ADOLESANS/ERGENLİK

                                             

Adolesan dönemi kendine has duygu ve fiziksel değişimleriyle hayatın unutulmaz bir dönemi olarak yaşanmaktadır.

Adolesans  :  Latince’de ‘adolescere’ den gelir, ‘to grow up’ = büyüme anlamına gelir. Son hızlı fiziksel büyüme, cinsel gelişme ve psiko-sosyal olgunlaşmanın gerçekleştiği, çocukluktan erişkinliğe geçiş anlamındadır.

     Adolesan yani ergen 11-21 yaş arası gençleri kapsamaktadır. Türkiye’de çocuk sağlığı ve erişkin sağlığı ile ilgilenen pek çok sağlıkçı olmasına rağmen adolesan sağlığı ile ilgilenen pek  fazla kimse yoktur.

     Adolesan dönemi erken, orta ve geç adolesan dönemi olmak üzere üçe ayrılır:

  • Erken adolesan dönem 11 - 14 yaş, 
  • Orta adolesan dönem    15 - 17 yaş,
  • Geç adolesan dönem    18  - 21  yaşları içerir.                                                                     

Adolesan Nedir?

            Öncelikle Adolesans ile puberte arasındaki fark nedir?

           Puberte :  Adolesan dönem içinde yer alan puberte: Üreme kabiliyetinin biyolojik olgunlaşma sürecinde cinsel olgunlaşma bir orkestra gibi karmaşik görünen ama düzenliyönetimle mükemmel çalışan hormonal değişimlerle gerçekleştirilir.     

  • ADOLESAN DÖNEME BAKIŞ :

               Erken adolesanda arkadaş grubu genellikle aynı seks grubu  ile, güçlü arkadaşlıklar tarzında olur. Pubertenin sonlarına doğru ise (yani seksüel olgunluğa ulaşınca) adolesanlar vücut değişimleriyle daha az ilgilenmeye, giyim- kuşam ve arkadaşlarının sosyal kodlarıyla daha fazla ilgilenmeye başlarlar. Erken adolesansdaki aynı seks grubu ilişkilerinin yerini flörtler ve seksüel deneyimler almaya başlar.

         Adolesans döneminde hayal kurma çok normal ve sıktır.Çocuklukta fantaziler,gerçek dışılıklar ne kadar önemli ise, adolesansda da hayal kurma da o denli önemlidir.

 

 Gelecek ile ilgili kaygılar ve düşünceler genellikle geç adolesansda ortaya çıkar. Erişkin perspektifine ulaşan adolesan artık gerçekçi amaçlar gütmeye başlar. ‘Hayatımla ilgili neler yapmak istiyorum? Hangi mesleği seçmeli ve nasıl bir yaşam sürmeliyim?’ gibi.  Bu dönemde adolesanlar erişkin gibi davranılmasını ister. Ancak, aileler ve adolesanlar eğer erişkinliğe geçişin kolay bir şey olmadığını akılda tutarlarsa her şey onlar için çok daha kolay olacaktır!

 

  • ADOLESAN DÖNEMİNİN PROBLEMLERİ:

                  Hayatın her safhasında değişiklikler yaşanmasına rağmen, adolesan dönemi neden diğer safhalardan daha zor bir geçiş dönemidir? Onu değişik bir tarzda riskli yapan nedir? Bunun cevabı adolesansın daha önceki generasyonlardan daha farklı yeni sağlık problemleriyle karşılaşıyor olmasında yatmaktadır.Yeni antibiotikler ve gelişmiş medikal teknoloji , geleneksel medikal problemlerden  (enfeksiyonlar ve kanser gibi) sosyal temelli yeni problemlere  doğru dengeyi değiştirmiştir.Geleneksel medikal problemler tabi ki tamamen ortadan kaybolmadı. 2 milyona yakın adolesan halen ciddi medikal veya psikiatrik hastalıklarla karşılaşmakta ancak bunun çok daha fazlası, çevrelerinin veya davranışlarının sonucu olan sağlık problemleri yaşamaktadır.Bugün gençliğin karşılaştığı en önemli problemler şunlardır:

 

        • Yaralanma ve Şiddet.......15- 24 yaş arası gençlerde ölümlerin %80’i yaralanma ve şiddet sonucu olmaktadır.(en sık motorlu araç yaralanmaları)
        • Depresyon ve İntihar.....
        • Alkol ve Uyuşturucu  Kullanımı......Lise son sınıf öğrencilerinin yaklaşık %90’ı alkol ile öyle ya da böyle bir miktar deneyim yaşamış bulunmaktadır.
        • Hamilelik
        • Cinsel temasla bulaşan hastalıklar     
        • Obesite ve Anoreksia Nervoza......Beslenme bozuklukları

 

Uygun sağlık hizmetleri ve eğitim ile bu problemlerin pek çoğu engellenebilir.Ancak pekçok adolesanın bu tür sağlık hizmeti ile arasında ciddi engeller bulunmaktadır. 

  • ADOLESAN NEDEN ÖNEMLİ ?

              2000 yılı itibariyle dünyada yaşayan 1.2 milyar gencin %84’ünün gelişmekte olan ülkelerde yaşadığı saptandı.Bu genç insanlar 21. yüzyılda gelişen dünya için hem büyük bir kaynak hem de büyük bir risk oluşturacaklardır. Bu çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemini yumuşatmak ise devletler ve bireyler için büyük bir gayret gerektirecektir. 

v ADOLESANDA UYANMA :

        Adolesana yaklaşımda bu hızlı ve büyük değişim dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde, adolesanlara sağlık hizmeti verme girişiminde bazı güçlüklerle karşılaşma olasılığı vardır.

        Adolesana söz hakkı vermeden, katılımını sağlamadan sağlık hizmeti yürütmek genellikle olanaksızdır. Burada sağlık hizmeti veren kişinin, iki tarafı aynı amaç etrafında birleştirme becerisine gerek vardır.

         Bunu yapabilmek için de adolesandaki hızlı değişimin getirebileceği problemleri (olumlu beden algısı, kendini kanıtlayıp kabul ettirme ve bağımsızlık ihtiyacı gibi) bu dönemin gerginlik yaratabilecek unsurlarını hatırda tutmak gerekir.

        Adolesan dönemi simgeleyen bir heykel yapılsa; adolesan bir eliyle iten ve reddeden, diğer eliyle isteyen ve bekleyen şekilde gösterilebilirdi.

        Bir yandan yoğun bağımsızlık isteği, diğer yandan ait olma ve sahip çıkılma beklentisi bu dönemde yaşanan tipik çatışmalardandır.  Adolesan dönem yoğun çelişki ve zıt duyguların (ikilemlerin) yaşandığı bir dönemdir. Bu nedenle adolesan, kendini tanıma yolunda büyük bir çaba harcamak zorunda kalır.

         BEN KİMİM? Nelerden hoşlanırım? Gücüm ve yeteneklerim nedir? Neleri yapamam? Gelecekte ne olacağım? gibi soruları henüz kendi yanıtlayamazken, bu gibi konularda birilerine yanıt vermek zorunda kalır.

Benim kim olduğumu nasıl bulabilirim? Tanıdığım diğer bazı insanlar hakkında bile ne düşündüğümü tam bilemiyorum. Ya da hobilerimin, en sevdiğim rengin ne olduğunu,kariyerim için neyi seçeceğimi, ya da ülkemin başbakanlığını kimin en iyi yapabileceğini, ve daha pekçok ciddi konuyu. Bunları bilemezken, kim olduğumu ve neleri sevdiğimi nasıl bulabilirim?

Henüz kendimin kim olduğunu bilemediğim için, kendim gibi davranmakta çoğu zaman çok zorlanıyorum. Ama öğretmenimin bugün okulda önerdiği “exercises in self-awareness= kendinin farkında olma egzersizleri “ni deniyorum. Örneğin, size bu mektubu yazmaya başlamadan bir dakika önce, kendime  “Mektubu hangi kalemle yazmalıyım?” sorusu yerine “ Mektubu ben hangi kalemle yazmayı isterim ?” diye sordum. Bu da bir başlangıç, değil mi?

  • MİZAÇ DALGALANMALARI :

         Bir gün önce sevdiği bir giysiyi bir gün sonra neden sevmediğini anne babasına anlatmakta çok güçlük çeker. Dün işe yaramaz bulduğu bir fikri, bugün neden savunduğunu kendisi de bilmiyordur ama yine de sonuna kadar direnir.

 Birçok şey hissediyorum ve deli olup olmadığımı düşünüyorum! Dünyanın tepesinden yerin dibine dakikalar içinde gidebiliyorum. Çok çabuk yaralanabiliyor ve ağlayabiliyorum, ama  çok da neşeli ve eğlenceli anlarım da olmuyor değil. Bu normal mi ? Ya da bende bir bozukluk mu var?                                                                                             

          Bu denli fiziksel ve ruhsal değişim yaşayan gençler hep aynı soruyu sorarlar “Ben normal miyim?”.

          Vücutlarındaki hormonal değişimler sonucu oluşan bu zıt duyguların adolesan dönemde tamamen normal olduğu bilmiyorlarsa da bu onlar için korkutucu olmaktadır.

         ‘Ben normal miyim?’ Bu soru adolesanların yani genç eriskinlerin sıkça kendilerine sordukları bir soru. Bu soru değişik biçimlerde de olabilir.

         Benim Büyümem normal mi?

         Benim Vücudum normal mi?

         Benim Duygularım normal mi?

                  Hiç sınıf arkadaşlarınızla kendinizi sessizce karşılaştırırken buldunuz mu? Özellikle büyüme ve çekicilik konularında. Hiç kendinizi olağandışı hissettiniz mi? Ve başka hiç kimsenin sizi anlayamadığını düşündünüz mü? Hiç kendinizi garipmişsiniz gibi hissettiniz mi? Tartışılmaya bile değmeyecek problemleri olan biri misiniz?

              Eğer bu sorulara adolesanın cevabı evetse , O TAMAMEN NORMAL BİR GENÇ ERİŞKİN ve KESİNLİKLE YALNIZ DEĞİL ! Onun gibi milyarlarcası var!

              Benim büyümem normal mi? Sorusu bu dönemde tüm adolesanların vücudu farklı hızlarda büyüdüğünden zordur. Örneğin bir kız kendi vücudundaki değişiklikleri 8 yaşında hissederken, sınıf arkadaşı olan bir diğer kız arkadaşının göğüslerinde, boyunda veya vücudunun başka bir yerindeki değişiklik 1-2 yıl daha ortaya çıkmayabilir. Ve erkek teen-ager’lar için ergenlik çağına sınıftaki kız arkadaşlarından birkaç yıl sonra girmeleri de tamamen normaldir. Bu da ortaokul mezuniyet törenlerinde neden kızların, erkek teenager’lardan uzun olmalarını açıklar. 

             Benim vücudum normal mi? Buluğ çağındaki gençler nasıl göründükleri hakkında büyük kaygılar taşır. Çok mu şişmanım veya çok mu zayıfım? Sonunda ne kadar uzun olacağım veya çekici miyim? Diğerlerine ne kadar feminen ve maskülen görünüyorum? Her teen-ager medyanın tarif ettiği (TV, sinemalar, magazin dergilerinde) çekici görüntülerden ne kadar farklı olduğunu düşünerek aşırı üzüntü ve sıkıntı duyabilir. Eğer vücut görünümünüzle ilgili kaygılarınız varsa, yalnız değilsiniz. Pekçok insan, modeller, aktörler, veya aktrisler gibi görünmüyor. Ama yine de normaller. Hepimiz modeller gibi olmak zorunda değiliz.

            Benim duygularım normal mi? Vücudları değişirken yeni duygular da ortaya çıkacaktır. Bugünlerde karşı cinsle ilgili farklı hissetmeye başlamış olabilirler. Erkekler veya kızlar birdenbire onlara daha önce geldiğinden daha ilginç gelmeye başlayabilir. Ve hatta kendilerini anne-babalarıyla ilgili çelişkili duygular taşırken bulabilirler.

          16 yaşındaki bir erkek teenager “Bir dakika önce bence onlar dünyanın en iyi anne babası derken, birden onlara artık katlanamadığımı düşünüyorum” demiş.Bu dakikalar içinde duygularının hızla değişmesi normal mi?diye soruyor.

         Gayet normal ! Ergenliği gerçekleştiren hormonlarda hızlı artış yaşanırken, bazen böyle mood swings (mizaç dalgalanmaları) da yaşamaları normal. Bir an dünyanın tepelerinda gezerken, bir dakika sonra kendilerini çok sıkkın ve deprese hissedebilirler. Aynı anda aşkı ve nefreti yaşayabilirler. Ama tabi bu zıt duyguların buluğ çağında normal olarak geliştiğini bilmiyorlarsa bu onlar için korkutucu da olabilir.

         Bu korku ve duygularını başkalarıyla paylaşmalarının çok faydası olacaktır. Anne –babalarıyla, arkadaşlarıyla, okul doktoru veya hemşiresiyle. Onlar da adolesanları  mutlaka dinlemelidir.                                    

         Bu durum gençlerle birlikte yaşayan erişkinleri de çok zorlar. Ergenlik dönemin çalkantılarını atlatmış, dingin bir yaşamın keyfini çıkarmaya çalışan erişkinler de, bu bilinmezlikten huzursuz olabilir, nasıl baş edeceklerini bilmeyebilirler.

         Bebeklik döneminden başlayarak kurulan; sağlıklı – karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan tutarlı bir ilişkiyle yetişen gençlerde bu karmaşa çok az yaşanır.

         Yine de, az da olsa duygusal dalgalanmaların yaşanabileceğinin bilinmesi, anne-baba ve ergen açısından koruyucu ve rahatlatıcı olmaktadır.

          Risk almayı seven bir grup olmalarından dolayı tüm adolesanların uyuşturucu madde kullanmaya başlama riski vardır. İradesizlik, kişilik zayıflığı; madde kullanmak için mutlak etkenler değildir. Olası kötü sonuçlar kolaylıkla minimalize ve göz ardı edilir. “Bana bir şey olmaz” düşüncesi hakimdir.  Gelecek ve gelecekteki olabilecek riskler çok uzak görünür. Genç, o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir.

     Gençler en sık ‘merak’ nedeniyle madde kullanmaya başlar. Adolesans, bir experimentasyon=deneme zamanıdır. Pek çok düşünce ve davranış biçimlerini deneyip, kendileri için uygun olanları seçebilecekleri bir zaman.

        Adolesan dönemde düşünce dünyası genişler, soyut ve teorik düşünme başlar. Dolayısıyla genç her şeyi sorgular.  Çoğu zaman; sırf kendisinin farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek amacıyla yerleşik değerleri reddedebilir. Çünkü kendisinin anne-babasının bir kopyası ya da uzantısı değil, ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu ispatlamaya çalışma bu dönemin en doğal çabasıdır.

Hiçbir gizliliğim yok....hem de hiç! Annem dolaplarımı karıştırıyor, günlüğümü okuyor ve eve gelen her mektubumu açıyor. Bunları yapması beni çok kızdırıyor. 15 yaşındayım, ve FBI ajaniyla yaşıyor gibiyim..           

          Gencin evine ve sevdiklerine bağlılığını sürdürerek bağımsızlılığını kazanması en sağlıklı davranış biçimidir. Bu onu istemediğimiz bağımlılıklardan korumak için en etkili yaşam biçimidir.

 Madde kullanmada ikinci önemli bir etken ise “Arkadaş Baskısı”dır. Değişim ve toplumda yer edinme çabası içindeki genç, doğumdan itibaren bağımlı olduğu anne-babasından özerk hale gelirken; arkadaşlarına bağlanır ve onların baskısına açık bir hale gelir. Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir grup içinde deneyerek geliştirir.

         Grup içinde reddedilme, genç için katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Madde kullanımı o grubun elemanı olmanın bir şartı ise, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi, uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup gencin yakın arkadaş olmadığı, ama ortamda baskın olan diğer kişiler de olabilir.

         Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir grup içinde deneyerek geliştirir. Grup içinde reddedilme, genç için katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Madde kullanımı o grubun elemanı olmanın bir şartı ise, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi, uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup gencin yakın arkadaş olmadığı, ama ortamda baskın olan diğer kişiler de olabilir.

       Ayrıca, gençlikte farklı bir boyut kazanmaya başlayan kız erkek ilişkileri, çekici görünme isteği de kişinin davranışlarını yönlendirir.

      Sorunları çözmek için başka yol kalmadığına inanmaları, çaresizlik hissi de önemli bir etkendir. Bu nedenle gençlere sorunları ile başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi önem kazanmaktadır.

Aile ile İlgili Risk Faktörleri:

  • Anne baba desteğinin az olması
  • Anne babada madde kullanımı
  • Anne babanın fazla toleranslı davranması,arkadaş gibi olma
  • Anne babanın çocukla ilişkisinin kalitesi
  • Tutarsız disiplin
  • Anne babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
  • Başarının ödüllendirilmeyişi, sürekli eleştiri ve yanlış üzerine odaklanma.

Sosyal Risk Faktörleri:

  • Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
  • Madde kullanan arkadaş grupları
  • Düşük okul başarısı
  • Düşük sosyo-ekonomik düzey
  • Cinsel ve fiziksel taciz.

Kişisel Risk Faktörleri:

  • Kendine güvenin az olması
  • Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
  • Baş etme mekanizmalarının kötü olması
  • Dışarıdan kolay etkilenme
  • Agresif kişilik yapısı
  • Heyecanlı, asi, kötümser kişilik
  • Davranış bozuklukları
  • Sosyal değerlere (ahlak, din) yabancılık.

Koruyucu Faktörler:

        Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi,  çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan, doğru – yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler ve organize okul aktiviteleridir.

        Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için ise, maddeyi kullanma nedenlerine alternatif yollar üretmek gerekir. Gençler olgun gözükmek, büyümenin verdiği sıkıntı ile baş etme, gruba kabul edilme kaygıları, ebeveynlerden farklılığını belli etme gibi kaygıları ciddiye alınmalı ve bunları aşabilecekleri sosyal fırsatlar önlerine açılmalıdır. (Sportif, eğlence, dans vs)

     Sağlıklı psiko-sosyal gelişmenin en önemli şartlarından bir de gençlerin çevresinde doğru rol model oluşturacak erişkinleri bulabilmesidir.(önce anne babalar, eğitimciler, vs) Onlardan beklenmeyen davranışlar erişkinlerce de uygulanmamalıdır.

    Ayrıca aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilendirilmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemelidir.

         Gencin içinde bulunduğu aile, okul, yakın çevre madde kullanan genci ne kadar erken fark ederse, ona yardımcı olmaya çalışırsa, gencin bağımlılıktan kurtulma şansı o kadar artar.

Bu nedenle erken teşhis belirtilerinin bilinmesi çok önemlidir.

Uyuşturucu madde kullanan kişilerde görülen davranış değişiklikleri:

  • Arkadaş çevresini değiştirir.
  • Aile ilişkileri azalır, odada yalnız kalır.
  • Okul başarısı ve okula devamı azalır.
  • Daha fazla para harcar.
  • Bazen neşeli, sakin, bazen öfkeli gibi ruhsal değişimler gün içinde görülür.

       Ancak madde kullanan kişiyi anlamak için kesin bir ölçü yoktur. Ve de unutmamalıdır ki, ergenlik döneminde benzer bedensel ruhsal değişiklikler görülür.

Okullarda önleme programları:

  • Belirtilen risk gruplarına yönelik olmalıdır.
  • İçeriği “sadece yapma” demenin ötesinde olmalıdır.

 

Önleme Programının Zorlukları:

1.Programa katılan aileler zaten bu konuda duyarlı olan ve çocuklarıyla ilgilenen, dolayısıyla çocuklarında riskin görece düşük olduğu kişilerdir.

2.Okullarda yapılan önleme programlarına o sırada okuldan kaçmış, madde kullanımına eğilimli öğrenciler katılmayabilir.

3.Bazı önleme programları iyi niyetle de başlasa, yararsız hatta zararlı olabilmektedir.

      

Bu dönemin sağlıklı bir şekilde geçirilmesi için hekimlerce ailelere ve adolesanlara danışmanlık hizmeti verilmelidir.

 

            Bu dönemde erişkinlerin (anne-baba, öğretmenler, hekimler vs) yapması gereken en önemli şey:

 

                                           İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMAK!

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Bırakın