Darwin’e göre geçmişte erkekler, birçok dişi maymunla yaşayan goriller gibi birkaç kadınla yaşamışlardı. Erkekler yaşadıkları kadınların yalnız kendilerine ait olmalarını istiyorlardı. Kıskandıkları bu kadınları başka erkeklerden uzak bulundurmaya çalışıyorlardı. İlkel topluluklarda genç erkekler yaşlı erkeklere uymak zorundaydılar. Yalnız büyüdükleri zaman genç erkekler yaşlıları dinlemiyorlar, onlara karşı koymaktan çekinmiyorlardı. Genç erkekler arasında en güçlü olanlar, kendilerine güvenebilenler, korkmayanlar kendilerine rakip saydıkları kimseleri kaçırıyorlar, öldürüyorlar, yok ediyorlar, topluluğun başına geçiyorlardı. Ellerindeki kadını kaçırmamak, başkalarıyla paylaşmamak için evlilikle ilgili klan yasağını, tabuyu devam ettiriyorlardı. İlkel topluluklarda uzun zaman incelemeler yapan Atkinson da Darwin’in görüşlerini doğrulayan sonuçlara ulaşmıştı. Ona göre kadınsız kalan erkek kardeşler, katı yürekli zalim babaları ile kadın yüzünden amansız, kanlı mücadeleye girişiyorlardı. Babalarını öldürdükten sonra kendi aralarında mücadeleyi devam ettiriyorlardı. Benzer bir duruma yabani at ve öküzlerde de rastlanıyordu.
Freud, bu görüşlerinden de yararlanarak bir teori ortaya atmıştı. Buna göre çocuğun hayvanla ilgili davranışları, birçok bakımdan hayvanlarınkine benzemektedir. Çocuk hayvanları kendisinden daha aşağı varlıklar gibi görmez. Hayvanları kendisine eşit sayar. Bununla beraber, bazı çocuklar, bazı hayvanlardan birdenbire korkmaya başlar (at, kedi, köpek, kelebek, vb...). Bunun nedeni, çocuğun sözü edilen hayvanlar karşısında bilinçaltındaki baba hayalinin etkisini duymasıdır. Bu hayvanlardan birini bilinçaltındaki baba hayaliyle değerlendirmesidir. Başka bir deyişle, babasının yerini bu hayvana vermesidir. Bu havanı görünce babasını görmüş gibi olmasıdır.
Bilindiği gibi, çocuk babasını rakip gibi görür; çünkü onu, kendisini annesinin sevgisinden yoksun bırakan, annesini elinden alan biri gibi görür. Ona karşı kin duyar. Bu kinden babası ile yakınlığı, hayranlığı sayesinden kurtulur. Babasının yerini başka bir nesneye verir. Bu nesne karşısında ise, birbiriyle çelişen iki duygu duyar. Bir yandan ona yakınlaşmak isterken öte yandan ondan korkar. Çünkü onun kendisiyle ilgili duygularına göre hareket edebileceğini düşünür.
Totemizma ile bilinçaltındaki baba imgesi arasında bir ilişki vardır. Daha doğrusu, totemik hayvan babanın yerini alır. Tabu, bilinçaltındaki çok güçlü bir eğilimi önleme şeklidir. Küçük erkek çocuk burada tıpkı ilkel bir insan gibidir. O da babasını öldürmek, annesiyle evlenmek ister.
Çocuğu dış tehlikelerden ilk koruyan varlık annedir. Anne bu işi daha sonra kendisinden daha güçlü olan babaya bırakır. Çocukluk süresince bu iş babaya düşer. Yetişkinin duyduğu huzursuzluk, çocukluğunda duyduğu sıkıntıların bir devamı, tekrarıdır. Yetişkin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri bilir. Ancak evren karşısında kendisini çocukluğunda olduğu gibi yetersiz bulur ve korunma ihtiyacını duyar. Çocukluğunda alabildiğine güçlü tanıdığı babanın bilinçaltındaki hayalinin etkisini duyar. Bu hayale bir gerçeklik kazandırır. Onu tanrılaştırarak üstün bir varlık haline getirir.
Yorumlar