PARAPSİKOLOJİNİN  TANIMI  VE  KONUSU

      “ Parapsikoloji”, kelime  manası itibariyle  “psikolojinin yanında  demektir”. Psikoloji ötesi  anlamına da gelen parapsikoloji, “Mevcut bilimsel  verilerin  veya  yasaların  ışığı  altında  açıklanamayan, telepati,gaipten  haber  verme, duyu ötesi algı, psikokinezi  vb. normal  ötesi  olguların  sistemli  incelemesidir.[1]

        “ Bilindiği üzere  bilim  tekrarlanabilir özelliğe  sahip  olan olayları  bilimsel  olarak  kabul  eder. Ancak  parapsikolojik  olayların  tekrar  edilmemesi  onun  hep  dezavantajı  olarak  görülmüş  ve  paranormal  olayların  incelenmesi  hep  geri  planda  kalmıştır. Ancak  bir  olayın tekrar  edilmemesi  onun  hiç gerçekleşmediği  anlamına  da  gelmez. Bu tür  olayların   istenildiği zamanda  ve yerde  tekrarlanamaması, onların  oluş  şartlarının  ve  kanunlarının  tam  olarak  bilinmemesinden  kaynaklanmaktadır.”[2]

            Parapsikolojik  hadiselere  karşı  bilim  adamları  tarafından  olumsuz  bir  bakış  açısı  önceden  beri  oluşturulmuştur. “Bu  tavır  belki bu  tip  olayları  anlayamamaktan  veya  olayları  açıklayamamaktan  kaynaklanmış  olabilir. Sıkça  bilimsel  olmadığı  üzerinde  durulması, hiç  incelenmeden  inkar  etmek  kadar yanlış  olur. Gerçekler  bilime  değil, bilim  gerçeğe  uymak  zorundadır. Bu  nedenle  bu  olayların  varlığını  kabul ederek, nedenlerini ve  ilkelerini  açıklamaya  çalışmak  en  doğru  yaklaşım  olacaktır.”[3]

             Parapsikolojinin  konusunu,  normal  yollar dışında  bilme(parapsişik  hadiseler), normal  yollar dışında eşyayı  hareket  ettirme (parafizik  hadiseler), parafizyolojik  ve ruhsal hadiseler  olmak  üzere dört  grup oluşturmaktadır.

 

             Parapsikoloji  kavramını ilk defa kullanan bilim adamı, Duke  Üniversitesi’nde 1930’da parapsikoloji  laboratuarını kuran  Joseph  Rhine’dir.Ondan  önce de  Fransız  fizyolog  Charles  Richet, metapsişik  kavramını  kullanmıştır. Rhine  zamanında  yapılan laboratuar  çalışmalarında ve daha  sonra gerçekleştirilen  çalışmalarda  ‘medyum’ adı verilen  deneklerin normal  ötesi  duyumlara  sahip  oldukları  ve  bundan  dolayı hem  telapati hem de uzaktaki  olay, nesne  veya  insanları  zihinsel  olarak  tespit  etme, onlar  hakkında  bilgi  verme  gibi  vakalarda başarılı  oldukları  ortaya  çıkmıştır. “Kendisi  inançlı olmamakla  birlikte hayatını  olağanüstü  hadiseleri  incelemeye  adayan  Kuzey  Carolina  Durkham  Psikoloji  Enstitüsü  başkanı  Richard S. Broughton, 1991  yılında  yazdığı  parapsikoloji  kitabında enstitüde  yapmış  oldukları  yüzlerce  deneyden  göz  ardı  edilmeyecek sonuçlar  çıktığını, fakat  ruhi  güçlerle  alakalı  hala izah edilemeyen  birçok  şeyin  bulunduğunu  söylemiştir.”[4]

            Parapsikolojiye  diğer emeği  geçen  bilim  adamları şunlardır: Newark  Mühendislik  Kolej’inden John  Mihalsky, psikiyatrist Dr. George  Sjoloud.

            1930’lardan  sonra  paranormal  olaylara  ilişkin  incelemeler,ana  hatlarını  Rhine  ve  çağdaşlarının  belirledikleri  çizgilerden yürümüştür.Batılı  araştırmacılar  Sovyetler Birliği’ndeki parapsikolojik araştırmaların kendilerinden daha  ileride olduklarını  anlayınca bunlar  üzerinde de  çalışmalara da başlamışlardır. Yapılan  araştırmalara  göre, 1800’lü yıllarda deneysel ruhçuluğun  yaptığı  birçok deney  bugün  yapılan  deneylerin  temelini oluşturmaktadır. Parapsikoloji 1935’den  sonra kendi  içinde  sınırlı  kalmak  suretiyle  deneysel  açıdan  yaklaşabilmiştir.Bunu  yaparken de  Davranışçı psikolojinin  sınırları ve  metodları  içinde  kalmaya aşırı  derecede, peşin  hüküm ve tutuculuk  tarzında  özen  göstermiştir.

 

        B) PARAPSİKOLOJİK FENOMENLER

1)PARAPSİŞİK HADİSELER

      “Parapsişik  hadiseleri  izah  etmek için  kullanılan  teknik  terim  Duyular Dışı İdrak (exstrasensory  perception)  ESP  kavramıdır. Bu  kavramı  parapsikolojiye Joseph  B. Rhine kazandırmıştır. [5]

 

     a )Telepati

  

      “Zihinden  zihine haberleşme” olarak da bilinen bu  kavrama  birçok tanım getirilmiştir. Herhangi bir  intibanın  bir  ruhtan  diğerine, duyularımızın  bilinen  aracılığından müstakil  olarak muvasalası’dır, telepati, bir  insanın  diğer  insanın  zihninden  geçenleri  okuyabilme yeteneği  olduğu gibi, uzaktaki  bir  insana  zihinsel bir  mesaj  gönderme  ve  alma hadisesidir,zihinler arasındaki  fikir  intikali  gibi birçok anlam  yüklemesi  yapılmıştır. Bu yetenek aslında  tüm insanlarda  vardır  ya  da  çoğunda  vardır  ama  bilimsel  olarak  hiçbir  şekilde  ispat  edilememiştir. Telepati hadiselerinde, bir  fenomenin telepatik olduğunu gösterebilmek için mesafe  önemli  değildir. Zihinler  arasındaki fikir  intikali arada  bulunan  maniler  olsa da gerçekleşir.Telepatinin  kuvveti heyecanın uyumuna da  bağlıdır. Onun için aşıklar  birbirini daha  iyi  anlar.

         Telepati incelemelerindeki  başlıca güçlük,  bu  olayların geçici  ve süreksiz  niteliklere sahip  olmasıdır.Dr. Rhine’nın bulmuş  olduğu  “Zener  Kartları” DDİ’nin ihtimal  hesapları ötesinde bir  değerinin  bulunduğunu ispatlamıştır. 25 tane beşerli gruptan  oluşan bu kartlardan  bireyler birini  seçerler  ve  karşısındakine  söylemeden  zihinsel iletişimi  sağlarlar. 1930’da  ünlü  Amerikalı  yazar  Upton  Sinclar  ve  eşinin  yaptıkları deney  kayıtlara  geçmiştir. 290  denemeden  (resim  yapma)  %23  kesin, %53 yarı  başarı, %24 başarısızlık  vardır. Ayrıca  belirli  nedenlerden  dolayı (genetik)  özdeş  ikizlerle yapılan  telepati  deneyleri  daima  en  yüksek  derecesini  vermişlerdir.

 

           b)Durugörü    

     

         İnsanın normal  algı  düzeyinin  ötesinde olan  şeyleri  veya  olayları  algılama  yetisidir.Durugörü  telepatiden  daha  zordur  çünkü  burda  başkasının  zihnini  okumak yerine  doğrudan  bilgileri  sezme  kabiliyeti  vardır. Polonyalı mühendis Stephen  Ossowiecki  kapalı  bir  zarfı  eline  aldığında  çoğunlukla  içinde  yazılanları  biliyordu.[6]

         Durugörünün en belirgin özelliği zaman ve uzay engelinin ötesine  geçip; olmuş, olmakta ve  olacak  olan olayları  görmektir. Durugörü  çeşitlerini üç başlık  altında toplayabiliriz.

1)Kendiliğinden Durugörü: Şimdi olmakta olan bir şeyin  algılanması.

2)Post Kognisyon: Geçmişte  olup  bitmiş olayların  algılanması.

3)Pre Kognisyon: Henüz  vuku bulmamış ama ileride olabilecek olayların  algılanması.

       Bilim  Peygamberlerin ve  büyük  mistiklerin  geleceğe  dair bilgi  vermeleri  ve bunun doğrulanması  hakkında  net  bir  açıklama  yapamamaktadır.Bilimi  en çok  şaşırtan olaylardan  biri de  geleceğe  dair  şeylerin  rüyada  görülmesidir.Mesela ABD başkanı  Abraham  Lincoln  bir  süikaste  kurban  gideceğini  bir  gece  önce  rüyasında  görmüş  ve  bunu  eşine  anlatmış. Telepatiyi  ve durugörüyü  kabul  eden  bilim adamları hadiseyi, suikaste  hazırlanan kişiden  Lincoln’e ulaşan  bir  telepatik  intikal  şeklinde yorumlamışlardır.[7]

       Durugörür  olarak Gerard  Croset  önemli bir  şahsiyettir.Kaybolmuş  insanları  bularak, tiyatro  koltuğuna  kimin oturacğına, nasıl  giyineceğine dair  en ince  ayrıntıları  vererek bu  ünvanı  hak etmiştir.  Aslında  medyumluk iddiasında  bulunan herkes bunu gerçekleştirebilmelidir.

 

  1. c) Sezgiler

       Olay  yerinde  olmadığı  halde  o  olayı hissetmek , bir  müddet  sonra  olacak  hadiseyi  önceden  duyabilme  yeteneğidir. Bu  yetenek  insana  lütfedilen  bir  üstünlük  değildir  sadece  insanların  ruh  haline  göre ve  içinde  bulunduğu  duruma  göre  isabeti  değişebilir. İnsan, yaratılışı  itibariyle  maddi  bedene  sahip  olup,  birçok  his  ve  duyuyla  doludur  bazen  normal  yolla  bilinemeyen  şeyleri  söylemek  neden  imkansız  olsun  ki!

        İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, Budistlik ve birçok  inanç  sisteminde  çeşitli  metotlarla  önseziler kuvvetlendirilebilir deniliyor. Mesela  özel  oruç ve  perhizler, bazı  hayvansal  yiyeceklerden  uzak durmak  bunlardan bazılarıdır. Ayrıca bu  söylenen şeyler  hayal veya  halüsinasyon  değildir.

 

  1. d) Psikometri

         Eşyaya ya da insana sadece  eliyle dokunarak  karekter  ya  da etkilerin  okunması  sanatıdır. Yunanca  ‘psyche’ ve  ‘metron’  dan oluşur,  anlamı  ‘ruhun  ölçümü’ dür. Uluslar arası gizli  servisler  bu  alanla  çok  ilgileniyorlar hatta bir  ara  ABD  ve SSCB arasında  bu alanda  da bir  yarış  vardı. Herhangi  bir  cismi  eline  alan Psikometri  medyumu  gereken  bilgileri  verir ve sonuca  ulaşılır.Bu  konuda  en ünlü  kişi  Hollandalı  medyum  Gerard  Criset’tir, medyumun  yaptıkları kayıt  altına  alınmıştır. Mesela  Aralık  1953’te  Croiset ile  deneme yapılmıştır O’na  Güney  Afrika’da  bulunmuş ve  tarihi  asırlarca  öncelere  kadar  giden bir  fosil  verilmiştir. Eline  alır almaz Croiset’in  bildiği  ve  tahmin ettiği tek  şey  bunun  laboratuarın  bahçesinden alınmış bir  taş  parçası  olduğudur ve Dr.  Valkhoff  kendisine  bunun bir  fosil  olduğunu  da  söylememiştir.Medyum  bu taşı  eline  alınca bunun bir  fosil  olduğunu ,  subtropikal  bir  iklimin  hüküm  sürdüğü  yerdeki  palmiye  ağaçlarından, büyük  meyve  ağaçlarıyla  bunların  arasında  dolaşan  dev  yapılı  hayvanlardan söz  eder. Sonra  yapılan arştırmalarda  Croiset’in  haklı  olduğu  ortaya  çıkar.[8]

     Kısaca  şöyle  diyebiliriz, zaman  içinde  hiçbir  düşünce, ses  ya da hareket  kaybolmaz.Tıpkı  bir  fotoğraf  üzerinde  gördüğümüz imaj gibi Sesler  ve  hareketler,  film, plak  ve fotoğraflara  kaydedilir.Çok  yakın bir  dostumuzu  kaybetsek  bile  onu  resmine  bakar  hasret  gideririz. İşte  bu yeteneğini  geliştiren  kişilerin  bu  bilgileri  okumaları neden  imkansı  olsun ki! Ama  bu  söyledikleri  her şeyin doğru  olacağı  anlamına  da gelmez.

 

       Parapsişik  olayları  bitirmeden  medyumlar konusuna  bir  değinmek  lazım.Medyum  bilinmeyen  ve  görülmeyen  hakkında  bilgi  veren anlamında  kullanıldığı  gibi gelecekten  haber  veren  anlamı da  vardır. Bunlar  bu  parapsikolojik  olayların  hemen  hemen  hepsinde  yetenek  sahibidirler. Bazı  şarlatanların  ve  sahtekarların  olmasıyla beraber özel  yeteneği  olan  insanların varlığı da  inkar  edilmemelidir. Bunlardan  en ünlüsü  Notradamus’tur. O’nun  çıkan  kehenetleri  çok ilginç ve  sayıca  çoktur. I.  Dünya  savaşı, Bolşevik  Devrimi, SSCB’nin ilanı, Türk  Devrimi, Napolyon’nun zaferleri, İran’da  İslam  Cumhuriyeti,  Yahudilerin  Filistin’e dönüşü[9],...ama  burda  önemsenmesi  gereken diğer  bir şey de  kehanetlerin  yorumlanışıdır. Bu  kehanetler  birkaç  örnek  dışında  genelleştirilememiştir  çünkü Notradamus  şifreli  bir  dil  kullanmıştır.Mesela  Hafız  Esad’ın  69  yaşında  öleceği  başarılı  bir  yorumken  Saddam’ın  öldürüleceği  kehaneti  başarısız  kabul edilmektedir.

       Parapsikolojik  hadiselere  değişik  bir  bakış  açısı  getiren  Hans  Holzer’in yorumları bunları  anlamamıza  da  yardımcı  oluyor.”Hiçbir olağanüstü  hadise tabiat  kanunlarını ihlal  etmez.Eğer  ihlal  eder gibi  görünürse de bu  bizim  tabiat  kanunlarını  tam olarak  bilmeyişimizden kaynaklanır, Zaman  kavramını  belki de  bizim  uydurduğumuzu, olağanüstü  hadiselerde ise  zamanın  dışına  çıkıldığını, medyumların  trans  halindeki  dünyalarında  zamandan  söz  edilemeyeceğini  söyler. Bu  konuda “normal” ve “olağan”  kavramındaki  izafilik de  önemlidir. Bugün olağan diye  nitelenen  hadise  belki de  100  yıl  önce  olağanüstü   kabul  edilmektedir. Günümüzde  olağanüstü  sayılan  bir  hadise  birkaç  yıl sonra olağan  sayılabilir  DDİ  alanında kabul  edilen  şeyler duyuların  idrak  alanına girebilir.”[10]

 

    2 )PARAFİZİK  HADİSELER

 

a )Telekinezi  (Psikokinezi)

       Telekinezi  (Telekinesis); parapsikolojide, nesneleri  doğrudan  temas  olmaksızın  uzaktan  beyin  beyin  gücüyle  hareket ettirme  yetisidir.  “Durugörü  hadiselerinde  eşya  zihni  etkilerken, psikokinezi de ise  zihnin eşyayı  etkilemesi  söz  konusudur. Psikokinezi  başlığı  altında  yer  aldığı  kabul  edilen olaylar, bir  medyumun belirli bir  mesafeden  konsantre  olarak bir  nesneyi  yerinden  oynatması, çiçeklerin  sahiplerinin  ruh hallerinden  etkilenmesi,  göz değmesi (nazar), bir saatin akrep  ve yelkovanının  zihin konsantrasyonuyla  durdurulması, zar  atarken  istenilen  rakamın  düşürülmesi gibi  bir çok  hususu  kapsar.”[11]

              Bazı  kişiler,telekinezi  olaylarını cinlere  bağlar. Telekinezi  yeteneğiyle ilgili  çalışmalar  yüzyılımızda başlamıştır. Amerika  ve  Rus  hükümetlerinin  gizlice  sürdürdükleri  çalışmalarda  olumlu  sonuçlar alındığına  dair  spekülasyonlar  olmasına rağmen bu konu  tam  anlamıyla  netleştirilememiştir.

              Bu konuda  yapılmış en ünlü deneyler Nina  Kulagina (Nelya Mihailova) ile olanlardır. Leningardlı bir  ev  hanımı  olan  Nina , pusula  ibresine  dokunmaksızın döndürebilmekte  ve  yalnızca irade  gücüyle bir  masa üzerinde  bulunan  ufak cisimleri  hareket  ettirebilmektedir. Bunların  yanı  sıra kapalı  bir  kabın  içindeki  dumanı  tabakalara  ayırmış  ve  en  şaşırtıcısı  yumurtanın  akıyla  sarısını  önce  ayırmış  sonra da  yeniden  birleştirmiştir, bir masanın  üzerindeki  dağınık  haldeki kibrit  çöplerini kutunun içine toplayabilme,...Nelya  Mihailova  üzerinde   yapılan  araştırmalar sırasında  kafasına  bağlanan  ufak  elektrotlar  yardımıyla  beyninin yaydığı elektrik  sinyallerinin  ölçülmesi  başarılmıştır. Deney  sırasında beyin  çalışmalarının yüksek  düzeye  çıktığı, nabzın da  dakikada  240’a ulaştığı görülmüştür. Kulagina’nın  vücudu çevresindeki  manyetik  alanın  yoğunluğu  artıyor  ve  bütün  bu  etkinlikler  doruk  noktasına  çıkınca  senkronize  oluyordu. Bütün  bu  yoğun  etkinliklerden  sonra  medyumun vücut  ağırlığı bir  kilogram  kadar  azalıyordu.[12] “Nina’nın seanslar  arasında gizli  mıknatıs  veya  ince  teller  kullanıp kullanmadığı  defalarca  araştırılmış, hatta Kulagina II.Dünya Savaşı’nda bir  çavuş  olarak görev  yaptığından onun  savaşta  vücuduna  saplanabilecek bir  şarapnel  parçasını  mıknatıs  gibi kullanıp  kullanmadığını  öğrenmek için bütün  vücudunun rönrgenleri  çekilmiştir. Ne  var ki Kulagina’yı  gözlemleyen  Batılı ve Rus  araştırmacıların  hiç biri onun  otantik  bir  telekinezi  gücüne  sahip  olmadığını  iddia  edemedi. Kulagina, 1978-1984  yılları  arasında  Leningard Mekanik ve Optik  Enstitüsü’nde,Moskova’da Radyo  Mühendisliği ve Elektronik  Enstitüsü’nde  incelemeye  alındı.Amaç  onun bu  kabiliyetini sağlayan  muhtemel fiziksel  mekanizmayı keşfetmekti. Fakat  incelemeler  sadece,  Kulagina’nın  elleri  etrafında kuvvetli  manyetik  ve  akustik  alanların  bulunduğu  keşfiyle  sonıçlandı.”[13]

         Halk arasında nazar denilen olaylar da bu  gruba  girer.Gözden  çıkan  ışınların  ve  elektriğin  karşıdaki  insanın  hareketlerini etkilediği kabul  edilir. Bunun  için de nazardan korunmak  için de mavi  boncuk kullanılır çünkü  renkli  gözlü  insanların bu psikokinetik  güce daha  çok  sahip olduklarına  inanılır  ve takılan  bu boncuğun  bu gözlerden  gelebilecek zararlı  ışınları yansıtarak  kıracağına  inanırlar.

 

   Almanya’nın  Münih kentinde 1970’lerde  bir  avukatlık  bürosunda olan  olaylar da bu gruba  girebilir. Sigmund  Adam isimli bir  avukatın bürosunda  çalışan  Anne  Marıe isimli  sekreter  etrafına  kıvılcımlar  saçabiliyor ve  farkında  olmadan çevresindeki  eşyaları  hareket  ettiriyor, kitaplıktaki kitaplar  yar  değiştiriyor, telefonlar  sürekli  çalıyor ve ampüller  yanıp yanıp  sönüyor.Bütün  incelemeler  hiçbir  tesisatlarda sorun olmadığını  gösterince bu tesbit  doğrulanmış oluyor.[14]

 

  1. b) Değnekle Su  Arama  ve Radyestezi

       Radyestezi,  radyasyon  keşfi  demektir. Yunanca  rad (çubuk) ve tivining(hissetmek,sezmek)  sözcüklerinden  oluşmuştur.değnekle  su  aramak  bilinen en  eski paranormal  hadiselerden  ve  yeteneklerdendir. Duyuötesi  algı  türlerinden  en  pratik  olanıdır.  Maden aramak, su  aramak, hatta kaybolan  bazışeyleri  bulmak için de bu  yöntem  kullanılır.

 

 

c)Derma-optik Algılama

   Bizler  için  çevremizdekileri  görüp  algılamak  oldukça  kolay ve  doğaldır. Ancak  son  zamanlarda  gelişen  bilim,  bazı  insanların  gözleri bağlı olduğu  halde,  yazılmış  olan  kelimeleri, basılan renkleri  okuyup  görmeleriyle  ilgili  olarak  yeni  bir  görüş  keşfetmiştir. Buna  ‘deriyle  görme’ anlamına  gelen derma optik  algılama denir. Buna  en güzel  örnek  “1962’de  Dr.  Isaac  Goldberg,  genç bir  Rus  kadın olan  Rosa  Kulashova’nın  camın  altındaki  gazete  ve  kitapları  okuyup, fotoğrafları (gözleri  bağlı  olduğu  halde)  tanımladığını  keşfetmişti.”[15]

 

3 )PARAFİZYOLOJİK  HADİSELER

       a ) Ruhsal Cerrahi ve  Ruhsal Şifa

    Görünüşte  gerçekleşen  olaylar  için  hiçbir  mantıksal  açıklama  getirilememiştir. Çıplak  elle  veya  sıradan bıçaklarla   gerçekleştirilen  ameliyatlardır. Bu tür  olaylar  özellikle  Filipinler  ve  Brezilya’da  olmaktadır. “İyileştirici”  lakaplı,  hiçbir  tıbbi eğitimi olmayan, fakat  bir  ölçüde  dini  lider  pozisyonundaki  kimselerdir.  Ameliyat tahta  bir  masa  üzerinde, sterilizaston, ilaç, eldiven, neşter vb.  hiçbir  şey  yoktur. Bu  konuda en  ünlü  kişi Brezilyalı Arigo’dur. ABD’den  gelen doktorların  nezaretinde yapılan  bu tür  ameliyatlar  başarılı  sonuç  vermiş  ama  açıklanması  yapılamamıştır.  Tabii  bu  konuda şarlatanlar  da  çıkmıştır  ve  oyunları  işe  yaramamıştır.

 

       b)Akupunktur

    Eski  Çin  tıbbına  ait  bir  tekniktir. Vücut  üzerinde  12  ana  yol  vardır ve  1500  nokta vardır ki  bu noktaları  çeşitli  iğnelerle  uyararak vücudun dengesini  sağlamak  asıl  amaçtır. Bu  yöntem  günümüzde  alternatif tıp  alanında  çok  kullanılmaktadır. Özellikle  sigara ve  alkolü  bırakmakta  ve  kilo  problemlerinde  bu  yöntem  çok  kullanılır.

           

             c)Homeopati,

          Kısacası  şifalı  otlarla  tedavi  yöntemidir. Bu  yöntem, eski ve  büyüsel  kökenli tedavileri  içerir.Asıl  ilaçtan  hiçbir  molekül  kalmayıncaya kadar sulandırılır.Bunlar  için  bitki, taş, toprak,et parçaları  kullanılır.

 

            d )İnançla  Tedavi

      Bu tedavi  türü insanlık  tarihi  boyunca  var olmuştur. Her  dinin  mensubu  kendi  inancına  göre  bazı  şeylere  kutsallık  atfetmiştir ve  bunları  tedavi  edici  olarak  görmüştür.  Türbe  ziyaretleri, çeşitli  mağara  ziyaretleri, kutsal  yerlerin  ziyaretleri  gibi.

1972’de  Washinton  ve  Maryland’da yapılan  bir  araştırmada  ölüm  sebepleri  ve kiliseye  gitme  arasındaki  ilişkisi  incelenmiştir.Buna göre :

 

  • Damar sertliğiyle ölen   erkeklerde; nadiren  ibadet  edenlerde sürekli  ibadet  edenlere oranla ölüm  %40  daha  fazladır.
  • Kadınlar arasında  kalp  ve akciğer  hastalıklarında  nadiren  ibadet  edenler ile düzenliler  arasındaki  fark  iki  kattır.
  • Sirozdan ölüm  olaylarında  da  düzenli  ibadet  edenlerle düzensizler  arasında  4  kat  fark  vardır.[16]
  1. e) Aura ve Kirlian Fotoğrafçılığı

  Aura, canlı varlıkların etrafını bir hale gibi saran ince bir  tabaka  şeklinde, sadece  özel  fotoğraf  teknikleri  ile  görüntülenebilen  bir  çeşit   elektriksel  akımdır. “Aura’yı tesadüfen ortaya çıkaran Rus bilim adamı Semyon Kirlian’dır. Kirlian soyadı aynı zamanda ruh fotoğrafçılığının da adı olmuştur. Bu teknikte fotoğraf makinesi yoktur. Resmi çekilecek olan cisim  bir  maden  levha  ile  fotoğraf  filmi  arasına  yerleştirilir.. Daha  sonra  maden  levhaya  yüksek  voltajlı  elektrik  akımı  verilir.”[17]Bu   fotoğraflar  insanın  ruh  halini  ve  sağlık  durumunu belirtebilir  deniliyor.

 

  f)Ateşte  Yürüme

        Hiçbir acı çekmeden ve vücudunda hiçbir yanığın olmaması ya da bu  yanıkları  hissetmemesi ve şikayet etmeden  ateş  üzerinde  yürümek oldukça  şaşırtıcıdır. Tüm parapsikolojik hadiseler gibi  buna da  net  bir  açıklama  yapılamamıştır.Hindistan, Tibet, Fiji  Adaları, Filipinler, Japonya, Tahiti, Malezya, Endonezya da  bu  tür  olaylar  çokça  yaşanır.

 

g)Stigmata

     Stigmata kısaca bazı Hırıstiyan  dindarları  ile  azizlerin  vücutlarında  kendiliğinden  çıkan  ve  Hırıstiyanlık  inanışına  göre çarmıha  gerilen  Hz.  İsa’nın  vücudunda  meydana  gelen  yaraları  andıran  yara  ya da  lekeler  oluşması  halidir. Bu  tarz  yaraların  kutsal  olan  veya   seçilmiş  insanlarda  çıkabileceğine  inanılır.

 

h)Materyalizasyon  ve Ektoplazma

     Bu  ikisi  en az  karşılaşılan olaylardandır. Ruhun  bedenlenmesi  demektir  materyalizasyon.  Ektoplazma  ise  medyumların  bedninden  çıkan duman  veya  sis  gibi  malzemelerdir  ancak  bunların  inanılırlığı  çok  azdır.

 

i)Levitasyon

     İnsanların belli bir süre boyunca, kendiliğinden yerden yükselerek, havada hareketsiz durmalarına verilen isimdir. Bu konuda kayıtlar çok azdır ve bunların halüsinasyon, illüzyon ve hile olduğu düşünülerek bu  konu  hep  geri  plana  atılmıştır. Uzak Doğulu ve Hıristiyan din adamlarında, medyumlarda bu olaya rastlanmaktadır. Rahibe Terasa buna en iyi örnektir. O, bir çok arkadaşının gözü önünde havalanıyor ve bunu engellemek için  kendini  bağlamaktadır.[18]

 

  4)RUHSAL HADİSELER

a)Poltergeist  Vakalar

   Poltergeist , görünmez  güç ve varlıklar  tarafından, bazı  cisimlerin  ve  eşyaların, pek  nadir  olsa  da  canlı  varlıkların  etrafa  savrulmalarına, havaya  fırlatılmalarına, gürültü  çıkarılmasına  ve  bazı  cisimlerin  de  kendiliğinden  yanmasına  verilen  isimdir. Almanca  bir  kelimedir  Türkçe  karşılığı  “gürültücü  ruhlar”  anlamına  gelmektedir.

      Bu  olayların  en  ünlüsü  31 Ağustos 1997’de  başlayan  ve  14  ay süren  en  uzun  vakadır. ‘Enfield  poltergeist olayıdır.’ Kuzey  Londra’da ki  evin  sakinleri ve   sayısız  görgü  tanığı,nerdeyse  her  türden  normal  ötesi  olay  bildirmişlerdir. Duvarlara  ve  yerlere  vurulması, büyük  küçük nesnelerin hareket  etmesi,  kendiliğinden  yanma,  maddenin  madde  içinden  geçmesi, gizemli  sesler  ve insan  levitasyonu.  Bu  başından  sonuna  kadar  kaydedilen  tek  vakadır.

 

  b)Ruhçuluk (Spiritüalizm)

 Spiritüalizm  temelde   ölülerle  iletişim  kurulabileceği  görüşüdür. Ancak  spiritizm  daha da  ileri  giderek  ölülerle  iletişim  kurmanın  bir  olasılık  olmaktan  öte  gerçek  bir  olgu  olduğunu  bir  temel  postülat  olarak  koyar; dolayısıyla  bunun  sadece  bir  olasılık olabileceğini  düşünenler  gerçek  spirit  olamazlar. Bu  durum spiritlere  doktrinlerinin  yanlışlığını  göstermeyi  imkansızlaştırmaktadır.[19]

    Bu  alandaki  en  ünlü  olay Fox  ailesinin başından  geçenlerdir. 1847’nin  Aralık  ayında  New  York  eyaletinde  yaşayan  John  Fox, eşi  ve  yedi çocuğuyla  birlikte yaşamaktadır. Evlerinde  geceleri  bazı  tıkırtılar  ve  nedeni  anlaşılmayan  sesler duyuyorlardı. Koyu  Protestan  olan  aile  fertleri  ruhlar  tarafından  rahatsız  edildiklerine  inanırlar. Ama  ailenin  küçük  kızları Margret  ve  Kate  bunu  bir  oyuna  çevirirler. Sen  bir  ruh musun?  Evetse bir  kere  vur  toksa iki  kere  vur gibi  konuşmalar olmuş  ve  aile  büyükleri de  bu  olaya  karışmışlardır.Böylece  bu  ruhun ‘Charles  Rosma’ adında 31  yaşında  öldürülen  bir seyyar satıcıymış. Öldürülmüş  ve cesedi  evin altına gömülmüştür. Gerçekten de evin  bodrumunda  bir erkek  cesedi bulunmuştur. [20]  İşte  bu ve  benzeri  olaylar  ruhçuların  çıkış  noktaları olmuştur.

    Parapsikolojinin  anlaşılması  biraz da  insanların  bu  olaya  nasıl  yaklaştığına  bağlıdır.  Bence ne  tamamen  göz  ardı  edilmeli  ne de hiç  yanlışı  olamazmış  gibi  kesin  doğru  olarak  kabul  edilmemelidir. Bu  konular  üzerine  araştırmalar  derinleştirilmeli  ve  tarafsız  yaklaşılabilmelidir.

 

[1] Selçuk  Budak, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay. Ankara:2000, s.585.

[2] Ali Köse, “Prapsikoloji”, DİA, İstanbul:1997, c.16, s.186.

[3] Kerem Doksat, Dini ve Mistik Yaşantıların Psikolojisi” ,Türkiye Günlüğü, İstanbul,sayı 45,s.27.

[4] Köse, a.g.m, s,186.

[5] Paul Krafchik, Parapsikoloji Dersleri, Ruh ve Madde  Yay.,İstanbul,1995, s.7-8.

[6] Adil Asımgil, Gizemli Dünya, Karizma Yay.,İst,1999,s.190.

[7] Köse, a.g.m,s.187.

[8] Krafchik, a.g.e, s.81.

[9] Peter Lemesurier, Nostradamus Gelecek Elli Yılın Kehanetleri,çev:Mehmet Harmancı,Omega y.İst.2001.

[10] Köse.a.g.m, s.187.

[11] Köse, a.g.m.s.187.

[12] Brian  Ward, Altıncı Duyu Duyuötesi Algı,çev.İpek  Babacan,Remzi Kitabevi Y.İst.1979,s.21.

[13] Köse,a.g.m, s.188.

[14] Krafchik, a.g.e,s.91.

[15] Krafchik, a.g.e, s.101.

[16] Patrick Glynn, Kanıt, çev. Ali Ayten,Yasin Ünlütürk,Zehra Şahin,İst.2004,s. 90.

[17] Luigi, Gennaro,Fulvio Guzion,Pierlugi Mersıglı,Kirlian Fotoğrafçilığı,çev:Semra Tuna,Ruh ve Madde Y.İst.1995, s.52.

[18] Asımgil,a.g.e, s.192.

[19] Rene Guenon,Ruhçu Yanılgı,çev.Lütfi Fevzi Topaçoğlu,İz Yay.İst.1996,s.13.

[20] Guenon.,a.g.e, s.29.

Yorumlar

  • kadir kapıcı

    devamlı bizde muzdaribiz psikolojinin ötesinde bu tür olaylar anlatacaz diye akla karayı inanın seçiyoruz deprem olmadan önce hissediyoruz vay psikolojik sorunları varmıki doğal afetleri önceden görüyoruz vay delimi valla bizde sizin saynizde sesimizi duyuralım istedik googlede kadir kapıcı diye baya olayım var hiçde deli olduğumu göstemiyor facede benim adıma açılmış her olay için ayrı ayrı hesabta açılmış konyalı k

  • kadir kapıcı

    devamlı bizde muzdaribiz psikolojinin ötesinde bu tür olaylar anlatacaz diye akla karayı inanın seçiyoruz deprem olmadan önce hissediyoruz vay psikolojik sorunları varmıki doğal afetleri önceden görüyoruz vay delimi valla bizde sizin saynizde sesimizi duyuralım istedik googlede kadir kapıcı diye baya olayım var hiçde deli olduğumu göstemiyor facede benim adıma açılmış her olay için ayrı ayrı hesabta açılmış konyalı k

Yorum Bırakın