TRAVMAYA MARUZ KALMIŞ ÖĞRENCİLERE NASIL YARDIMCI OLABİLİRSİNİZ?
Yaşamımızda kontrol edemediğimiz ya da önceden kestiremediğimiz olayların var olduğunu anlamak ve kabul etmek çocuklar için oldukça güçtür. En kötüsü de biz yetişkinlerin bir felaketi etkisiz hale getiremiyor, tekrar başımıza gelmesini önleyemiyor ve çaresiz kalıyor olmamızdır. GİRİŞ Deprem, sel, yangın, kaza, yakınlarının ağır hastalığı ve ölümü, anne-babanın boşanması, tecavüze uğrama, yakınlarının kötü yola düşmeleri, yakınları ve öğretmenleri tarafından kötü muameleye maruz kalma, v.b. gibi olaylar, diğer pek çok doğal felaket gibi ani olması ve yarattığı sonuçlar açısından psikolojik anlamda bir travma olarak kabul edilmektedir. Yurdumuzun Marmara bölgesinde etkili olan ve “yüzyılın depremi” olarak anılan 17 Ağustos 1999 depremi, binlerce can kaybına, pek çok ailenin evsiz kalmasına, yaralanmaya ve çok büyük miktarlarda mal kaybına yol açtı. Pek çok aile ve çocuk evlerinden ve yaşadıkları yerlerden uzaklaşmak zorunda kaldılar. Bu insanlar, ailelerini, akrabalarını, arkadaşlarını ve komşularını oldukça üzücü bir şekilde kaybettiler. Aynı zamanda evlerini ve sahip oldukları özel eşyalarını kaybetmenin acısını yaşadılar. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen hayatta kalanlar olarak bizler, yaşamı sürdürmek ve psikolojik sağlığı korumak için yaşamı normalleştirme göreviyle karşı karşıyayız. Travma nedir? Ne tür tepkilere yol açar? Bireyin varlığını doğrudan tehdit ve tüm yaşamını alt üst eden, ani olarak ortaya çıkan ve korku veren her yaşantı travma olarak tanımlanır. Marmara depremi gibi büyük çapta yıkıcı olan doğal afetler ise büyük travmalar olarak ele alınır. Felaket, bir yandan günlük yaşamı derinden etkilerken, öbür yandan kayıplara katlanmak oldukça güçtür. Travmaya uğramış çocuk ve ergenler yaşanılan kötü olayı ve kayıpları hatırlatan anılar ve bunların verdiği acılarla karşı karşıyadırlar. Travmanın yarattığı psikolojik etkiler ve belirtiler travma anında pek görülmese de; ya hemen ya da uzunca bir süre sonra çok tipik bir şekilde kendilerini gösterebilirler. Bunlar; yoğun bir korku, endişe, çaresizlik ve suçluluk duyguları gibi psikolojik tepkiler ve fiziksel belirtiler (kalp atış hızında artma, göğüs ve mide ağrıları gibi) şeklinde kendini gösterir. Travma sonrası stres tepkileri genel olarak üç grupta ele alınır: 1. Travma anı ile ilgili sahneler tekrar tekrar yaşanır. Olayın zihinde yeniden canlanmasına yol açan her ses, koku görüntü ve benzeri duyumların yol açtığı duygusal ve fiziksel tepkiler sonucu çocuk, o anı tekrar yaşıyormuş gibi davranır. 2. Travma olayını hatırlatan yerlerden, insanlardan ve diğer ipuçlarından kaçınma çabası vardır. Bu da bireyin yaşamdaki pek çok şeye karşı ilgisinin kaybolmasına yol açabilir. Hatta bazı durumlarda bu tepkiler, gençlerin kendilerini diğer insanlardan koparmalarına ve içlerine kapanmalarına yol açabilir. 3. Beden, tehlike hala devam ediyormuş gibi fiziksel tepkiler verir. Çocuk ve gençlerde görülebilecek bu tepkilerden bazıları, her an geçirdiği travma tekrarlanacakmış gibi bir uyarılma, kolaylıkla ürkme ve diken üstünde olma, gerginlik, öfke patlamaları, uykuya dalma, uyumada güçlük ve dikkati toplayamamadır. Deprem, sel, yangın, kaza gibi doğal bir afette çocuklar ve aileleri, depremin yol açtığı yoğun korkuların yanı sıra farklı türden kayıplar yaşarlar. Evlerini, eşyalarını, sevdiklerini ve alıştıkları düzenli yaşam tarzlarını kaybedebilirler. İnsan için her önemli kayıp bir travmadır ve üzüntü, öfke, suçluluk, pişmanlık gibi bir dizi duyguya yol açar. Bunlar normaldir ve başlangıçta acı verici olmasına rağmen sağlıklıdır. Kaybedilen kişi, çocuk ya da gencin yaşamında ne denli önemli ise tepkiler de o denli yoğun olabilir Burada dikkat edilmesi gereken nokta, gençlerin kayıp karşısındaki tepkileridir. Gençler, travmatik kaybın yarattığı sorunları ya anne babalarından ve diğer yetişkinlerden tamamen koparak çözmeye çalışırlar ve kendilerine aşırı güven gösterebilirler veya tam tersine çevrelerindeki yetişkinlere tümüyle bağımlı hale gelebilirler. Deprem, sel, yangın ve kaza gibi feleketlerde pek çok çocuk ve ergen hem felaketi hem de kaybı birlikte yaşar. Böylesine ani ve travmatik bir kayıp yaşayan gençlerin, yas tepkileriyle başetmeleri daha zordur. Çünkü böyle bir durumda yas tepkisi, travma yüzünden normal bir seyir takip edemez. Çocuk ve ergenin zihni, çok uzun bir süre kayba yol açan olayla ve koşullara ait trajik anılarla meşgul olur. Bu da “karmaşık yas” süreci adı verilen daha zorlayıcı bir duygu yoğunlaşmasına yol açar. Bu süreçte, ölüme yol açan travmatik olayın tekrarlayıcı görüntüleri ya da anıları nedeniyle ölen kişiyle ilişkili olumlu anılar bazen hatırlanamaz; bu da sevilen kişinin ölümünü kabul etmeyi ve buna uyum sağlamayı zorlaştırır. Ergen kendisine bu travmatik kaybı hatırlatan ilişkilerden ve olumlu etkinliklerden de kaçındığından hakkında konuşacağı, düşüneceği, hissedeceği ve uğraşacağı alanlar daralır. Ergenin yaşamını yeniden yapılandırması zorlaşır, normal gelişimi kesintiye uğrayabilir. Ergenlerin bazıları stres tepkileri ve duygusal problemler açısından daha fazla risk altında olabilirler. Örneğin;
Öğretmen bazen çocukların yas tepkilerinin farklılaştığını görebilir. Bu durum çocuklar arasındaki bireysel farklılığa bağlı olabileceği gibi; söz konusu ölüm olayına şahit olma ya da olmama ile de bağlantılı olabilir. Örneğin, eğer çocuğun yakını gözünün önünde ölmüşse yaşanan bu ani şok, o andaki görüntü ve seslerin zihinde birbirinden kopuk imgeler şeklinde asılıp kalmasına yol açar. Birey o anda bunları birbiriyle ilişkilendirerek zihnine yerleştirecek bir durumda değildir. Bu nedenle yaşanmış tüm görüntüler ve sesler, aynen olayın gerçekleştiği anda olduğu gibi aniden canlanır ve bireyde korkunç bir kaygıya yol açar. Genellikle bu durumlarda yas tutma sürecinin normal olarak yaşanması güçleşir. Diğer yandan, ölüm olayına şahit olmayan çocuklar ve ergenler de ölümden etkilenirler. Ancak, onlar ölümle ilgili doğrudan bir şok yaşamamışlardır. Bu şoku, yakınlarının ölümünü öğrendiklerinde yaşarlar ve görmedikleri ayrıntıları zihinlerinde kurguladıkları hayallerle tamamlarlar. Bununla birlikte birey, bütün bu düşündüklerini zihninde ilişkilendirebildiği için, ölüm anına şahit olmuş kişilerde olduğu gibi yaşanan birbirinden kopuk görüntüler zihnine hücum etmez ve normal yas sürecinin yaşanmasına engel olmaz. Ne var ki bu hayaller de kaygı uyandırır ve stres tepkilerine yol açabilir. Her iki durumda da eğer kişinin yaşadığı duygular çok yoğun ve günlük yaşamını tümüyle olumsuz bir şekilde etkileyecek türden ise bireye özel bir ilgi gösterilmesi gerekebilir. Stres tepkilerinin yanı sıra çocuk ve ergenin ruh sağlığını tehlikeye atan bir diğer durum da depresyon riskidir. Depresyon stres tepkilerinden farklıdır ve farklı belirtiler gösterir. Bunlar; yoğun bir hassasiyet, iştah kaybı, dikkati toplamada güçlük, yaşamdan alınan zevk ve yaşama olan ilginin önemli ölçüde azalması, yorgunluk, enerji kaybı, kendini değersiz bulma, suçluluk duyguları, umutsuzluk ve intihar düşünceleridir. Depresif tepkiler bazen çok ciddi olabilir ve şu sonuçlardan bazılarına yol açabilir: · Okul başarısında ciddi bir düşüş ve öğrenme güçlüğü, · Kendini sosyal ilişkilerden uzaklaştırma, · Normal yaşam etkinliklerine ilgi göstermeme, · Alkol veya uyuşturucudan medet umma, · Depresyonu gizlemeye çalışan davranışlar (neşeli, enerjikmiş gibi görünmeye çalışma), · İntihar girişimleri. Travma sonrasında ortaya çıkan yukarıdaki psikolojik tepkilerin yanı sıra, çocuk ve ergenlerde fiziksel belirtiler de görülür. Bu belirtiler, doktor tarafından tıbbi bir nedeni bulunmayan baş ağrısı, mide ağrısı, göğüste daralma ile iştah ve sindirim sistemi (kabızlık veya ishal gibi) sorunlarıdır. Bu fiziksel belirtiler travma sonrası yas tepkilerine ve depresyona eşlik ederler ve genellikle de kişideki stres düzeyinin arttığını gösterirler. Stres Tepkileri, Çocuk ve Gençlerin Yaşamlarını Nasıl Etkiler? Tüm stres tepkileri günlük yaşantıyı aksatır. Depremle ilgili anılar, dikkati ve konsantrasyonu kesintiye uğratır, öğrenmeyi ve okul başarısını ciddi bir şekilde zedeler. Travma öncesini anımsatan etkinlik ve ilgilerden kaçınma, ergenin bugünkü etkinliklerini, ilgilerini, düşüncelerini ve gelecekle ilgili planlarını sınırlar. Bazen travmayı birlikte yaşayan aile üyeleri, travmadan sonra birbirlerine travmayı anımsatıcı uyaran etkisi yaparlar. Bu yüzden de acı çekmemek için birbirlerinden uzak durmayı tercih edebilirler. Uyku, konsantrasyon ve dikkat problemleri, ders çalışmayı ve okul başarısını etkiler. Özellikle ergenler yaşanan yoğun duygulardan uzaklaşmak için alkol ve uyuşturucu kullanabilirler. Pervasız ve kendi kendilerine zarar verici davranışlar içine girebilirler. Bu saldırgan davranışların yanı sıra bazen de tutarsız bir biçimde içine kapanma ve yapabileceklerini de yapmaktan kaçınma davranışı gösterebilirler. Stres Tepkilerini Ağırlaştıran Faktörler Nelerdir? 1. Travma olayını hatırlatan yerler, insanlar, görüntüler, sesler, kokular ve bunlara eşlik eden duygular. Bu “hatırlatıcılar” yıllar sonra bile aynı duyguları uyarabilir. · Ani yüksek sesler, · Travmanın yaşandığı yer, · Yaralı birini görme, · Başka bir travma olayı ile ilgili haber ve görüntüler, · Ambulans, vinç ve kepçe gibi araçlar. 1. Kayıpları hatırlatan özel günler. · Ergenin ölen kişiyle paylaştığı olaylar, bayram doğum günü gibi kutlamalar, · Ergenin evini ya da ailesinden birini kaybetmesi sonucu ortaya çıkan yaşam sorunları, · Ailenin gelirinde azalma, · Ailenin diğer üyelerindeki yas ve depresyon tepkileri, · Ailede temel rol ve işlevlerin değişmesi, sorumlulukların artması, · Bazı imkanların elden gitmesi (örn., spora devam edememe), · Korunma ve güven duygusunun kaybolması. 1. Travma sonrasında değişen yaşam koşulları: · Sevdiği insanların yanında olmaması, · Anne ya da babasının yasta olması, · Anne ve babasının güç yaşam koşullarıyla uğraşırken kendisine zaman ayıramaması, · Değer verdiği özel eşyalarını kaybetmiş olması, · Koşulların deprem öncesindekinden daha kötü olması, · Tanımadığı kimselerle bir arada yaşaması. Bir Öğretmen Olarak Travmadan Etkilenmiş Çocuk ve Ergenlere Nasıl Yardım Edebilirsiniz? Bu türden önemli travmatik olaylardan sonra toplumun yaralarının sarılmasında öğretmenlerin ve okulun rolü çok önemlidir. Öğretmenler olarak sizin en önemli sorumluluğunuz, öğrencilerinizin içinde bulunduğu duygusal durumu göz önüne alarak onlara en iyi eğitimi sağlamaktır. Bu öğretim yılında sizler, hem kendi yaşadığınız kayıplarla başa çıkmak, hem öğrencilerin uğranılan felaketin psikolojik etkilerinden kurtulmalarına yardımcı olmak, hem de onlara normal gelişimleri doğrultusunda eğitim vermek zorundasınız. Bu kolay bir iş değildir. Kendinizi iyice zorlanmış hissedebilirsiniz. Aşağıdaki öneriler, önünüzdeki bu zor dönemde sizlere bir parça destek olabilir. Önce Kendinizi Hazırlayın Çocuklara yardım edeceğiniz için başta sizin kendinizi iyi hissetmeniz gereklidir. Olayları siz de yaşamışsanız (Örn: Deprem bölgesinde bulunma, kaza geçirme, yakınlarınızın ölümü v.b.) aynı türden travma deneyimlerine sahip olabilirsiniz. Karşınızdaki öğrencilerin ve ailelerinin sorunları, size kendi sorunlarınızı hatırlatabilir. Bu yüzden çocuklara destek vermek için kendinizi hazırlamak durumundasınız: Örneğin:Depremi siz de yaşamışsanız:
Genel Eğitimsel Hedefler ve Etkinlikler Unutmayın ki hem siz hem de çocuklar olan bitenden dolayı değiştiniz. Travma yaşayan çocuklar konsantrasyon, dikkat kaybı ve davranış güçlükleri içindedirler. Bazı çocuklar içine kapanık ve çok sessiz iken, diğerleri aşırı derecede hareketli ve saldırganca davranabilirler.
Anne-babalar okulda verilecek psikososyal eğitim ile yaşadıkları duygusal ve fiziksel tepkilerin neler olduğunu, kendilerine normal gelmeyen bu tepkilerin aslında travma ve kayıp hallerinde ortaya çıkan sıradan tepkiler olduğunu öğrenerek rahatlayabilirler. Örneğin, bir travmayı birlikte yaşayan aile üyelerinin, daha sonra birbirleri için travmayı anımsatan uyaran olduklarını ve bu yüzden de birbirlerinden uzaklaşabileceklerini öğrenmeleri, birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri ve destek olabilmeleri için çok önemlidir.
Çocukların en önemli gereksinimlerinden biri benliklerindeki ve yaşamlarındaki aynılık ve süreklilik hissini korumaktır. Bunu yapmanın birçok yolu vardır. Okullarda uygulanabilecek en iyi yöntemlerden biri çocukların kendileri için bir yaşam çizelgesi hazırlamalarını sağlamaktır. Bu, aşamalı olarak oluşturulan bir albüm biçiminde olabilir. Çocuklar nerede ve ne zaman doğduklarını belirtir; yaşadıkları şehrin, köyün ve okulun, evlerinin ve odalarının, en iyi arkadaşlarının, yapmaktan en çok hoşlandıkları şeyin ya da en çok sevdikleri eşyanın, oyuncağın veya evcil hayvanın resmini çizerler. İkinci bölümde ailelerinin resmini çizerler. Kendi başlarına ya da bir aile büyüğünden yardım alarak, vefat eden kişileri de içeren bir aile albümü yapabilir; albüme bu kişilerle ilgili özel hikayeler yazabilirler. Üçüncü bölümde travmadan sonra nerede yerleştiklerini, karşılaştıkları insanları,aile yaşamlarını, oyun arkadaşlarını anlatabilirler. Bunu devam ettirebilir, yaşadıkları yeni yerleri ve tanıştıkları yeni insanları ve arkadaşları buna ekleyebilirler. Bu etkinliğin amacı çocuklara, yaşamın sürekliliğini kavratmaktır. Diğer bir deyişle bu süreç, çocuklara yaşamın devam ettiği ve eskiden yapabildikleri pek çok etkinliği yeniden yapabilecekleri duygusunu vermeye çalışır. Ancak, bu sırada bazı olumsuz duygu ve düşüncelerin kaydedilmesi gerekebilir. Bu yüzden öğretmen, etkinlik sırasında oluşabilecek üzüntü ve benzeri olumsuz tepkilere karşı hazırlıklı olmalıdır.
Öğrenciler bu hatırlatıcıları kağıda dökebilir ya da bunların resmini çizebilirler. Bunlar arasından bazılarını seçerek sınıfta, özel oturumlarda ele alabilirsiniz. Çocuklara, travma olayını hatırlatan bir uyarıcıya maruz kaldıklarında duygusal destek almak ya da kendilerini güvende hissetmek için ebeveynlerine, öğretmenlerine, güvendikleri büyüklerine, kardeşlerine ve arkadaşlarına başvurmalarını öğretebilirsiniz. Çocukların, travmayı hatırlatan gereksiz hatırlatıcıları azaltmak için hangi yollara başvurduklarını, sınıf içinde tartışmalarını ve birbirlerinden işe yarayan yolları öğrenmelerini sağlayabilirsiniz. Bunlarla başedemeyen çocukları ise bir uzmana yönlendirmelisiniz. Öğrenciler Karşısında Kendi Tepkilerinizi Nasıl Kontrol Edebilirsiniz? Öğretmenler de duygularını ifade etmelidirler. Önemli olan samimi olmaktır. Dikkat etmeniz gereken nokta, kişisel deneyimlerinizle ilgili detaylardan söz ederken öğrencilerinizde yeni travmatik endişeler uyandırmamaktır. Öğrenciler, öğretmenlerinin tepkilerini de tıpkı kendi ana babalarınınki gibi yakından izlerler. Bu nedenle çocukların aktardıklarına karşı tepki göstermeniz gerekirse, dürüst olun. Onları yargılamayın. Çocuklar için önemli olan sizin bununla başedebilecek güçte olmanız ve bunu onlara gösterebilmenizdir. Böylece çocuklara yardımcı olabilirsiniz. (Örneğin, hissedilen artçı bir depremin ardından korku ve endişenizi çocuklarla paylaşabilir; aynı zamanda da almaları gereken önlemler konusunda konuşabilirsiniz. ) Öğrencilerin Sınıf İçi Davranışlarında Ortaya Çıkan Değişiklikler Nelerdir? Bunlarla Nasıl Başa çıkarsınız?
Normal Gelişimi Sağlamak ve Sürdürmek Öğrencilerin bir çoğu ölüm veya yer değiştirme gibi nedenlerle arkadaşlarını kaybetmiş olabilirler. Bu yüzden çocuklara yeni arkadaşlıklar kurma ya da kesintiye uğrayanları yeniden başlatma yönünde yardımcı olunmalıdır. · Travma olayında olan bitenlerin sonucu olarak yaşamlarında ve özellikle de okul yaşantılarında nelerin değiştiğini çocuklarla konuşun. Günlük sorunlarını öğrenin ve çözmelerine yardımcı olun. · Travma sonrası koşullarda çeşitli etkinlikler için hangi fırsat ve imkanların var olduğunu öğrenip bulmalarına yardımcı olun. · Yapılandırılmış sınıf içi etkinlikleri kullanarak çocukların ilgilerini, hobilerini ve amaçlarını öğrenebilir ve daha sonra kendilerine uygun etkinliklere nasıl ulaşabilecekleriyle ilgili problemleri çözmelerine yardımcı olabilirsiniz. · Akran ilişkileri kurma ve olumlu sosyal becerileri geliştirmeleri yönünde destek verebilirsiniz. Temel öğretimin önemli hedeflerinden biri çocuklara arkadaşlık kurma ve ortak bir amaç için işbirliği içinde çalışma gibi önemli sosyal becerileri kazandırmaktır. Sınıf ortamı, yeni arkadaşlıklar kurmak için çok uygundur. Bunu kolaylaştıracak bazı yollar da vardır:
Yukarıdaki türden olumlu-sosyal etkinlikler özellikle travma yaşamış çocuklar için önemlidir. Çünkü bu çocuklar yaşadıklarından dolayı kendilerini farklı, yalnız ve diğer çocuk gruplarının dışında hissetmektedirler. Sınıf Disiplinini Sağlama Travma yaşamış çocukların sorun davranışlarıyla baş etmelerine yardım etmek, ve sınıf disiplinini sağlamak özel uygulamaları gerektirir. Öğrenciler, travmadan sonra yoğun utanma ve suçluluk duyguları içinde olabileceklerinden sınıf içi kurallara uymadıklarında, hakaret içeren azarlama ve yüzleştirmelere başvurmak uygun bir yol değildir. Bu durumlarda anlayışlı olunmalıdır. Gerektiğinde küçük çocuklara kısa bir mola verdirmek daha büyük olanlara ise sınıf içi kuralları izlemenin kendisine niçin zor geldiğine dair bir paragraf yazmasını istemek çok daha yararlıdır. Böylece çocuklar hissettikleri üzerinde düşünebilir ve kendilerini daha iyi anlayabilirler. Travma geçirmiş çocuklar kendilerine olay anında yaşadıklarını hatırlatan ani uyaranlar karşısında kolaylıkla huzursuz olabildikleri, kaygılandıkları, utandıkları, ağladıkları veya öfkelendikleri için, bu öğrencilerin söz konusu uyaranlardan kısa bir mola ile uzak tutulmaları, bu duyguları yaşamalarını önleyecektir. Örneğin, annesini kaybetmiş bir çocuk, arkadaşının, farkında olmadan sarf ettiği ve kendisine annesini hatırlatan bir sözü karşısında ağlayabilir veya kızabilir. Çocuk tam ağlayacakken onu oradan uzaklaştırarak soluklandırmak ve çok kısa bir süre yalnız kalmasını sağlamak, bu duygularla baş etmede doğru stratejileri anlaması ve kazanması için yardımcı olacaktır. Aşırı hareketli çocuklarla baş etmede özel teknikler: · Verdiğiniz ödevleri bu çocuklar için küçük parçalara bölün. Örneğin üç sayfalık matematik problemlerini sayfa sayfa verin ve her birini tamamladığında ödüllendirin. · Fiziksel olarak aktif olabilecekleri fırsatlar yaratın. Bunu sınıfın da yararına olabilecek şekilde okul rutinleri içinde yapabilirsiniz. Örneğin, bir iş için bir yerlere gönderin, sınav kağıtlarını ona dağıttırın ve toplattırın, teneffüslerde öğretmenin yardımcısı rolünü verin. · Ders planını yaparken sözel materyale görsel bilgi ve ipuçları da ekleyin · Yönergeleri tekrarlayın. Örneğin ev ödevlerinin deftere tam olarak yazılıp yazılmadığından emin olun. · Her fırsatta onların enerjilerini olumlu etkinliklere yönlendirip hem olumlu yönde harcamalarını sağlayın hem de kendilerine olan güvenlerini pekiştirin. Son olarak , travma yaşamış öğrencinizin sorunlarını anlamada ya da çözümlemede yeterli olmadığınızda, öğrencinizin durumunu mesai arkadaşlarınızla tartışın ve en uygun çözümü ve öğrenciye en yararı dokunacak uygulamayı bulmaya çalışın. Ancak, yine de sonuç alamadığınız durumlarda mutlaka bir uzmana başvurun. Kaynaklar: “Children, Stress, and Natural Disasters: School Activities for Children." University of Illinois Cooperative Extension Service, June, 1995. FEMA for kids: Resources for teachers. “School Intervention Following a Critical Incident” 1990. “Teacher Information Booklet” (UNICEF- Psychosocial Project Kosovo) Trauma Psychiatry Program, University of California, Los Angeles.June, 1999. |
Yorumlar