AŞKIN TANIMI, ANLAMI VE TARİHİ
AŞK
"Günün birinde mutlaka düşünmeyi deneysel olarak beyindeki moleküler ve kimyasal hareketlere "indirgeyeceğiz"; ama bu düşüncenin özüyle ilgili her şeyin çözülmüş. olması demek midir?"1
Kalple, vicdanla, gönülle düşünceden, beyinle düşünceye geçmek mümkün olsa da kavramlar, "düşünceler" hep o aynı "geriliğin", başkalığın, "unutturulmaya çalışılanın veya unutulanın içinde kalır; adeta "Dirileri idare eden ölüler"* olurlar.
Sosyal yönüyle "Kültürel Gecikme”ye** uyan bir durumdur bu. Fakat, "doğanın kendi bilincine eriştiği omurgalı, yani insan"2, doğaya ve topluma "beyniyle" uyum sağlamıyor mu? Düşüncenin geriliği, kavramakta zorluk çekişi sadece sosyal midir? (gelenek, ailenin yetiştirme şekli sosyal çevre gibi). Okuyucudan özür dileyerek şu soruyu da sormak istiyorum: Doğduğunuzda "insan"mıydınız? Ya da insan nasıl insan ola. tüm bu soruların Aşk ile ne ilgisi olabilir?
Beyin araştırmaları daha çok nörologları, genetikçileri, psikiyatristleri ilgilendiriliyor. görünse de, yani bir tür tıbbi müdahale gibi görünse de felsefecileri, toplumsal bilimcileri de ilgilendiriyor.
Bu insanlardan başka kimler ilgileniyor?: Müjgan Çetin şunları söylüyor. "Dünyadaki yeni ekonomik gelişmeler ve iletişim teknolojilerindeki hızlı değişme hem birey olarak güncel hayatımıza kattığı değişikliklerle bizleri, hem de kurum ve kuruluşları bir değişim rüzgarı içine almaktadır. (Konumuz açısından kişideki değişim, uyumsuzluk problemi, psikolojik rahatsızlıklar olabileceği gibi, yeteneklerin ortaya çıkması veya tıbbi müdahalenin gerekeceği durumlar da olabilir yani değişim bir "sırat köprüsüdür"
Engels F., Doğanın Diyalektiği, (Çev) Arif Gelen, Sol Yay. 6. Baskı, Ankara, 1996, s. 271. Söz: A. Comte Ogburn Engels, A.g.e., s. 45.
Ülkesel ve küresel bilgi ve iletişim arttıkça; müşteri ve kullanıcı olarak istek ve beklentilerimiz de artmakta, seçici ve daha çok isteyici kişiler haline düşünmekteyiz. Bu beklenti ve taleplerimizi karşılayan veya karşılamaya istekli olan kurum veya kuruluşlar sundukları ürün ve hizmetlerin kalitelerini arttırmak ve bizleri kazanmak için yönetim biçimlerini ve insanlara yaklaşımlarını değiştirmek zorunda kalmaktadır.3
Kurum ve kuruluşları değiştirmek, insanı değiştirmekten daha kolaydır, "SHL (saville-Holdswort Ltd.), İngiliz kökenli bir insan kaynaklan yönetim danışmanlığı şirketi. 27 ülkede hizmet veriyor. "30 ayrı davranış biçimini irdeleyerek yaptığı kişilik envanteriyle, kişinin yaptığı işe uygun olup olmadığını araştırıyor. Bu envanter uzman psikologlar tarafından yapılıyor. SHL, Türkiye'ye göre uyarlanmış şu anda farklı ölçüm gücüne sahip 12 ayrı yetenek testi uyguluyor... yetkinlik, yetenek, motivasyon envanteri uygulanıyor... insanla ilgili ne kadar bilgi toplanırsa sonuçların o kadar doğru olduğunu belirtiyor Betül Özkarahan. ... (kişinin tarihi, atalarının tarihidir diyecek olsam yeterli bilgi vermiş olabilir miyim? Bunun ucu genetik psikolojiye, uluslar psikolojisine, kısaca, insanlık tarihine gitmiyor mu? g.a.) Herkes herşey olamaz. Her insanda farklı baskınlıkta liderlik özellikleri vardır diyen Özkarahan şirketlerin daha başarılı olduklarını, kişilerin de mutlu bir ortamda çalıştıklarını ifade ediyor, (aşk böyledir, insanı mutlu eder; fakat, geçici olabileceği gibi çok uzun süren huzur da bulabilir g.a.) Bize göre kişilik envanterlerimizin sonuçlan genelde maksimum 1.5 yıl geçerlidir. Bazı kişilik özellikleri çok temel olurken, bazıları değişebilir. (Neden herkes itaat etmiyor? Bu inat-bencillik nereden geliyor? Neden Aşk'ta kişiler kişilik değiştiriyor. Diyelim ki kadın, nasıl oluyor da erkeğe itaat eder duruma geliveriyor? Neden her kadında bu özellik yok? g.a.)"
Şirket, nedenlerle değil sonuçlarla ilgileniyor. Kısaca: İpin ucunu kaçırmış. Kişilik envanteri sonuçlan genelde maksimum 1.5 yıl geçerlidir diyorlardı; yani, yaşanan çağ, yedisinde ne ise yetmişinde de o olur atasözünün geçtiği bir çağ değil. Beyin modern kent yaşamında her gün yeni ilişkilere giriyor, görse! ve işitsel yığınla bilgiyi ediniyor, bunları sentezleştirmek zorunda kalıyor. Kimini daha iyi belleğinde tutarken kimini unutuyor. Kimimiz yaşama ayak uydurabilirken, bir çoğumuz hastalanıyor.
Son olarak Alvin Toffler'i dinleyelim: "İnsanlık tarihinin en ağır moral bunalımı yakın... Eski silahlar, faiz oranları vergiler, para miktarları iyi çalışmıyor. Çünkü sorun işgücü kitlesi değil: NİTELİĞİ...Yarının işleri, Patriot'un scud füzelerini izlediği gibi, her
3 Bilim ve Teknik. Müjgan Çetin "İnsanın Artan Önemi", Mayıs 1996, Sayı 342, s. 24.4 Radikal, 6.1.1997. s. 16.
gün kendimizi yenileyerek hareketli hedeflere benzeyecek."5
Yarının işlerini takip edecek iyi bir beyin gerekli. Abraham Maslow'un be53 aşamasındaki gibi: Benliği (kendini) bulma, potansiyel hissetme, kendini geliştirme ve yaratıcılık. Bunlar için de iyi bir eğitim: "Anlayışı farklı, felsefesi farklı, Kültürü farklı* ve Maslow'un ilk 4 aşaması.
Japonya, beyin araştırmalarına 16 milyar dolar ayırdı. Hindistan ve Yeni Delhi’de de beyin araştırma merkezi kurulacak Dünya Beyin 10 yılı ilan edildi (1990-2000) Her yıl 18-24 Mart Beyin haftası. Bilim Merkezi Vakfı -İşte Beynimiz- serisini hazırlanıyor Boğaziçi Üniversitesi'nde ve Atatürk Üniversitesi'nde çalışmalar var.
Darwinizmin "Doğal Seleksiyon" yasasının etkisinde kalarak bilim adanılan. Çıplak, kılsız (özellikle Moğol ırkı bu özelliktedir) maymunu, kıllı maymuna benzettiler: teoriler oluşturdular (ben de dahil, birçok erkek ve kadın kıllıdır. Diyalektiğin her şey aslına döner yasası, "bu kadar dönmeyi" içine alamaz).
Doğa bilimcilerin çalışmaları evrim-mutasyon gözlüğüyle sürerken beyinde dil bölgesi, okuma-yazma bölgesi görüldü, o zaman tekrar gündeme gelen şu oldu insan toplumsal bir varlıktır. Toplum, sosyal bilimlerin konusudur. Sosyolojinin isim babası A. Comte ise pozitivizmi şöyle özetliyor: "Pozitivizm doğası gereği boyun eğme güdüsünü geliştirerek kamu düzenini güçlendirmeye yöneliktir. Gerçek bir boyun eğme karşı gelinmez kötülüklere sürekli katlanma ise, bir ödünleme olmadan sağlanamaz. Bu ancak söz konusu kötülüklerin doğal yasaların gereği olduğu kafalara yerleştirilerek sağlanabilir. Hangi konuda olursa olsun, önüne geçilemez kötülükler karşısında (!) böyle bir işlevi olsa pozitivist felsefe yüklenebilir. 6
Her biri ayrı konulan içeren bilimleri birleştirebilmek zaman alacaktır; fakat, beyin araştırmaları birçok doğa bilimciyi bir araya getirdi ve Sosyal bilimlerin birleştirilmesi için de çabalar var; 7 Sorun, hangi yöntemle çalışmalar birleştirilecektir? Çıkan sonuçlar uygulanabilecek midir9
Bugünkü Toplumsal ve Doğa bilimlerinin traji-komik öyküsü nedir?
- Doğa Bilimleri (Nalan): Yanımda Darwin var, ama, çocuklarım (genetik, nöroloji vs.) seni istiyorlar.
5 Cumhuriyet. Bilim Teknik Alvin Toffeler ile Söyleşi. Eylül 1994'ten akt. Süleyman Şaşmaz,
Temelleri. 5. Cilt. Tarih bilimi yay., Mayıs 1996. s. 226. Yapı-Kredi Bankasının reklam sözlerini uyarladım. " Okuyucu, beyin çalışmalarının önemini anlamalıdır. Konumuz BEYİN:İNSAN
6 Cours de Phüosophic Po/itive, Schneider Frere ed Paris 1908 t. IV, s. 214'ten aktaran, Fikret
Pradigmanın iflası, doz yay.. İstanbul. Nisan 1991, s. 161. Gulbenkıan Komisyonu. Sosyal Bilimler: Açın (çev) Şirin Tekeli, Metris Yay., İstanbul, Ekim 1996
- Sosyal Bilimler (Macit): Sana hediyeler göndermiştim (diyalektik, üretici güçler, komüna ve komünanın parçalanışı) benimle ilgilenmedin Nalan.
- D.B.: Sen, haylaz çocuk; haklısın. Üstelik seni yanlış anladım; affet.
- S.B.: Üzülme Nalan; suç biraz da benim; fazla ileri gittim. (Üretici güçlerden tekniği -insan nasıl insan oldu probleminde fazla ileri götürmüştür; yani, Tekniği yapanın insan olduğunu unutmuştur.)
- D.B.: İkimizi baban ve adamları ayırdı Macit! Onları affetmeyeceğim.
- S.B.: Onları affetmeyebilirsin Nalan; fakat, ikimiz ayrı-gayrı çekilmiyor hayat. Nalan son defa Macit'in gözlerine bakar ve Macit'in eline verdiği mektubu açar! . Charles Darwin'e içten hayranı Karl Marks tarafından (Londra, 19 Haziran 1973, Kapital, I. Cilt)
Okuyucu sanırım konunun boyutlarını görebiliyor. Doğa ve sosyal bilimlerin birleştiği yer: İNSAN'dır. Okuyucuyu bu çalışmada Doğa bilimlerinin alanına davet ediyorum.
BİLİMLERİN BANA GÖR DEDİĞİ ...: TOPLUMSAL SELEKSİYON
"Bilim, yeni oluşumları derlemesi kadar, ilkeleri de yeniden ele almayla gelişir. Bu nedenle, ilkeler üzerinde düşünme zorunluluğu, bilim adamlarının skolastik felsefeye başvurmalarına gerek kalmadan yerine getirebilirler"8
Hem konunun genişliğini anlatmak, hem de okuyucuyu konuya hazırlamak için bir oyl çizmeliyim: Bilinebilir sınırlar içinde uzay bir değişim, oluşum (yıldızın oluşumu gibi) ve geçici bir denge konumundadır. Dünyamız uzayın içindedir. Dolayısıyla bir dengenin içindedir.
Fi tarihinden bu yana hücre yaşamını dünyaya bağlayarak doğal seleksiyonun etkisi altında (pasif uyum) yaşama gücü kazanır. Doğada hayvan ve bitki türleri oluşur.
Yine diyelim ki fi tarihinde doğal seleksiyon "sürü" halinde dolaşan doğaya organlarıyla uyum sağlayan, yaşama gücünü beyinde sentezleştirmiş olan, bencil ve kıllı soydaşlarımıza alet kullandırmayı başlatır. Şimdi bir denklem kuralım: Bilim, elementin atom tipini belirleyen lepton - kuark ailesini buldu. Yani atomun çekirdek altı bulundu. Yaşam sınırı olan, dolayısıyla hücrenin çekirdek altı olan, DNA ve enzim beraberliği de bulundu9, şu halde insanın çekirdek altı veya doğa diyalektiğinin insana geçiş yasası nedir? insan nasıl insan oldu?
Piaget Epistemoloji ve Psikoloji, (Çev) Seçkin Selvi, Sarmal Yay.. İstanbul, Ekim 1992, s. 74-75.
Okuyucuyu uyarmalıyım. İşleyeceğim konu doğa bilimleriyle Sosyal bilimcilerin çarpıştığı bir yerdir. Prokrustes'in birinci yatağı* buradadır.
"Evrim, Temel Zemberek - komüna ve üretici güçler temelinde toplumsal dönüşüm geçirmiştir. Darwinizmin bulduğu Doğal Seleksiyon kanunları bu üçlü temele dönüşmüştür Doğa ve Toplum benzeşme ve paralellikleri bu yüzdendir. Paralellik bir sonuçtur. sebep bu toplumcul bir dönüşümdür." 10
"Toplumsal Seleksiyon kanunları, Doğal Seleksiyon kanunları gibi, insanın kendi çevresinde taşıdığı, doğal seleksiyonu da egemenliğine alarak ilerlediği evrimin en canlı ilerleyen sentezidir." n
" İnsanın hayvandan farkı Seleksiyon kurallarını kendisiyle birlikte taşımasıdır. bu onun sürekli evrimini getirir." '
"50 bin yıldır insan Toplumu aynı değişmeden kalabilir mi9 Tür değişimine mutasyonlann başkalaşım birikimi bir tür değişimine elvermese de, bir tek insan türü içinde Vahşet Atalarımızdan miras aldıklarımız (Anatomik - Fizyolojik ve psikolojik genetiklerimiz) temel kalsa da; o temelin işlenmesi -bozulması- gelişmesi sürmüştür. Aksini düşünmek en genel anlamda evrimin yapısına, yani doğal Seleksiyon ve toplumsal seleksiyona ve onların biyolojik yansıması olan genetik mutasyonlara karşı durmak olur.
"Temel zemberek - Komüna ve Üretici Güçler (ama daha çok temel zemberek) Doğal Seleksiyon veya Doğal ayıklanmanın insancıl dönüşümünden başka bir şey değildir. Yani canlılar evriminin 3 milyar yılda geldiği aşamada, insana sıçrayan canlı doğa en iyi uyumu "Temel Zemberek" ile yakalamış bulunuyordu. O aşamada Temel zemberek 3 milyar yıldır birikmiş bulunan "Yaşama Güçlerini" kendi hizmetine sokmuş oluyordu. bir canlının yaşama gücü: Genlerine dek işlemiş olan sınırsız zenginlikteki gen kaynaklarıdır". Bunların hepsi Beyinde -Beyin çekirdeği Hipotalamusta - Beyin Sapında- Beyincikte bedenin bütün organlarında güdüm sağlamak üzere özetlenmiştir. “gen kaynakları" neler olabilir....: Canlının ayakta kalması için gereken ne varsa onlardır.
9 Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, 1991'den akt. Doğa ve İnsan Projeleri, Süleyman Şaşmaz, ."ı
Cansız..." fasikül 2. Dip Yay.. İstanbul. Aralık 1996, s. 21. Yunan mitolojisinde, boylarını yatağa uydurmak için konuklarının kol ve bacaklarını çekip uzatan \ e-1 kısaltan dev. !"Doğaveİ.P.S.Ş.fas3. s. 28.
11 Süleyman Şaşmaz. Beyin Bilimi. Tarih Bilimi Yay.. İstanbul. Temmuz 1997. s. 234.12 A.g.e.. s. 233.13 A.g.e., s. 57.
Başlıcaları deneme yanılma yolu ile çözüm arama geni: meraktır; savunma-saldırma-beslenme genleridir, yardımlaşma-özveri genleridir; toplu-sürü biçiminde yaşama; DNA'smın başka bir DNA birleştirip dölünü sürdürerek devam etmek için (cinsal ayıklamada var olmak için) cazibe ve güç genleri, yavru yetiştirme genleri: ana-babalık genleri; uyuma dinlenme, taklit; yan ürün olarak da korku -sevgi-itaat-üstünlük-pes etme-haberleşme ve benzeri sayısız gen bileşimleri olarak sayılabilir. Ama hepsi daha çok bireycil yoğunlukta oldukları için "Bencil gen" olarak özetlenebilir.!4
"Primatların beyninde organize olmuş gen toplulukları, bireycil yaşama gücünde sentez olmuşlardır. Sürücül fedakarlık genleri bencil genlerin etkisinde ve onlara hizmet etmektedir. İnsanlaşma sürecinde, bu üç başlı toplumsal seleksiyon kanunu her işleyişinde bencil -bireycil genleri, temel zembereğin -komünanm- üretici güçlerin baskısı ve kontrolü altına sokmuş, hizmetine almıştır. Ancak bir çırpıda -kolayca gerçekleşebilecek bir sentez olamaz. Milyarlarca yıldır bencillikte-bireycilikte uzmanlaşan genler yoğundur. Dahası beyin genlerinde organize olup kalıtım kazanmışlardır. Ve genler yok olmazlar,eksilip çoğalarak yeni kuşaklara geçerler. Üstelik bencil genler organize oldukları için canlının her davranışına etkili-tepkili yaygınlaşmışlardır.; özel-önemsiz-bloke edilebilecek üçüncül beşincil genlerden değildirler. Adeta bütün bedeni-canlıyı oluştururlar ve evrencildirler. Tıpkı insanın "Toplumcul" oluşu gibi.15
"Temel zemberek; ... hiçbir hayvanda görülmeyen CİNSEL YASAKLAR tutumundan hız alarak gelişen, Cinsel Yasaklar ve Toplumcul Yücelme mekanizmasına dayanır. Cinsel yasaklar geliştikçe üreyim güdüsü insanlaşırken sürü genleri de toplumsallaşır. Cinsel yasaklardan doğan enerji, toplumsal işlere kayarak, toplumsal işlerde yücelmeyi ve giderek YÜCELİM AÇLIĞI'm yaratır. Birbirine zıt ama birbirinsiz olmayan bu iki uçlu mekanizma her insanın bütün beyin hücrelerine (ruhuna-bedenine) sinmiş kazınmıştır. Her düşünce ve davranışımız onsuz olamaz. En eski en-temelli- en canlı değişip gelişen determinizmimizdir.16
"İlk alet kullanan insan atalarının kafatası hacimlerinde şempanze ve benzer primatlardan yaklaşık % 30 oranında genişlik göze çarpar. Bu anatomik başkalaşımın dik yürümeden ve alet kullanmadan ileri gelen ilk sıçrama olduğu açıktır. Beyin boyun kaslarının baskısından kurtuldukça daha özgür gelişim bulur. Bunu anatomik açıdan kalite atlaması saysak da beynin iç gelişimi açısından fazlaca abanmak yanlış olur.
14 Süleyman Şaşmaz, "EvriminToplumcul dönüşümü..., D.İ.P., Ekim 1996. Sayı l, s. 9.
15 Süleyman Ş.. "Evrimin,..". Doğa ve İnsan Projeleri, Şubat 1997, Sayı 4. s. 14.
16 Süleyman Şaşmaz. "Temel Zemberek. D.İ.P., Ekim 1996, Sayı 1. s. 6.
Şempanze ve Austroloptekus kafatasları karşılaştırıldığında aralarında çok büyük bir fark bulunmamaktadır.17
Şempanze 400-500 cm3 - Austroloptekus'un 500-600 cm3 kadardır. Bu fark doğal bir sıçrama sayılmalıdır. Çünkü kafatası özgürleştikçe gelişimi kendiliğinden kullanır
Beyin, beş duyu beynine (arka beynine) doğru dik yürüme dengesini de geliştiren beyinciği de kapsayacak hafifçe gelişmiştir. Çiğneme ile ilgili çene kemikleri yine hafifçe küçülmüş durumdadır. Ve dişlerin gelişimi ile çenenin ufalışı insana benzediği gibi boyları pozlarına (120-150 cm) göre kafatasları oram, primatlara göre daha fazladır. Bu özellikle insanlaşma sürecinde giderek belirginlik kazanır. "Görme duyusunda hacimli görmeye doğru özelleşme"nin başlaması - koku duyusunun gelişimi ve onların eşliği beş duyunun daha hassaslaşması bedenin kısmen irileşmesinin başlangıçlarıdır. Bunlrın hepsi anlaşılabileceği gibi dik yürüme ve aletin yarattığı mutasyonel ilerlemedir. Beyne katkısı beş duyunun dengeyi sağlayan beyincikle birlikte (arka beynin) gelişmesidir. Düşünce ve Dil beynine (ön beyne) görünürde bir katkısı henüz yoktur. Ön beyin şempanze ben henüz farklılaşmamıştır."l /a
"Tez: Bencil Genlerdir. Hayvancıl yaşama ve üreme güdülerinin bütününü kapsayan genlerdir. Koşullardan ötürü,
Antitez: Alet ve Cinsel mutasyonlardır. Ki bunlar yaşama ve üreyim genlerinin bütününde "toplumsal gen"leri ağır bastırmaktadır. Koşullara yeni uyumdan ötürü.
Sentez: "Cinsel ve Toplumsal Yasaksız Komüna'dır." Ki bu toplumsal seleksiyon Doğal seleksiyona, Toplumsal genlerin bencil genlere üstün geldiği ilk raunttur. koşullara aktif uyum gelişmiştir. Ancak bu savaş toplumsal seleksiyonun ilk oluşum aşaması olmakla birlikte, özeline inildiğinde bu cepheler savaşının ilk düğümünün üreyim savaşlarıyla atıldığı görülür. Ve düğüm nasıl atıldıysa öyle devam eder. Biraz daha özel formüle edersek.
Tez: Bencil genlerdir. Hayvansal yaşama ve üreme güdülerinin bütününü kapsar.
Antitez: Öncelikle alet mutasyonları ve cinsal seleksiyon mutasyonlarıdır. Dik yürüme ve alet geliştikçe beyin daha özgür gelişim bulur ve cinsel seleksiyon mutasyonlarına yol açar.
17 Süleyman Şaşmaz, Beyin Bilimi, s. 199.
1 Seral Teber. Davranışlarımızın Kökeni. Say Yay., İstanbul, 1991, s. 33-37 ve G. P. Alekseyev. x İstanbul. 1993. s. 189-193'e atfeden Süleyman Ş., A.g.e.. s. 199.
Sentez: Birlikte yaşama zorunluluğunun artışıdır. Çünkü cinsel seleksiyon mutasyonları "sürü" yaşantısını ağır bastırır. Bu yüzden yeni sentezde cinsel mutasyonlar ağır basar. Çünkü, "sürü" yaşantısını arttıran da alet geliştiren de temeldeki bu cinsel seleksiyonlardır.
Dolayısıyla; Yeni Tez: Cinsel mutasyon ağırlıklı yaşamadır. Ve alet gelişimleridir.
Yeni Antitez: Hayvancıl üreme güdülerinin daha güçlü saldırıları yani üreme savaşlarının ağır bastığı hem "kendi sürüsü" içinde hem başka "daha geri insan türleri" içindeki cinsel savaşlardır.
Yeni Sentez: Cinsel yasak yerine geçen cinse! mutasyon gelişimleri eşliğindeki yeni tür insan türleridir. Ki bunlar gelişkin - toplumsallığa doğru basamaklaşan yeni tür kuşaklardır.
Evrim basamakları çıkıldıkça aletin kullanılmasından doğan mutasyonlara karşı cinsel seleksiyon mutasyonları daha kuvvetle önem ve ağırlık kazanır. Çünkü 1. Cinsel kızgınlık süreleri giderek sıklaştığı gibi 2. Asıl gebelik ve 3. Bebelik süreleri uzar. Bu üç özellik toplumsal yaşantıyı zorunlu kılmakla kalmaz, alet gelişimiyle birlikte doğanın toplumsallaştırılmasmı da zorunlu kılar; daha fazla geçim daha fazla barınak ve daha fazla birlikte yaşama. Bu diyalektik gelişim son duruşmada. "Cinsel yasaksız ve Toplumsal
1 5t Yasaksız Komüna" Bütün kurallardan yoksun en ilk toplum senteziyle sonuçlanır.
"Özetle, Temel zemberek ve Komüna geliştikçe, üretici güçlerden Teknik ve Coğrafya da hız kazanabilmiştir". Ateşin keşfinin Pitekantroplarmın son halkalarında (Sinandrop -Eantorp ve Piltdown insanlarında) keşfedilip buzullara karşı savaştırılmasında kullanışı- aletlerin daha kalıcı ilerlemeler göstermesi gelişmiştir. Bu aşama artık Temel zemberek-komüna ve üretici güçler mekanizmasının KANUN haline geldiğini kanıtlayan bir aşamadır. Çünkü Pitekantropların bu son halkalarından sonra ortaya çıkan Neanderthal insan, artık ateşi kullanmayı kurallaştırmış, Asya ile Avrupa arasında gidip gelenleri ve yaşam süresini daha da uzatmayı yani kendi türünü onbinlerce yıl yaşatmayı başarmıştır. Neanderthal insan artık Vahşet çağının orta aşaması sayılacaktır. Bu totemin yani temel zembereğin-komünanm ve üretici güçlerin büyük bir ilerleme gösterdiğinin kanıtıdır. Demek daha Pitekantrop aşaması (aşağı vahşet çağına) varılır varılmaz temel zemberek komüna ve üretici güçler mekanizması geri dönüşsüz biçimde insanları determine edecek birer "kanun" haline gelmiştir diyebiliriz... Bunu insan beynindeki düzenli mutasyonlarda (genetik ilerlemede) kesin biçimde görebiliriz. İnsan beyni Pitekantroplardan başlayarak düzenli bir evrimleşmeyle ilerlemiş ve 850 cm3'ten 1050 cm3 kadar gelişmiştir. Ama yine de bu aşamada, dilin henüz gelişemediği düşüncenin dile yansıyamadığı, Lisan dil için gerekli çene yapısı-kafayla bağlantı yeri henüz gelişmemiştir. Yani bugünkü insana benzeyen bundan sonraki aşamada gelişecek insan türlerine kıyasla, ... , sadece toplumsal seleksiyonun üç başlı kanunlarının Doğal Seleksiyona karşı bir yarışı başlatacak seviyeyi tutturduğunu belli eden bir aşama olmuştur. Sürekli deneye-yanıla kullanılan üçlü mekanizma artık beyinde yer etmiş ve kanun-kural haline gelmiştir ama henüz doğal Seleksiyon kanunlarını baskısı altına alacak güçte değildir. Bu .... Orta vahşet çağında olabilecektir... Neanderîhal insan yaşamı, ateşi kurallaştıracak kertede ilerlemiştir. her iklimde yaşamayı başardı. Ateşle kendisini korudu. Barındı: Coğrafyası genişledi Giyindi. Yemeklerini pişirdi. Dişler insanlaştı. Ölülerini gömdü. Totem törenlerini geliştirdi. Bu aşamada artık Toplumsal Seleksiyon'un üç başlı kanunları süratle Doğal Seleksiyon kanunlarını kendi baskısı altına alıyor-dönüştürüyordu. ... Neanderthalin* 11 tipinin kafatası yapısı (kalot yüksekliği) inanılınız düzenlilikteki bir evrimi belirtir: 39.1 endeksten 40.4-40.5-40.9-42.3-42.5-44.3-45.4-46-46.9-50 endekse dek uzanır ve kendisinden sonraki Spiens insanla Pitekantrop arasındaki boşluğu bu düzenlilikle doldurur ("Türlerin kökeni ve "seksüel seçilim" Darwin). Oysa şempanzede kalot yüksekliği denen kafa kubbesi yüksekliği 32.5 iken pitekantroplarda 37.9 endeksten 43.1 endekse kadar yükselir. Aradaki boşluk düzenli değil ani-düzensiz hem de olağanüstü beyin geliştirici etkilerini gösterir. (Neandarthal insan tiplerinin beyin evrimleşmesindeki düzenli ilerleyiş Toplumsal Seleksiyon kanunlarının oturuştuğunun da belgesi olur. Aynı yerden. G.a.)… yukarı Vahşet... Artık bu aşamada insan bu günkü insandan ayırt edilemeyecek anatomi gelişimine uğramıştır. Analık düzeni kurulmuş-Totemlerin kaya resimleri inanılmaz realizmlerle ortaya konulmuş: Temel zemberek-komüna-üretici güçler insan yaşamını süratle geliştiren biricik toplumsal seleksiyon kanunu olarak egemenliğini kurmuştur. Doğal seleksiyon kuralları artık Toplumsal Seleksiyon kanunlarına dönüşmüştür (İnsanın Türeyişi. Darwin).s Kafatası kubbe yüksekliği bugünkü insan seviyesine yükselerek oturuşur. 50 endeksten 60 endeksi sivarına çıkar ve artık insanda anatomik başkalaşım (bedensel mutasyona uğrama
18 S. Ş.,A.g.e., s. 48.
* Dilci Phlip Lieberman ve Anatomisi Edmunut Creün, Neandarthal insanın sesli harfleri çıkarabılecek gırtlak yapısına ulaşamadığını bulmuşlardır. Gırtlak Sapienslerde ve bizde çenenin altında, Neandarthal’de çok daha yukarıdadır. Bu yüzden dil ağız-boğaz alanını genişletemez ve genizi (burun boşluğunu yeterince kullanamaz ve larins -ses telleri gelişemez. Sesli harfler çıkanlamadıkça konuşma iki hece homurtu ve geveleme (bebek) seviyesinde kalır. (Süleyman Şaşmaz, Bejin Bilimi. Tarih Bilimi Yayl. Temmuz 1997, s 324.) ile gelişme durur. Çünkü üretici güçler (komüna ve Temel zemberek) anatomik gelişimin yerine geçerek toplum biçimlerini geliştirecek ve beyinsel gelişimi sağlayacak gelişime ulaşmıştır.19
"İnsan beyninde hayvancı! üreme ve yaşam genleri-bellegi, öncelikle Toplumsal Seleksiyon süzgecinden geçerek (yani insan korteksini yaratan koşulların + korteksin süzgecinden geçerek çifte baskıya uğratılmak üzere yine kortekse ulaşır. Korteksin yanıtı yine aynı sentezden geldiği için benzer bir baskı olur. Bu bilinç tohumu ile bilinç altı çarpışmasıdır. Bu bilinç tohumu ile bilinçaltının çarpışması dır. Bunun sentezi bilince çıkarma = ön beyin korteksinde düşünme nöronları - snapsları ve belleği olur. Toplum geliştikçe önbeyin anatomisi yeni kuşaklarda sıçrama yapar; Tez-Antitzi de sentezi de kapsar. "20 (Ateşi sürekli kullanan insan türü Neanderthal'in, 1600 cm3'ü aşan beyin hacmine rağmen alın lobları gelişmemiştir. Cinsel yasakların geliştiği. Totetemin olduğu dönem g.a.).
"Alın loblarında belirli bir merkez değil sentezler bütünü (bilinçaltı, bilinç tohumu ve bilince çıkarma sentezleri) bulunduğu için genellikle bellek ve psikolojik kişilik genleriyle yüklü olmalıdır. Çünkü hasara uğradığında ortaya çıkan kişilik evrimleri (psikolojik genler) ve bellek kayıpları dolayısıyla düşünme yetisi kayıplarıdır... Alın lobları hareket merkezi değil, hareketi yönlendiren bellek ve psikolojik gu koordinasyonlarının örgütüdür."21
"Alın loblarının önemli hasarlarında "kişilik bozuklukları" insanın evrimini yansıtacak denli ortaya çıkmıştır".22
(Neanderthal'in insan türü olduğunu, anatomik açıdan insan olmadığını hatırlatayım. İnsan yavrusunun insan olma - yaşama savaşı veren ataları olmasaydı, bir maymunu, iyi bir eğitimle insanlaştırabilirdik. g.a.)
Bu bölümün uzun tutulmasının sebebi sadece Toplumsal seleksiyonu (özellikle temel zembereği) anlatmak değil, aşık olabilmek için önce insan olabilmek gerektiği içindir. Umarım okuyucu sıkılmıyordur. Konuyu biraz daha genişleteyim. "Burada Asya üzerinde duruşumuzun önemi şurada: Vahşetten Barbarlığa geçiş veya insanın yeniden doğuşu dediğimiz aşamanın geniş ve yaygın biçimde bu bölgede yoğunlaşması ve bir tek insanlık sentezi oluşurken genellikle MOGOLLUK diyebileceğimiz bir ATA KÖKÜ'nün belirmesidir...
^ Süleyman Şaşmaz, "Evrimin Toplumcu!... " Doğa ve İnsan Projeleri, Sayı 2, Aralık 1996. s. 12-13. 20 Süleyman Şaşmaz. Beyin Bilimi, s. 265. 21 A.g.e., s. 248. " A.g.e., s. 246.
İnsanlık çömlekçilik ile Aşağı Barbar biçimde yeniden doğar doğmaz yavaş bir gelişimle yeryüzüne yayılırken, l- Genetik olarak, 2- Coğrafya farklılıkları bakımından, 3- Toplumsal (Komüna) yaşantısının farklılıkları yüzünden IRKSAL değişim gelişim ve yayılım göstermiştir." 23 (Burada ırkçılıkla suçlanmak istemiyorum gibi bir baskın (dominant) tipi yaratsa da; bu tipin veya "değişmez anatomik sentzin" kendi içinde ve tabii ki genlerinde eski atalarından aldığı melez resesif (çekinik) özellikleri taşıyordu g.a.")
Üretici Güçler (teknik, coğrafya, gelenek-görenek vs "Tarih", kişi), komüna ve Temel Zemberek birbiriyle ilişki halindedir.
"1. İnsan Bilinci* bu üçlü mekanizma içinde gelişirken, beynin her hücresinde uzmanlıklarına göre doz doz nüfus etmek üzere bu üçlü mekanizma yer alır 2. ve toplumsal evrimle öz ve biçim değiştirir: yani Toplumsal Seleksiyon ile sürekli rnutasyonik başkalaşımlar geçirir."24
İnsanın sadece beyni insanlaşmadı, bedeni de insanlaştı. Beyin ve beden bir bütündür. Birbiriyle ilişki halindedir. İnsan için insülin sağlamanın başlıca kaynağı hayvan pankreası olması; domuzgillerin ve sığırgillerin insülinlerinin en çok kullanılan olrması insan olmadığım anlamına gelmez. İnsanın DNA-RNA'sına dek işlenmiştir. Temel Zemberek Sorun, onun kimler tarafından, hangi üretici güçler seviyesindeki komünada nasıl işlendiği ve nasıl bozulduğudur. Konumuzun ucu ülser'e, kalp ve kan dolaşımı bozukluğu. şişmanlık ve çeşitli cilt hastalıklarına vs. kadar gider. Tıp öğrencileri kişinin "biyo-dram"ını insanlığın Sosyal Tarihinde arayabilirler mi? Şimdi Aşk üzerinde durabiliriz.
AŞK'IN TANIMI ANLAMI ve TARİHİ MADDESİ
"Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu. Yoksa ebediyen hiçbir yerde yaşayamayacaktı." (\Villiam Faukner)
Aşk "nitelik ve çeşitlilik yönünden, "uçsuz bucaksız bir dünyadır" elbette, fakat varsayımı hatırlayalım: Totemde aşk yoktur."*
23 Süleyman Şaşmaz. İnsanın Temelleri. 3. Cilt Tarih Bilimi Yay.. Mart 1995. Bursa s. 51 ve 55.
* A.g.e.. s. 56.
Bilinç: "Hücreler-genler belirli alanlarda merkezseler de bilincin merkezi olamazlar: bütün o merkezler bilince katıldıkları için bilincin bir yanını yansıtırlar. Bilinç ise beynin işleyiş mekanizmasıdır beynin bütününün seferber olduğu bir mekanizmayla işler ve insanın temel zembereği ilk komutu veren bir mekanizmaya sahiptir." S.Ş. Beyin Bilimi, s. 48-49.
24 Süleyman Şaşmaz. Beyin Bilimi, s. 27. ^ * Bu tartışma bizi aşk konusunda "hormoncu yaklaşıma" götürür.
Vahşet (H. Morgan'in tasnifi) çağını yaşayan insan yeryüzünde kalmamıştır. "Dolaysız İpuçları yok
"Bir insanın karısının onun en yakını olduğu düşüncesi, daha pek yenidir" "Yunanlılar arasında, bir insanın tanrıların kapris ve kötülükleri yüzünden çarptırıldığı bir "Delilik" diye bilinirdi."25 Bir sosyal antropolog, Zambia'da yaşayan Barotse'ler üzerinde, şu ilginç gözlemi yapıyor: Eğer erkek karısına aşırı derecede düşkün ise, onun büyülenmiş olduğu kabul edilir" 26 "Bir yabani kendine bir hayvan adını verdiğinde o hayvanı erkek kardeşi olarak çağırır ve öldürmez" "Ama bir cinsel bir totem belirlenmesi nispeten nadirdir ve şimdiye kadar yalnızca Avusturalya'da rastlanmıştır buna. Totem daha yaygın olarak bir cinsiyet grubuna değil, bir kabileye ya da bir klana mal edilir, kalıtsal olarak da ya erkek ya da kadın çizgisindedir. Bir bireyin kabile totemiyle ilişkisinden farklı değildir; onu öldürmez, ondan kendi erkek kardeşiymiş gibi söz eder, kendini onun adıyla çağırır." 27 "Cinsel yasaklar toplumu içinde Komün(kan) teşkilatını hızlandırıp güçlendirici etki yaparken, kişi içerisinde de genleri enerjiyi toplumsal yücelmeye kanalize ediyordu. Bu zemberek, daima komünayı ve dolayısıyla üretici güçleri zenginleştirici etki yaparken kişiyi komünün emrine sokuyor ve hiçleştiriyordu." 28 "Ya oymak hayvanın soyundan gelmektedir, ya da oymağın insan atası söylensel çağlarda bu hayvanla evlenmiştir." 29 Kişiler bir araya gelmez, komünler (totemler) bir araya gelir, kişi adı yoktur, kişi adı totem adıdır. Cinsellik çeşitli kurallara (ana-babayla yatmama gibi) bağlanmış yaşanıyor; fakat, üreyimde babamın rolü dahi nedir bilinmiyor. "Trobriand Adalarında kan-kocanın birbirine yumuşak bakışlar atması, sevgi dolu gülücükler göndermesi ya da cilveleşmesi görülmemiş bir şeydir. ... Yolda yürürken asla el ele tutuşmaz ya da kollarını birbirinin koluna dolamazlar."30 "Topluluğun üyeleri aynı çıkarlara, aynı bilgilere aynı yaşam sanatlarına ve benzer deneyimlere sahip" 31 ve "İlkel koşullarda geleneğin topluluk için çok büyük değer taşıdığı"nı32 kabul ediyorsak, ilkel komünal toplumda, genellikle totemist yaşam biçiminde, kadın ve erkeğin (homoseksüalite totem teşkilatında görünmüyor g.a.) özellikle toplumdan ayrı özel bir dünya kurmaya varabilen kişilik değişimi AŞK, bu toplum biçiminde yoktur. Dolayısıyla SEVGİ de, toplumculuğun "KİŞf'yi hiçe indirdiği bir toplum biçiminde özel olarak "bir kişiye""yönelemez. Bu toplum biçiminin "eşitlikçi""yapısına da aykırıdır.
25 A. Krich, Aşkın Anatomisi, P. Q. Roche '"Sevginin Anlamları", (Çev) Mehmet Harmancı Say Yay., Ocak 1995, İstanbul, s. 169.
~* Max Gluckmaa 1955: 60 atfeden Bozkurt Güvenç. İnsan ve Kültür, 6. Bas., Remzi ki.. Ekim 1994, s. 225. J Frager, Altın Dal. s. 302-303'e atfeden Birant Esinoğlu. Dinlerin Gizemi. Ceylan Yay., Ekim 1996, s. 27. "s Süleyman Şaşmaz. Bejin Bilimi, s. 347.
29 C.L. Strauss. Yaban düşünce. (Çev) Talisin Yücel, Yapı-k. Yay.. İstanbul, Aralık 1994, s. 149.
30 B. Malinovvski, Vahşilerin Cinsel Yaşamı, (Çev) Saadet Özkaİ. Kabala Yay., İstanbul, Ocak 1992, s. 101.
31 Redfield, The Primitive World and Its Transformations, s. 19-23'e atfeden; Alaeddin Şenel, İlkel topluluktan uygar topluma, 3. Bas., V Yay.. Ankara. 1991. s. 90-91.
32 B. Melinovvski. Büyü, Bilim ve Din. (Çev) Saadet Özkal, Kabala Yay.. İstanbul, Mayıs 1990, s. 29.
Toplum biçimleri geliştikçe, ona uyum yapmak "zorunda" olan beyin de gelişip değişir. "Eğer daha önceki aşamanın özellikleri daha sonraki bir aşamada tekrarlanacaksa bu önceki aşamaya basit bir dönüşle meydana gelemez, çünkü o aşama geçmiştir ve geri gelemez. Bu ancak, o özelliklerin daha sonraki bir aşamada yeniden üretilmesiyle meydana: gelebilir. 3' Yeniden üretim, kişinin, toplumda uyum sorununda ortaya çıkar uyum beyinde mutasyonu kışkırtır fakat, kişinin gelişim evreleri, tamamlanmamışsa mutasyon geçici bir süre ertelenir ve beyinde hazır malzemeyi kullanılır, bu tekrar, insanlık :tarihindeki toplum biçimine paraleldir; erkek ne kadar yaşadığı toplumca "erkek olmaya" kanalize edilmiş olsa da, kadını yüceltmekten geri durmayacaktır. (Günlüğüm, 3.2.1992)yine aynı kişi Arap erkeği edasıyla "Yerin dibine gir" diyebilecektir. (9.2.1993). Kavramlar olayalar bahanedir TEMEL ZEMBEREK için. Her insan farklı genetik malzemesini temel zembereğin ayarını, farklı biçimlerde, farklı zamanlarda açılıma uğratır.
Kişinin genetik malzemesi TOPLUMSAL SELEKSİYON kanunlarınca oluşur. bu kişinin şansı veya şanssızlığıdır (yetenek veya hastalık gibi) Kişinin tarihinde. Komüna veya komünaları tarafından, komüna içinde sınıflar, zümre veya tabaka tarafından işlenir. Kişiye aktarılır. Ailesi, eğitim kurumlan, sosyal çevre, eşi, sosyal sistem, kişiye (dolayısıyla beynine) yeni ilişkiler kurma yolunu zorlasa da genetik malzeme inatçılığını korur
Kadın ve erkek, insanlık tarihinde, aynı komünada farklı konumlarından dolayı "bilinçaltlan" farklıdır. Kadın binlerce yıl ezildi, köleleştirildi; fakat,her kadın "yeterince" ezilmedi (Çerkez kızları gibi).
Aşkın anlamı her kişiye ve hayatının akışı içinde kişide farklı zamanlarda farklı anlamda olabilir. Tanımları da kişinin ve kişilerin durumuna göre değişir. Bu durumda evrensel bir tanım yapılamaz mı?
Son olarak Sevgiyi* inceleyelim. Sevgi, hayvan soydaşlarımızda da var kişinin sevgisi, insanlaşmış olmasında. "Oksitoksin insanlarda, sevgi, aşk gibi duygular uyandırıyor... Oksitoksin, doğum sırasında kadınlarda rahim genişlemesini sağlıyor erkek vücudunda ise cinsel heyecan anında büyük miktarlara ulaşıyor."34 Bir başka gazete haberi "Hormonal ve biyokimyasal çözümlemeler, aşık olduğumuz duygusunu veriyor" aşk ve sevgi iç içe yaşanan durumlardır. Aşk hormonu olamaz, bulunan sevgi hormonu olmalı.
" Maıırice Conrforth. Materyalizm ve Diyalektik Yöntem (Çev) Mehmet Türdeş, Sırmal Yay.. İstanbul,s. 133 Prokrustes'in ikinci yatağı "beyin"dir. 34 Radikal Gazetesi. 19.2.1996.
Cmhuriyet Gazetesi. 26 Aralık 1996. s.
Sevgi, Temel zembereğin emri altındadır. Temel zemberek ise Komüna ve Üretici Güçlerle ilişki halindedir. Sevgi ikincil bir durumdadır aşkta. Sevgiyi seferber eden Aşkın kendisidir. Aşk: "İnsan toplumun meydana getiren cinsel yasakların beyinlerde (her ikisi de) yarattığı Temel Zemberek'in, gerek karşı cinsine gerekse toplumuna ve doğasına akarak her türlü açlıklarını giderme eylemi ve şiddetidir. Çünkü, her beyinde farklı dozlarda bulunan Temel Zemberek'in önemli bir yayı cinsel yasaklara diğer yayı ise cinsel yasaklardan hız alarak gelişen ve sosyal yasaklarla da beslenip dinamitleşen: Toplumsal yücelıme dayanır. Her ikisi de beyinlerde yasaklarla duyurulmadıkça şiddetli-beklenmedik açlıklar yaratır. Doyurulması şiddetli-beklenmedik eylemlerle ve yüksek enerjilerle olur. Bu bilinçaltından fışkıran şiddetli enerji eylem içerdiği için de tutkundur: AŞK adını böylece hak eder.
Aşkın Temeli sanıldığı gibi karşı maddede değil, yani Temel Zemberek'in aktığı yerde değil, Temel Zemberekin kendi enerjisinde: Açlıklarında ve ihtiyaçlarındadır. "Gönülün ot ve gül seçimi bundandır.
Kişi bugün, "kotunun darlığıyla, sinirliliğiyle vb. daha pekçok özelliğiyle temel zembereğinin hastalığını, yasaklarını, yönelişini, sosyal sistemde (bireyciliğin çıkar ilişkisinin dengesiz gelişmenin olduğu Finans-kapital sisteminin içinde) yer tutuşuna göre sergiliyor. Temel Zemberek (Komüna ve Üretici G. göre) Toteme, tekniğe, kadına yöneldi kendisini bilince çıkaramadı.
Temel Zemberek bilince çıkarıldığında ve doğanın ve insanın evrimi, gelişimi bilincin kontrolü altına alındığında, Bilinçli Aşk, Temel Zembereğin kontrolünde yaşanacaktır.
Hergün beyninde bilinç üreten insan, Temel Zembereği zincirlerinden kopardığının farkında değildir. Ve özellikle insanı konu alan bilimler "Tarihi Yeniden Düşünmek" zorundadırlar.
Yorumlar