ÇATIŞMA NEDİR?  NASIL ÇÖZÜMLENİR?  

 

               İnsanoğlu karmaşık bir yaratık olarak aynı anda birçok güdünün (organizmayı uyarır davranışa geçirir) etkisi altında bulunur. Bazen güdüler birbiriyle çelişkiye düşerler. Yarın sınav olduğu için yoğun olarak derse çalışması gerektiğini bilen öğrenci, aynı zamanda arkadaşlarıyla sinemaya gitmeyi de ister. Ne var ki hem sinemaya gitmeyi hem de derse çalışmayı aynı anda gerçekleştirilmesi olanaksızdır: iki istek birbiriyle çatışır. Çatışma, yukarıdaki örnekte belirtildiği gibi, iki ya da daha fazla güdünün aynı anda etkin olduğu durumlarda ortaya çıkar. Çatışma, iki kişinin çelişen güdüleri sonucu da çıkabilir. Örneğin, öğretmen sınıfta konuşulmasını istemez, ancak öğrencide arkadaşına kendisi için çok önemli olduğunu düşündüğü bir şeyi anlatmak ister. Burada öğretmenin ihtiyaçlarıyla öğrencinin ihtiyaçları çelişmektedir. Bu durum da iki kişinin çatışma yaşamasına neden olur.

            Çatışma, birbiriyle uyuşmayan iki veya daha fazla güdünün aynı anda bireyi etkilediği anlarda ortaya çıkar. Örneğin; Seçtiği alanda doktora yaparak mesleğinde ilerlemek isteyen üniversiteli genç kadının aynı zamanda sevdiği gençle erken yaşta evlenerek bir an önce anne olmak da ister.

            Belirli bir konuda karar vermede zorluk çekmeye, gerginleşmeye başlayan kişi, büyük bir olasılıkla, bir çatışma içindedir. Bu kişi biraz sakinleşip iç dünyasını gözleyebilirse, birbiriyle çatışan güdülerinin farkına varabilir. Çatışan güdüler fark edildikten sonra karar verme süreci daha akıllıca ve kolay olur.

             Kendi İçimizde Yaşanan Çatışmanın Türleri

            Yaklaşma yaklaşma çatışması: Gerçekleştirmek istediğimiz iki amaç birbiriyle çatışma içindedir. Hem erken yatmak ve uzun süre uyuyarak dinlenmek, hem de o gece TV’deki programı seyretmek istiyoruz. Bu tip çatışmalarda her iki amaç da bizim için olumludur, ne var ki ikisini aynı anda gerçekleştirmemiz olanaksızdır, birini seçmek zorunluluğu vardır.

            Kaçma-kaçınma çatışması: Yukarıda verilen örnekte iki “iyi “  den birini seçmek durumundaydık. Yaşam her zaman böyle güzel sorunlar getirmez, bazen iki “kötüden” birini seçmek zorunda kalırız. Şöyle bir örnek düşünün: Remzi, zar zor ortaokulu bitirdikten sonra artık okula gitmek istemediğini babasına söyler. Babası, “sen bilirsin oğlum “ der  “Ben okumadım, şimdi ayakkabıcılık yapıyorum, sen de okumazsan ya ayakkabıcı çırağı olarak  benim yanımda çalışmaya başlarsın veya terzi çırağı olarak seni amcanın  yanına veririm “ Remzi, ne okula gitmek, ne de çıraklık yapmak ister. Ancak, kendisine tanınan   iki seçenekten başka bir seçeneğinin olmadığını da bilir. Remzinin yaşadığı çatışma kaçma-kaçınma türünden bir çatışmaya örnektir.

            Yaklaşma Kaçınma Çatışması: Bazen bir amaç aynı zamanda hem iyi –istenen, hem de kötü-istenmeyen özelliklere sahip olabilir. Bu durumda kişi o amaca hem yaklaşmak hem de ondan kaçmak ister. Bu duruma en iyi örnek, evlenirken baba evini ağlayarak terk eden genç kızlarımız verilebilir. “Hem ağlarım hem giderim”, yaklaşma kaçınma çatışmasına iyi bir örnektir.

            Yaklaşma yaklaşma çatışmasında birey nasıl davranır: İki iyi seçenekten birisine yaklaşan birey, hangi seçeneğe yaklaşırsa, o seçenek daha çekici olmaya başlar ve birey bu yöne kuvvetle yaklaşır. Bu nedenle, yaklaşma yaklaşama türünden olan çatışmalarda ilk adım en önemli adımdır.  Örneğin, sevdiğiniz kızla evlenmek istiyorsunuz, ne var ki size rakip başka bir erkeğin olduğunu anlıyorsunuz ve sevdiğiniz, hanginizi seçeceği konusunda karar veremiyor. Kız arkadaşınız yaklaşma-yaklaşma çatışması içindedir. Siz, ona çiçek verme gibi onu mutlu eden bir davranışa öbür erkekten daha önce davranırsanız, rekabeti kazanma olasılığınızı artırmış olursunuz.

            Kaçınma-kaçınma çatışmasında birey nasıl davranır: Bu cins çatışmayı çözmek zordur. Bir seçeneğe yaklaşınca o seçenek gittikçe daha kötü görünmeye başlar. Bu nedenle dönüp öbür seçeneğe yaklaşırsınız, ne var ki, o zaman da öbür seçeneği daha olumsuz görmeye başlarsınız. Bu durumda insanlar şu yollardan birini seçerler.

            a-En az kötü olan seçeneğe gitmek

            b-Ortada bir noktada durmak, hiçbir davranışta bulunmamak

            c-Sanki ortada bir sorun yokmuş gibi davranmak

            Yaklaşma Kaçınma çatışmasında birey nasıl davranır: Bu çatışma davranışı bireylerin önce bir amaca doğru hareket etmeleri konusunda önce hoşa giden güdünün peşinden giderler, daha sonra hoşlanmadıkları bir şeyle karşılaşacakları noktaya geldiklerinde bir müddet kararsızlık yaşarlar, davranışta bulunmak için tereddüt   ederler. Daha sonra baskın gelen güdünün gösterdiği davranışta bulunurlar. Örnek verecek olursak, evli çiftlerin bazılarının sürekli birbirlerinden ayrılıp tekrar bir araya gelmelerinde görebiliriz. Eşler birbirlerine yakınken birbirlerinin olumsuz yanlarını görmeye başlarlar ve bu durum çekilmez diyerek kaçınma davranışı gösterip birbirlerinden ayrılırlar. Ayrılan çiftler, beraber yaşamlarının güzel yanlarını hatırlar ve yaklaşma davranışı göstererek birbirlerine dönerler. Bu döngü böyle devam edebilir.

            İnsanların birbirleri arasında ki çatışmalara biraz bakacak olursak:

            Kişiler iyi niyetli olur ve birbirleriyle nasıl konuşacaklarını bilirlerse aralarında hiçbir tartışma, hiçbir çatışma çıkmaz kanısı oldukça yaygındır. Aynı fikre başka bir yönden baktığımızda aralarında sürtüşme çıkan kimseler iyi niyetli olmayan ya da birbirleriyle nasıl konuşulacağını bilmeyen kimselerdir sonucuyla karşılaşırız.  Bu ifadeler iyi niyetli özlemleri dile getirse de gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü insanlar bir arada yaşadıkları sürece ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, aralarında sürtüşmelerin, çatışmaların çıkması kaçınılmazdır. Çatışmaları yok sayarak ilişkilerimizi geliştiremeyiz. Kendimizi iç benliğimizle ortaya koymamız, çatışmaları da yapıcı bir yöntemle çözmemiz ilişkilerimizin gelişmesine katkı da bulunur. Yoksa, çatışmaların yok sayılması, biriktirilmesi daha sonra ilişkilerin içinden çıkılamaz bir hale gelmesine neden olur. Şimdi burada çatışma durumunda yaptığımız olumsuz ifadelere yer vereceğiz. Bu tür davranışlar ilişkilerin filizlenmesine pek müsaade etmezler.

  • Bu davranışı gösteren kişiler, birisiyle çatışmaya girmemek için bilinçli yada bilinçsiz olarak çeşitli kaçma davranışında bulunurlar. Çatışma çıkacağını anladıklarında ya orayı terk ederler ya uyumak isterler ya da önemli bir uğraşları varmış gibi başka hiçbir şeyle ilgilenmezler… yani ellerinden geleni yaparak çatışmadan kaçarlar.

            2-Hasır altı etmek: Hasır altı davranışını gösteren kimse, sadece tartışmaya girmekten kaçınmakla kalmaz, sanki tartışılacak hiçbir konu yokmuş gibi hareket eder.

            3-Suçlu hissettirmek: Bir insan karşısındakine kızgınlık ya da kırgınlığını açıktan açığa söylemiyor da dolaylı yollarla karşıdaki kişinin onu mutsuz ettiğini belirtiyorsa suçlu hissettirme yöntemine başvuruyor demektir.

            Örneğin kadın kocasının ayakkabılarıyla eve girmesine sinirleniyor olsun. Kızgınlığını açıkça söyleyeceği yerde “benim işim ne ki ! Gir gir yarın hizmetçin nasıl olsa temizler” der.

            4-Konuyu değiştirmek: Çatışma olasılığı belirdiği anda konuyu değiştirmek çok sık kullanılan yöntemlerden birisidir. “ -ne kadar kabasın.  –havalarda iyice ısındı değil mi?” örneğinde olduğu gibi.

            5-Eleştirmek: Bizi sinirlendiren bir soruna ilişkin olarak konuşacağımız yerde, birçoğumuz kızgınlığımızı karşımızdakinin başka davranışlarına eleştiri yönelterek dışa vururuz. Böyle durumlarda karşımızdaki neye kızdığımızı pek anlayamaz.

            6-Akıl okuyuculuk: Akıl okuyuculuk davranışında olan kimse, karşısındakini dinleyecek ve söylediklerini onun ifade ettiği biçimde anlayacak yerde,  konuşanın kişiliğini çözümleyerek, onun gerçekte ne demek istediğini kendisinin anladığını sanır.

            7-Tuzak kurma: Bazı kişiler karşısındakinden bir davranış yapmasını isterler. Karşısındaki bu davranışı yapınca, sanki önceden isteyen kendileri değilmiş gibi bu davranışı yapana yüklenirler.

            8-İma etmek: Bazı kimseler kızgınlıklarını hiçbir zaman açığa vurarak belli etmezler, ancak ima yolu ile bazı ipuçları verirler.

            9-Bardağı taşırmak: Dilimizde yaptığı (söylediği) bardağı taşıran son damla olduğu biçiminde ifadesini bulan bir söz vardır. Öfke, kızgınlık önceleri belli edilmez, depo edilir. Daha sonra küçücük bir olay bile olsa olayla pek açıklanamayacak reaksiyonlar sergilenir.

            10-Gıcık etmek: Öyle kimseler vardır ki kızgınlıklarını açıkça ifade etmek yerine, karşıdakinin gıcık olacağı hareketler yaparak onu rahatsız etmeye, ancak bu yolla kendi olumsuz duygularını dile getirmeye kalkışırlar.

            11-Şakaya boğmak: Bazı kişiler kendilerine ciddi bir duygu ya da düşünce yöneltildiğinde, işi hemen şakaya dökmek ve bu yolla ciddiyetten kurtulmak isterler. “Oh ne şakacı adam insana hiç kavga etme fırsatı vermez”

12-Yaraya dokunmak: Herkesin psikolojik anlamda son derece duyarlı olduğu yaralı yerleri vardır. Kişinin bu tip noktalarını ancak ona çok yakın olan kimseler bilebilir. Bu yakın kimseler kızgınlıklarını, kişiyi bu duyarlı noktalarından yakalayarak belirtiyor ve öç alıyorsa, bu hastalıklı bir ilişkidir ve devamlı hırpalanmaktadır.

13-Değişmeye izin vermemek: Değişmeye izin vermeyenler, bir kişiyle daha önce kurdukları ilişkinin hep öyle kalmasını isteyenlerdir. Oysa yaşam akıp gitmektedir.

14-Yoksun bırakmak: Karşısındakine kızdığı ya da kırıldığı zaman bazı kimseler bu duygularını belli edecekleri yerde, karşısındakinin ihtiyacı olan bir şeyi vermeyerek ondan öç almaya kalkarlar. Bu verilmeyen şey, sevgi, ilgi. İyi yeme, neşe, yardım vb olabilir.

Yukarda saydığımız davranışları günlük hayatta kendimiz de de gözlemeye çalışalım. Bu tür davranışlardan uzak durabilirsek. İlişkilerimizin gelişmesi konusunda çok büyük bir adım atmış oluruz. Çatışmalarda kullandığımız yaklaşımı tespit etmeye çalışalım. Bunun yanın da çatışmaların yapıcı bir şekilde çözümlenmesi için birçok yöntem vardır. Burada onlardan birisine kısaca değineceğiz.

Çatışmaların Çözümlenmesinde Kaybeden Yok Yöntemi:

Kaybeden yok yöntemi altı basamaktan oluşmaktadır.

1-sorunu tanımlamak: Bilgi birisi “sorunu doğru ve açık olarak tanımlamışsan, onu yarı yarıya çözmüşsün demektir” demiştir.

            Çatışma yaşayan bireylerin katkısıyla sorunun ortaya konması gerçekleştirilir

2-Olası çözümler üretme (bir çok çözüm yolu ortaya koyun): Beş ya da on dakika gibi belli bir zaman süresi içinde aklınıza gelen bütün çareleri, iyi yada kötü, mümkün yada değil gibi ayıklamadan olduğu gibi bir yere yazınız. Bu aşamada asıl amaç, olabildiği kadar çok çözüm üretmektir.

3-Çözümleri değerlendirme: Bu aşamada çözüm yolları çatışmayı yaşayanlar tarafından teker teker değerlendirilir. Bir çözüm de birisinin bile çekincesi varsa o çözüm yolu atlanır. Herkesin olur dediği çözüm yolu bulunana kadar buna devam edilir. Karşıdakini memnun etmek için çözüm yolu yapmacık olarak kabul edilmez.

4-Karar verme: En iyi çözüm de karar kılınır.

5-Uygulamaya konulması: Kararın nasıl uygulanacağı da bu basamakta görüşülür. Kurala bağlanır. ( Kim ne zaman neyi yapacak vb.)  Bir plan gerekiyorsa o da yapılır.

6-Çözümün başarısının değerlendirilmesi: Bir çözümün uygulanır olup olmadığını denemeden anlamak çok güçtür. Çözümü bir süre uyguladıktan sonra gözden geçirmek üzere bir araya gelinir. Çözüm tekrar gözden geçirilir. Bu aşamada başka bir çözümle değişiklik de yapılabilir. Uygulanamayan çözümde ısrar edilmez.

 

Yorumlar

Yorum Bırakın