DAVRANIŞIN NÖROANATOMİK TEMELLERİ  

 

    Bir psikiyatristin bireysel psikoloji kadar beyin yapıları hakkında da bilgi sahibi olması gereklidir. Bir beyin lezyonu geçiren olgu değerlendirilirken kişiliği, entellektüel ve travma öncesi bilişsel nitelikler hesaba katılmalı ve değerlendirmeler buna göre yapılmalıdır. Merkezi sinir sisteminde belli alanların belli işlevleri olduğu bilinmektedir.  Ancak belirli işlev belirli bölgeler tarafından yapılmakla birlikte başka alanlar da bu arada işe karışabilirler.

 

    Serebral korteks

    Frontal lob

    İnsanda frontal loblar toplam korteksin yaklaşık 1/3 kadarını kapsar. Frontal loblar merkezi yarığın önünde yer alır. Filogenetik olarak en yeni alanlardır.

    Frontal lob işlevsel açıdan primer motor (Brodman'ın 4. alanı), premotor korteks (6. alan)  ve prefrontal korteks (8-12. alanlar) olmak üzere üç bölüme ayrılabilir. Üç horizontal girusu vardır. Bunlar superior, orta ve alt frontal giruslardır. Prefrontal korteksin psikiyatrik açıdan özel önemi vardır. Bu alan talamusun dorsomedial çekirdeğinden input alan frontal lobun tek bölgesidir. Bu bölge anatomik, fizyolojik ve klinik özellikleri açısından üç bölüme ayrılmaktadır. Bunlar orbital, medial ve dorsolateral alanlardır. Orbitomedial ve dorsolateral prefrontal alanlardan kaynaklanan yollar doğrudan beyin sapı ve hipotalamusa gider. Orbitofrontal alan limbik sistem, retiküler formasyon ve entorinal alanlarla yakın ilişki içindedir. Bu alanlar uyanıklık ve biyolojik dürtülerin düzenlenmesinde önem taşımaktadır. Filogenetik olarak daha yeni olan frontal lobun dorsolateral bölgesi temporal, parietal lob ve diğer frontal alanlardan gelen bilgilerin birleşme alanıdır.

     Frontal lob istemli hareketlerin organizasyonu ve başlamasından sorumludur. Bu işlevler içine konjuge göz hareketleri de girmektedir.  Konuşmanın motor kontrolu dominant frontal lob işlevidir. Problem çözme, yargılama, plan yapma ve bir amaca yönelme frontal loblarla ilgili işlevlerdir. 

    Frontal lobdaki kolinerjik işlevin yeni yaşantılarla eski anıların birleştirilerek bir bütün oluşturmasında önemli olduğu bilinmektedir.

    Frontal lob lezyonlarında belirtiler lezyonun yeri ve tek veya çift yanlı oluşuna göre değişkenlik göstermektedir. Hastalığın türü ve atağın hızı da önem taşımaktadır. Akut frontal lezyonlarda ödem geçtikten sonra da devam edebilen bilinç düzeyi, dikkat, duygu ve duygudurum değişiklikleri izlenir. Frontal lobun orbital veya medial taraf hasarlarında dikkat önemli ölçüde etkilenir. Akut konfüzyonel durum veya deliryum olabilir. Frontal  lobun posteromedial-inferior hasarında daha ağır bilinç bozuklukları olur. Koma vijil izlenebilmektedir. Hafif lezyonlarda ise apati, hipokinezi ve girişim kaybı gibi belirtiler izlenir. Alt ve medial bölge lezyonlarında katatoni izlenebilir. Orbital lezyonlarda ise hiperaktivite ve disinhibisyon izlenir. Belirtileri hipomaniyi taklit edebilir. Psikiyatrik belirtiler demanstan yıllar önce görülebilir.

    Frontal lob patolojilerinde sanrı ve varsanılar, sosyal geri çekilme, davranışlar üzerinde denetim kaybı gibi psikotik belirtiler olabilmektedir. Frontal lob işlev bozukluğu şizofreni ve depresyonda da rol oynayabilir. Frontal lökotomi ile şizofrenide bu tür belirtiler azalmaktadır.

    Bazı bilim adamları frontal lob sendromlarını psödopsikopatik ve psödodeprese olarak ikiye ayırmaktadırlar. Psödodeprese tip daha çok dorsolateral lezyonlarda izlenir. Bu klinik durum apati ve mental işlevlerde yavaşlama ile belirlidir. Pseudopsikopatik tip daha çok orbitofrontal lezyonlarda izlenir. Bu tablo uyumsuz davranışlar, sosyal davranışlarda bozulma, görgüsüzlük, hiperaktivite, düstüsellik, polifaji, antisosyal davranışlar ve kabalık gibi belirtilerle belirlidir.  Frontal lob hasarı bazı ilkel refleksleri ortaya çıkarabilir (örn. emme, palmomental ve yakalama gibi).

    Alt frontal konvolusyonun arka parçası ve motor korteks önü lezyonlarında akıcı olmayan afazi, yineleme güçlüğü, adlandırma, okuma-yazma güçlüğü yanında anlamanın normal oluşu ile belirli bir durum olmaktadır. Buna Broca afazisi denir. 44. alan lezyonlarında olur. Broadman'ın 44. alanının subkortikal alanlarla bağlantısının kopmasına bağlı olarak "saf sözcük mutizmi" olur. Bunda anlama ve yazma normaldir.

    Sağ Frontal lob lezyonlarında konuşmanın normal ritmi de bozulur. Aprosodi izlenir.

    Temporal lob

    Temporal lobun lateral yüzü üst, orta ve alt olmak üzere üçe ayrılır. Temporal lob işitsel uyarıları alır. Özel bellek süreçleri ve konuşmanın anlaşılmasında işe karışır.  Duygulanım ve cinsel aktivite de temporal lobla özellikle de limbik sistemle ilgilidir. 

İIki yanlı tahrip edilmesi Klüver- Bucy sendromuna neden olur. Bu sendromda görsel agnozi, objeleri ağızla yoklama, cinsel davranışlarda değişme, korku, öfke, kızgınlık gösterememe ve uysallık gibi belirtiler bulunur.

Parsiyel kompleks (psikomotor) nöbetler temporal lobun irritatif  lezyonlarına bağlıdır.  Bu nöbetler birçok psikiyatrik tabloyu taklit edebilir. Bu nöbetlere bağlı olarak duyusal, psişik, otonomik belirtiler gösterebilir.  Bu nöbetlerin üç önemli bileşeni vardır. Bunlar psikomotor belirtiler, otomatizma ve ruhsal belirtilerdir.

Aura genel olarak nöbetin ilk belirtisidir.  Epigastrik dolgunluk hissi, midede yanma hissi, kardiyak aritmi, terleme, idrar inkontinansı,    kızgınlık  gibi otonomik belirtiler; deja- vu,    jamais- vu,    varsanılar,    disfori,    öfori,    derealizasyon ve depersonalizasyon gibi  ruhsal belirtiler gösterirler.

1- Psikomotor belirtiler: Amaçsız -robot gibi- hareketler olasıdır.

2- Ruhsal belirtiler: Varsanı ve yanılsamalar, epigastrik duyumlar, mutluluk, öfke, korku vb. olasıdır.

    3- Otomatizma grimas, çiğneme, ağız şapırdatma, yalanma, yutkunma, yaptığı işin sürdürülmesi, elde birşeyle oynama, ayaklarını yere sürme, göz kırpma veya karmaşık motor davranışlar şeklinde olabilir.

Özel belirti biçimleri nöbet için odak olan bölgeye bağlıdır.  Aynı anda yayılım da önemlidir. Örneğin otonomik belirtilerin olması muhtemelen hipotalamusa yayılan bir nöbetin varlığına işaret eder. Burada otonomik işlevi kontrol eden alanlar vardır.  Elektriksel deşarj tüm beyine yayılırsa hastada yaygın nöbet izlenebilir.

Üst temporal girus ve parietal lob angüler ve supramarginal girus düzeyindeki lezyonlarda Wernicke afazisi olur. Bu sık olarak psikozlarla karışır. Nominal afazi de temporal lob kaynaklıdır. Burada objeler adlandırılamazken ne işe yaradıkları söylenebilir. 

    Geçici global amnezi seyrek olarak orta yaş ve üzerinde görülen, birkaç saat süren, konfüzyon ve şaşkınlık hali ile belirli bir durumdur. O andaki olaylara karşı bellek bozukluğu izlenir. Bilinç açıktır. Yüksek beyin işlevleri ve dil sağlamdır. Nöbet bitince zihinsel işlevlerde herhangi bir bozukluk saptanmaz. Bu klinik tablonun temporal lob epilepsisinin değişik bir biçimi olduğu ileri sürülmektedir.

    Parietal lob

    Parietal lobun major anatomik bölümleri postsentral girus, superior parietal lobül ve inferior parietal lobüldür. İnferior parietal lobül yalnızca yüksek asosiyasyon korteksinden oluşur. İki alt bölüme ayrılır. Bunlar supra marginal ve anguler giruslardır. Parietal lob beynin birincil somatosensoriyel alanını içerir.  Multimodal sensoriel uyaranların integresyonu, yorumlanması ve algısı perietal lob tarafından kontrol edilir. Beden pozisyonu, beden imajı, büyüklük, şekil, bir objenin yapısı, ağrı, dokunma, basınç, ısı gibi karmaşık duyusal uyaranların ayrılmasından da sorumludur. 

    Parietal lob işlev bozukluğu beden imajı değişiklikleri, agnosia, apraksi gibi belirtilere neden olur. Dominant olmayan parietal lob lezyonlarında (genellikle sağ) anosognosia (bedensel bir defektin farkına varamama) ve konstruksiyonel apraksi (çizimleri kopya edememe veya objelerle konstruksiyonu yineleyememe) neden olur. 

    Oksipital lob

    Oksipital lob alt ve üst giruslara ayrılır. Oksipital lob görsel uyaranları alır ve yorumlar.

    Oksipital lob patolojileri görsel yanılsamalar ve varsanılara neden olur. İmajlarda distorsiyon, kortikal körlük ve görsel agnoziye neden olabilir.

 

    Limbik sistem

    Limbik sistem deyimi anatomik olarak diensefalon ile telensefalon arasında yer alan bazı oluşumları belirtir. İşlevsel olarak bu yapılar dış dünya ile içrel yanıtların birleşmesini sağlar. Bu özelliği ile öğrenmede önem taşır. 

    Major limbik sistem yapıları hipokampus, parahipokampal alan, girus singuli, subkallozal oluşumlar, amygdala, septum, ön talamik çekirdekler, hipotalamus ve sistemi bağlayan major yollardan oluşur.  Amygdala'nın duyusal korteks ile hipotalamus arasında bir kapı, köprü veya yol kavşağı olduğu düşünülmektedir.

    Limbik sistem temporal lob, frontal lob ve otonomik sinir sistemi ile yakından ilgilidir.  Hipotalamus limbik  sistemin temel yapısıdır. Optik kiazmanın arka üstünde talamusun altında, pituiterin üstünde yer alan birçok çekirdekten oluşur. Hipotalamus üçüncü ventrikülün yan duvarının bir kısmını ve tabanını oluşturur. Hipotalamusun otonomik deşarj ve pituiter işlevde düzenleyici bir görevi vardır.  Isı regülasyonu, açlık ve susuzluk gibi birçok bedensel işlevi kontrol eder. Limbik sistemin işlevleri arasında yüksek kortikal merkezlerden gelen dürtülerin işlenmesi de bulunur.  Limbik sistemin duygular üzerinde de önemli rolü vardır.

    Medial limbik devre ve bazolateral limbik devre limbik sistemin önemli devreleridir. Bu devreler limbik sistemi oluştururlar. Buna viseral beyin de denir.  Limbik sistem devreleri alt düzeyleri önemli ölçüde etkiler, beyin sapı üzerinde düzenleyici işlevi vardır. Her iki devrenin içrel bağlantıları da vardır. Bazolatereal limbik halka özellikle üst düzey bağlantıları içerir. Sensoriel ve frontal kortekse bağlanır.

    Sensoriel korteks, limbik sistem aracılığı ile yaşantılarımıza bağlı duyusal bilgiler, iç dünyamızdaki duygular ve dürtülerle bağlantıları gerçekleştirir.

    Limbik sistemin irritatif lezyonları varsanı, cinsel dürtüde değişme, korku, öfke ve saldırganlık gibi psikiyatrik belirtilerin olduğu psikomotor nöbetlere neden olur. Hipokampal lezyonlar bellek bozukluklarına neden olur. Korsakoff psikozunda lezyon buradadır. Olgularda yakın bellek bozukluğu yanında konfabulasyon olur. Bazı araştırıcılar bazı epizodik psikozların limbik sistem gibi bazı beyin alanlarının disritmisine bağlı olduğuna inanmaktadırlar. 

    Limbik ön beyindeki nöron dejenerasyonunun Alzheimer hastalığındaki kolinerjik yetersizlikten sorumlu olabileceği düşünülmektedir.

 

  Dienselafon

    Diensefalonun major yapıları talamus, hipotalamus, epitalamus ve subtalamustur.

    Diensefalonun birçok beyin yapısı arasında bütünleşmeyi sağlayan bir görevi olduğu düşünülmektedir. Duyusal uyaranlarının işlenmesinde ve onlara bedensel tepkiler verilmesinde işe karışır.  Bellek işlemlerini hızlandırıcı bir işlevi de vardır.  Örneğin talamus lezyonlarında bellek sorunları ortaya çıkar. 

    Diensefalon lezyonlarında değişik davranış bozuklukları ortaya çıkar.  Örneğin Kleine- Levin sendromu (hiperfaji, hipersomnia, hiperseksüalite,    hiperirritabilite),  yeme bozuklukları ve bazı ağrı sendromları oluşur.

 

    Orta beyin ve beyin sapı

    Lokus seruleus 4. ventrikülün rostral tarafında ve tabana yakın olarak bulunan noradrenerjik çekirdektir.  Tüm beyine projeksiyonlar yollar.  Özellikle de korteks ve hipokampusa gönderir.  Bu çekirdeğin beyindeki norepinefrinin önemli bir bölümünü oluşturduğu düşünülmektedir. Hayvanlarda lokus seruleus uyarılması korku ve anksiyete benzeri davranışlara neden olmaktadır.  Bu gözlem lokus seruleusun anksiyete ve panik oluşumunda rolü olduğunu düşündürmektedir. 

    Raphe çekirdeği alt ortabeyin ve ponsun üst tarafında bulunan çekirdekler kümesidir.  Raphe çekirdeğinden çıkan akson terminalleri ise büyük ölçüde hipotalamus olmak üzere tüm beyine yayılmış durumdadır. Serotonin içeren nöronların hücre gövdeleri burada bulunur. Tahribi uykusuzluğa, uyarılması  ise uykuya neden olur.

    Retiküler aktivasyon sistemi (RAS) retiküler formasyonun (RF) işlevsel bileşenidir.  RF ise beyin sapında bir hücreler grubudur. Nöronlararası ağ oluşturur. Bu ağa tüm sensoriyel  yollardan bilgi girişi vardır.    Kortikal uyanıklık ve uyaran algısında RAS önemli rol oynar. Uyku, dikkat, bellek ve alışkanlıklarda (örneğin bir uyarana yavaş olarak alışma) önemlidir. 

    RAS işlev bozukluğunun akinetik mutizm ve jeneralize konvulzif hastalıklarda rolü olduğu düşünülmektedir. 

    Septal bölge nukleus kaudatusun başının orta, önünde, altında yer alır. Bu bölgenin insan ve hayvanlarda uyarılması ile  zevk algısı oluşur. Bu nedenle bu alan zevk merkezi olarak adlandırılır. Nukleus kaudatus lezyonlarında apati, disinhibisyon, major affektif değişikliklerle belirli akut davranışsal değişiklikler izlenir. Ortaya çıkan kişilik değişikliği lezyonun yeri ve büyüklüğü ile ilişkili bulunmaktadır. Psikolojik testlerde ise dikkat uzamında azalma, anımsama yetisinde bozulma izlenmektedir. Bu gözlemler nukleus kaudatusun olasılıkla anıların kavramsal bütünleşmesinde rol aldığını, bunu sağlayan prefrontal işleve aracılık ettiğini göstermektedir.

   

Yorumlar

Yorum Bırakın