ATILGANLIK  

 

            İnsanların düşünebilme ,düşündüğünü karşısındakine iletebilme, onun düşüncelerini anlayabilme    becerisi iletişimin aynı zamanda toplumsal yaşamın temelini oluşturur.Davranışların temelini ise bireylerin fizyolojik, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını giderme zorunluluğu oluşturur Bireyler bu ihtiyaçlarını karşılarken, çevresiyle etkileşim ve iletişim  halindedirler. Kişilerin iletişimdeki beceri ve tutumlarına  bağlı olarak kurduğu ilişkiler zaman zaman kendilerini engellenmiş, öfkeli,huzursuz, suçlu,değersiz gibi rahatsız edici duyguları yaşamalarına zemin hazırladığı gibi sakin, rahat,mutlu ve doyumlu bir yaşam sürmelerine de temel hazırlar                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

         Duygularımız düşüncelerimiz ve davranışlarımız hak ettiğimiz yaşamı yaşayıp yaşamayacağımızı belirleyen etkenlerdir.Olumlu  ve sağlıklı düşünme, olumlu benlik oluşumunu ve algılamasını sağlar. Olumlu bir benlik imgesi kazanmanın yolu kişinin  kendisini sevmekten geçer .Kendini sevmek kendini kabullenmek ve özgüvenli olmaktır. Ayrıca bireylerin sahip oldukları ve doğuştan getirdikleri  potansiyellerini zorlayarak kendilerini geliştirmeleri onların kendini tanıma becerisine sahip olmaları ile gerçekleşir Kendini tanıma;bireyin kendisiyle,düşünce ve duygularıyla ilişki kurması,kendinde olup biten duygusal ve düşünsel süreçlerle bir anlayışa kavuşmasıdır. Kendini tanıyan kişi, çevresindeki  kişilerin kendisini nasıl etkilediğinin farkında olur, aynı zamanda  ,kendisinin çevresindekileri nasıl etkilediğini bilir.

          Kendini tanıma becerisinden yoksun olan bazı insanlar  bir kısım pasif davranışları pekiştirildiği için veya gerekli  bilgi ve becerilere sahip olmadıkları için atılgan olmayan davranış örüntüsü sergilerler.Sosyal gelişimin  temelini oluşturan ve en önemli davranış şekillerinden birisi olarak kabul edilebilecek olan atılganlık(Zuroff, 1999),insan ilişkilerinde temel bir davranışsal özelliktir.

          İnsanlar çevre ile olan ilişkileri sırasında duygu istek ve ilgilerini değişik davranış biçimleriyle ifade ederler. Bazen uygun davranış biçimlerinin gösterilmesinde başarısızlığa düşen birey çeşitli sorunlarla karşılaşır.Örneğin bazı bireyler çevre ile ilişkilerinde saldırgandırlar. İstediklerini elde ederken, duygularını ifade ederken diğer insanları küçük görür ve kırarlar. Bazı bireyler ise o kadar çekingendirler ki istediklerini elde etmekte güçlük çekerler, bu nedenle yetersizlik ve suçluluk duygularıyla doludurlar.

        Hem saldırgan hem de çekingenliğin olumsuz sonuçları vardır. Saldırgan olan birey o an için istediklerini elde eder ancak çevrede istenmeyen kişi durumuna düşebilir. Çekingen birey ise gereksinimlerini tam olarak karşılayamamakta bunun sonucu olarak da bu bireylerde fizyolojik ,psikolojik ve sosyal doyumsuzluklar gözlenmektedir. İnsanlar arası ilişkilerin en olumlu biçimi ise atılganlıktır.

          Atılgan bireyler,haklarının farkında olup diğerlerinin  haklarına da saygı gösterirken olumlu ve olumsuz düşüncelerini açık ve dürüstçe ifade edip, kendi davranış,duygu ve düşünceleri ile tüm sorumlulukları alabilirler.(Baugh)

           Atılganlık ile ilgili kaynaklar tarandığında bu konuda birçok farklı tanımlama olduğu bulunmuştur.

           Atılganlığın –Assetiveness kelimesinin Oxford Dictionary deki karşılığı :The action of stating positively –olumlu  ifade edilen eylem,declaring or claiming- açıkca söylemek veya iddia etmektir.(Deniz,1997) Türkiye de assertiveness kavramının karşılığı atılganlık olarak ifade edilmiştir.

Birçok araştırmacı atılganlığın duruma - özgü bir davranış olduğunu ileri sürmüştür. Atılganlığı "duruma özgü öğrenilmiş davranış” ve "yaşamak için geniş temelli kendini gerçekleştirme yaklaşımı" olarak tanımlamışlardır.

            Alberti ve Emmons, atılganlığı " kişinin en fazla kazançlı çıkacak şekilde hareket etmesini, anlamsız kaygıya sahip olmadan kendi kendine ayakta durabilmesini, başkalarının haklarım çiğnemeden kendi haklarım ifade etmesini mümkün kılan " bir çeşit kişiler arası ilişki biçimi olarak tanımlamaktadırlar. Benzer olarak Lange ve Jakubowski atılganlığı “başkalarının haklarını ihlal etmeden dolaylı, dürüst ve uygun yollarla düşünce, duygu ve inançlarını ifade etmek için ayakta durma” olarak betimlemişlerdir (Uğur, 1996).

Lazarus (1973) atılgan davranışın dört ayrı tepki sınıfı içinde bölünmüş olduğunu göstermiştir;

  1. Hayır diyebilme yeteneği;
  2. Dilekte bulunma ve rica etme yeteneği;
  3. Olumlu ve olumsuz duygularım ifade etme yeteneği,
  4. Genel konuşmaları başlatma, sürdürme ve sonlandırma yeteneği. (Uğur, 1996)

Girişkenlik, karşınızdaki kişinin hakkını göz ardı etmeden kendi hakkınızı, kendi duygu ve düşüncelerinizi açıklama becerisidir.( Tuna, 2000)

Girişkenlik; karşımızdaki kişilere olumlu ve olumsuz duygularımızı ifade edebilmek, gereksinim duyduğumuzda çevremizden yardım isteyebilmek, sağlıklı iletişim kurabilmek, kendi düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edebilmek, karşımızdaki kişilerin düşüncesine saygı duymak, “hayır” diyebilmek ve anlamadığımız bir şeyi sorabilmektir (n.d.)

Yukarıda belirtilen atılganlık tanımlarından hareket ederek hemen hepsinde vurgulanan özellikleri içeren bir tanımlama yaparsak atılganlığı;bireyin olumlu ve olumsuz duygu ,düşünce ve arzularını başkalarının haklarını göz ardı etmeksizin ve konuda kaygı ve suçluluk duymaksızın ifade edebilmesi olarak tanımlanabilir (Uğur, 1996)

Atılganlığın davranışsal boyutu;hakkını savunma,ricaları istekleri belirtme ve geri çevirme ,selam verme ve alma,sevgi ve şefkati ifade etme,kendi fikirlerini belirtme,haklı öfke ve sıkıntıyı  ifade etme. Kişisel boyutu ise arkadaşlar,tanıdıklar,eş,anne-baba,çocuklar,yabancılar gibi bireylerle olan ilişki şekli olarak vurgulanmaktadır.

Atılganlıktan yabancı kaynaklarda kişisel etkililik olarak da söz edilmektedir.Yani atılgan olan birey çevreyle daha etkili bir iletişim kurar.Ne kendinden ödün verir,ne de başkalarının hakkını çiğnemeye yönelir. Atılganlıkla özgüven arasında olumlu bir ilişki vardır. Atılganlık özgüveni etkileyebileceği gibi özgüven de atılganlığı etkiler.

Atılgan davranışın sistematik olarak gözlenmesi birçok davranış bilimcisinde,atılganlık eylemini oluşturan öğelerin var olduğu sonucunu doğurmuştur. Bu öğeleri şöyle sıralayabiliriz.

Gözle İletişim:Kişi ile konuşurken onunla etkili iletişim kurabilmek için söylenilenlerin içten olduğunu anlatabilmek için o kişiye doğrudan doğruya bakmak gerekir.

Vücudun Duruşu:Kişi ile konuşurken doğrudan doğruya onun yüzüne bakılır, dik oturulur onunla ilgilenildiği ortaya konulur Yollana mesajlar daha anlamlı olur.

Jestler:Uygun jestlerin anlatılanlara eşlik etmesi mesajı daha anlamlı kılar

       Yüz İfadesi:Öfkesini anlatmak isteyen birisinin bunu gülerek ifade ettiğini hiç gördünüz mü? Bu olamaz davranışın atılgan olabilmesi içn yüz ifadesinin de  yollanan mesaja uyum göstermesi gerekmektedir.

       Ses Tonu:Fısıltı şeklinde monoton bir ses istenileni anlatmaya nasıl yetmezse bağırmakta diğer kişiyi savunmaya ittiği için atılgan olmak istenildiğinde birey ses tonunu çok iyi ayarlamalıdır. Konuşurken kendine güvenildiğini ilten ancak üstünlük kurmayan bir ses tonu ile konuşmak gerekir.

         Zamanlama:Duraksama atılganlığın etkisini azalttığından genellikle spontan anlatım amaç olmalıdır. Ancak uygun bir  zamanı seçmede yargı gereklidir. Örneğin patrondan bir şey isterken diğerlerinin yanında onunla konuşmak onu savunmaya itebilir.

      İçerik:Ne söylenildiği önemliyse de nasıl söylenildiği yani mesajın iletilme biçimi çok daha önemlidir. Bu nedenle mesajı yolarken karşıdaki kişiyi savunmaya itmeden bireyin kendini ifade etmesi gerekmektedir. Diğerlerini küçültmek rencide etmek (saldırganlık)  gerekmez. Duygular ifade edilerek daha spontan olunabilir. (atılganlık)                                        

 Atılganlık-kültür İlişkisi: Batıdaki yayınların çoğu atılganlığın bir grup öğrenilmiş tutumların ve değiştirilebilen iletişim yeteneklerinin bir ürünü olduğunu belirtmektedir. Özellikle Kuzey Amerika'daki görüşe göre atılganlık kültüre bağımlıdır.

Bu doğrultuda Fukuyama ve Greenfîeld' in yaptığı araştırma sonucunda, Asya kökenli Amerikalı öğrencilerde atılganlık düzeyinin değişik davranışsal normlara göre Çerkez - Kafkas kökenli Asyalı Amerikalı öğrencilerden düşük olduğu bulunmuştur; Asyalı Amerikalıların duyguları ifade etme, zor isteklerde bulunma, topluluk içinde ricalarda bulunma, övgüyü ifade etme, aile ile fikir ayrılığı, karşıt cinse üzüntüyü ifade etme gibi alt alanlarda düşük atılgan puanı aldığı bulunmuştur. Bu sonuç doğudaki ve batıdaki kültürel etmenlerin toplumsal değer sistemlerini farklı biçimde etkilemelerine bağlanmıştır (Uğur, 1996).

Ülkemizin de içinde bulunduğu Doğulu ülkelerde girişken olmayan , geleneklere bağlı, kararsız aile bağları güçlü sınırlı davranışları etkin olan bireyler yetişirken;Batılı ülkelerde özgürlüğüne düşkün, para ve başarıya önem veren, gelenek ve soyluluğa bağlı olmayan,davranışlarını belli kurallara göre düzenlemeyen,aile bağları zayıf bireylerin toplumda genellikle çoğunlukta olduğu belirtilmektedir.

Geleneksel Türk eğitiminde;ailede çocuğun korunduğunu, gözetildiğini,girişkenlik ve merakın desteklenmediği, çocuğun içinden geçenleri açıkça söylemesinin engellendiği vurgulanarak;okul ortamında çocuğun sıkı bir denetime sokulduğu, öğretmenin otoritesini benimseyen,kurallara uyan çocukların ödüllendirildiği çok sayıdaki araştırmaların ortak bulgularıdır.

Kendi kültürümüzde bir takım atılgan davranış kalıpları utanç verici bir tutum olarak kültürel öğreti şeklinde aktarılmaktadır.

Ceza: kişi daha önce girişken davranışlarda bulunduktan sonra, bir cezayla karşılaşmışsa, bir yaptırıma uğramışsa, girişken davranışlar da bulunmaktan kaçınır.

Engellenme: yine kişinin girişken olan davranışları engellenmişse veya engelleniyorsa kişi girişken davranışta bulunmaktan kaçınır.

Olumsuz ödüllenme: Kişi daha önceki girişken davranışları sonucunda, kendisi için olumsuz sayılacak bir tepkiyle karşılaşmışsa (mesela reddedilmek, kabul edilmemek, vb ) kişi bu olaydan sonra, benzer veya farklı durumlarda girişken davranışta bulunmaktan kaçınır.

İyi bir model olmaması (davranış eksikliği, beceri eksikliği ) : kişi girişken davranışın ne olduğunu, nasıl olduğunu öğrenmemiş olabilir ve dolaysıyla bu konuda davranış ve beceri yoksunluğu yaşar (n.d.)

 

RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ

Spencer Rathus tarafından 1973 te Amerikada geliştirilen envanterin güvenirlik ve geçerlilik çalışmalarında elde edilen korelasyon katsayıları oldukça yüksek çıkmıştır.

Rathus Atılganlık Envanteri 1980’ de Nilüfer Voltan tarafından  Türkiye’ye uyarlanmış geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında oldukça yüksek korelasyonlar elde edilmiştir.  Rathus Atılganlık Envanteri 30 maddeden oluşan bir ölçektir.  Alınan puanlar  -90 ile +90 arasında değişmektedir. Çekingenlik düzeyi -90’a doğru artarken atılganlık düzeyi ise +90’a doğru artmaktadır.Seçenekler -3 ile +3 arasında değişmekte ve sıfır noktası bulunmamaktadır. Rathus bunu şöyle açıklamaktadır. Birey bir maddeden eksi yada artı puan alabilir. Bunun orta noktası yoktur. Yani maddelerde verilen durumlarda sıfır puan anlamına gelecek yargı yada davranış söz konusu değildir.(voltan,1980)

 

GİRİŞKEN OLMAYI ENGELLEYEN BİREYSEL NEDENLER

1.OTOMATİK DÜŞÜNCELERİMİZ:

Bilişsel modele göre, insanın duygularını ve bununla ilişkili fizyolojik ve davranışsal tepkilerini etkileyen şey, herhangi bir durumun kendisi değil, genellikle otomatik düşüncelerle kendisini belli eden, o duruma ilişkin yaptığı yorumlardır. Otomatik düşünceler, daha belirgin düşüncelerle birlikte bir akış içindedirler; herhangi bir durum karşısında aniden ve kendiliğinden ortaya çıkarlar. Bilinçli bir çaba ya da niyet yoktur. Kişiler genellikle bunlarla ilişkili olan duygularının farkındadırlar. Genellikle çok kısa, gelip geçici, seri ve örtüktürler. Sözcükler ya da imajlar şeklinde oluşurlar. Kişiler genellikle bu otomatik düşüncelerini üzerinde durmadan ve değerlendirmeden doğru olarak kabul ederler. (Şahin, 2001)

Bu otomatik düşüncelerimiz bazen duygu ve düşüncelerimizi  ifade etmede çevreyle iletişimde atılgan davranamama  üzerine olabilir.

  • Karşımdaki kişi benden hoşlanmayabilir(endişe-normal bir duygu)
  • Aptalca bir şey söyleyebilirim.
  • Reddedilmekten korkuyorum.
  • Kendime güvenim yok
  • Başarısız olabilirim
  • Kıyafetim berbat
  • Aptal ve sorumsuzum
  • Çok çirkinim ve kişiliğim kötü
  • Ya söyleyecek bir şey bulamazsam

Buna benzer örnekleri artırabiliriz. Yukarda da bahsedildiği gibi, kişiler genellikle bu otomatik düşüncelerini üzerinde durmadan ve değerlendirmeden doğru olarak kabul ederler.

Bireysel Psikolojik Danışma: Otomatik düşünceler insanın zihninde aniden ortaya çıksa da kişinin temel inançları saptandıktan sonra kolayca tahmin edilebilir bir hale gelirler. Otomatik düşüncelere sahip kişilerle, bilişsel terapi çalışmak daha işlevseldir. Burada, bilişsel terapi yapan terapistin amacı, işlevsel olmayan diğer deyişle, gerçeği çarpıtan, kişiye duygusal olarak acı veren ve/veya kişinin hedeflerine ulaşmasını engelleyen bu düşünceleri bulup çıkarmasıdır. (Şahin, 2001). Bundan sonra yapılacak iş, bu düşüncelerin yerine daha gerçekçi, işlevsel düşünceleri koymaktır. Bunun için öncelikle;

  1. Danışmada, danışanın kişiler arası ilişkilerdeki duygu, düşünce, ihtiyaç ve haklarının belirlenmesi sağlanır. Danışanın, olumsuz düşüncelerinin yerine, aşağıdaki şekilde düşünceleri kazanması amaçlanır.
  • “Ondan hoşlanıyorum”
  • “Kendi değerlerimin, inanışlarımın, fikirlerimin ve duygularımın olması hakkına sahibim”.
  • “Beni reddetti, teklifimi kabul etmedi ama yine de ben önemliyim ve o beni sevmese bile en azından benim kendimi sevme hakkım var!”
  • “Düşüncelerim değerli”
  • “kendimi seviyorum
  • Başarabilirim
  • Kendi sorumluluklarımı üstlenebilirim
  • Sosyal ortamlarda kendime güveniyorum.”
  • “İnsanlara verecek çok şeyim var.”
  1. Danışana, duygu ve ihtiyaçlarını karşısındaki kişiye açması gerektiği fark ettirilir.
    • Danışana bu adımda, olumlu ve olumsuz duygu, düşünce ve arzularını karşıdaki kişinin/kişilerinin hakkını göz ardı etmeksizin ve bu konuda kaygı ve suçluluk duymaksızın ifade edebilmesi amaçlanır. Bu durumu örneklerle açıklayacak olursak;
  • Durum: Ali, kütüphanede ders çalışırken, karşı masada oturan kişiden çok etkilendiğini fark ediyor. O kişinin aslında ideal tipi olduğunu ve bir anlamda da tam hayalindeki, beklediği kız olduğunu fark ediyor. Ve bu kızla tanışması gerektiğini düşünüyor.

                Girişken Davranış: Ali “ merhaba, iyi çalışmalar. Rahatsız

                       etmiyorsam masanıza oturabilir miyim…” diyerek konuşmayı  

                       başlatır.

                Durum: Arkadaşınız arabanızla kendisini eve bırakmanızı rica

                      ediyor. Bu sizin için uygun değil çünkü hem geç kaldınız hem de

                      yolunuz uzayacak.

               Girişken Davranış : “ Şu anda bile geç kalmış durumdayım bu

                Nedenle seni eve bırakmam çok zor. Ama istersen seni otobüs durağına

                 kadar bırakabilirim”.

            Durum: Önemli bir telefon konuşması yaparken bir arkadaşınız sizi

                 bölüyor.

            Girişken Davranış :  “ Bu telefon konuşmasını bitirir bitirmez seninle

                 konuşacağım.” (Tuna, 2000)

  1. Danışanın kendi gereksinimlerini, gerçekçi ve sorumluluk duygusu içinde karşılamaya önem vermesi gerektiği fark ettirilir.
  • İlk iki aşamadan sonra, danışanın gerçekçi düşünceleri gittikçe artmaya başlar ve hayatını daha işlevsel, sorumluluk sahibi bir şekilde yönlendirmeyi, bir beceri ve alışkanlık haline getirmeye çalışır.

2.BECERİ VE DAVRANIŞ EKSİKLİĞİ

Girişken olmayı engelleyen bireysel nedenlerden biri de beceri, davranış eksikliğidir. Bunun için danışana çeşitli bireysel ve grupla müdahaleler yapmak uygundur. İletişim ve girişkenlik konusunda sıkıntı yaşayan bireylere, grupla psikolojik danışma uygulaması tercih edilir.

  • Grupla psikolojik danışma : “grupla psikolojik danışma, kişiler arası ilişkilerin geliştirilmesini hedefleyen üyelerin, duygu, değer ve tutumlarının üzerinde durulduğu, ayrıca her bir üyenin davranışsal amacının gerçekleştirilmesinin sağlanmaya çabalandığı, bu alanda yetişen bir psikolojik danışman tarafından yürütülen profesyonel terapötik bir yardım etme sürecidir” (Voltan-Acar, 1993).
  • Bireysel Psikolojik Danışma: Girişkenlik konusunda, beceri ve davranış eksikliği gösteren danışanlar için davranışçı kuramlar daha işlevsel olur.

Çünkü davranışçı tedavilerde değişim hedefi olarak doğrudan doğruya davranışlar seçilmiş, davranışı değiştirme yöntemleri ise öğrenme kuramlarına dayandırılmıştır.(Altıntaş, Gültekin, 2003).

Davranışçı psikolojik danışma kuramlarında; bireyin davranışı odak noktasıdır. Bireyin dolaysız olarak gözlenebilen ve değerlendirilebilen uyumsuz davranışlarının değiştirilmesi temeldir. Danışanın aktif katılımı ve uygulanması öngörülen teknikleri içerir. Birey sadece konuşma, hissetme ve düşünme yerine faaliyete geçme ve uygulama görevlerini de üstlenir. Uygulamalar ev ödevleri şeklindedir. Doğal ortamda uygulama yapmanın olanaksız olduğu durumlarda ise imgeleme veya rol oynama teknikleri ile doğal ortam simülasyonu yapılır.

Davranışçı kuramlarda; sistematik duyarsızlaştırma, biçimlendirme, taşırma, atılganlık eğitimi, kaçınma, model gösterme, kendini denetim gibi teknikler kullanılarak danışana, uygun ve işlevsel davranış kazandırılmaya çalışılır. (Altıntaş, Gültekin, 2003)

 

ATILGANLIK BECERİSİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN ÖNERİLER

› Konuşmaya başlamadan önce ne söylemek istediğinizi düşünün. Bunu ifade etmenin en iyi yollarını bulmaya çalışın

›İstemediğiniz sürece akraba, arkadaş tanıdıkların size bir takım düşünce,fikir yada davranışı empoze etmesine izin vermeyin. Bunun yerine sizin ne istediğinizi, ne düşündüğünüzü, hissettiğinizi anlatın

› Düşüncenizi duygunuzu fikrinizi açık kesin ve direk ifade edin Örn Şu an yalnız kalmak istiyorum. O ödevi yapmakta ihtiyacım var. Uygun bir zamanda bana yardım eder misin?

› Mantıksız isteklere hayır deyin. Bir istek teklif ya da öneriyi geri çevirirken bunu neden yaptığınızı açıklayın. Teklifi geri çevirmek bahane uydurmak demek değildir. O yüzden açık ve dürüst olun.

› Kendinizi ifade ederken vücut dilinize(göz kontağı, beden duruşunuz yüz ifadeniz ses tonunuz) dikkat edin. Söyledikleriniz ile vücut dilinizin aynı mesajı verdiğinden emin olun.

› Atılgan olmak bencil olmayı gerektirmez. Başkalarının haklarına saygı göstermeyi unutmayın

› Karşı tarafın sizi doğru anlayıp anlamadığını, kendinizi doğru ifade edip etmediğinizi kontrol edin. Böylece iletişimde doğabilecek yanlış anlamaları önlemiş olursunuz.

› İçinizden gelmese de başkalarıyla aynı görüşteymiş gibi davranmayın.

› Sosyal ortamlardan kaçmak için bahaneler uydurmayın.

› Reddedilme korkusu içten davranmanızı engellemesin.

› Yabancılarla konuşmaktan kaçınmayın.Başkalarına soru sormak gerektiğinde soru sorun.

›Satıcılardan utanıp reddetmeye utandığınız için gereksiniminiz olmayan şeyleri almayın.

› Kendinizi sevin ve sorumluluklarınızı üstlenin.

› Kendi fikirlerinize düşüncelerinize saygı gösterin. Başkalarının her yaptığını yada söylediğini kabullenmeyin.

› Ortak bir karar alırken “Benim için fark etmez “ yerine fikrinizi söyleyin.

› Espiri anlayışınız olsun ve kendinize gülmeyi de öğrenin.

› Sizin ilgi alanlarınıza deneyimlerinize yakın veya benzer olan insanlarla ARKADAŞ OLUN.

› Kendinizi ifade edebileceğiniz fırsatları kaçırmayın.

› Karşınızdaki insan size iyi davranıyor diye kendinizi evet yanıtı vermeye zorunda hissetmeyin.

› Kendinizi sıkıcı sevilmeye değmeyen istenmeyen insan gibi hissetmenize neden olan insanlardan ve durumlardan uzak durun.

 

 

KAYNAKLAR

1 -Jean Ann Stevens.”Utangaçlığınızı Yenin”Hyb Yayıncılık

  1. Doğan, C.” Yeniden İnsan İnsana”5. Baskı,Remzi Kitapevi, İstanbul
  2. Öksüz, Y. “Duyguların Açılması Eğitiminin Üniversite Öğrencilerinin Atılganlık Düzeylerine EtkisiGazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi, Cilt 5, Sayı 2, 147-156

4.Aladağ, M. 2006 “Yakın İlişkilerde Başlangıç Aşaması(Benlik algısı-Girişkenlik-Çekingenlik-Reddedilmeyle Başa Çıkma)-Psikolojik danışmanlık ve Rehberlik Semineri” Ege Üniversitesi

5.Voltan Acar,N “ PDR’de Yirmibeş Yıl” Nobel Yayın Dağıtım

 

Yorumlar

Yorum Bırakın