşeme ve gülme meydana gelir. Buna göre espri, bilişsel senaryoya aykırı, ama tehlikesiz olduğu anlaşılan durumdur. Başka bir ifadeyle, mizahın gelişimi zihinsel gelişimle bağlantılıdır.



5) Oyun Gelişimi :
Çocuk için oyunun temel işlevi dünyaya uyum sağlamasını kolaylaştırmaktır. Çocuk gerçek dünyanın ne olduğunu onunla oynayarak anlar. İstemediği durumlarda oyun oynayarak başa çıkar. Dil, kavram, vb. gelişimlerinin temel taşlarını oyun yoluyla kurar. Çeşitli toplumsal rolleri oyun yoluyla dener. Gerçek dünyada her zaman hazır bulamadığı uyarıcıları oyun yoluyla bulur. Kısacası, oyun herkes için olduğu gibi çocuk için de çok yararlıdır.
Okul öncesi dönem çocukları çocuklar genellikle kendi kurallarını kendilerinin koydukları oyunları oynarlar. Bazı çocukların 2-3 yaşlarında veya 9-10 yaşlarında bir hayali oyun arkadaşı edinmeleridir. Bunun normal bir gelişim örüntüsü ve yararlı bir uğraş olduğu bilinmelidir.



KAYNAKCA

1. Cavit Binbaşıoğlu, , Eğitim psikolojisi, Ankara, 1982

2. İbrahim Ethem Başaran, , Eğitim psikolojisi, kadı oğlu mat. Ankara, 1991

3. Ziya Selçuk, Eğitim psikolojisi, şafak mat. Ankara 1997

4. Gülten Ülgen, Eğitim psikolojisi, Alkım yay. Ankara 1997

5. Aydın Akay, Eğitim psikolojisi, Adalet mat. Ankara, Haziran-1992

6. Osman kazancı, Eğitim psikolojisi, Kazancı mat. Ankara, 1989

7. Hasan Bacanlı, Gelişim ve Öğrenme,Nobel yay. Ankara, Ekim-2000

 

Yorumlar

Yorum Bırakın