ÖZEL EĞİTİM VE ÜSTÜN YETENEKLİLERİN EĞİTİMİ

 

İlgi, yetenek ve statü farkı gözetilmeksizin, tüm öğrencilerin okul hayatlarının bir bölümünde ortak öğrenim yaşantılarını paylaşmaları; demokratik değerlerin gelişimi sayesinde insanlığın elde ettiği önemli bir kazanımdır. Söz konusu öğretim sürecinde öğrenciler, ilgi ve yeteneklerine göre farklılaştırılmamış müfredat programlarını izlerler.

Bireylere toplum içinde birlikte yaşama bilincinin kazandırılması ve demokratik değerlerin geliştirilmesinde son derece faydalı ve vazgeçilmez olan bu uygulamanın sıra dışı öğrencileri mağdur ettiği gerçeği göz ardı edilemez.

Ciddi öğrenme güçlüğü olanlar özel eğitim okul ya da kurumlarında eğitime alınmaktadırlar. Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki üstün yetenekli öğrenciler için ülkemizde pek fazla bir şey yapıldığı söylenemez. Ortaöğretimde ise Fen Liseleri ve Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri gibi üstün yetenekli öğrencilerin devam edeceği okul türleri vardır. Bunlara rağmen eğitim sistemimizin en fazla mağdur ettiği grubun üstün yetenekliler olduğu söylenebilir.

Anayasamızın 42. maddesinde;
"Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır." hükmü,

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 8. maddesinde;
"Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır." hükmü,

Aynı Kanunun 6. maddesinde de;
"Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır." hükmü yer almaktadır.

Bu bağlamda ve 573 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde planlanarak sürdürülen özel eğitim hizmetleri, engel gruplarına göre oluşturulmuş özel eğitim okullarında yürütülmektedir. Ayrıca, özel eğitim gerektiren öğrencilerin normal okullarda akranlarıyla birlikte eğitim görmelerine de önem verilmektedir. "Kaynaştırma" olarak tanımlanan bu uygulamaların yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır.

Ülkemizde halen; görme, işitme, ortopedik, zihinsel engelliler (eğitilebilir, öğretilebilir), süreğen hastalığı olanlar, uyum güçlüğü olanlar, dil ve konuşma güçlüğü olanlar, üstün yetenekliler olmak üzere sekiz ayrı gruba özel eğitim okul ve kurumlarında ve kaynaştırma uygulamalarında özel eğitim tedbirleri alınarak eğitim hizmetleri verilmektedir.

Yaş Gruplarına Göre Eğitim Kademeleri

 

Yaş

Tek

Yaş

Nüfusu

Engelli

Sayısı

Görme

Özürlü

İşitme

Özürlü

Ortopedik

Özürlü

Eğtl.

Zihinsel

Özürlü

Öğrtl.

Zihinsel

Özürlü

Dil ve

Konuşma

Özürlü

Süreğen

Hastalığı

Olanlar

Uyum

Güçlüğü

Olanlar

Üstün

Yetenekliler

100%

14%

0,2%

0,6%

1.4%

2%

0,3%

3,5%

1%

1%

2%

0-18

24.960.004

3.494.400

49.920

149.760

349.440

499.200

74.880

873.600

249.600

249.600

499.200

Ana Sınıf ve Ana Okulu

4

1.239.518

173.3

2.479

7.437

17.353

24.790

3.719

43.383

12.395

12.395

24.790

5

1.207.347

169.029

2.415

7.244

16.903

24.147

3.622

42.257

12.073

12.073

24.147

6

1.216.009

170.241

2.432

7.296

17.024

24.320

3.648

42.560

12.160

12.160

24.320

Toplam 4 - 6

3.662.874

512.802

7.326

21.977

51.280

73.257

10.989

128.201

36.628

36.628

73.257

Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinde yayınlanan yukarıdaki tablo incelendiğinde; Ana Sınıf ve Ana Okulu çağında 3.662.874 çocuğumuzun olduğunu bu sayının % 2 sinin yani üstün yetenekli çocuk sayısının 73.257 olduğunu görüyoruz. Okul Öncesi, İlköğretim ve Ortaöğretim çağı olan 0-18 yaş esas alındığında 499.200 çocuğumuzun üstün yetenekli olma ihtimali olduğunu görüyoruz.

Üstün yetenek, kişilerin başarılı bilim veya iş adamı olmaları için belki gerekli fakat asla yeterli değildir. Üstün yetenek başarıyı etkileyen diğer faktörlerle uygun bileşim oluşturduğu zaman kişiler için bir güç kaynağı haline dönüşür. Aslında üstün yetenekliler ciddi bir risk grubudur. Eğer üstün yeteneklilerin bu potansiyelleri uygun şekilde geliştirilip yönlendirilebilirse; başarılı birer fert olarak ülkemize ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunabilirler. Aksi halde kendisi ile barışık olmayan, aile ve toplum için "sorunlu grup" haline dönüşmeleri ihtimali oldukça fazladır.

Bu sebeple; üstün yeteneklilerin özel öğrenme ihtiyaçlarına cevap verecek ve öğrenme hızlarına uyum sağlayacak eğitim modellerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Üstün yetenekli çocukları, öğrenme özellikleri açısından "normal" kabul edilen akranlarından ayırarak özel sınıf veya ayrı bir okulda eğitime alma gibi bir zamanlar ülkemizde de yapılan uygulamaların soruna çözüm olmaktan ziyade daha büyük sorunlara kaynaklık ettiği ortaya çıkmıştır. Bunun yerine üstün yetenekli öğrencilerin normal akranlarıyla birlikte eğitim görürken bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak ve özel öğrenme ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim yöntemlerinin geliştirilmesi ile ek imkânların sunulması daha sağlıklı bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir.

Böyle bir modelin öğrencilerin okul eğitimlerine ilave olarak devam ettikleri kurslarda verilen eğitimden farklı bir eksene oturtulması da gerekir. Kısaca ihtiyaç duyulan model, öğrencilerin destek veya tamamlama kurslarında aldıkları eğitimden çok farklı olmalıdır.

Üstün yetenekli öğrenciler ilgi duydukları alanlardaki bilgiyi yaratıcılıklarını kullanabilecekleri düzeyde almak isterler. Hâlbuki okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim programlarında konular genelde bilgi ve kavrama düzeyinde işlenir. Tamamlama ve destek kursları da okul programlarının tekrarı mahiyetinde olduğundan, bu programlar üstün yeteneklilerin özel öğrenme ihtiyaçlarını karşılayamaz. Geliştirilecek model; bu ihtiyaçlara cevap vermeli, öğrencilerin bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamaya odaklanmalıdır.

Halen ülkemiz genelinde bulunan 28 adet Bilim ve Sanat Merkezinden, eğitim faaliyetini sürdüren 25'inde; 2.232 üstün yetenekli çocuğumuza, hizmetiçi eğitimi seminerleri ile yetiştirilen 253 eğitimci tarafından bireysel eğitim programları uygulanmaktadır.

Ayrıca özel eğitim okullarında 22.082, kaynaştırma ve özel eğitim sınıflarında 50.355, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'ne bağlı Özel Özel Eğitim İlköğretim Okullarında 3.800 olmak üzere toplam 76.218 kişi eğitim hizmetlerinden ve SHÇEK'e bağlı olarak, resmi ve özel rehabilitasyon merkezlerinde 34.099 kişi de rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmaktadır.

Aslında üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi, ülkemiz için yeni bir konu değildir. Enderun Mektebi; sistemli olarak üstün yeteneklilerin eğitimini yapan bir kurum olarak Osmanlılar döneminde gerçekleştirilmiştir. Enderun Mektebi'nde öğrenciler kapasiteleri oranında tamamladıkları eğitimleri sonunda devlet hizmetlerinde görevlendirilirdi. Eğitimin son aşaması olan Has Odaya kadar yükselenler de devlet yönetiminde görev alırlardı.

Bu nedenle; üstün yeteneklilerin doğasına uygun eğitim modeli oluştururken Enderun Mektepleri sistemi çok iyi analiz edilmelidir. Öğrencilere okul dışı zamanlarda bireyselleştirilmiş eğitim programları uygulayan Bilim ve Sanat Merkezlerinde, hedef kitle olan Okul Öncesi, İlköğretim ve Ortaöğretim çağı 499.200 çocuğumuzun bu eğitimden yararlanabilmesi için önlemler alınmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; kitleleri ardından sürükleyen, çağları kapayıp açanlar pasif çoğunluk değil, aktif azınlık olan üstün yetenekli kişilerdir.

Büyük bir irfan merkezi olan Enderun Mektebi, ikinci Murâd tarafından Edirne' de Eski Saray' da tesis edildi. Mektep gerçek şahsiyetine, Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı Sarayı'nı yaptırmasıyla kavuştu. Bu tarihten sonra devşirme mektebi olmaktan çıkarak, devletin idaresi için gerekli mülki ve idarî kadronun eğitimi ile yetişmesine ağırlık verildi. Devrin en meşhur ilim adamları sarayda toplanarak bu mektepte ders vermekle görevlendirildi.

Çeşitli konularda üstün yetenekli olduğu tespit edilenler enderun mektebine öğrenci yetiştiren ve beş yerde bulunan orta dereceli saray mekteplerine içoğlanları adıyla gönderilirdi. Orta dereceli olan saray mektepleri, Galata Sarayı, Eski Saray (Bayezid'de), İbrahim Paşa Sarayı (Sultanahmed'de ), İskender Çelebi Sarayı (Küçükçekmece'de) ve Edirne Sarayı idi.

Topkapı Sarayı enderûn mektebinde, hem devlet adamı veya san'atkar olmak üzere tahsil ve terbiye gören hem de çeşitli hizmetlerde bulunan içoğlanları (gılâmân-ı enderun) altı odaya ayrılmışlardı. Aşağıdan yukarıya doğru bu altı oda şunlardır: 1- Büyük ve küçük odalar, 2-Doğancı koğuşu, 3- Seferli odası, 4- Kiler, 5- Hazine odası, 6- Has oda.

Enderun Mektebinde eğitim gören çocuklar ilgilendikleri alanlarda sarayda görevli bilginlere veya sarayda bulunan mesleğinde ehil sanat erbabı üstâdlarına devâm ederlerdi. Bunlar için hükümetçe zamanın en büyük sanatkar ve bilim adamları görevlendirilir, saray-ı hümâyûn hocaları ünvanını alan bu üstadlar, haftada bir defa Enderûn mektebine gelirler, öğrenciler tarafından karşılandıktan sonra da o günkü konuyu işlemeye başlarlardı. İçoğlanları, aldıkları bu dersle yetinmezler, kendilerinden eski olan oda kıdemlilerinin çevrelerinde dört-altı kişilik gruplar meydana getirerek, kendi kendilerine küme çalışmalarına devam ederlerdi. Böylece yedi-sekiz yıllık bir eğitim ve öğretimi bitiren delikanlılar ya bir üst sınıfa geçerler, ya bir saray görevine tayin edilirler veya uygun bir subaylıkla saray dışına verilirlerdi. Daha sonra sırasıyla Kiler ve Hazine odasında eğitim gören gılâmân-ı enderûn en son has oda denilen bölüme gelirlerdi.

Has odadakiler Enderun mektebinin elit (en yüksek) kısmı idiler. Defalarca seçimden geçerler bundan sonra da bizzat padişaha takdim edilirlerdi. Genç olmalarına rağmen büyük bir mevkiye sahip olurlardı. Burada bulunanlara devrin en yüksek eğitimi ve öğretimi verilirdi. Buradaki eğitimin ana hedefi elemanları idarecilik yönünden yetiştirmekti.

Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler için ihtiyaç duyulan eğitim modelinin öğrencilerin desteklenmesi ya da kurslarda alacakları eğitimden farklı olması gerekmektedir.

Üstün yeteneklilerin eğitimi ile ilgili Cumhuriyet döneminde de uygulamalar denenmiştir. Bu uygulamalardan bir tanesi Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Müdürlüğü'nce üstün yetenekli öğrencilerin tanılanması ile ilgili bir modeldir. Bu çalışmaların sonucunda Bilim ve Sanat Merkezlerinin açılmasına başlanmıştır.

Üstün Yetenekli Çocuk: Zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde başarım gösterdiği alan ve konu uzmanları tarafından belirlenen çocukları, Bilim ve Sanat Merkezi ise, okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim kurumlarına devam eden üstün yetenekli öğrencilerin örgün eğitim kurumlarındaki eğitimlerini aksatmayacak şekilde bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla açılmış olan bağımsız özel eğitim kurumudur.

Merkezin amaçları, Türk Milli Eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak, öğrencilerin; Bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını. Bilimsel düşünce ve davranışlarla estetik değerleri birleştiren, üretken, sorun çözen bireyler olarak yetişmelerini. Çeşitli iş alanlarındaki gereksinim ve sorunların bilincinde yeni düşünceler, teknik buluş ve çağdaş araçlar önerebilmelerini ve geliştirebilmelerini. Üstün yetenekleri doğrultusunda bilimsel çalışma disiplini edinmelerine olanak sağlayan koşulları oluşturmak, disiplinler arası çalışmalardaki kazanımlarla sorunları çözmeye ya da çeşitli gereksinimleri karşılamaya yönelik projeler gerçekleştirmelerini, Yaratıcılık ve yeteneklerini ulusal ve toplumsal bir anlayışla ülke kalkınmasına katkıda bulunacak şekilde geliştirmelerini sağlamaktır.

Bilim ve Sanat Merkezlerinde eğitim-öğretim etkinlikleri aşağıda belirtilen ilkelere uygun olarak düzenlenir ve yürütülür.
Bireysel eğitim-öğretim yapılması esastır.
Üstün yetenekli öğrencilerin eğitiminde sosyal ve duygusal gelişim bütünlük içerisinde ele alınır.
Merkezdeki eğitim-öğretim etkinlikleri, öğrencilerin devam ettikleri örgün eğitim kurumlarına alternatif oluşturmayacak şekilde planlanır ve yürütülür.
Öğrencilerin özel yetenek alanlarıyla ilgili örgün eğitim kurumlarında izledikleri program ile Merkezde yapacakları çalışmalar arasında sağlıklı ilişkiler kurulmasına özen gösterilir.
Öğrencilerin geleceğe yönelik düşünmeleri, tahminlerde bulunmaları ve bunları tartışarak çalışmalarına yansıtmalarına özendirilir.
Eğitim-öğretim etkinlikleri, öğrencileri dıştan yönelimli-yönetimli bir disiplin ve denetim yerine, içten odaklı disiplin ve denetim anlayışını geliştirmeye yönelik olarak düzenlenir.
Öğrencilerin kendilerine özgü benlik gelişimini ve iletişim becerilerini kazanmalarına özen gösterilir.
Öğrencilerin, Türkçe'yi doğru ve güzel kullanan, öğrenme ve araştırmaya meraklı, problem çözme ve bağımsız karar verebilme becerilerine sahip olmalarına; yaratıcılıklarının desteklenmesine özen gösterilir.
Eğitim-öğretim sürecinin; öğrenci, veli, okul ve merkezin iş birliğinde devam ettirilmesi esastır.

Eğitim-öğretim programları ise aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde hazırlanır ve geliştirilir:

Programlar, Öğrenci Merkezli Eğitim anlayışına göre, disiplinler arası ilişkiler dikkate alınarak ve modüler yapıda hazırlanır.
Programlar, lider öğretmenlerin rehberliğinde bireysel öğrenmeye uygun olarak hazırlanır.
Programlar, öğrencilerin yaratıcılığını, sorunlara farklı yaklaşım ve çözüm bulma becerilerini geliştirecek ve yetişkinlik dönemlerindeki koşullara hazırlayacak nitelikte düzenlenir.
Özel yetenekleri geliştirmeye yönelik programlar: Öğrencilere disiplinler ve disiplinler arası ilişkiler dikkate alınarak, herhangi bir disiplinle derinlemesine veya ileri düzeyde bilgi, beceri, tutum ve davranış kazandırma amacıyla hazırlanır.

Ülkemiz gündemine, 13-15 Mayıs 1991 tarihinde yapılan 1. Özel Eğitim Konseyi Komisyonu çalışması ile tekrar getirilen üstün yeteneklilerin eğitimi bu konudaki çalışmalara ivme kazandırmıştır. Bakanlığımız Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Üstün Yetenekliler Şube Müdürlüğün olağanüstü bir performans ile çalışmaları sonucu 1997 yılında Bayburt ilinde ilk eğitim uygulamasına başlanmıştır.

Bugün itibarı ile ülkemiz genelinde bulunan Bilim ve Sanat Merkezleri ne yazıktır ki arzu edilen ilgi ve desteği bulamamıştır. Birçok merkez geçici tahsis edilen binalarda eğitim faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Bu merkezlerde görev yapan personelin ve yöneticilerin atanmaları ve mevzuattaki belirsizlikler bu kurumların gelişmesine engel oluşturmaktadır.

Topluma yön verenlerin pasif çoğunluk değil, aktif azınlık olan üstün yetenekliler olduğu gerçeğini unutmamak ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu bu beyinlere sahip çıkması için vakit geçirmeden önlemler alması gerekmektedir.

 

 

Yorumlar

Yorum Bırakın