KORKULARIMIZ VE FOBİLER
KORKULARIMIZ VE FOBİLER
Çoğumuz çeşitli şeylerden korkarız. Bu korkularımız hayatımızın çeşitli dönemlerinde değişiklikler gösterebilmektedir. Çocukluk döneminde özellikle anne-baba ya da diğer bakım veren kişiler yanımızda olmadığında , onları göremediğimizde korku duyarız, onların bizi terk ettiğini düşünerek, korkar, ağlarız. Yaşımız 1.5-2 yi aşınca artık anne babamız yanımızda olmayınca onların bizi terk ettiği düşüncesi, yerini onların sevgisini kaybedebileceğimiz düşüncesi almaya başlar. İlerleyen günlerde ailemizle yaşantılarımızdan kazandığımız, onlarla olan ilişkimizin bize kazandırdığı güven hissi ile artık kendi kendimize kararlar verir, hareketlerimizi kendi hedeflerimiz doğrultusunda planlar ve yürütürüz. Ancak ailede eğer anne baba geçimsizliği, şiddet ortamı, çocuklara gerekli sevgi ve ilginin gösterilememesi, onlara taşıyabilecekleri yeterli sorumluluklar verilmez, arkadaş ilişkileri için gereken oyun ve yaşıt desteği sağlanamaz, iyi örnek olunamazsa o durumda özgüven eksikliği ve korkuların oluşumuna yol açılabilir. Korkuların daha ileri şekli ise fobilerdir. Fobileri alelade korkulardan ayıran özellikler, korkuyla oluşan sıkıntı ve gerilimin belli bir nesne ya da duruma bağlı olması; korkunun boyutunun olayı tetikleyen korku objesi ya da duruma kıyasla orantısız ve abartılı bir düzeyde olması; kişinin kendi verdiği tepkisinin anlamsız ve aşırı olduğunun tümüyle farkında olması; o korku nesnesi ya da durum ile karşılaşmaktan ısrarla kaçınması ve eğer karşılaşırsa aşırı düzeyde çarpıntı, nefes alamama, ter leme, sıcak basması, mide bulantısı hatta bayılma gibi durumlara yolaçarak, kişinin hayatını kısıtlamasına sebep olmasıdır. Kişi o hale gelir ki, sokağa çıkamaz, ya da tek başına kalamaz, bazı yerlerden geçemez, bu durum kişinin yakın çevresindekileri de olumsuz etkileyerek, onların da durumun getirdiği sıkıntılı durumları yaşamasına sebep olur ve kişinin çevresi ile sorunlar yaşamasına, sosyal ya da mesleki işlevselliğinde bozulmalara yol açabilir.
Psikanalitik görüşe göre fobiler çocuklukta 3-5 yaş arası yaşanan ödipal dönemde yaşanan sorunların çözümlenememesi ile ilişkilidir. Bu dönemde çocuğun cinsel organlarina yonelik korkular hissetmesi ( söz dinlemezse sünnet edilme ile ilişkili olarak korkutulması ya da yaramazlık yaparsa cinsel bölgesine yönelik zarar geleceği şeklinde) fobilerin gelişimine yol açmaktadır. Gene bu dönemde egonun kişiyi korumak amacıyla ‘yer değiştirme’ (displacement) olarak adlandırdığımız bir savunma mekanizması ile kişinin hissettiği tehlikeli bir dürtüsünü, bu dürtü ile az ya da çok benzerliği olan dışarıdaki bir objeye yansıtarak, çözmeye çalıştığı,fobi oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir. Bir diğer kurama göre ise kişinin belli bir olay karşısında verdiği korku yanıtına kişinin koşullanması ya da yakınlarından küçük yaşlarda bu tür korkuları öğrenmesi de korku davranışının başlamasında etkili olabilmektedir.
Vücudun biyolojik yapısındaki bir takım değişiklikler de bu durumlarda etkili olabilmektedir. Özellikle hipofiz-hipotalamus ve böbreküstü bezleri ile ilgili hormonlarda değişmeler saptanmıştır ve bu değişimler kişinin korku etkeni ile karşılaşması sonrası verdiği tepkilerden sorumludur. Bu tepkiler bir panik atağı oluşturacak denli büyük boyutlara varabilir. Kişiler bu durumları kendi kendilerine tedavi yoluna gitmeye çalışarak alkol ve madde bağımlılığı tabloları içine girebilmektedirler.
En sık görülen fobiler arasında hayvan fobileri ( kedi, köpek, fare, kuş gibi), yükseklik, şimşek, gök gürültüsü,karanlık ve kapalı alan, uçak,kan- enjeksiyon, dişçi korkuları gelebilmektedir. Klastrofobi dediğimiz kapalı yer korkusu özellikle kendini asansör, yollardaki tüneller, sıkışan trafikte arabada kalmak, banyo ve duş kabinleri, havasız basık odalar ve MR görüntüleme cihazlarında kendini hissettirmektedir. Agorafobi ( açık alan korkusu)toplu bulunulan yerlerden korkma olup, pazarlar, alışveriş merkezleri, kalabalık caddelerde , sinema ve tiyatrolarda, yabancı mekanlarda kendini gösterebilmektedir. Agorafobi genellikle birikim yapan stresli koşulların sonucunda oluşabilmektedir. Hayvan fobisi olanların dörtte bir kadarı korkularının başlangıcı için kendileri için travmatik bir olayı hatırlayabilmişlerdir.
Toplumun % 5-10 kadarında rastlanmaktadır.Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedir.hayvan fobileri ortalama 7 yaşında, kan görme korkusu 9 yaşta, dişçi fobisi ise 12 yaşta başlamaktadır. Klastrofobi ve agorafobi 20 yaş civarı zirve yapmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu kişilerin yaklaşık % 70’ inde ebeveynlerden birinde bu tür bir fobi olduğu gözlenmiştir.
Korkuların üstüne gidilmesi gerekir. Bu tıpkı karanlıkta bir kedinin gölgesini, aslan olarak büyük bir şekilde görmek şeklindedir. Korkuların belli bir düzen içinde üzerine gidilmeli, korkulan nesne ya da durumdan uzak durma durumundan kaçınılmalıdır
Tedavi edilmediği takdirde ömür boyu sürebilen korkuların tedavisi ilaç, bilişsel-davranışçı tedaviler ve gerekirse hipnoz ile yapılabilmektedir.
ÇOCUKLUK FOBİLERİ
Tarif ettiğiniz fobiler, yani hız fobisi (Tachophobia), ve uçurum fobisi (Cremnophobia) özgül fobi ya da basit fobi olarak isimlendirilern anksiyete bozukluğu içinde değerlendirilebilirler. Özgül fobi bir nesne ya da durumla karşılaşıldığında ya da öncesinde ortaya çıkan aşırı ya da anlamsız belirgin ve sürekli korkudur. Ortaya çıkan anksiyete panik atak benzeri bir tablo olabilir ancak panik bozuklukta ataklar beklenmedik zamanlarda olur. Özgül fobide ise ancak nesne ya da duruma bağlı olarak ortaya çıkar. Kişi korkusunun anlamsız ya da aşırı olduğunun farkındadır. Çocuklarda ise korku aşırı ya da anlamsız bulunmayabilir. Anksiyete ya da korkunun düzeyi fobik duruma yakınlıkla orantılıdır, ya da fobik durumdan kaçınma imkanına göre değişebilir. Örneğin kişi kediden korkuyorsa, kapalı bir ortamda daha fazla korku yaşayabilir. Tarif ettiğiniz durum sık görülen bir fobi değildir. Fobiler davranışçı tedavilerle etkin olarak tedavi edilebilmektedir. Davranışçı tedavilerde üstüne gitme prensibi uygulanır. Davranışçı teoriye göre fobilerin kökeninde tehlikeli olmayan bir uyarana tehlikeli bir uyaran eşlik ettiğinde ortaya çıkan korku tehlikesiz uyarana da genelleştirilir. Tedavi sırasında, hasta fobik durum ya da nesneye dereceli olarak maruz bırakılır. Korkulan tehlike gerçekleşmeyince zaman içinde korku ve anksiyete azalır. Ancak maruz bırakma ya da üstüne gitme sırasında korkulanın başa gelmemesi için önlem taşır. Aksi takdirde korku azalacağına artar. Zehirsiz yılanlardan korkan kişiyi tedavi etmek için yılanlara maruz bırakırken zehirli bir yılanın sokması gibi. Yüksekten korkan kişinin düşmesi gibi. Sizin tarif ettiğiniz fobide yapılması gereken yüksek hızdan başlamak yerine giderek artan hızlarla araba kullanmaktır (elbette hız sınırları içinde kalmak şartıyla). Geri adım atmaya neden olacak kadar çok anksiyeteye neden olmaması için hız artışının oldukça tedrici yapılması gerekir. Bunun için sürücü kurslarında kullanılan özel tasarım araçlardan faydalanılabilir. Sanal ortamdaki simulasyona dair benim bir bilgim yok. Antidepresan, anksiyolitik ve beta blokör ilaçlar; gevşeme egzersizleri; hipnoz kullanılabilecek diğer yöntemler arasında sayılabilir.
FOBİK BOZUKLUKLAR
Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Fobik kişiler belli bir durum, nesne veya aktivite ile karşılaştığında aşırı anksiyete duyar. Kişiler korkularının saçma olduğunun farkındadır, ancak korkularını mantıksal düşünerek engelleyemezler. Bu korkular fobik kişilerin günlük işlevlerinde bozulmaya neden olur. Fobiler toplumda sık görülür. Araştırmalarda toplumda %10 oranında fobik olduğu söylenmekle birlikte tahminen bu değer %25 dolayındadır. Araştırmalarda fobi sıklığının beklenenden düşük çıkmasının en önemli nedeni bu kişilerin hastalıklarının farkında olmaması ve tedaviye başvuruların az olmasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Sosyal fobi genelde gençlik yıllarında özellikle karşı cinse ilginin arttığı dönemlerde ortaya çıkar.
FOBİ NEDENLERİ NELERDİR ?
Fobilerin gerçek nedenleri bilinememektedir. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değişmekle birlikte aynı fobi türünde de hastadan hastaya değişiklik gösterir.Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevreseldir.
Genetik yatkınlık: bazı özgül fobilerde genetik yatkınlık fazladır. Örneğin kan aldırma veya enjeksiyon yaptırma fobisi olan kişilerde ailede benzer hastalık normal topluma göre daha sıktır. Ancak bu yatkınlığın genetik veya çevresel etkenlere bağlı olarak gelişip gelişmediğini aydınlatacak araştırmalar henüz yetersizdir.
Nörokimyasal nedenler: bazı insanlarda adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının veya etkilenen organların bu maddelere normal insanlara göre daha duyarlı olmasının bu hastalığa yol açtığı ileri sürülmektedir. Verilen ilaç tedavileri de bu maddelerin salınımını veya bedensel duyarlılığı azaltmaya yöneliktir. Psikiyatride fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda ispatlanmamış çeşitli teorileri mevcuttur. Watsonun öğrenme teorisinde fobilerin şartlandırılmış refleks davranışlar sonucu oluştuğu ileri sürülür. Bu teoriye göre daha önce kaygı uyandırmayan bir uyaran kaygılı bir uyaran ile bir araya geldiğinde öğrenme yolu ile kaygı uyandıran bir uyaran haline gelmektedir. Örneğin asansör korkusu olmayan bir kişi elektrik kesintisi ile asansörde mahsur kalma sonucunda asansör korkusu geliştirebilir. Bu olay öncesinde rahatlıkla asansöre binebilirken asansöre binemez hale gelebilir veya asansöre bindiğinde aşırı kaygı duyma görülebilir Freud’a göre fobiler bilinç dışı çatışmalarla ilgilidir ve ödipal kompleks ile ilişkisi vardır. Bastırılmış, bilinç dışına itilmiş bazı korkular yer değiştirerek normalde kaygı yaratmayacak bir nesne veya duruma yöneltilir ve bu şekilde fobiler gelişir. Yapılan araştırmalarda sürekli strese maruz kalan çocuklarda yaşamın ileri dönemlerinde yaygın fobik davranışlar görülebilmektedir. Sürekli stres yaratan nedenler arasında erken yaşta anne veya babanın kaybı, anne veya babadan ayrılma, ev içinde şiddete maruz kalma sayılabilir. Bazı bedensel hastalıklar , nörolojik ve psikiyatrik hastalıklarda fobik semptomlar görülebilir. Bu rahatsızlıkların ayırıcı tanı yapılırken dikkate alınması gerekir.
FOBİ BELİRTİLERİ NELERDİR ?
Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Panik atakta görülen belirtilerin hemen hepsi fobik durumla karşılaşıldığında ortaya çıkabilir. Bu belirtilerden bazıları şunlardır:
Çarpıntı , Yüz kızarması , Titreme , Terleme , Bulanık görme , Nefes darlığı , Ağız kuruluğu , Yutkunma güçlüğü v.b.
Sosyal fobinin panik bozukluktan tek farkı belirtilerin belli durumlarda ortayaçıkmasıdır. Panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler asansöre bindiklerinde panik atak geçirebilirler ve bundan korunmak için üst katlara merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler. Panik bozukluğu olan kişilerde fobilerden farklı olarak panik ataklarının ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve atağın gelmesi genelde önlenemez.
Agorafobi
Agorafobi kişinin kolayca kaçamayacağı ortamlara girdiğinde ortaya çıkan yaygın anksiyete duygusudur. Yalnız başına sokağa çıkmak, kalabalık bir alanda bulunmak veya araba, otobüs ve uçak gibi araçlarla seyahat etmek bu yerler arasında sayılabilir. Sık görüln fobilerdendir. Sokakta rahatsızlanacağını düşünen bu kişiler evden dışarı çıkamaz hale gelir. Panik atak geçirenlerde agorafobi sıktır.
Özgül fobiler:
Özgül fobiler belli obje ve durumlara karşı aşırı korku duymak olarak tanımlanabilir.Korku duyulan obje ve durumla gerçek hayatta karşılaşma veya televizyon ve gazete gibi basın yolu ile karşılaşma aynı şekilde korku yaratabilir. Özgül fobiler genelde çocukluk çağlarında başlar, ancak yirmi yaşlarında rahatsızlananlar da sıktır. Sık görülen özgül fobiler şunlardır:
Hayvanlar (yılan, köpek, kuş v.b.)
Böcekler (örümcek, arı v.b.)
Yükseklik korkusu
Asansör korkusu
Uçağa binmek yada araba kullanmak
Kan görmek veya enjeksiyon yaptırmak v.b.
Fobi türleri burada tek tek anlatılamayacak kadar çoktur. Hepsi ayrı ayrı tanımlanmıştır ve yeni fobiler de tanımlanmaya devam etmektedir.
FOBİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Fobiler tedavi edilmediği taktirde çok uzun zaman devam edebilir, aslında tedavi olmaksızın düzelen hasta sayısı azdır. Fobi tedavisinde amaç kişinin kaçınma davranışını önlemek ve belli durumlarda ortaya çıkan anksiyeteyi azaltmaktır.Tek başına ilaç tedavisi genelde yeterli değildir. Bunun için antidepresan ilaçlarla birlikte değişik psikoterapi yöntemleri uygulanabilir. Fobilerde en sık kullanılan terapi yöntemi yüzleştirme (exposure) tedavisidir. Bu yöntemde hastanın korku yaratan durum veya nesnenin üzerine giderek ortaya çıkan anksiyete ile başa çıkması öğretilir. Anksiyete ile başa çıkma tedavisinde gevşeme teknikleri ve bilişsel davranışçı tedavilerden yararlanılır. Terapi grupları, aile tedavisi ve bireysel psikoterapiler kullanılan diğer terapi yöntemleridir. Tedavi süresi hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve hastanın özelliklerine göre değişir. İlaç tedavisine yanıt ilk birkaç haftada alınır. Ancak tam düzelme daha uzun zamanda gerçekleşir. Tedavi ile tam düzelme sağlansa da ilaçlara bir yıl devam etmek gerekir. İlaçları doktor kontrolünde kullanmak ve kontrollü kesmek önemlidir. Bazı hastalarda daha uzun süre tedaviye devam etmek gerekebilir. Fobiye bağlı olarak alkol bağımlılığı gelişmiş ise fobinin tedavi edilmesi ile bağımlılığın tedavisi kolaylaşır. Altta yatan fobi belirtilerini ortadan kaldırmadan bağımlılıktan kurtulmak zordur.
SOSYAL FOBİ
Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır.Ve kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal mesleki yada aile yaşamı etkilenir.
Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür.
Genel: Korkular hemen her durum için geçerlidir.
Özel:Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalrının önünde imza atmak, yemek yemek vs gibi.) Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.
Çarpıntı , Titreme , Terleme , Kaslarda gerginlik , Midede rahatsızlık hissi , Göğüste sıkıntı hissi , Sıcak yada soğuk basması , Başta ağırlık hissi-Başağrısı
Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belitiler bir gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir durum haline gelir.Yaşanan bu belirtiler kişide derin bir korku ve heyecan hali lie birlikte görülür. Korkulan durumlardan kaçıma davranışı genellikle çok belirgindir.Ve bazen tam bir sosyal yanlızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini söylemesi hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterli olur sanırım. Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.
Topluluk önünde konuşmak.
Bir işle uğraşırken seyredilmek.
Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.
Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
Misafir kabul etmek
Başkaları ile tartışmak
Toplulukta telefonla konuşmak.
Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak,
İlgi odağı olmak.
Başkalarının önünde yazı yazmak.
Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisi imiş gibi düşünebilir.
Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yanlızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların % 40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların %40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Fobi Nedenleri
Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine bir çok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir.bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün superegoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmallı ve tedavi edilmelidir. Sosyal fobisi olanlar genel nüfusa oranla şu farkları gösterirler.
Yanlız yaşama oranları yüksektir.
Eğitim seviyeleri düşüktür. Özellikle çok erken başlangıçlılarda okul fobisi gibi olur ve başarı düşük olduğu için eğitimlerini sürdüremezler.
Genlellikle ekonomik açıdan bağımlıdırlar yada fobileri dolayısıyla gerçek performanslarını gösteremedikleri için hakettikleri başarıyı gösteremez ve ekonomik anlamda olmaları gereken yerin çok altında yer alırlar.
Başka psikiyatrik problemleri vardır.
Sosyal açıdan toplumdan yalıtılmış bir durumdadırlar.
Zaman zaman yaşadıkları sıkıntılar intiharı düşündürebilir
Sosyal Fobi Tedavisi
İlaçla Tedavi
Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir. Fobik kaçınma sosyal ortamlarda duyulan anksiyeteden (sıkıntı) kaynaklanır. İlaçla kişinin sosyal ortamlardan duyduğu sıkıntı azalır.
Genel sosyal fobide ilaç uygulamaları ile başkaları tarafından reddedilme yada eleştiriye maruz bırakılmaya duyulan aşırı hassasiyet azalır.
İlaç tedavisi bağımlılığa yol açmaz. (Doktor kontrolünde olduğu müddetçe.)
İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepressanlar kullanılır. En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden nüksler görülebilir.Daha uzun süreli kullanım önerilir. Hastaların en sık yaptığı yanlış: sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kornik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır.
Psikolojik Tedavi
Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır. Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir.
Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadrı. Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir.
ÖZET OLARAK :
Soyal fobi erken başlangıçlı kronik gizli bir hastalıktır.
Tedaviye iyi yanıt verir. İyi tedavi hastanın durumuyla başetmek için zararlı stratejiler geliştirmesini ve depresyon ve alkolizm gibi ek rahartsızlıkların ortaya çıkmasını engeller.
İlaç tedavisi belli bir süre devam etmesi gerekir.İlk ay belirgin bir yanıtın alınamayabilecei hatırdan çıkarılmamalıdır.Tek başına yada iilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir.
Yorumlar