ÇOCUKLARDA BESLENME VE BESİN ÖĞELERİ

BESİN ÖĞELERİ

 

Karbonhidratlar

Karbonhidratlar, insan organizmasında enerji sağlayan besin öğelerinden birisi ve vücudun en ekonomik enerji kaynağıdır. Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan bu bileşikler yiyeceklerde daha çok şeker ve nişasta biçiminde bulunur 1 gr karbonhidrat 4 kalori enerji sağlar.

İnsan vücudunun hareket edebilmek için enerjiye gereksinimi vardır. Karbonhidratlar,

vücut faaliyetlerini karşılamak için gerekli enerjiyi verirler.

 

Karbonhidratların, vücut ısısını ayarlamak ve normal sıcaklıkta tutmak, diğer besin öğelerinin vücut tarafından kullanılmasına yardım etmek gibi önemli fonksiyonları da vardır. Normal diyet alan yetişkinler günlük enerjinin %55-70’ini karbonhidratlardan sağlar.

 

Vücudumuz hareket etse de etmese de devamlı olarak enerji harcar, ihtiyacı olan ısı ve enerjiyi elde etmek için besinleri yakar. Vücut gece uyurken soğur, gündüz çalışırken ısınır. Hareket artıkça kullanılan enerji de artar. Karbonhidratlar ısı ve enerji temini için önemli yakıttır. Basit karbonhidratlara üzüm şekeri denen glikozu, karmaşık karbonhidratlara yumrulu bitkilerin köklerinde depolanan nişastayı örnek verebiliriz. Karbonhidratları üç grupta toplayabiliriz.

Monosakkaritler

 Disakkaritler

 Polisakkaritler

 

Monosakkaritlere glikozu, polisakkaritlere de nişastayı ve selülozu örnek verebiliriz.

Özellikle selüloz, lifi bol bulunan bitkisel besinlerde çoktur. Bu besinler kalın bağırsakların

çalışmasını kolaylaştırarak kabızlığı önler. Yiyeceklerdeki bütün karbonhidratlar sindirim sırasında parçalanarak glikoza indirgenir ve bu haliyle kana geçer. Daha sonrada karaciğerde glikojen olarak depolanır. Vücuda enerji gerektiğinde karaciğerdeki glikojen yeniden glikoza dönüşerek kan dolaşımı aracılığıyla hücrelere dağıtılır. Vücudun karbonhidratları depo etme kapasitesi çok azdır. Vücut bunları hemen kullanır, yakar ya da yağa çevirerek depo eder. Gereğinden fazla karbonhidrat tüketimi şişmanlığa neden olur. Konsantre tatlılar, şekerler iştahı kapatarak diğer lüzumlu besinlerin alınmasına engel olur.

 

Karbonhidratların Vücuttaki İşlevleri

 Vücudun harcadığı enerjinin büyük bir bölümünü sağlar.

 Su ve elektrolitlerin vücutta tutulmasını sağlar.

 Proteinin enerji için kullanılmasını önleyerek, proteine olan gereksinimi azaltır.

 Karbonhidratın gereğinden çok az alınması ketozis (kandaki glikoz düzeyinin

düşmesi sonucu oluşan metabolik hastalık) denen rahatsızlığın ortaya çıkmasına

neden olur.

 

Karbonhidrat İçeren Belli Başlı Besinler

Un ve undan yapılan yiyecekler; tatlılar, şeker, pasta, kurabiye, ekmek, hububatlar; fasulye, bezelye, baklagiller ve patates, kuru meyveler, taze meyvelerden; muz, elma, üzüm

karbonhidrat bakımından diğerlerinden daha yüksek değere sahiptir.

 

Yağlar

Vücudun enerji ihtiyacındaki besin gruplarından biri de yağlardır. Yağlar enerji kaynağı olması bakımından oldukça önemli besin ögesidir. Az miktarlarıyla çok enerji temin ederler. Yağlar; karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Yağlar da karbonhidratlar gibi kalori kaynağıdır. Bitkisel ve hayvansal kaynaklı olmak üzere iki grupta toplanır.

 Hayvansal Yağlar →Doymuş yağ asitleri içerir.

 Bitkisel Yağlar →Doymamış yağ asitleri içerir.

 

1 gr yağ 9 kalori enerji sağlar. Yağ en çok enerji veren besin ögesidir. Eşit miktardaki

protein ve karbonhidratın iki katından çok enerji verir. Vücut en ekonomik şekilde enerji

gereksinimini yağlardan karşılayabilir. Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri, vücuda yağ ile

birlikte alındığında kullanılabilir. Deri altı yağ tabakası vücut ısısının kaybını önler. Yağ,

organları çevreleyerek dış etkenlerden korur, midenin boşalmasını geciktirir.

 

Yağların Vücuttaki İşlevleri

 Yağlar da karbonhidratlar gibi vücudun ısı ve enerji kaynağıdır.

 Normal doku çalışması için çok önemlidir.

 Besinler ile alınan yağlar, yağda eriyen vitaminlerin ( A, D, E, K ) emilmeleri

ve taşınmaları işini görürler.

 Yağlar enerji olarak depo edilebilir.

 Damar, sinir ve organların korunmasında yardımcıdır.

 Isı değişmelerine karşı yalıtım görevi yapar.

 Tokluk hissi verir.

 Midenin boşalma zamanını geciktirir.

 Deri yapısının devamlılığı için gerekli olan temel yağ asitlerini sağlar.

 Yağ asitlerinin besinlerde eksik olması egzama gibi bazı deri problemlerine yol açabilir.     Yağların fazlalığı ise kalp ve damar sistemi üzerinde olumsuz etkilere neden olur.

Yağın vücutta eksikliği durumunda;

 Tokluk hissinin olmayışı,

 Yağa karşı büyük iştah ve arzu,

 Zayıflık durumları ortaya çıkar.

 Yağın vücutta fazlalığı durumunda;

 İskelet üzerine fazla yük binmesi,

 Kalp ve damar sistemi üzerinde olumsuz etki,

 Şişmanlık durumları ortaya çıkar.

 

Yağ İçeren Belli Başlı Besinler

Tereyağı, yağlı et, kaymak, peynir ve yumurta türü yiyeceklerde hayvansal yağlar, mısır ayçiçeği, fındık ve ceviz türü yiyeceklerde de bitkisel yağlar bulunur. Bireyin özellikle

kalp sağlığı için hayvansal yağlardan fazla tüketilmemesi daha uygundur.

 

Proteinler

Protein bütün yaşayan hücrelerin temel yapı unsuru, yaşamamızı sağlayan ve vücudun

yapı taşı olarak bilinen besleyici maddelerdir. Protein hücre ve dokuları oluşturur. Vücudun

en küçük parçası olan hücrenin yapı taşıdır. Amino grup asit denilen birimlerden oluşmuştur.

Vücudun bütün hücrelerinin büyük bir bölümü proteinlerden yapılmıştır. Bu hücreler sürekli

değişip yenilenmektedir. Eğer vücut protein alamaz ise yıkılan hücreler yenilenemez.

 

Vücudun enerji deposu anlamında bir protein deposu yoktur, sadece kısa süreli yetersizlikleri

giderebilecek az miktarda yedek protein vücutta saklanabilir. Proteinler büyüme ve

gelişmeyi sağlar, yıpranan dokuları onarır. Vücudun hastalıklara karşı direncini artırır.

Yiyecekler ile alınan proteinler, yapı taşlarına ayrılır. Vücut kendisi için gerekli olan yapı

taşlarını yeniden bir araya getirerek kendi dokularını oluşturan proteinleri yapar. 1 gr protein

4 kalori enerji sağlar.

 

Karbonhidrat ve yağın yetersiz alınması halinde vücudun enerji ihtiyacını kısmen karşılar. Protein olmadan hücrelerin, canlı varlıkların normal ölçüler içinde büyümesi ve onarılması imkânsızdır. Proteinin insan ve hayvanların yaşamında iki önemli görevi vardır.

Proteinlerin Vücuttaki İşlevler

 Büyümeyi temin etmek

 Ölen, eskiyen, bozulan hücreleri onarmak ve yenilemek.

 

 Bireyin bazı durumlarda protein gereksinimi artar. Gebelik ve emziklilik durumunda Hastalık döneminde (özellikle yanıklar, ameliyatlar ve enfeksiyon hastalıklarından sonra)

Çocukluk döneminde hücre halinde anne rahmine düşen bebeğin, büyük bir hızla büyüyüp 3-3,5 kilograma erişmesi için pek çok proteine ihtiyacı vardır. Bu da göbek kordonu yoluyla temin edilir.

 

Hamile bir annenin hem kendisine hem de içinde büyüyen bebeğine yetecek kadar protein

alması şarttır. Bebek doğduktan sonra özellikle ilk aylarda beyni ve vücudu hızla büyümeye

devam eder. Bu hızlı büyümeyi karşılayabilmek içinde o oranda fazla proteine ihtiyaç vardır.

İlk aylarda anne sütü bu ihtiyacı iyi bir şekilde karşılar. Proteinlerin vücut proteinine dönüşebilme oranı (vücutta kullanımı) protein kalitesini gösterir. Hayvansal kaynaklı proteinler genellikle yüksek kaliteli, bitkisel kaynaklı proteinler ise düşük kaliteli proteinlerdir. Anne sütü ve yumurta proteini, örnek proteinlerdir. Her ikisinin de vücut proteinine dönüşebilme oranı

% 100 ‘e yakındır.

Çocukların büyüme-onarım-yenilenme, yetişkinlerin ise onarım ve yenilenme için

proteine ihtiyaçları vardır. Çocuklar bir yaşına kadar hızlı büyürler. Büyüme bir yaşından

sonra yavaşlasa da çocuğun protein ihtiyacı hep devam eder. Yaralanan bir dokunun, derinin

tamirinde, yenilenmesinde proteine ihtiyaç vardır. Protein yetersizliği yalnız miktar

yönünden değil, kalite yönünden de önemlidir. Erişkinlerin bir günde almaları gereken

protein miktarı kiloları başına 1 gramdır. Yetişkinler düşük kaliteli proteinler ile

gereksinimlerini karşılayabilirler ancak çocuklar için mutlaka iyi kalitede protein

sağlanmalıdır. Çocuğun beyin gelişiminin % 90’ı 3 yaşına kadar tamamlanır. Bu dönemdeki

enerji ve protein yetersizliği zekâ gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir.

 Proteinler;

 Hayvansal proteinler

 Bitkisel proteinler olarak sınıflandırılır.

Hayvansal Proteinler: Taze balık, et, yumurta ve sütte bulunur.

Bitkisel Proteinler: Soya fasulyesi, yer fıstığı, bezelye, nohut, mısır, buğday, koyu ve

açık yeşil yapraklılarda bulunur. Bu yiyeceklerin bir kısmının protein değeri daha yüksek, bir

kısmının ise daha düşüktür.

Örneğin;

100 gr yağsız ette 30,5 gr protein

100 gr peynirde 17,8 gr protein

1 adet yumurtada (50gr) 6 gr protein

1 bardak sütte ( 240 cm3 ) 9 gr protein

100 gr bezelyede 5 gr protein

100 gr soya fasulyesinde 5,5 gr protein

1 dilim ekmekte ( 23 gr ) 2 gr protein

100 gr mısırda 1,9 gr protein bulunur.

Bütün hayvansal ve bitkisel yiyeceklerde protein vardır ancak her yiyecekteki protein

miktarı farklıdır.

 

Protein İçeren Belli Başlı Besinler

Süt ve süt ürünleri, her çeşit et, balık, kümes hayvanları ve yumurta birinci derecede

kaliteli proteinlerdir. Bunların % de 75–80’ i vücut proteinine dönüşebilmektedir. İkinci

derecede önemli protein kaynakları ise; kuru baklagiller, soya fasulyesi, badem, fındık,

fıstık, ceviz gibi sert kabuklu yemişler, ekmek ve hububattır.

 

Vitaminler

Vitaminler, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir.

Organizmanın ve vücudun büyümesinde gerekli olan hücre çalışması ve oluşmasında aracı

rol oynayan çok önemli maddelerdir. Vücuttaki bir takım biyokimyasal işlemlerin

devamında rol oynarlar. Vücuttaki metabolik olayların normal bir biçimde meydana gelmesi,

sağlıklı sürdürülebilmesi için vitamine ihtiyaç vardır. Bazı vitaminler vücudun direncini

artırır. Dengeli beslenen bireylerde vitamin eksikliği görülmez. Vitaminlerin çoğu vücutta

depolanmaz. Bu nedenle günlük gereksinimden fazlası alınsa da idrar ile dışarı atılır.

Vitaminlerin vücut olaylarını kontrol etmek, düzenlemek, sağlığı korumak, hastalıklara karşı

direnci artırmak gibi faydaları olduğundan her gün yiyecekler ile belli miktarda vücuda

alınması gerekir.

 

Vitaminlerin isimleri olmasına rağmen daha kolay anlaşılması için alfabedeki harfler

ile anılır. Erime özelliklerine göre yağda ve suda eriyen vitaminler olarak iki gruba ayrılır.

Yağda eriyen vitaminler → A, D, E, K,

Suda eriyen vitaminler → B ve C grubu vitaminleridir.

Her çocuğun yeterli bedensel ve zihinsel gelişimi için vitaminlere ihtiyacı vardır.

Vitaminlerin özellikle bebeklerde ve çocuklarda doğru kullanılması son derece önemlidir.

Gereğinden fazla ve bilinçsizce kullanılması zehirlenmelere ve hastalıklara neden olabilir.

Bebeklere gerekli durumlarda doktor tavsiyesi ile vitamin takviyesi yapılabilir. Örneğin;

güneşten yeterince faydalanamayan çocuklar için D vitamini takviyesi gibi.

Vitamin eksikliğinin nedenleri; dış nedenler, iç nedenler olarak ikiye ayrılabilir.

 

Dış Nedenler

Vitaminlerin besinler ile gerektiği şekilde vücuda alınamamasıdır. Bunun nedeni

fakirlik, kıtlık gibi zorunlu durumlar olduğu gibi, bilgisizlik, yanlış yemek hazırlama

geleneği ve tekniği de olabilir.

 

İç Nedenler

Alınan besinde yeteri kadar vitamin olduğu halde, ondan yararlanılamaması biçiminde

ortaya çıkar. Emilimin bozulması ya da gereksinimin artması durumlarıdır. Gebelik ve

büyümenin hızlı olduğu dönemlerde gereksinim artar.

 

A Vitamini

Vücudun dış yüzeyini, sindirim, solunum, üreme ve görme organlarını koruyan, epitel

hücrelerin normal çalışmasını sağlayan vitamindir. Kemik gelişimi ve üreme için gereklidir.

Vücudun hastalıklara karşı savunma sisteminin oluşumunda yardımcıdır.

Gözü ışığa göre ayarlama yapabilmesi için gereklidir. Gözün ışığa karşı

uyarlanamaması gece körlüğüne sebep olmaktadır.

 

A vitamini açısından zengin besinler:

Balık yağı, karaciğer, tereyağı, kaymak, krema, peynir, yumurta sarısı, süt, yoğurt,

kayısı, yeşil yapraklı ve sarı sebzelerden ise patates, havuç, brokoli, balkabağı, elma, erik,

şeftali

 

B Grubu Vitaminleri

B grubu vitaminler; karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında düzenleyici olarak

görev yapar. B vitamini büyümeyi hızlandırır. Cilt, göz ve sinir dokularının sağlığını korur.

Karbonhidrat ve yağların hazmına yardımcı olur. B1 vitamini yetersizliğinde beriberi

hastalığı ortaya çıkar. Bu hastalıkta iştahsızlık, yorgunluk, huzursuzluk görülür. B2 vitamini

yetersizliğinde sinir sistemi bozuklukları, deride özellikle dudak, burun, göz kenarlarında

yaralar ve anemi görülür. Vejetaryenlerde beslenme bilinçli yapılmaz ise B12 vitamini

eksikliği ortaya çıkar. B vitaminleri 8 grupta toplanır.

B1 Vitamini (Tiamin )

B 2 Vitamini (Riboflavin )

Niasin

B5 Vitamini ( Pantotenik asit )

B6 Vitamini ( Pridoksin )

Folik asit

Biotin

B12 Vitamini ( Kobalamin )

 

B vitamini açısından zengin besinler

Karaciğer, et ve süt türevleri, hububat, yeşil sebzeler, deniz ürünleri, yumurta, fındık,

balık, dana eti, karaciğer, tavuk, soya fasulyesi, mısır, fındık, fıstık.

 

 C Vitamini

C vitamininin en önemli görevlerinden biri vücudu enfeksiyonlara karşı korumasıdır.

Demirin vücutta emilimi için C vitamini son derece önemlidir. Yara ve kesiklerin çabuk

iyileşip kapanmasında yardımcı olur. Diş eti kanamalarını önler. C vitamini eksikliğinde

Skorbüt hastalığı ortaya çıkar. Bu hastalıkta kas, eklem ve kemiklerde ağrılar ve kramplar

olur. İştah kaybolur, dişetleri şişer ve kanar.

 

C vitamini açısından zengin besinler

Turunçgiller, domates, brokoli, çilek, yeşil biber, turp, çiğ lahana, soğan, kivi,

kuşburnu, patates, asma yaprağı

 

 D Vitamini

Her çocuğun yaşamın ilk yılında alması gereken, büyüme ve gelişim için gerekli en önemli vitaminlerden biridir. D vitamininin vücutta sentez edilebilmesi için güneş ışınları gereklidir. Bu nedenle çocukların doğdukları ilk aylardan başlayarak önceleri 5 dakika, daha sonraları 20 dakika güneşte kalmaları kemik gelişimleri için son derece önemlidir. Bebeklere doktor tavsiyesiyle D vitamini takviyesi yapılabilir. D vitamininin eksikliğinin yaygın olmasının nedeni, doğal yiyeceklerde yeteri kadar bulunamayışından ileri gelmektedir. En iyi kaynağı balık yağıdır. Hayvansal yiyeceklerde çok az miktarda bulunmaktadır.

Pencere camları ve giysiler ultraviyole ışınlarını tutacağından, deriyi güneş ışınları ile doğrudan temas ettirmek önemlidir. D vitamini gereksinimi büyüme çağında fazladır. D vitamini eksikliğinde çocuklarda ortaya çıkan hastalık raşitizmdir. Özellikle süt çocuklarında ilk yaşlarda görülür. Raşitizmde kemikler yumuşar, kolay bükülebilir bir hal alır. D vitamini eksikliğinde bebeklerde dişler düzensiz ve geç çıkar, bıngıldak geç kapanır. Güneşten yeterince yararlanamayan ve çok doğum yapmış kadınlarda kemik bozuklukları (osteomalasia) ve yaşlılarda kemik kaybının artması nedeniyle osteoporosiz görülür.

 

D vitamini açısından zengin besinler

Balık yağı, yumurta sarısı, süt, peynir, tahıllar, karaciğer, tereyağ,

Mantar

 

E Vitamini

Bağışıklık sisteminin iyi çalışabilmesi ve göz sağlığı için önemlidir. E vitamini günlük

yiyeceklerde yeteri kadar bulunduğundan yetersizlik belirtilerine pek rastlanmaz. Yeteri

kadar E vitamini almak, vitamin A’ya olan ihtiyacı azaltmakta, kanser, kalp-damar

hastalıklarından koruyucu özellik göstermektedir.

 

E vitamini açısından zengin besinler

Bitkisel yağlar, tahıl taneleri, mısır, fındık, ceviz, kuru baklagiller, zeytin, yeşil

yapraklı sebzeler. Özellikle buğday özü, fındık, ceviz E vitamini açısından zengindir.

  

K Vitamini

K vitamini yağda eriyen vitaminlerdendir. Kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynar. K

vitamini de günlük yiyeceklerimizde yeteri kadar bulunur. Sindirim sistemi bozuklukları,

karaciğer, özellikle safra kesesi rahatsızlıkları K vitaminin kullanılmasını engeller.

 

 K vitamini bağırsaklarda mikroplar tarafından yapıldığından, fazla miktarda antibiyotik alan

kişilerde bu mikroplar öldüğünden bu kaynaktan K vitamini elde etmek engellenmiş olur.

Kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynar. Eksikliğinde çeşitli yaralar, burun kanamaları, diş

eti kanamaları görülür.

 

K vitamini açısından zengin besinler:

Lahana, karnabahar, ıspanak, yeşil sebzeler, soya fasulyesi, balık, süt, et ve tahıllar.

 

Madensel Maddeler ( Mineraller )

Basit inorganik (cansız) şekillerdeki elementlere madensel maddeler (mineraller) denir. Mineraller vücudun sağlıklı kalabilmesi için gerekli olan kimyasal elementler ile bu elementlerin organik bileşikleridir. Hücrenin korunması, sağlıklı diş, kemik cilt yapısı için

önemlidir. Ayrıca; kalp ritmi, kan basıncı vücuttaki sıvı dengesi gibi birçok düzenleyici

fonksiyonlarda da rol oynar.

 

Mineraller vücutta küçük miktarlarda bulunur ancak önemleri oldukça büyüktür. Bir

insan vücudunun sadece % 4’ünü mineraller oluşturur. Bunun çoğunluğu kalsiyum ve

fosfordur. Diğerlerinden daha az miktarda bulunur. Minerallerin büyük bir kısmı

kemiklerdedir ve çoğunun önemli yapısal görevleri vardır, Hayati düzenlemeyi ayarlamakta

son derece önemlidir.

Vücutta eksikliği en çok hissedilen madensel maddeler kalsiyum, demir ve iyottur.

Vücudun normal olarak büyümesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için

madensel maddelere gereksinimi vardır. Her mineralin, öbür besin maddelerinin etkisini

güçlendiren tamamlayıcı bir görevi vardır.Vücutta 19 mineral olduğu bulunmuştur.

Bunlardan 13 tanesi yaşam için daha elzemdir. Bu mineraller;

 Kalsiyum                        Sodyum

 Fosfor                             Potasyum

 Demir                             Manganez

 İyot                                 Flor

 Magnezyum                   Klor

 Bakır                              Kobalt

 Çinko

 

Kalsiyum (Ca)

Vücutta en çok bulunan ve insan vücudu için en önemli olan minerallerden biridir.

Kalsiyumun çok büyük bir bölümü iskelet ve dişlerde bulunur. Kalsiyum kanın

pıhtılaşmasında rol oynar. En çok bulunduğu besinler süt ve sütten yapılmış besinler, koyu

yeşil yapraklı sebzeler, sardalya balığı, istirityedir. Kalsiyumun yetersizliğinde D

vitamininde olduğu gibi Raşitizm hastalığı ortaya çıkar. Özel durumlarda ( gebelik,

emziklilik, büyüme evrelerinde) kalsiyum yetersiz miktarlarda alınırsa kemikteki depolardan

harcanır. Bu durum kemik yapısının yumuşamasına neden olur.

 

Fosfor (P)

Metabolizması kalsiyum metabolizmasına bağlıdır. Fosforun yaklaşık % 80’ni değişmeden kalsiyum ile beraber dişlerde ve kemiklerde bulunur.

Anne karnında bebeğin kemiklerinin oluşumu kalsiyum ve fosforun depo edilmesi ile başlar. Kalsiyum ve fosfor yeteri kadar sağlanamaz ise kemiklerin ve dişlerin gelişmesi normal olmaz.

 

Demir (Fe)

Kanın hemoglobin kısmında bulunur. Hemoglobin kana kırmızı rengini verir. Kanda

bulunan demir akciğerlerden hücrelere oksijen taşır. Vücut hücrelerinin çalışması yönünden

önemi büyüktür. Kadınlarda adet dönemlerinde, doğum ve emzirmede demir kaybı olur.

Demir ihtiva eden besinlerin sindirimi C vitamini ile daha kolay olur. Demir eksik

alındığında demir eksikliği anemisi yani kansızlık meydana gelir. Normal erişkin bir erkek

günde yaklaşık olarak 1 mg demir kaybederken, kadınlar her menstruasyon sırasında 10-30

mg demir kaybederler. Gebeliğin ikinci yarısında anne fetüse demir sağlar. Büyümenin hızlı

olduğu dönemlerde çocukların demir gereksinimi artar. Karaciğer, dalak, et, yumurta sarısı,

yeşil yapraklı sebzeler, pekmez ve kuru üzümde bulunur.

 

 İyot ( I )

Vücut yapısının esas unsurlarındandır. Troid bezinde bulunur. Troid bezinin normal

çalışması için çok gereklidir. Deniz ürünlerinde bulunur. Ayrıca yumurta, süt, et ve

sebzelerde de vardır. İyot eksikliğinde guatr denen hastalık meydana gelir. İyodun doğal

kaynağı denizdir. Denizden elde edilen bütün besin maddelerinde ve deniz kıyısında bol

miktarda iyot bulunur. İyodu az olan, denizden uzak bölgelerde iyotlu tuz kullanılmalıdır.

 

Flor ( F )

Flor kemik ve dişlerde bulunur. Florun dişlerin sağlığında çok önemli rolü vardır. Az

miktarda alınan florun, dişlerin çürümesine karşı direnci artırdığı bulunmuştur.

 

Süt çocukluğundan itibaren çocuklara flor verilmesi kalıcı dişlerin sağlam yapıda oluşmasına

yardımcı olacaktır. Florun doğal kaynakları sulardan başka, Flor yönünden zengin

topraklarda yetişen sebzeler ve demir ürünleridir.

 

Magnezyum ( Mg )

Vücutta besin öğelerinin kullanılması ile ilgili kimyasal reaksiyonların bazılarında

katalizör işini görür. İnsanlarda magnezyum yetersizliği belirtilerine pek rastlanmaz çünkü

bitkisel ve hayvansal yiyeceklerde yeteri kadar magnezyum bulunur.

 

Sodyum ( Na ) - Potasyum ( K ) ve Klor ( Cl )

Organizmada birbirleriyle çok yakın ilişkileri olan elementlerdir. Bu mineraller hücre

içi ve dışı sıvıların, asit ve baz dengesinin sağlanması, sinir ve kasların çalışması için

gereklidir. Kasların normal işlevlerinde potasyum önemlidir. Sodyum ve potasyum

yiyeceklerde yeteri miktarda bulunmaktadır. Şiddetli ishal ve kusma durumlarında önemli

miktarda sodyum ve potasyum kaybı olabilir. Dışardan tuz ( NaCl ) takviyesi gerekebilir.

Sofra tuzu sodyum ve klordan oluşur. Klor, hücre içi ve dışı sıvıları düzenler. Eksikliği

kramplara neden olur.

 

Bakır ( Cu )

Bakır, demirin vücutta kullanılmasına yardım eder. Yiyeceklerde yeteri kadar bulunur.

Demir gereksinimini karşılayan bir diyet aynı zamanda bakır gereksinimini de karşılamış

olur. Karaciğer, beyin, kalp, böbrekler bakırı en yüksek yoğunlukta bulunduran organlardır.

 

 Kobalt ( Co )

B12 vitaminin yapısına girer. İnsanlarda yetersizliğine pek rastlanmaz.

Manganez ( Mn )

Karbonhidrat metabolizmasında sentezinde rol oynar. Yetersiz alımında kilo kaybı,

saç uzamasında yavaşlama görülür.

 

Çinko ( Zn )

Çinko büyümede, cinsiyet organlarının gelişiminde, hücresel bağışıklığın oluşumunda

önemlidir. Yetersizliğinde cücelik, cinsiyet organlarının gelişiminde gerilik, hastalıklara

dirençsizlik, yaraların iyileşmesinde gecikme belirtileri görülür.

Bunların dışında fluorid, selenyum, molibden, kükürt, sülfür gibi mineraler de vücutta

bulunur.

 

Su

Yaşam için oksijenden sonra ikinci önemli gereksinim sudur. İnsan vücudunun %

70’i sudur. Vücuttaki su miktarı cinsiyete, yaşa, kilo durumuna göre değişir. Su yaşam için

besinlerden daha önemlidir. Besin öğelerinin sindirimi, emilimi, taşınması, metabolizması,

artık zararlı maddelerin dışarı atılması, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığı

vücuttaki su sayesinde olur.

 

Vücuttaki elektrolit (Sodyum-Potasyum) dengesi su sayesinde korunur. Vücut ısısını

ayarlar. Metabolik artıkların böbreklerden ve bağırsaklardan atılmasına yardımcı olur.

Su vücuttan ter, idrar ve solunum yoluyla atılır. İnsan besinsiz haftalarca yaşayabilir ancak

susuz en fazla 6–7 gün dayanabilir. Vücutta su oranının yeterli düzeyde tutulması yaşamsal

önem taşır. Vücut suyunun azalması kanın iyon yoğunluğunu artırır. Vücutta su kaybı

sonucu kan plazmasının yoğunluğu artınca, beyindeki susama merkezi uyarılarak susama

duygusu gelişir ve birey su veya yerini tutan sıvılar içerek bu ihtiyacını giderir.

Çocukların vücudunda su oranı daha yüksektir. Bebeklerin vücutlarının üçte ikisinden

çoğu sudur. Çocuk büyüdükçe su oranı azalır, yağ oranı artar. Yaş ilerledikçe suyun yerini

yağ almaya başlar. Anne sütü alan bebeklerin fazladan suya ihtiyacı yoktur. Aşırı terleme,

ishal ve ateşli hastalık durumlarında su ihtiyacı artar.

 

Besin zehirlenmesi, bağırsak enfeksiyonları gibi durumlarda kusma ve ishalle vücuttan

su ile birlikte elektrolit kaybı da olur. Bu durumda susama duygusu gelişmediğinden vücut

susuz kalabilir. İshal nedeniyle vücuttan aşırı su kaybı (dehidrasyon) sonucu çocuk ölümleri

olabilmektedir. Bu dönemde çocuğun bol su ve sıvı tüketmesi çok önemlidir. Sıvı tedavisinin

yanında hastanın uygun şekilde beslenmesi de önemlidir. Çocuk emiyorsa emzirmeye devam

edilir. Normal gıda ile beslenmeye geçen çocuklar ise yoğurt, tuzlu ayran, pirinç lapası,

haşlanmış patates-havuç ezmesi biraz tuz eklenerek yedirilmelidir. Hazır tuz-şeker karışımı

(ORS) da tarifine uygun hazırlanarak tüketilmelidir.

Yorumlar

Yorum Bırakın