Verimli Ders Çalışma Programı

ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK

“Çalışma Ortamına İlişkin Düzenlemeler”

Amaç:      Bu bölümde ders başında geçirmeyi planladığınız zamandan en iyi biçimde yararlanmayı sağlamak için çalışma odasının ve ma­sasının organize edilmesi, çalışmayı kolaylaştıracak çevre şartları ve çalışmaya başlayamama sebepleri anlatılacaktır.

 

SORULAR

Bu bölümü okuduktan sonra şu soruların cevaplarını verebileceksiniz:

1)   Çalışma masası çalışma davranışını hangi yönlerden etkiler?

2)   Çalışma odasının duvarlarında posterlerin bulunması dikkati dağıtır mı?

3)   Çalışma odası olmayanların, çalışma köşeleri nasıl düzenlenmelidir?

4)   Çalışma masasında “sadece çalışmak” nasıl bir sonuç verir?

5)   Çalışmak için gerekli her türlü malzemenin el altında bulundurulması­nın yararı nedir?

Çalışmak için oturan bir insanın dikkatini dağıtan faktörler ya çevreden gelir veya kişinin kendi zihninden kaynaklanır. Bu sebep­le çalışma ortamının belirli özelliklere sahip olması öğrenmeyi ko­laylaştırır ve çalışmak için ayrılan zamandan en üst düzeyde yarar sağlanmasına imkan verir.

Her ne kadar herkese tam anlamıyla uyan bir çalışma ortamı mo­deli ortaya konamazsa da, çalışma odasının döşenme biçiminin ve içindeki eşyaların ilgi ve dikkati etkilediği bilinir: Aynı şekilde ses, başka insanların varlığı, radyo, televizyon ve el altında gazetelerin bulunmasının çalışmayı engellediği araştırmalarla ortaya konmuştur.

 

Çalışma Odası ve Masası

  • Eğer mümkünse çalışma odası özel olarak döşenmelidir. Çalışma masası camın

hemen yanında olmamalı, böylece çalışan kişinin yazın sıcaktan, kışın soğuktan etkilenmesi önlenmelidir.

  • Gün ışığı tercihen karşıdan gelmeli, böylece çalışan kişinin göl­gesi çalışma

malzemesinin üstüne düşmemelidir.

  • Çalışma odası iyi havalanmalıdır. Çünkü havadaki oksijenin azalması, gerginliğe yol

açar ve bu durum da baş ağrısı gibi öğ­renmeyi güçleştiren birçok etkinin doğmasına sebep olur.

 

Sandalye

  • Bazı insanların çalışmaktan özellikle hoşlandıkları bir masaları ve sandalyeleri veya

koltukları vardır. Sandalye veya koltuğun çok rahat olmaması daha yerindedir. Sandalye, çalışma odası için kol­tuktan daha uygun bir eşyadır. Çünkü koltuk fazla gevşemeye yol açarak öğrenmeyi güçleştirebilir. Sandalye seçiminde standart öl­çülerin dışına çıkılabilir ve uygun yükseklik öğrencinin boyuna göre ayarlanabilir. Bu özellikle ilkokul çocukları için önem taşır.

 

Sessizlik

  • Çalışma odası sessiz olmalıdır. Gençler arasında yaygın tutum, “ders çalışırken müzik

dinlemek”tir. Kendilerine sorulduğunda müzik dinlemelerinin çalışmalarına engel olmadığını, tam tersine daha kolay öğrendiklerini söylemektedirler. (Bu konuya Zihnin Dağılmasını Önlemek bölümünde değinilmiştir.)

 

Posterler

  • Öğrenciye ait oda, onun egemenlik alanıdır. Oraya kimsenin ka­rışmaması, çocuğun

veya gencin bu odada bağımsızlığını rahat rahat yaşaması yerindedir. Bunun için de genç odasını istediği gi­bi düzenler, duvarlara istediği resim, afiş ve posterleri yapıştırır. Bu onun en doğal hakkıdır. Ancak bu durumun doğurduğu en önemli sakınca aynı ortamda ders çalışırken ortaya çıkmaktadır. Çünkü özellikle duvarlara asılı olan poster, afiş, resim gibi gencin zevkini, özlemlerini ve iç dünyasını yansıtan ögeler öğrenci kafa­sını kaldırdığı anda onu alıp hayal dünyasına götürür, dersten kop­masına sebep olur ve değerli zamanının ziyan olmasına yol açar.

Bu sebeple ders çalışılan ortamın, insana mümkün olduğu ka­dar az çağrışım yaptı-

racak şekilde düzenlenmesinde yarar vardır.

Bunun için de, gencin egemenlik alanı içindeki düzenlenmeyi kendisinin gönüllü

olarak yapması, yoğun çalışma dönemi geride kaldıktan sonra poster ve afişlerini dilediği gibi sergilemesi ya­rarlıdır.

 

Çalışma Köşesi

  • Herkes bağımsız bir çalışma odasına sahip olacak kadar şanslı ol­mayabilir. 0 zaman da

bir çalışma köşesi düzenlemek çok yerin­dedir. Çalışma köşesinin sahip olması gereken sıcaklık, ses, ışık gibi özellikler daha önce belirtilmişti. Burada üzerinde durulacak olan bir çalışma köşesinin sahip olması gereken asgari nitelikler­dir.

  • Bir çalışma köşesi en az üzerinde yazı yazılabilecek bir masa ve yanında çalışma

sırasında el altında bulunması gerekli olan kitap­ların, notların, kağıtların, kalemlerin vb. malzemenin konabilece­ği bir ilave alandan oluşur.

  • Bu konuda en önemli nokta çalışma köşesinde — daha farklı işler­de de kullanılıyorsa —

çalışmaya başlarken mutlaka temel bir de­ğişiklik yapılması gereğidir. Örneğin yemek masası çalışma ma­sası olarak kullanılıyorsa, mutlaka örtüsü değiştirilmelidir. Müm­künse masanın yeri de değiştirilebilir ve üzerine bir çiçek koyula­bilir; masanın örtüsünün değişmesiyle beraber bir de lamba ek­lenmesi de masanın artık farklı bir amaçla kullanılacağı konusun­da “uyarıcı” rolü oynar.

 

Çalışma Masası Sadece Çalışmak İçindir

  • Çalışmayı, çalışma için ayrılmış alanın dışına kaydırmamak ya­rarlıdır. Bir başka odada

çalışmak, koltuğa geçerek “tekrar yap­mak” yerine, bütün bu faaliyetleri çalışma masasında ve sandalye üzerinde yapmakta yarar vardır.

  • Eğer çalışma sırasında dikkatiniz dağılır, hayale dalarsanız yapı­lacak şey derhal

çalışma masasını terk etmektir.

  • Çalışma ortamına ait düzenlemelerin can alıcı noktası, belirli bir çalışma alanı ile

çalışma davranışı arasında şartlı refleks türün­den bir ilişki kurmaktır.

Genç bir insan hayal de kurar, çalışırken yorulur ve uykuya da dalar. Ancak bunları yatak, koltuk gibi ait oldukları yerlerde yap­mak, sonra da tekrar çalışma ortamına dönmek, daha sonraki uy­gulamalarda çalışmak için ayrılan zamandan en iyi biçimde yararlanmayı mümkün kılar. Çünkü böyle bir alışkanlık kazanıldığı takdirde çalışma ortamına dönmek kendiliğinden çalışma davra­nışını başlatır. Bu durumda çalışma masasına oturmak, çalışmaya başlamak için “uyarıcı” görevi görür ve çalışmayı başlatır.

  • Çalışma masasının her çalışmadan sonra düzenlenmesi, bir son­raki çalışmaya

başlamayı kolaylaştırır. Dağınık bir masada çalış­maya başlamak zordur ve çalışma için ayrılmış değerli zamanın bir önceki çalışmadan kalan malzemeyle ilgili gereksiz ayrıntıla­ra harcanmasına yol açar.

  • Çalışmaya başlamadan önce, çalışma sırasında gerekecek her türlü malzemenin el

altında bulundurulması son derece yararlıdır. Böylece çalışma başladıktan sonra ders başından kalkmayı ge­rektirecek kopmalar önlenmiş olur. Çalışmayı bıraktıktan sonra aynı noktadan çalışmaya başlamak mümkün değildir. Mutlaka zihnin uyumu için bir süreye ihtiyaç vardır. Bu sebeple kopmala­rı önleyecek tedbirleri önceden almak verimi yükseltir

 

ÖZET

  • Çalışma odası mümkün olduğu kadar fazla sıcak veya soğuk olmamalı, iyi

havalandırılmalı ve sessiz olmalıdır.

  • Çalışma masası ve yüksekliği kişinin boyuna göre ayarlanmalıdır.
  • Ders çalışırken müzik dinlemek dikkati dağıtır.
  • Ders çalışma ortamındaki poster, afiş ve resimler de dikkatin dağılma­sına, öğrencinin

hayal dünyasına kaymasına yardımcı olur.

  • Çalışma köşesi en az yazı yazılacak bir masa ve çalışma için el altında bulunması

gerekenleri koyabilecek ilave bir üniteden oluşur.

  • Çalışma masasını, çalışma faaliyeti dışında işler için kullanmamak; ha­yal kurmak,

mektup yazmak, yemek  yemek gibi her türlü faaliyeti ait ol­dukları yerde yapmak gerekir.

  • Yemek masası çalışma masası olarak kullanılıyorsa, hiç olmazsa örtü­sünü değiştirerek,

üzerine bir lamba ekleyerek yeni amacına hazır et­mek yerinde olur.

  • Belirli bir çalışma alanı ile çalışma davranışı arasında şartlı refleks tü­ründen ilişki

kurabilmek büyük önem taşır. Böylece çalışma masasına oturmak, çalışmaya başlamak

için “uyarıcı” rolü oynar ve çalışmayı başlatır.

  • Çalışmaya başlamadan önce çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el

altında bulunması, dikkatte kopmalara yol açacak kesin­tileri Önlemek açısından yararlıdır.

 

ÇALIŞMAYI SÜRDÜRMEK

“Zihnin Dağılmasını Önlemek”

 

Amaç:     Bu bölümde, çalışmaya başladıktan sonra çalışmayı sürdür­meyi engelleyen zihin dağılmasının içten ve dıştan kaynaklanan se­bepleri anlatılmış ve bunlarla başa çıkacak yollar önerilmiştir.

SORULAR

Bu bölümü okuduktan sonra şu soruların cevaplarını verebileceksiniz:

1)   Zihnin dağılmasına yol açan sebepler nelerdir?

2)   Zihnin dağılmasına yol açan ve içten kaynaklanan sebeplerle nasıl mü­cadele edilir?

3)   Zihnin dağılmasına yol açan ve dıştan kaynaklanan sebepler nelerdir?

4)   Yatarak çalışmak, müzik dinleyerek çalışmak, çalışma verimini nasıl etkiler?

  • Televizyonun ve telefonun çalışmayı engellememesi için neler yapmak gerekir?

Dikkatin dağılması sebebiyle çalışma veriminin düşmesi; hem ders başında geçen sürenin uzamasına hem de zevk veren etkinlik­lere daha az zaman ayırmaya yol açar. Diğer taraftan başarının düş­mesi ve zevk veren etkinliklere zaman ayıramamak okuldan ve eği­timden uzaklaşmaya sebep olur.

Zihnin dağılmasına yol açan sebepler içten ve dıştan kaynakla­nabilir.

ZİHNİN DAĞILMASINA YOL AÇAN İÇ SEBEPLER

Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler;

  • Hayal kurmak ve
  • Endişelere kapılmaktır.

Hayal kurmak çalışmaya başlayan bir öğrencinin çalışmasını en­gelleyen ve en sık karşılaşılan durumdur.

Çalışmaya başladığınızda hayalleriniz sizi içine alıyor ve çalış­manızı engelliyorsa size iki farklı yol önereceğiz;

  • Birincisi böyle bir durumla karşılaştığınızda kurmak istediğiniz hayali kendinize bir ödül

olarak verin. “Bu ders çalışma seansı­mı tamamladığım zaman, 10 dk. hayal kuracağım”

deyin. Eğer iç disiplini kuvvetli bir öğrenciyseniz, çalışma motivasyonunuz artacaktır. Bu

takdirde seansın sonunda kendinize tak ettiğiniz ödülünüzü zevkle verin ve hayalinizi

zevkle kurun.

  • Ders çalışırken hayale dalarsanız ve bunu kendinize ödül olarak verecek şekilde erteleyemiyorsanız, ikinci önerimiz kurduğunuz hayale devam etmeniz ve bitirmenizdir. Hayalinizi bitirip doyu­ma ulaşın ve tekrar dersinize dönün. Bu hayallerin geri gelmesi­ni önlemenin bir yoludur. Hayallerinizi birdenbire keserseniz, bir süre sonra onları düşünmeye başlamanız kaçınılmazdır. Bir­çok kişi hayal kurma isteği ve hayal kurmanın pişmanlık arasın­daki ikilemden kendini kurtaramaz ve verimli çalışamaz. Siz öy­le yapmayın. Hayalinizi tamamlayın ve dersinize dönün.

         Bazı öğrenciler hayallerini sürdürdükleri ve hayallerine gö­müldükleri zaman, bundan çıkamadıklarını ve dolayısıyla derse dönemediklerini söylemektedirler. Böyle durumlar için önerece­ğimiz yol şudur:

  • Beş-on dakika gibi makul bir süre sonra derse dönemediğinizi fark ederseniz,

yeniden kalkın yürüyün, hafif fizik egzersiz hare­ketleri yapın, kendinizi, zihninizi ve

havanızı değiştirin.

ENDİŞELER

Zihnin dağılmasına yol açan bir başka sebep endişelerdir. “Bu sınavda başarılı

olabilecek miyim?”

“Ya başaramazsam, annemin-babamın yüzüne nasıl bakaca­ğım?”

“Arkadaşlarım benden çok çalıştı, ben tam hazırlanamadım...”

“Bu iş olmayacak galiba...”

“Çalışacak bunca konu var, hiç zaman kalmadı. Mahvoldum, ha­pı yuttum”

      Bunlar ve buna benzer düşünceler önemli bir sınava hazırlanan her öğrencinin zihnini meşgul eder. Bu tür endişelerle başa çıkma yolları dördüncü bölümde çeşitli yönleriyle ele alınıp incelenmekte ve çok yönlü başa çıkma yolları anlatılmaktadır.

     Ancak bu noktada basite indirgenmiş bir formül olarak kendi kendinize şu soruları sormanızı öneririz:

“Bu düşünceler benim çalışmamı kolaylaştırıyor mu?”

“Bu düşünceler amacıma hizmet ediyor mu?”

 

“Bu düşünceler bana yardımcı oluyor mu?”

Bu sorulara verilecek cevap “Hayır” olduğuna göre, yapılacak olan bu düşüncelerden uzaklaşıp çalışmaya yönelmektir.

 

YATILI OKULLARDA EĞİTİM BAŞARISI

DAHA YÜKSEKTİR

Yatılı okullarda başarı oranı gündüzlü okullardan daha yüksektir.

Bunun üç sebebi vardır:

  • Düzenli ve programlı çalışma saatleri.
  • Etüd odalarının zihnin dağılmasına sebep olacak ve çalışmayı engelleyecek

uyaranlardan arındırılmış olması.

  • Sabah etüdleriyle sağlanan tekrar imkanı.

Okulda başarıyı yükseltmek için yapılacak olanların başında kendi çalışma şartlarınızı, yatılı okulların çalışma şartlarına yaklaş­tırmak gelir. Bu konuda atılacak birinci adım çalışma odanızı zih­nin dağılmasına sebep olacak ve çalışmayı engelleyecek uyaranlar­dan arındırmaktır.

Nedir bunlar?

POSTERLER

  • Zihnin dağılmasına yol açarak ders çalışmayı engelleyen dış se­beplerin başında

posterler gelir.

     Bir erkek öğrenci düşünün. Odasında sevdiği takımın posteri asılı. Bu öğrencinin o postere bakıp, takımının bir önceki hafta yaptığı maçı, bir sonraki hafta yapacağı maçı düşünmemesi mümkün müdür? Aynı şekilde takımının puan cetvelindeki yeri­ni düşünmemesi, boşu boşuna kaçırdığı puanlar olmasa, şu anda çok daha iyi bir yerde olacağını düşünmemesi mümkün müdür?

      Bu konuda bilgilendirdiğimiz gençlerin büyük çoğunluğu, bir haftalık uygulamadan sonra bize izlenimlerini bildirdiklerinde, bu görüşe katıldıklarını söylemişlerdir.

ÖĞRENMENİN ÖNŞARTLARI

Öğrenmenin ön şartlarını bir kere daha tekrarlayalım.

  • Uyanıklık ve dikkat
  • Motivasyon
  • Aktif katılım
  • Geri bildirim (mümkün olan en kısa zamanda sonuçlardan haberdar olmak)

YATARAK ÇALIŞMAK

  • Zihnin dağılmasına yol açan faktörlerden bir tanesi de yatarak ders çalışmaktır. Ne

kadar iyi niyetle olursa olsun, “ders kitabını eline alıp şöyle uzanarak” çalışmak istemenin

doğurduğu bir tek sonuç vardır. Uykuya dalmak veya çalışamayacak kadar gevşe­mek. Çünkü:

      Uyku ve uyumaktan sorumlu anatomik yapılar beyin sapın­dadır. Kas geriliminin belirli bir düzeyde olması ve kaslardan bu yapılara mesajların gitmesi uyanıklığı sağlar. Eğer kas gerimi belirli bir düzeyin altına düşerse, beyin sapma gönderilen mesaj­lar bu defa uykuyu başlatan maddelerin salgılanmasına yol açar. Böylece öğrenmek için gerekli dikkatin ön şartı olan “uyanıklık” bozulmuş olur.

  • Ders çalışmak için en uygun durum, çok yumuşak olmayan bir sandalyede dik olarak

oturmak ve kolları bir masa veya sıraya yaslamaktır.

  • Yatarak ders çalışmak gibi, kaykılarak, sıranın üzerine uzanarak ders dinlemek de

öğrenmeyi engelleyecek düzeyde gevşemeye yol açar.

MUZİK DİNLEYEREK ÇALIŞMAK

  • Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insan beyni aynı anda birçok uyaranı alabilir

ancak dikkatini bir tek noktaya odaklaya­bilir. Bir başka ifadeyle, öğrenmek için gerekli olan

düzeyde dikkat ancak bir tek noktada toplanabilir. Bu sebeple insanın hem müzik dinleyip,

hem de ders çalışması mümkün değildir. İnsan ya müzik dinler ya ders çalışır.

     Ders çalışmaya çalışırken müzik dinlemek, zevkle müzik din­lemenizi engeller. Gerçekte müzik dinlemek isteyip bu arada da “ders çalışmaya çalışmak,” müziğe ayırdığımız değerli vaktin zi­yan olmasına yol açar. Bunun tersi de doğrudur. Ders çalışmaya ayırdığınız vakit içinde müzik dinlemek isterseniz, derse ayırdı­ğınız değerli zamanı ziyan etmiş olursunuz.

     Birçok öğrenci, “Ben çalışmaya koyulduğum zaman müziği duymuyorum” demektedir. Bu ifade yukarda anlatılanın doğru­luğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca kişi dinlemediği halde geri planda devam eden müzik gerginlik ve yorgunluk yaratır, çalış­ma veriminin düşmesine yol açar.

  • Bu sebeple öğrencinin karar vermesi gerekir. Müzik mi dinle­mek istiyorum, ders mi

çalışmak istiyorum?

  • Bizim önerimiz ders çalışırken müzik dinlememek, müziği bir ödül olarak kullanmaktır.
  • Grafik veya harita çizerken veya rutin bir ödev hazırlarken mü­zik dinlemekte bir sakınca

yoktur.

TELEVİZYON

  • Yukarda müzik için anlatılanların hepsi televizyon için de geçer­lidir. Hem ders çalışmak.

hem de arada bir televizyona kulak ka­bartmak mümkün değildir.

  • Sınava hazırlanan öğrenciler arasında en çok zaman kaybına ne­yin sebep olduğunu

araştırdığında, listenin en başında rakipsiz olarak televizyon bulunduğunu görülmüştür.

     Televizyonun düğmesine basıncaya veya televizyonun bulun­duğu odaya gidinceye kadar kontrol sizin elinizdedir. Televizyo­nun düğmesine bastığınız veya televizyonun açık bulunduğu odaya girdiğiniz andan itibaren kontrol sizin elinizden çıkar ve ekrandaki yakışıklı erkeğin, çekici ve güzel kadının, olayın akı­şındaki heyecanın kontrolüne girer.

  • Bu sebeple sınavda başarılı olmak istiyorsanız, ders çalışmak için programladığınız

süre içinde televizyondan uzak durun. Te­levizyonda mutlaka seyretmek istediğiniz bir

program varsa, bu­nu günlük programınızın içine alın. Ancak hiçbir zaman televiz­yon ve

ders çalışmayı bir araya getirmeyin.

  • Çalışma sırasında verdiğiniz aralar sırasında zamanınızı istedi­ğiniz gibi

değerlendirebilir, kendinize çeşitli ödüller verebilirsi­niz. Ancak yukarda anlatılan

sebeplerden ötürü 10 dakika için televizyon seyretmek hiçbir zaman bu ödüllerden biri

olmamalı­dır.

TELEFON

  • Ders çalışmayı engelleyen dış sebeplerden biri de telefondur. Çalışırken aklına gelen

bir şeyi söylemek veya dersle ilgili bir soruyu yöneltmek için telefon başına gitmek çok sık

rastlanan bir durumdur.

  • Ders çalışma seansınızı tamamlamadan hiçbir şekilde kimseyi aramayın. Ders için bir

şey soracak dahi olsanız bunu dinlenme aranıza erteleyin. Telefonla konuşmayı kendinize

ödül olarak koyun. Eğer bir arkadaşınız sizi ararsa, o takdirde ona kendisini dinlenme

aralığınızda arayacağınızı söyleyin.

  • Biraz katı gibi gözükmesine rağmen bu yaklaşımın arkasındaki mantık şudur: Beni

günlük programımı uygulamaktan hiçbir se­bep alıkoyamaz. Günlük programımı uygulama

sorumluluğu ba­na aittir.

     Ders çalışırken en sık karşılaşılan isteklerden ikisi de bir şey­ler yeme-içme ve gezinme isteğidir. Bu isteklerin hepsi aynı ih­tiyaçtan doğar. Oturmak veya çalışmaktan kaynaklanan iç ger­ginliğini hafifletmek. Oysa yiyerek-içerek ve gezinerek sağlanan rahatlık, daha sonra günlük programı uygulayamamaktan kay­naklanan rahatsızlık altında kaybolup gidecektir.

  • Bu isteklerinizi erteleyin ve kendinize ödül olarak bunları verin.
  • Çünkü ders çalışmanıza ara vermenize sebep olan her durum ve davranış çalışma

programınızı uygulama kararınızla çelişiyor ve çalışmanın engelliyor demektir.

HAYATINIZ KİMİN ELİNDE?

          Çalışmaya başlamak ve sürdürmek konusunda temel faktörlerden bir tanesi kişinin hayatıyla ilgili sorumluluk ve kararları almak ko­nusundaki istekliliğidir.

Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğu dış dünya ve olaylara bıra­kırsanız, çalışmanızı ve başarınızı her zaman engelleyecek birçok sebebiniz olacaktır.

Bir gün anneniz veya babanız size duymak istemediğiniz bir söz söylemiş olduğu için çalışmak istemeyeceksiniz, bir başka gün öğ­retmeninizle aranızda istenmeyen bir diyalog olduğu için çalışmaya isteksiz olacaksınız, bir başka gün canınız sıkkın olduğu için, bir diğer gün hava içinizi kararttığı için, bir başka gün arkadaşlar size

bir yere gitmeyi önerdiği için vb. vb.. Bu listeyi her gün için birden çok sebeple doldurmak mümkündür.

Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğun bütünüyle size ait olduğunu kabul ederseniz, o takdirde yukarda sıralanan sebeplerin hiçbiri sizi günlük programınızı uygulamaktan alıkoyamaz.

Günlük programınızı engelleyecek sebepleri, aileden birinin cid­di ve ağır hastalığı, bir trafik kazası gibi çok istisna sayılacak du­rumlarla sınırlarsanız, her gün amacınıza doğru bir adım daha atma­nın rahatlığını yaşarsınız.

 

ÖZET

  • Zihnin dağılması herkesin karşılaştığı bir durumdur ve buna yol açan sebepler içten ve

dıştan kaynaklanır.

  • Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler hayal kurmak ve endişelere kapılmaktır.
  • Hayal kurmaya başladığınızı fark ederseniz ya hayal kurmayı kendini­ze ödül olarak

vererek bunu dinlenme aralığınıza erteleyin veya hayali­nizi kurmaya devam edin ve

tamamlayınca derslerinize dönün.

  • Hayalinizi bir türlü bitiremiyorsanız, kalkıp dolaşın veya hafif fizik eg­zersiz hareketleri

yapın.

  • Zihninizi sınavla veya gelecekle ilgili endişeler kaplarsa “Bu düşünce­ler benim

çalışmamı kolaylaştıracak mı, bana yardımcı oluyor mu, amacıma hizmet ediyor mu?” diye

sorun. “Hayır” diye cevap verirse­niz, bunları bir yana bırakın ve çalışmaya koyulun.

  • Zihnin dağılmasına yol açan dış sebepler odada asılı posterler, yata­rak çalışmak,

müzik dinlemek, televizyon, telefon konuşmaları, bir şeyler yemek-içmek ihtiyacı ve

gezinmektir.

  • Ders çalışmanıza ara vermenize sebep olan her durum ve davranış ça­lışma

programınızı uygulamanızla çelişip çalışmanızı engelliyor ve ba­şarınızı tehdit ediyor

demektir. 

DİNLEMEK VE NOT TUTMANIN ÖNEMİ

  1. Shakespeare, IV. Henri adlı eserinde, “Dinlememek ve not al­mamak hastalığı yüzünden başım dertte” der. Shakespeare dönemi için doğru olan bugün için de geçerlidir.

İyi dinlemek ve not almak sadece eğitimin değil, hayat başarısı­nın da temel taşıdır. Neden iyi dinlemek zordur ve not almak bu ka­dar büyük önem taşır?

 

SİNİR SİSTEMİNİN ÖZELLİĞİ

   İnsanın sinir sistemi dakikada 200-250 kelimelik bir konuşma hızı­nı anlama kapasitesine sahip olmasına rağmen, normal bir konuş­manın hızı dakikada 40-70 kelime arasındadır. Bu da insanın sinir sisteminin sahip olduğu kapasitenin ancak dörtte biri veya altıda bi­rini kullandığını gösterir. Böylece insanın dinlemede olduğu her da­kika içinde kafası 1160-180 kelimelik bir süre boş kalır ve bu süre dikkatin dağılmasını son derece kolaylaştırarak adeta teşvik eder.

Kontrolün kişinin kendi elinde olduğu okuma, yazma ve düşün­me faaliyetlerinin aksine; dinleme başka bir insanın varlığını ve onunla karşılıklı etkileşimi içine alır. Kendilerini eğiterek dinleme becerilerini geliştiren kimseler, boş kalan zamanlarını konuşanın ne demek istediğini düşünerek, anlattıklarının arkasındaki anlamı kav­ramaya çalışarak ve not tutarak kullanırlar.

 

NOT TUTMANIN YARARLARI

   Not almanın sağladığı iki büyük yarar vardır. Birincisi, not alma eğitimin temel şartı olan “aktif katılım”ı sağlar. Böylece uyanık kalmak, dikkati öğrenilen konuda yoğunlaştırmak mümkün olur. İkincisi, not alma ve alınan notları yeniden düzenleme, eğitimin en büyük düşmanı olan unutmayı önler. Yöntem bölümünde “Hafıza­nın Özellikleri” başlığı altında ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi öğ­rendiğimiz malzemenin yaklaşık % 70’ini bir saat içinde, % 80’ini bir gün içinde unuturuz. Unutma eğrisini bizim avantajımıza çevi­recek en önemli girişim not tutmaktır. Tutulan notlar bir daha okun­masa bile ders dinlerken uyanıklığı sağladığı için yine de önem ta­şır.

İyi bir dinleyici olmanın temel kuralı iyi not tutmak, iyi not tutmanın yolu da iyi bir dinleyici olmaktır. Başka bir ifadeyle iyi not tutmak ve iyi bir dinleyici olmak el ele gider.

Başka bir şey yaparken veya düşünürken iyi dinlemek mümkün değildir. Ancak iyi dinlemenin ve not al­manın en önemli şartı insanın dinlemek için iyi bir sebebi olmasıdır.

 

İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMAK İÇİN

   Dinleme kısa süreli yoğunlaşmalar şeklinde olur. İnsan 30 saniye kadar bilinçli olarak dinler, sonra bir veya iki saniyelik bir kopuk­luk olur. Önemli olan, zorunlu olarak meydana gelen bu kopmalar­dan sonra tekrar konuya dönebilmedir.

Öğrenci eğer dersi sevmezse, dersi vereni sevmezse dikkati daha kolay dağılır. Bu durumlarda dikkati toplayamamak, sınıftaki bir ses veya diğer öğrencilerle ilgili bir ayrıntıya takılmak, dersten ve konudan uzaklaşmayı kolaylaştırır.

Bu sebeple ön sıraya oturmak, hazırlanmış olan ödevi veya bir önceki derste tutulmuş olan notları gözden geçirmek iyi bir başlan­gıç sayılabilir. Ancak iyi bir dinleyici olabilmek için daha çok şeye ihtiyaç vardır. İnsan iyi bir dinleyici olmayı kendi kendine öğrenir. Çünkü klasik eğitim sistemi hiçbir aşamasında bu beceriyi geliştire­cek sistemli bir girişimde bulunmaz.

İyi ders dinleme alışkanlığına sahip bir öğrenci derslere devam konusunda elinden geldiğince titiz davranır. Çünkü böyle bir öğren­ci sınıfta anlatılan dersi öğrenmenin en kolay ve biricik yolunun der­si dinlemek olduğunu bilir. İnsan kitabı istediği zaman okur, istediği zaman tekrar edebilir. Ancak okumak ve tekrarlamak ilave bir za­man, yeni bir düzenleme ve zevk alınan kişisel faaliyetlerden zaman verilmesini gerektirir. Oysa dersi derste öğrenebilmek için öğrenci­nin elinde tek bir fırsat vardır: Söyleneni iyi dinlemek ve not tutmak.

BÜTÜN DUYUMLARDAN YARARLANIN

   Derste anlatılanları iyi anlamak ve not etmek için bütün duyumlar­dan faydalanmak öğrenciyi amacına yaklaştırır. Gözler tahtaya, öğ­retmene ve not defterine yönelir; kulaklar öğretmenin ağzından çı­kanlara odaklanır; el, dersin önemli noktalarını not eder; zihin bü­tün ders süresince durmadan çalışır, malzemeyi anlamlandırmaya ve anlatılanları sentez etmeye gayret eder. Kısacası bütün beden, sürekli olarak sınıfta ortaya konan fikirlerdeki her nüansı anlayabil­mek için çaba içinde olur. Derste anlatılan konuyla böylesine bü­tünleşen bir, öğrencinin dikkati de, tahmin edileceği gibi, kolay ko­lay dağılmaz.

 

İYİ  NOT TUTMANIN ONŞARTLARI

   İFİKAN yöntemiyle iyi not almanın sistematiği açık ve anlaşılır bir şekilde anlatılmaktadır. Ancak ön şartları burada belirtmekte yarar görüyoruz: İyi not almaya uygun bir malzemeyle sınıfa gelmek ve kısaltmalar kullanmak.

Derslere düzenli devam eden, iyi bir dinleyici olan ve not tutan bir öğrenci, muhtemel sınav sorularının neler olacağı konusunda son derece uyanıktır. Bazı öğretmenler derslerini tekdüze anlatırlar. Ancak birçok öğretmen ses tonunda veya vurgulamasında değişik­lik yaparak önemli fikir ve prensipleri ortaya koyar ve bunlar sınav sorularıdır. Dikkatli bir öğrenci için bu muhtemel sınav sorularını kestirmek hiç de zor değildir.

Öğretmenlerin verdikleri ipuçları, bu ipuçlarına karşı duyarlı öğ­renciler tarafından kolayca değerlendirilir. Zaten öğretmenler de bu ipuçlarını büyük çoğunlukla bu sebeple ve bu tür öğrenciler için ve­rirler.

Eğer bir öğrencinin bedeni ve zihni dersin her saniyesinde yukar­da anlatılan şekilde çalışırsa, ders malzemesini anlamlandırmaya, sentez etmeye ve özümlemeye gayret ederse, zaman o öğrenci için hızla geçer ve “sıkılmak” gibi bir duyguyu yaşamasına fırsat kalma­dan ders biter. Hepsinden önemlisi bu öğrenci o dersi çalışmak için, çok daha az zaman harcar ve zamanını daha keyifli ve kendisine zevk verecek ders dışı konularla ilgilenerek geçirme şansı artar.

Bazı öğrenciler derste not tutmak yerine, dersi teybe almayı ter­cih ederler. Ancak hemen belirtmeliyiz ki. derste not tutmak ile dersi teybe kaydetmek aynı şey değildir.

Bu konuyu buraya kadar dikkatle okuyan bir kişi, derste not tut­mak ile dersi teybe kaydetmenin neden aynı şey olmadığını kolayca tahmin edebilir. Not tutmak, derse aktif katılımı sağlayan, uyanıklı­ğı ve dikkati artıran, motivasyonu yükselten önemli bir faaliyettir. Dersi teybe kaydeden öğrenci, hiçbir zaman dersi not tutan bir öğ­renci kadar dikkatli dinleyemez. Ayrıca dersi teypten dinlemek zaman açısından hiç de ekonomik olmayan bir yoldur. Bütün bunlar­dan başka, öğretmenin tahtada veya projeksiyonda gösterdiği bir şe­yi teypten izlemek de mümkün değildir. En önemlisi, bir şeyi duy­duktan hemen sonra yazmak anlamayı ve malzemeyi akılda tutmayı kalaylaştırır.

 

“İKİNCİ DÜŞÜNCELER DAHA İYİDİR”

   Euripides “ikinci düşünceler daha iyidir” demiştir. Bu, üzerinde dü­şünülen ve geliştirilen fikirlerin daha iyi olduğunu anlatmak için söylenmiştir. Aynı sebeple derste alınmış notların bir sonraki dersten önce yeniden yazılmasının birçok yararı vardır.

Notların yeniden yazılması, sınıfta anlatılan konunun yeniden düşünülmesine imkan verir ve böylece öğrenci ayrıntılar ile önemli noktaları birbirinden ayırma fırsatını bulur.

Notların yeniden yazılması mükemmel bir tekrardır ve böylece öğrenilecek malzemenin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçmesi için son derece önemli bir adım atılmış olur.

Notların yeniden yazılması sırasında çözülemeyen noktalar olur­sa, bunun uygun bir zamanda öğretmene sorulmasında büyük yararlar vardır. Bu tür bir geri-bildirim sadece öğretmenle aynı frekansta olmayı sağlamaz, aynı zamanda da öğretmene öğrencinin aktif bir şekilde dersle ilgilendiğini anlatır ve öğrenciyle ilgili görüşlerini olumlu yönde etkiler.

Notların yeniden yazılması hafızayı tazelediği için, yeniden ya­zılmış notları çalışmak çok kolay olur.

 

NOTLARIN TEMİZE ÇEKİLMESİ

   Notların bir sonraki dersten önce değil de, uzun bir zaman aralığın­dan sonra, örneğin büyük sınavdan önce yazılması halinde, öğret­menin anlattığı birçok şeyin kopuk olduğu görülür. Böyle bir malze­meyi bir bütün haline getirmek çok zor olur. Oysa dersin verildiği gece veya bir sonraki dersten önce yazılarak tekrarlanmış malzeme, zihinde çok daha büyük bir tortu bırakır. Bu da eğitim ve başarı açı­sından çok önemli bir kazançtır. Eğitim konusunda en yaygın ta­nımlardan biri “insanın bütün öğrendiklerini unuttuktan sonra geriye kalan” olduğudur. Derste not tutulması ve tutulan notların bir sonraki dersten önce tekrar yazılması, geriye çok daha fazla şeyin kalmasına imkan sağlar. Birçok öğrenci derste not tutmanın yeterli olduğu bunları tekrar yazmanın zaman açısından kayba sebep ol­duğunu bunun ağır, sıkıcı ve gereksiz bir iş olduğunu düşünür. An­cak notları yeniden yazmak daha sonra çalışmaya kolaylık getirir. Böyle bir öğrenci sınava daha az çalışarak, daha güvenli ve kendi boş zaman etkinliklerine daha çok zaman ayırmış olarak girer.

ÖNEMLİ BİR ARAŞTIRMA

 

öğrenme konusunda yapılan bir araştırma, ortalama bir öğrencinin okuduğunun ancak yaklaşık % 20’sini hatırlayabildiğini ortaya koymuştur. Eğer malzeme önce okunur, sonra da dinlenirse hatırla­ma düzeyi yaklaşık % 40’a çıkmaktadır. Okuduktan sonra dinleni­len malzeme, aynı zamanda yazıldığı takdirde hatırlama oranı % 6O’a çıkmaktadır.

Eğer öğrenci okuma ödevlerini düzenli yapar, derslere düzenli olarak girer, dikkatle dinler ve not tutarsa, sınıfını geçmeyi garanti­ler. Notların yeniden yazılması ise başarıyı % 60 düzeyine çıkar­maktadır.

ÖZET

  • insan sinir sisteminin özelliği gereği, dinlediğinden çok daha hızlı dü­şünür ve bu sebeple de dinlerken dikkati çok kolay dağılır.
  • Not tutmak aktif katılımı sağlayarak dikkati sürdürmeyi sağlar ve unut­mayı ön ter.
  • iyi bir dinleyici olmak için ön şart, ön sıralara oturmak, bir önceki dersin notlarını gözden geçirmek ve derslere düzenli olarak devam etmektir.
  • Dersi derste öğrenmek, boş zaman etkinliklerine zaman ve imkan sağlar,
  • İyi not tutmanın ön şartları, iyi not almaya uygun malzemeyle sınıfa gelmek ve kısaltmalar kullanmaktır.
  • İyi not tutan öğrenci, sınavlarda çıkacak soruların neler olacağını önceden bilir.
  • Notların yeniden yazılması zaman kaybı değildir. Bu işlem bilginin ha­fızada pekişmesi açısından yararlıdır ve unutmayı engeller.
  • Okunanın %20’si, okunup sonra dinlenenin %40’ı; okunup, dinlendik­ten sonra yazılanın %60’ı hatırda kalır.

ETKİLİ TEKRAR İÇİN

   Etkili bir tekrar için en önemli şart; zihni, tekrar yapılacak olan malzemeye bağlı tutabilmektir. Çünkü önemli bir sınavdan önce in­san zihni kolayca endişe ve kuruntulara kayma eğilimindedir. Böyle bir durum hem dikkati dağıtır, hem de çok değerli bir zaman dilimi­nin kaybına yol açar. Bunun için kendi kendinize yüksek sesle:

“Şimdi çalışma zamanı, endişelere ve kuruntulara yer yok” deyin. Bunu yüksek sesle söylemekten çekinmeyin.

Çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra yine zihninizi endişe­lerin işgal ettiğini, kuruntulara veya hayallere daldığınızı fark eder­siniz, çalışmayı durdurun ve oda içinde birkaç tur atın. Bu arada ağır ağır, sessiz ve derin bir nefes alın, kısa bir süre tutun ve yavaş yavaş boşaltırken “Bu sınavı başaracağım” deyin. Bu faaliyet biyokimyasal olarak öğrenmeyi zorlaş­tıran maddelerin azalmasına yol açacaktır.

Bundan sonra bir kağıda veya kartona, biraz önce içinizden tek­rarladığınız “BU SINAVI BAŞARACAĞIM” cümlesini büyük harfler­le yazın ve çalışma masanızın karşısına asın.

Tekrar yorulduğunuzu hissettiğiniz zaman büyük aralar vermek yerine, oda veya ev içinde kısa yürüyüşler yaparak, derin nefes ala­rak dinlenin ve sonra tekrar çalışma masanızın başına dönün. Tele­vizyon kesinlikle uzak durun.

Tekrar sırasında sadece esas noktalar ve ana faktörler üzerinde durun, ayrıntılar ve önem derecesi düşük noktalar üzerinde geçirecek zamanınızın olmadığını unutmayın. Böyle bir tekrarda zamanı­nızı özellikle notlarınızdaki temel fikirlerin ve muhtemel sınav so­rularının üzerinde durarak kullanın.

Böyle hızlı bir tekrarda bile ana fikri ve temel konulan çok kısa notlar halinde yazın. Zaman kaybına yol açacak biçimde yapılma­mak şartıyla, not almak ve yazmak hem zihnin dağılmasını önler, hem de sağladığı hareket imkanıyla endişeyi (birikmiş olan sinirsel enerjiyi) azaltarak rahatlamaya yol açar.

      Eğer tekrarı notlarınız üzerinden değil de kitabınızdan yapıyorsanız, kitabın bütünü değil en önemli noktaları, ana fikri içeren bö­lümleri okuyun. Kitapta eğer özet varsa mutlaka gözden geçirin. Çok önem verdiğiniz bölümlerin dışında kalan yerlerde “hızlı oku­ma” tekniğini kullanın. Çünkü kelime kelime okumak büyük bir za­man kaybıdır ve çok kere daha iyi öğrenmek ve anlamak yönündeki ,amaca da hizmet etmez.

Eğer, fizik, kimya gibi fen bilimleri veya matematik gibi dersler­den, bir sınava hazırlanıyorsanız da yukarda yazılanlar geçerlidir. Önemli olan ilkeler, bu ilkelerin dayandığı temeller ve bu ilkelere dayandırılan faktörleri doğru kavramaktır. Bundan sonra bunlarla ilgili problemleri çözebilmek önem taşır. Daha sonra da yeterince egzersiz yapmak.

 

BEDENİNİZE ÖZEN GÖSTERİN

Çalışma sürenizin uzadığı ya da zamanın daraldığı durumlarda çay ve kahve gibi uyarıcı maddelerden veya ilaç kullanmaktan kaçının. Unutmayın ki önemli bir sınav öncesinde sinir sisteminiz zaten en üst düzeyde uyarılmıştır. En son ihtiyaç duyulacak olan, sistemi da­ha fazla uyarmaktır. Kahve gibi masum uyarıcılar bile, el titremesi, dikkat azalması, huzursuzluk ve yerinde davranamamak, sık tuvale­te çıkmak gibi sonuçlar verir.

Uyku

  • Uyku alışkanlığınızı bilmeniz büyük önem taşır. Ortalama uyku sü­resi 11 yaşındakiler için 9,5 saat, 17 yaşındakiler için 8-8,5 saattir. Uykunun birinci yarısı bedensel, ikinci yarısı ruhsal dinlenme açı­sından önem taşır. Bu sebeple sadece bir gecelik 3-5 saatlik kısa bir uykunun zihinsel faaliyet üzerinde olumsuz etkileri yoktur. Ancak uykusuzlukların arka arkaya birkaç gece devam etmesi, akıl yürüt­me, öğrenme, dikkat gibi yüksek beyin faaliyetlerini olumsuz yön­de etkiler.

Hiç uyumadan sınava girmek ise yapılabilecek en büyük hatadır. Bedensel dinlenmeye imkan veren en az 3 saatlik bir uykunun de­ğeri hiçbir şeyle ölçülemez. “Şurada kaç saat kaldı, uyumasam da olur. Birkaç saatlik uyku insanı daha fazla sersem eder” şeklindeki söylenti ve düşünceler bütünüyle hatalıdır.

Ertesi gün öğrencinin veya yakınlarının bir önceki gecenin az uykusundan söz etmesi ve bu sözlerin tekrarlanması uykusuzluğun doğurduğu rahatsızlığı artırır ve başarıyı olumsuz yönde etkiler.

Eğer öğrenci uykusunu, kendisini amacına yaklaştıracak önemli bir engeli aşmak için kullandığına ve bunu da başardığına inanırsa, kısa uyuduğu için duyacağı rahatsızlığı bütünüyle ortadan kaldır­mak yolunda önemli bir adım atmış olur.

Sınavlarda Başarılı Olmak  Konusunda İpuçları

Gerek kolejlere ve Anadolu liselerine giriş, gerekse üniversite bir ve ikinci basamak sınavlarında farklı sorular olsa bile, bir bütün olarak bu sınavlara uygulanabilecek bazı hücum metotları vardır Aşağıda çeşitli araştırmalar, uygulamalar ve analizler sonucunda el­de edilmiş sonuçlardan yola çıkarak geliştirilmiş ipuçlarını ve hü­cum stratejilerini bulacaksınız. Bunları uygulamanız başarınızı bir­kaç puan yukarı çekecektir.

ÖN OKUMA

   Hangi tür sınav olursa olsun ve siz bunu önceden ne kadar iyi ince­lemiş olursanız olun, sınavın şeklinde ve soru sayısında bazı deği­şiklikler olması mümkündür.

1-Bir bölüme başlamadan önce, o bölümü hızla gözden geçirin.

Başlayacağınız bölümü cevaplamadan önce 10 saniyenizi 0 bölü­mün yer aldığı sayfaları hızla gözden geçirmeye ayırın. Böyle bir iş­lem testin yapısındaki ve soru sayısındaki değişikliğe karşı uyanık olmanızı ve kendinizi değişikliklere karşı yeniden düzenlemenizi sağlayacaktır. Bu gözden geçirme işlemi sırasında, bölüm için önemli olan anahtar noktaları hatırlamanız mümkün olacaktır. Örne­ğin, tanıdığınız bir geometri şekliyle veya bildiğiniz bir soru köküyle karşılaşabilirsiniz. Bu takdirde nereden başlayacağınızı bilirsiniz.

HIZ (TEMPO)

Hiçbir sınav tekniği bir sınavdaki tempo kadar önemli değildir. Sı­navınızı değerlendiren bilgisayar son derece duyarsız bir araçtır. Sadece şu basit formülü algılamaya göre programlanmıştır.

Hani Puan = Doğru Cevap Sayısı- Her 1 yanlış için 1/4 puan

Yakın tahminlere puan verilmediği gibi, kesin isabetlere de ek puan verilmez.  

 1-Hız ve isabet arasında uygun bir denge  kurun.

Çok hızlı çalışıp hata yapmak uygun değildir. Çünkü yanlış ce­vaplardan puan alamaz, tam tersine puan kaybedersiniz. Diğer ta­raftan, aşırı dikkatli olarak her soru üzerinde fazla zaman harcamak da yeterli puanı toplam anızı engelleyecektir.

Hayali üç öğrencinin durumu bu konuda bir örnek olabilir. Ah­met TİTİZ,  Mehmet DİKKATSİZ ve Ayşe AKILLI. Bir üniversite gi­riş Sınavında 60 matematik sorusundan Ahmet 27 soruyla uğraşmış, çok dikkatli çalışmış ve sadece 2 tanesinde yanılmıştır. Mehmet çok hızlı çalışmış, soruların hepsini yapmış ancak 40 tanesinde ya­nılmıştır. Ayşe 45 soru yapmış ve 10 tanesinde yanılmıştır.

Ahmet:      25—0,5 = 24,5

Mehmet:   20—10=10

Ayşe:     35~ 2,5 = 32,5

3-Bir soruda belirli bir süre geçtiği halde çözüme ulaşamazsanız soruyu bırakın.

Kolejlere ve üniversitelere giriş sınavlarında soruların ağırlık derecesi farklı ancak bütün soruların puan değeri aynıdır. Zor soru­lara ek Puan verilmez. Bu sebeple bir soru üzerinde makul bir za­man harcadığınız ve doğru olduğuna inandığınız bir çözüme ulaşamadığınız takdirde, bu soru üzerinde çalışmaya devam etmek yerin­de değildir Uygun olan bu soruyu bırakıp, bölümdeki diğer sorula­ra geçmektir.

Ancak unutmamak gerekir ki 4. anahtar, soruyu çözmek için ma­kul bir süre çaba harcadığınız durumlarda geçerlidir. Bu anahtar,

“Soru size ilk bakışta zor geldiği takdirde bırakın” anlamına gelmemektedir.

 4-Herhangi bir soruyu Üzerinde zaman harcamak gerektiği ve karışık gözüktüğü için otomatik olarak atlamayın.

Sınavda karşılaşacağınız soruların büyük çoğunluğu analize ihti­yaç gösterir Eğer üzerinde zaman harcanması gerektiğini düşündüğünüz her soruyu atlarsanız, kısa bir süre sonra çok az soruyu ce­vaplandırmış olarak, bölüm sonuna varırsınız.

Bazı matematik problemleri, kesirli ifadeler ve büyük sayılarla çok karmaşık gibi gözükebilir. Ancak kavramların doğru olarak yerli yerine oturtulması durumunda problem kolayca çözülebilir. Böyle bir soruyu anlamak ve kavramları doğru olarak kullanmak için gayretinizi esirgemeyin.

ZAMANI KULLANMAK

Zamanı kullanmak tempoya bağlı olmakla beraber, her ikisi aynı şey değildir. Zamanı kullanmak geçen her dakikanın farkında ol­mak ve her dakikadan en üst düzeyde yararlanmak demektir.

5-Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test  süresine göre ayarlayın.

Bir test sınavının en önemli yönü zamanlama olduğu için, yanı­nızda bir saat getirmeyi unutmayın. Sınav sorumlusu sınav başlar­ken saati tahtaya yazar Ve sınav sonunda da zamanın bittiğini haber verir. Ancak hiç şüphesiz sınav sorumlusu zamanın geçişine sizin kadar duyarlı değildir. Tahtaya 10 dakika kaldığının yazılması veya bunun söylenmesi de sizi zamandan ancak genel çerçeve içinde ha­berdar etmek amacını taşır.

Kendi saatinizle zamanın geçişi ve temponuz konusunda çok da­ha gerçekçi bir fikre sahip olabilirsiniz. Eğer saatinizin kronometre özelliği varsa bunu da kullanmakta tereddüt etmeyin. 45 dakikalık bir bölüme başlamadan önce saati algılamayı kolaylaştırmak için 11.15’e ayarlarsanız, bölümün 12’de biteceğini hesaplamak ve gör­mek daha kolay olur. Sınavda başarılı olmak için sadece zamanın farkında olmak değil, bu zamandan en iyi biçimde yararlanmak zo­rundasınız.

6-Zihninizin dağılmasını önleyin. Eğer bölümler arasında kısa bir dinlenme aralığı vermenize imkan varsa zihninizi programlı bir şekilde dinlendirin ve bu süreyi aşmayın.

Zaman hem dostunuz, hem düşmanınızdır. Eğer zamanı bilinçli ve planlı bir şekilde kullanırsanız başarınızı yükselir ve bilinçsiz kullanırsanız kaybedersiniz.

Dikkati kesintisiz ve yoğun olarak sürdürmek için otuz dakika oldukça uzun bir süredir. Kolejlere giriş sınavlarındaki yaklaşık 120 dk. ve üniversite giriş sınavlarındaki 210 dk. zihni bir nokta et­rafında sürekli ve yoğun biçimde odaklaştırmanın mümkün olama­yacağı kadar uzundur. Eğer bu gerçeğe hazırlıklı olmazsanız, dö­nem dönem dikkatinizin dağıldığını, veriminizin düştüğünü göre­ceksiniz.

Zihninizi toplamakta güçlük çektiğiniz üç dakikalık bir süre içinde iki veya üç soruda hata yapabilirsiniz. Bu durumun toplam puanınız üzerinde yaratacağı etki seçmeyi düşündüğünüz yükseköğ­renim programına girmenizi engelleyebilir.

Bütün bir sınav süresince dikkatinizin hiç kesilmeden devam et­mesi mümkün olmadığına göre, zihin yorgunluğunun belirtilerini tanımanızda ve gerekli olduğu noktalarda zihninizi dinlendirmek için bir plan yapmanızda büyük yarar vardır. Eğer zihninizin sınav­dan koptuğunu hissederseniz, camdan dışarı bakmakta veya salo­nun içine göz gezdirmekte olduğunuzu fark edersiniz, aynı satırı veya soruyu anlamadan tekrar tekrar okursanız birkaç saniye için zihninizi dinlendirmeye ihtiyacınız var demektir. Böyle bir dinlen­me aralığına ihtiyacınız olduğunu fark ettiğinizde, kaleminizi bıra­kın, gözlerini kapatın ve alnınızı ve şakaklarınızı ovarak veya sizi rahatlatacak başka bir dinlenme egzersizi yaparak 15 saniye gibi bir süreyi bu amaçla kullanın.

Sınavda başarılı olmak için saate 5 veya 10 saniyede bir bakarak sadece zamanın farkında olmanız yetmez, esas olarak zamanı kendi amacınız ve planınız doğrultusunda kullanabilmeniz gerekir.

7-Geçen zamanla aşırı ilgilenmeyin.

Her bölüm içinde zamanı kontrol etmemizin mümkün olduğu el­verişli noktalar vardır. Örneğin bir bölümdeki çalışma hızınızı her beş soruda bir kontrol edebilirsiniz. Böylece 10 veya 15 soru so­nunda hızının ve temponuzu yavaşlatmak veya hızlandırmak yö­nünde ayarlamanız gerektiği konusunda gerçekçi bir fikre sahip olabilirsiniz.

TESTİN YAPISINDAN YARARLANIN

Unutmayın ki, doğru cevap birbirine benzeyen ve doğru olmayan bir grup seçenek arasında gizlenmiştir.    

8-Sorulan soruya cevap olamayacak seçenekleri eleyin. Aşağıdaki gibi okuduğunu anlamayı ölçen bir soruyu ele alalım.

      “Montaigne, ‘Avrupa’ya serbest düşünmesini öğretmiş olan adamdır.’ de­mek, fazla büyük söylemektir; ama, böyle bir söz de olsa olsa Montaigne için söylenebilir.”

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir?

  1. A) Montaigne, Avrupa’da serbest düşüncenin en önde gelen kişisidir.
  2. E) Montaigne bir serbest düşünce adamıdır; ancak, bu yolla Avrupa’yı et­kileyememiştir.
  3. C) Montaigne’in Avrupa serbest düşüncesindeki yeri, herhangi bir düşünür ölücüsündedir.
  4. D) Montaigne’in Avrupa’ya serbest düşünmesini öğretmiş olması, ancak sözde kalmıştır.
  5. E) Avrupa’da serbest düşüncenin Montaigne’le ilgisi yoktur.

        Bu noktada “tahminde bulunmak” konusunu tartışmak gerek­mektedir.

9-Tahmin etmeniz gerekirse, hızlı tahminde bulunun ve fikrinizi değiştirmeyin.

Bu anahtar iki temele dayanır. Eğer tahminde bulunmak gereki­yorsa, bunu yapmak gerekir. (Özellikle Açık Öğretim Fakültesi sı­navlarında olduğu gibi yanlışlar için bir ceza puanı uygulaması yoksa.) Sürekli düşünmekten yorgun düştüyseniz ve iki seçenek arasında doğru cevap olması yönünden bir fark göremiyorsanız o zaman tahminde bulunacaksınız. Sınavla İlgili Düzenlemeler bölü­münde de belirtildiği gibi yapılan araştırmalar ilk tahminlerin, ikin­ci tahminlerden daha isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Bunun sebebi muhtemelen tahmin noktasına varılıncaya kadar yapılan ana­litik akıl yürütmedir. Bu durumda tahmin, “tahmin” kelimesinin ifa­de ettiğinden daha fazla anlam taşımaktadır. Eğer bu açıklama aklı­nıza yatıyorsa, ilk tahmini değiştirmemek daha yerinde olur. Eğer bu açıklama aklınıza yatmıyorsa ve ilk tahmininiz ikincisinden da­ha iyi değilse bile, tahminlerinizi ‘değiştirerek zaman kaybetmekte olduğunuzu unutmayın. Bütün bu sebeplerden ötürü tahminlerinizi değiştirmeyin. Fakat, sorunun çözümü ile ilgili farklı analitik bir yaklaşıma sahip olursanız tabii ki cevabınızda değişiklik yapacaksı­nız. Ancak bu hiç şüphesiz, bizim “tahmin” kelimesiyle ifade etme­ye çalıştığımızdan bütünüyle farklı bir durumdur.

10-Üçlü bir zincir kurulabilir, ancak dörtlü zincirin bir yerinden kırılması gerekir.

Test sınavlarında, cevap kağıtlarıyla ilgili gerçeklere dayanan tek bir teori vardır. Sınava girmiş herkes bir sırada 5 tane A ceva­bının alt alta gelmesinden oluşan zincirlerden kaçınır. Her ne kadar dörtlü veya beşli bir zincir teorik olarak mümkünse de, böyle bir zincire şimdiye kadar hiç rastlamadığımızı rahatlıkla söyleyebili­riz.

Bir testte iki veya üç doğru cevabın aynı seçeneği temsil eden harfte toplandığı görülebilir. Ancak yukarda belirttiğimiz gibi dört­lü veya daha fazla halkalı bir zincir görülmemiştir. Eğer cevap kağıdınızda dört veya daha fazla cevabın aynı seçenekte toplandığını görürseniz, o diziyle ilgili çalışmanızı gözden geçirin, çok büyük bir ihtimalle en az birinin yanlış olduğunu bulacaksınız.

CEVAP KAĞIDININ DÜZENLENMESİ

   Giriş sınavları veya büyük sınavlarda test malzemesi “soru kitapçığı” ve “cevap kağıdı” olmak üzere iki ayrı parçadan meydana gelir. Cevap kağıdında kişisel bilgilerin yazılması gereken bir bölüm var­dır ve bu bölümün sınav başlamadan doldurulması gerekir. Cevap kağıdında ayrıca soru kitapçığında bulunan sorulara ve seçeneklere uygun sayılar ve harfler bulunur.

Cevap kağıtları makineyle okunduğu için, cevap kağıdında işa­retlenmemiş ve yanlış işaretlenmiş cevaplar için puan alamazsınız.

11-Cevap kağıdında cevapları bütünüyle doldurarak, uygun boşlukları taşırmadan ve koyu olarak işaretleyin. Cevap kağıdında makinenin yanlış okumasına sebep olacak her türlü işaretten kaçının. Her soru için sadece bir tek cevap işaretleyin.

 

15-               A                  B                  C                 D                 E

16-               A                  B                  C                 D                 E

17-               A                  B                  C                 D                 E

18-               A                  B                  C                 D                 E

19-               A                  B                  C                 D                 E

 

Yukarıdaki şekilde on birinci anahtar görsel olarak anlatılmıştır. Şekilde sadece 15. sorunun cevabı doğru olarak kaydedilmiştir. 19. soru çok hafif doldurulduğu 16. soru yarım bırakıldığı için bü­yük bir ihtimalle okunmayacaktır. 17. soru ise iki cevap boşluğu doldurulduğu için yanlış olarak değerlendirilecektir.

Cevap kağıdını atlayarak kodlamak sık rastlanan hatalardan biri­dir. Sıralamadaki bir atlama veya bir soruya iki cevap işaretlenmesi soru kitapçığı ile cevap kağıdındaki sayıların birbirini tutmamasına ve sınavda mutlak bir başarısızlığa sebep olur. Ne yazık ki makine­ler doğru cevap dizisini yanlış boşluklara doldurduğunuzu anlayıp düzeltecek şekilde programlanmamışlardır. Böyle bir hatayı ortadan kaldırma yollarından biri bundan sonraki anahtarda verilmiştir.

12-Cevaplarınızı, cevap kağıdına gruplar halinde kodlayın.

Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kağıdına kodlanması hemen hemen bütün sınava girenlerin yaptığı ortak hatadır. Her soru için soru ki­tapçığından cevap kağıdına, cevap kağıdından soru kitapçığına gi­dip gelmek hem ciddi bir zaman kaybıdır, daha da önemlisi hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir. üni­versite giriş sınavlarının cevap kağıtlarında cevap numaraları blok­lar halinde dizilmiştir. Bu sebeple soru kitapçığında bu soruyu arka arkaya cevaplamak, cevapları soru kitapçığının yanına yazmak, sonra bunları “bir kerede” cevap kağıdına geçirmek hem zamandan büyük tasarruf sağlar, hem dikkat kopmalarını önler, hem de bütün dikkat soru ve cevap numaralarına verileceği için kodlama hatası olma ihtimalini ortadan kaldırır.

Grup halinde kodlama yapmak için mutlaka beş soruyu cevaplan­dırmak gerekmez, sayfa sonları da uygun bir cevaplama aralığıdır.

Kodlama süreleri zihninizi dinlendirmek için kullanacağınız bir dinlenme aralığı olarak da kullanılabilir.

13-özel bir kodlama sistemi geliştirerek soru  kitapçığı üzerinde işaretleyin.

Böyle bir sistem geliştirmenin birinci yararı doğru cevapları belirlemektir. Değiştirdiğiniz cevaplar, atladığınız sorular ve tekrar gözden geçirmek istediğiniz cevap ve sorular için de farklı kodları­nız olmalıdır. 
Böyle bir sistem geliştirmek; neyi yapıp,   geride    neyi,   hangi  durumda  bıraktığınızı kolayca görmenizi sağlayacaktır. Ayrıca cevap kağıdı üzerinde herhangi bir hata yaptığınızı fark ederseniz, geriye dönüp bu hatayı kolayca telafi etmenize imkan verecektir.

BAŞARI BEKLENTİLERİ

Kolej ve üniversite giriş sınavları birçok açıdan okulda öğretmenle­rinizin hazırladığı sınavlardan farklıdır.    

 14-Giriş sınavlarında bazı çok güç sorular vardır.

           Bütün soruları doğru cevaplama beklentisi içinde  olmayın.

Gerek kolejlere, gerekse üniversitelere giriş sınavları öğrencile­rin başarı düzeyini ölçmeyi değil, onlar arasında bir sıralama yap­mayı amaçlamaktadır. Bu sınava giren bütün öğrenciler, ilkokul ve­ya lise düzeyinde başarılı olmuş ve kendilerini bir üst düzeyde ve kaliteli eğitim görmeye aday görmektedirler. Bunun sonucu olarak kolejlere ve üniversitelere giriş sınavları en iyi öğrencileri, iyiler­den ayırmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple giriş sınavlarındaki bü­tün soruları cevaplamayı beklemek doğru değildir.            

15-Muhtemelen sınavda büyük bir zaman    baskısı ile karşılaşacaksınız. Buna hazırlıklı olun.

Okulda daha önce cevaplandırdığınız sınavlarda büyük bir ihti­malle soruların bütününü veya büyük bir bölümünü cevaplama im­kanına sahip olmuş olabilirsiniz. Giriş sınavlarında ise zamana kar­şı yarışacaksınız. Zaman baskısı soruların güçlük derecesini yüksel­tecektir.

Giriş sınavlarının puanlama sistemi, okul başarısı sınavlarından farklıdır. Okulda girdiğiniz başarı sınavlarında 86-100 puan alanlar pekiyi, 66 -  84 puan alanlar iyi vb. şekilde not alırlar. Oysa giriş sı­navlarında aldığınız puanlar yaptığınız tercihler doğrultusunda önem ve anlam kazanacaktır. Buna hazırlıklı olun.

 

ÖZET

Bu bölümde kolejlere, Anadolu liselerine giriş ve üniversite bir ve ikinci basamak sınavlarında uygulanacak “Hücum metotları” 15 anahtar biçi­minde anlatılmıştır.

* Bir bölüme başlamadan önce, o bölümü hızla gözden geçirin.  Cevapla­maya başlamadan önce 10 saniyenizi bu işleme ayırın.

* Hız ve isabet arasında uygun bir denge kurun.

* Bir soruyu yaparken belirli bir süre geçtiği halde çözüme  ulaşamazsa­nız, soruyu bırakın.

* Herhangi bir soruyu üzerinde zaman harcamak gerektiği ve karışık gö­züktüğü için otomatik olarak atlamayın.

Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test süresine göre ayarlayın.

* Zihninizin dağılmasını önleyin. Bölümler arasında 10-20 saniye gibi kı­sa bir dinlenme aralığı vermenize imkan varsa, zihninizi programlı bir şekilde dinlendirin ve bu süreyi aşmayın.

* Geçen zamanla aşırı ilgilenmeyin.

* Sorulan soruya cevap olmayacak seçenekleri eleyin.

* Tahmin etmeniz gerekirse, hızlı tahminde bulunun ve fikrinizi değiştir­meyin (Sorunun çözümü için farklı analitik bir yaklaşım geliştirirseniz ve yeni cevabın doğruluğundan emin olursanız, bu anahtarı kullanma­yın).

* Üçlü bir zincir olabilir, ancak doğru cevap olarak aynı seçenek dört so­ruda arka arkaya gelmez. Böyle bir zinciri kırın.

* Cevap kağıdınızı makinenin okuduğunu unutmayın ve kağıdınızı kural­lara bütünüyle uyarak doldurun.

* Cevaplarınızı cevap kağıdınıza gruplar halinde kodlayın. Böylece hem zamandan kazanmış, hem hata ihtimalini ortadan kaldırmış, hem de zihninizi dinlendirmiş olursunuz.

* Özel bir kodlama sistemi geliştirerek soru kitapçığı üzerinde işaretle­yin. Böylece geride neyi, hangi durumda bıraktığınızı kolayca görürsü­nüz.

* Giriş sınavlarında bazı çok güç sorular vardır. Bütün soruları doğru cevaplandıracağınızı sanmayın. Aksi takdirde hayal kırıklığına uğrarsı­nız.

* Sınavda büyük bir zaman baskısı ile karşılaşacaksınız. Bu zaman bas­kısı soruların güçlük derecesini yükseltecektir. Buna hazırlıklı olun.

 

SINAVA DOĞRU

VERİMLİ DERS ÇALIŞMANIN İLKELERİ      

Her insan amacına ulaşmayabilir; fakat amacına ulaşanlar mutlaka amaçlarına inanan, amaçları doğrultusunda mücadele eden ve şartlarını yerine getirenler arasından çıkar. Sınavı kazanmayı amaç edinen bir öğrencinin çalışmalarında verimli olabilmesi için ilkelere uygun bir çalışma sergilemesi gerekir.

Çalışmaların verimli olabilmesi için, öğrencinin çalışmalarını mutlaka programlı yapması gerekir. Çünkü başarı; birey için anlamlı olan amaçların, yapılmış olan programlarla adım adım gerçekleşmesidir. Uygulayabileceğiniz nitelikte günlük,haftalık,aylık,hatta yıllık program hazırlayın.Programınızı hazırlarken dengeli yapınız,belli derslere ağırlık vererek diğer dersleri ihmal etmeyiniz.Çalışmanız gereken dersleri haftanın günlerine bölerek yerleştiriniz.Aynı türden dersleri peş peşe çalışmayınız.Çalışma programınızdaki derslerinizi mümkün olduğunca günün aynı saatlerine yerleştiriniz.Günlük konu tekrarlarınız için en az on beş dakika ayırın.Tekrarınızı mutlaka uykudan önce yapın.Düzenli tekrar,bilgilerin kalıcı olmasını sağlar.Uzun süre aralıksız ders çalışmayın.Aralıksız ders çalıştığınızda öğrenme grafiğiniz düşer.Kırk beş veya elli dakika ders çalıştıktan sonra on-on beş dakika ara verin.Programınızda spor yapma,müzik dinleme,sinema veya tiyatroya gitme,kitap okuma gibi etkinliklere yer ayırın.Bu faaliyetler bıkkınlığınızı giderecektir.

Dersi derste öğrenin.Bu yüzden derse düzenli bir şekilde devam edin.Derste öğretmeni etkili dinleyin.Dersi dinlerken temel fikirlere ve anahtar kavramlara dikkat edin.Anlamadığınız konularla ilgili mutlaka soru sorun veya ek açıklama isteyin.Gerektiği yerde soru sormak,anlatılan konu hakkında görüş belirtmek,sorulan soruları yanıtlamak bireyi öğrenme anında aktifleştirir.Dersi dinlerken mutlaka not tutun,not tutmayı alışkanlık haline getirin.Aldığınız notları aynı gün gözden geçirin.Böylece eksiklerinizi tamamlayabilir ve bilgileri hafızanıza daha etkili bir şekilde yerleştirirsiniz.Dersi etkili dinlemenin ilk şartı,dinlemeye karşı olumlu bir tavır takınmaktır.Dinlemenin etkin bir öğrenme aracı olduğunu kabul etmek,anlatılan her konunun ilginç ve önemli olabileceğini düşünmek,olumlu bir tutum oluşturmaya yardımcı olur.

Derse, öğretmene ve diğer öğrenenlere karşı olumlu tavır takının. Böylece öğretmeni, öğrenme sürecinde katkıda bulunabilecek bir rehber, diğer öğrenenleri de bu süreç içerisinde yardımlaşabileceğiniz bireyler olarak görürsünüz. Takınılacak olumsuz tutumlar derse katılımı ve öğrenenin başarısını olumsuz yönde etkileyecektir.

Derse girmeden önce mutlaka hazırlanın. Derse yapacağınız ön hazırlık, sizin derse katılımınızı sağlayacaktır. O gün öğrenilecek konuyu, ders öncesi gözden geçirin ve mutlaka ön bilgi edinin. Böylece dersi anlamanız daha da kolaylaşacaktır. Derse girmeden önce geçen dersin notlarını da gözden geçirin. Geçen derste işlenen konular bu derste işlenen konularla bağlantılı olabilir.Bu bağlantıların kurulması  ve işlenecek derse motive olma bakımından ders öncesinde notların gözden geçirilmesi önemlidir.

Okumayı,ilke ve kurallarına göre gerçekleştirin.Okumayı mutlaka sessiz ve gözle gerçekleştirin.İyi okumada ses yoktur.Metni okurken,okuma sözcükler için değil;ana düşünceyi saptama amaçlı olmalıdır.Ana düşünceyi kavramak için ilgi,okunan metnin üzerine toplanmalı;okuma öğrenme amacıyla yapılmalıdır.Verimli bir okuma sırasında aynı zamanda birden fazla şeyle ilgilenme olanağı da  yoktur.Dikkatinizi toplamak için;yaptığınız işin amacını bilin,öğrenmeyi benimseyin.Okuma anında fiziksel olarak dikkatinizi dağıtacak unsurları kendinizden uzak tutun.Çalışma masasında okuduğunuz kitap veya defter dışında eşya bulundurmayın.

Verimli ders çalışmayı engelleyen unsurlar da vardır.Bunlar:Gözünüzü yapamadıklarınıza çevirmeniz ve çalışma anında hayallere dalmanız.Kuracağınız hayallerle ders çalışmaktan uzaklaşırsınız.Müzik eşliğinde ders çalışmak veriminizi düşürür.Bunu,bir çok öğrenci yapıyor ve daha verimli olduklarını iddia ediyorlar.Müzik eşliğinde dikkat derse değil,müziğe yönelir.Yatarak(uzanarak) ders çalışanlar da var.Uzanarak ders çalışanlar dikkatlerini yeterince okudukları metne yöneltemezler.Ders,ders çalışma masasında veya oturarak çalışılmalıdır.Motivasyon eksikliği veya ders çalışmaya isteksiz olma verimi düşürür.Motivasyon eksikliğiyle yapılan çalışma bireyi yormaktan başka hiçbir işe yaramaz.Çalışmaya karşı istekli olduğunuz an çalışın,isteğiniz yoksa çalışıyor görünmek için ders çalışmayın.

Yukarıda belirtilen ilkelere uyun; başarı kaçınılmazdır.                                 

                                                                                                     

 

Yorumlar

Yorum Bırakın