ERGENLİK VE RUHSAL ÖZELLİKLER

            Ergenlik (puberty) hızlı büyüme ve gelişmenin olduğu kız, erkek cinsel özelliklerinin belirdiği 2-3 yıllık ilk gençlik dönemini kapsar. Kızlar erkeklerden 1-2 yıl önce ergenliğe girer, büyüme ve gelişmelerini de 1-2  erken tamamlar. Ergenlik her çocukta ayrı yaşlarda başlayabilir. Kimileri erkenden boy atıp gençler arasına katılırken, bazıları bir iki yıl beklemek durumunda kalabilir.

            Erinlik, ergenlik, gençlik ve ihtiyarlık zamanı geldiğinde çalışmaya başlayan ve çalıştığı insanı bedenen, zihnen ve psikolojik olarak etkileyen yaşanılması planlanan paket programlar gibidir. Bu programlarda mutlaka bu devrelerde yaşanılması gerekenleri insanın kontrolü altına alacağı ve geleceğini şekillendirecek olumlu davranışlara aklı sayesinde ulaşacağı ek programlarda mevcuttur. Peki nasıl oluyor da bu programlardan en önemlisi olan ergenlik yaşanılmaya başlıyor. Beynin hipotalamus bölgesinden gelen uyarılarla hipofiz bezi hormonlar salgılamaya başlar. Bu hormonların etkisiyle kızda ve erkekte erlik ve dişilik yumurtalıkları  çalışıyor ve cinsel organların salgısı hızla artıyor. Aynı zaman da tiroid ve böbrek üstü bezleri de hipofizden gelen uyarılmayla salgılarını artırırlar. Büyüme tüm bedene değişik hızla gerçekleşir. Önce ayaklar ve eller büyük, öyle ki 13 – 14 yaşındaki bir ergen, erişkin çağda giyebileceği ayakkabıyı giymeye başlar. Yüzde, önce burun ve çene büyür. Erkeklerde omuzlar genişler.

            Büyüme özellikle 11-16 yaşlarında hızlanır. Daha sonra yavaşlayarak 18-20 yaşına dek sürer. Büyüme ve cinsel olgunlaşmayı belirleyen etkenler çeşitlidir. Beslenme, iklim koşulları ve değişik hastalıklar (kalp, böbrek, karaciğer ve kemik hastalıkları) büyüme ve cinsel uyanışı geciktirebilir. İyi beslenmenin büyümeyi ve cinsel olgunlaşmayı hızlandırdığı kesindir.

            Genellikle 13-14 yaşlarında başlayan ergenliğin ilk belirtileri 11 yaşında da başlayabilir ve 16 yaşına kadar da gecikebilir ki olağandır. Aynı cinsten iki sağlıklı gençte ergenlik değişikliklerinin ayrı yaşlarda başlaması yaşıtlar içinde hem cinsel gelişme, hem de bedensel büyüme farkları doğurur.

            Genellikle ergenlik ve gençlik çağı en sağlıklı yaşam dönemidir. Çocukluk hastalıkları geride kalmış, yetişkin çağa özgü hastalıklar ise henüz çok uzaktır. Ergenliğe özgü denebilecek tek hastalık belki de ergenlik sivilceleridir. (acne). Ter  ve yağ bezlerinin salgıları artmakta ve birikim olmaktadır. Erlik ve dişilik hormonlarının (androjen ve estrojen) dengesizliğinden ileri geldiği sanılmaktadır.

            Hızlı büyüme ergenlerin kalori ihtiyacını artırır. Oysa beslenmenin en düzensiz ve dengesiz olduğu çağ bu çağdır. Ergenler abur, cubur yerler, ancak yeterli beslenemezler. Günde beş altı öğün yerken bile protein, yağ , şeker, mineral ve vitamin gibi temel maddeleri dengeli ve düzenli alamazlar. Bir  sandviç, patates gevreği ve kola ile geçiştirirler çoğu öğünleri.

            Aşırı şişmanlıkta yine bu dönemde tatlı, hamur işi gibi karbonhidratların çok alınmasından kaynaklanır. Ergenin iskelet gelişmesi için D vitamine ve kalsiyuma ihtiyacı artmıştır. Özellikle kızların demir besinleri çok alması gerekir. Oysa dengesiz beslenmenin yanında ince bir görünüm kazanmak için sıkı diyete giren kızların sağlıkları kolayca bozulur.

            Tüm bu hormonsal ve beden  değişimine karşı gösterilen tepkilerde hiç şüphesiz ergenlerin psikolojik yapısını etkilemektedir.

            Gençler bu hızlı ve birden ortaya çıkan değişikliklere çok farklı tepkilerde bulunmaktadırlar. Bu değişikliklerin bazıları sevinç bazıları üzüntü bazıları da şaşkınlık ve korku uyandırabilir. Bazı kızlar gelişen vücutlarını utanarak saklamayı tercih ederken bazıları için de az gelişmiş vücutlarını problem ederler. Kimi zayıflığından kimi toplu oluşundan yakınır. Kimilerinin uzun boyu kimilerinin kısa boyu kimilerinin kısa boyu üzüntü kaynağı olur. Oysa herkesin gelişimi kendi anatomik yapısına ve beslenme şartlarına bağlı olarak değişiklikler gösterebilir ve sonu derece normal bir durumdur. Genç erkekler sakallarının çıkması bıyıklarının terlemesi ile övünürken 10 yıl sonra keşke hiç çıkmasaydı demeye başlarlar.

            Özellikle genç kızlar için yüz sivilceleri erkeklerce beğenilmeye en büyük engel, yüze vurulmuş bir kusur gibi algılanır ki bu da bu dönemin en belirgin ve en normal sonuçlarından biridir. Bu gibi irili ufaklı değişiklikler gencin beden görünümü beden imgesini belirler. Bir de bu özellikler yaşıtlarında ad, lakap takılarak pekiştirilirse gencin kimlik duygusunu etkiler, moralini bozar. Hatta arkadaşlarıyla ilişkilerini bozmaktan tutun da arkadaş çevresinden koparak uzaklaşmasına bile neden olabilir.

            Oysa ki bu dönemde her genç kendi görünümüne ve kendi kusurlarına karşı ne denli hassas ve alıngandırlar. Ama gelin görün ki  birbirlerine karşı beden görünümlerine bakarak lakap ve ad takmada da o kadar ustadırlar. Sanki saatlerce aynaya bakarak saç tarayıp sivilce temizleyen ve kutularca jöleyi süren kendisi değilmiş gibi. Dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi bu lakap takma konusudur. Bu konuda herkes kendini karşısındakinin yerine koymalı. Onun yerinde olsam ve bana lakap takılsaydı ne düşünür ne hissederdim diye düşünmesi gerekir.

           

            GELELİM ASIL OLAN GENÇLİK ÇAĞININ RUHSAL ÖZELLİKLERİNE

Bir anne diyor ki:

  • Son zamanlarda hırçınlaştı. Ders çalışmıyor. Sorumluluk duygusu yok. Canım sıkılıyor diyor. En küçük isteklerini bile sert bir dille bildiriyor. Kardeşlerini kızdırmaktan çok zevk alıyor. Şaştım kaldım dövdüm olmadı, sevdim olmadı nasıl davranacağımı bilemiyorum. Delirdi mi acaba?

 

Bir baba diyor ki:

  • Her şeyini benimle paylaşırdı. Rahatça konuşurduk onunla. Artık hiç anlayamıyoruz. İnternet, oyun, arkadaş derken derslerin aksatmaya başladı. Konuşmayı denedim siz bana yardımcı olamazsınız dedi. Annesini ve kardeşlerini sürekli azarlıyor, beni beğenmiyor. İzinsiz 7 gün okula gitmemiş. Yalan söylemeye ve eve geç gelmeye, gece sokağı çıkmaya başladı. İyici kaygılanmaya başladım.


Bir genç diyor ki:

 

  • Özgürlüğümü elimden almak istiyorlar. Bir yandan büyüdün kazık gibi adam oldun diyorlar, diğer yandan da arkadaş seçimime bile karışıyorlar. Beni çocuk yerine koyuyorlar. Eve şu saatte geleceksin, akşam sokağa çıkmayacaksın. Dersini çalışacaksın. Yok bilmem ne? Başımın etini yiyorlar öğretmenin. Ben onlarla arkadaş gibi olmak, her problemimi konuşmak istiyorum ama daha ağzımı açar açmaz bir sürü nasihat ve ben senin yaşındayken diye başlayan uzun uzun hikayeler.

Tüm bu yakınmaların temelinde yatan ana neden çocukluktan çıkış ergenliğe giriştir. Evet bu derece

Sarsıntılı ve problemli bir dönemdir ergenlik. Ancak tamamen çözümsüz ve problemli de değildir. Çünkü yaşananlar son derece normaldir. Ama zaman zaman bu dönemi problem haline getiren ergenin ailesine, ailenin ergene karşı takındığı tavırlardır.

Her şeyden önce ergen artık özgür ve bağımsız olduğunu düşünmeye başlamıştır. Ancak henüz o olgunluğa ulaşamamıştır. Bu dönemi de başarılı bir şekilde atlatabilmek için yetişkinlerin rehberliğine ihtiyacı vardır. Aile ise rehberlik edecek güce tam sahip olamadığı ve güç kullanmak otorite sağlamak amacına düştüğü için ailede roller çatışır. Aile ergeni evde tutmak kendisine bağlamak amacındadır. Ergen ise arkadaş çevrelerinde ve yetişkinlerin dünyasında kendisine yer aramaktadır. Ancak bu arayışta her zaman kendisine uygun modelleri çevresinde bulamayabilir. Bulduğu yanlış örneklerle yetinmek zorunda kalır. Değişen hormonsal yapının etkisiyle tepkileri anileşir ve keskinleşir. Kendisi de zaman zaman bu tepkilerini anlayamaz hale gelir.

            Bu konuda seslendiğim çevrenin ergenler olması nedeniyle ailelere yönelik seslenmeyi bırakıp ergenlere seslenmek istiyor.

 

            REHBERİNİZ DİYOR Kİ:

  • Bu dönem sizlerin kimlik arayışı, rol beğenisi dönemidir. Ortaya çıkan değişiklikler nedeniyle ani ve sinirli tepkilerde bulunabilirsiniz. Ama hatalarınızı da fark ederseniz. Hatalarınızı fark ettiğinizde özür dilemek sizin ve çevreniz için daha yapıcı olacaktır.
  • Unutmayınız ki daha 1-2 yıl önce ailenizin dizinin dibinden bir yere ayrılmıyor, öğretmenlerinize ve çevrenize karşı sorumluluklarınız daha farkında olarak davranıyordunuz. Bu konuda sizin tedirginliğiniz kadar çevrenizin tedirginliğini de hesaba katmanız iyi olur.
  • Ne kadar da büyüseniz ailenizin hep çocuğu evladı olarak kalacaksınız.
  • Mutlaka kendinize has özellikleriniz ve ailenizden bağımsız bir kişiliğiniz olacaktır. Tüm bunları gerçekleştirmek için düşünürken bazen anne babanızı beğenmeyecek. Başkalarının aileleriyle karşılaştıracaksınız bunu yaparken unutmayın ki siz başkalarının değil anne ve babanızın evladınız. Onların çocuk seçme şansı olsaydı eminim yine sizi seçerlerdi.
  • Siz onlara her zaman açık olun ve yaptığınız yapacağınız işler hakkında mutlaka bilgi verin ve izin alın. Böylelikle ailenizin güvenini kazanırsınız ve her zaman her yerde takip edilmekten kurtulur daha bağımsız olursunuz. Unutmayın ki özgürlük bile sorumluluk ister.
  • Güvenilmek istiyorsanız önce güven veriniz ve sizlerde ailelerinize güvenin.
  • Sizi eğitirken veya bir şeyler söylerken yanlış davranabilir kırıcı olabilirler. Bu onların iyi niyetli oluşlarından, kaygılarından ve tedirginliklerinden kaynaklanmaktadır. Geceleri sık sık çocuğunun üstü açılmasın diye kalkıp üstünü örten ana baba iyi niyetlidir ancak çocuğunun sorumluluk almasını engellemektedir.
  • Siz daha küçücük bir bebek iken hastalanıp ateşler içerisinde cayır cayır yanarken sabahlara kadar başucunuzda nöbet tutan anlardı ve sanırım onlara zaman zaman da olsa hoşgörü ile yaklaşmak size düşüyor.
  • Yaşam dönemleri içerisinde kalp kırıklıkları ve alınganlıklarla hatırlanıp neden böyle yapmışım deyip, gülüp geçeceğiniz bir dönemdir ergenlik. O yüzden 10 yıl sonra gülüp geçeceğiniz şeyleri bu dönemlerde abartıp problem yaparak çevrenizi ve ailenizi hele hele kendinizi gereksiz umutsuzlular ve karamsarlıklar içerisine sokmayınız. Bunları söylerken boş verin bu dönemi demiyorum. Sizler için önemli olan yaşadıklarınızdan tecrübeler ve dersler çıkarabilmek ve bu dönemde ki üzüntülerinizi değerlendirerek gelecek adına olumlu kararlar almak ve sağlam adımlar atmaktır.
  • Aslında bu dönemde ortaya çıkan tüm tepkiler ve değişmeler normaldir. Sizlerin bu tepki ve değişmelere ilişkin tutum ve düşünceleriniz yanlış olabilir. Bu konularda yardım almaya her zaman açık olmanız en iyi çözüm yoludur.
  • Üzüntülerimiz paylaşamadığımız için artıyor, mutluluklarımız paylaşamadığımız için azalıyor.
  • Bu dönem tamamen problemlerle dolu bir dönem değildir. Enerjinin dolup taştığı, damarların kanda deli deli aktığı “delikanlılık” dönemidir. Bu dönem çalışma ve verim alma adına da oldukça iyi bir dönemdir. Yeter ki enerjinizi çalışmalarınıza aktarabilesiniz.
  • Son olarak içerisinde bulunduğunuz bu dönemle ilgili her türlü bilgi almak, sorunlarınızı paylaşmak için okulunuzda bir rehberlik servisi olduğunu unutmayın diyor hepinize sevgiler sunuyorum. Hayat her şeye rağmen yaşanılası güzellikleri mutlaka size çiçek buketleri halinde sunacaktır yeter ki görüp almasını bilin ve birbirinizi üzmeyin.

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Bırakın