İLKÖĞRETİME YENİ BAŞLAYAN ÇOCUKLAR İÇİN OKUL KORKUSU

İLKOKULA YENİ BAŞLAYAN ÇOCUKLAR  İÇİN OKUL KORKUSU


       Eğitim öğretimin başladığı bu dönemlerde okullarımızda karşılaşılan en önemli sorun okula uyum sağlamakta güçlük çeken çocuklar olmaktadır. Her çocuğun gelişim süreci birbirinden farklıdır. Bazı çocuklar okul öncesi eğitim alarak ilköğretime başlarken bazı çocuklar ise hiçbir hazırlık çalışması olmadan ilköğretime başlamaktadır. Bu farklılıklar göz ardı edilmeden çocuklara yaklaşılması ve yapılacak çalışmaların bu doğrultuda planlanması gerekmektedir.  Okula uyum sağlamakta güçlük çeken çocukların okulöncesi eğitime geri gönderilmesi  ya da seneye başlamasını öngörmek oldukça yanlış bir tutumdur. Sorunun nereden kaynaklandığı okul, aile ve rehberlik servisi ile işbirliği yapılarak araştırılmalıdır. Rehberlik servisi bulunmayan okullarda aile, Rehberlik ve Araştırma Merkezine yönlendirilmelidir. Çocuğun gelişim düzeyi yetiştiği çevre ile yakından ilgili olduğu için çocukta karşılaşılan herhangi bir problemde önce yetiştiği  çevre koşulları incelenerek, elde edilen sonuç doğrultusunda gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Aksi halde yanlış uygulamalar yapılabilir.

 

İlkokula yeni başlayan bir çocuğun gelişim özellikleri 

 

Zihinsel gelişim özellikleri:  Çocuk okula başladığında okuma, yazma ve aritmetik ile ilgili üç temel görevi yerine getirmesi gerekmektedir. Bu görevleri yerine getirebilmesi için okula yeni başlayan çocukların okuma-yazmaya “hazır bulunuşluk düzeyine” ulaşmış olmaları gerekmektedir. 

         Çocuk ilkokula geldiğinde mantıklı bir düşünme sisteminden yoksundur. Bir kavanozdaki suyun ince ve uzun bir şişeye boşaltıldığında miktarının değişmeyeceğini düşünemezler. Somut düşünme  hakimdir,alan, hacim ve ağırlık gibi soyut ölçümleri anlayamazlar. Eğitim ve öğretimde deney ve materyaller kullanılmalı ve bunlarda sözel olarak açıklanmalıdır. Uyarıcı eksikliği olan ve kırsal kesinde yetişmiş çocukların gelişimleri biraz daha yavaş olabilir. Bu nedenle çocuklarla yapılacak çalışmalarda öğrenmeye hazırlık çalışmalarının süresinin biraz daha uzun tutulması yararlı olacağı düşünülmektedir.

 

Bedensel gelişim özellikleri:  Bu yaşlarda çocukların büyümeleri yavaşlamıştır. vücut, el-kol, ve bacaklarını yetişkinler gibi hareket ettirebilirler. Ancak parmak kasları tam olarak gelişmedikleri için kalem tutmakta ve yazmakta zorluk çekebilirler. Genellikle kocaman kocaman yazarlar. Küçük kas gelişimleri tam olarak sağlanmadığından gözleri ile kalemi takip etmekte de güçlük çekebilirler. Uzun süre oturduklarında bedenlerinde çeşitli  ağrılar oluşacağından sık sık dolaşma ihtiyacı duyarlar. Zevk aldıkları oyunlarda ya da eğitim aktivitelerinde yorulduklarını fark etmezler.

 

Sosyal gelişim özellikleri: Bu dönemde çocuk anne babanın otoritesi yanında başka bir yetişkinin otoritesine girer.

Çocuğun arkadaşları ile iyi ilişkiler kurması içinde yaşadığı aile ortamı ile yakından ilgilidir. Çoğun evde güvenlik ve sevgi ihtiyacı yeterince karşılanmış ise  ve neleri yapıp neleri yapamayacağı öğretilmiş ise toplumsal kurallara uyum sağlaması kolay olur.  Arkadaş edinmekte zorlanmaz. Aşırı sevgi ve koruma içinde yetişmiş çocukların uyum sağlaması ve arkadaş edinmesi daha geç olabilir.

Bu dönemde çocuklar arkadaşlarıyla yarış yapmaktan ve birinci olmaktan çok hoşlanırlar.

 

Duygusal gelişim özellikleri:  Çocuk bu döneme gelinceye kadar daha önceki yaşlarda kişiliğine temel güven/güvensizlik, özerklik/kararsızlık, utanç, girişim/suçluluk duyguları gibi bir çok olumlu ve olumsuz nitelikler kazandırmıştır. Olumsuz duygular kazanmış olan çocukların okula uyumları daha güç olmaktadır. Buna karşılık olumlu duygular geliştiren çocuklar daha çabuk uyum sağlarlar.Duygusal olarak okula başlamak için gerekli olgunluğa ulaşmamış çocuklarda “ okula uyum problemi ve okul korkusu”oluşabilir. Okul korkusuna bağlı olarak da  kemelik, tırnak yenme, tikler… gibi çeşitli sorunlar oluşabilir.

 

OKUL KORKUSU

Okul korkusu nedir?   

Okul korkusu kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünmesidir. Daha çok ilköğretime başlarken görülse de yuvaya başlarken ve ergenlik döneminde de görülebilir.

Okula başlayış ailenin yaşamında çocuğun konuşması ve yürümesi gibi önemli bir aşamadır. Okula başlama çocuk yönünden belli bir ruhsal olgunluğa ulaşmış olmayı gerektirir. Zihinsel gelişimi normal olan bir çocuk, ruhsal bakımdan evden kopabilme olgunluğunu  gösteremeye bilir. Böyle çocuklar için okula gidiş öyle mutlu bir olay değildir. Okula yeni başlayan her çocuk için okulda öğretmen ve arkadaşlar başlangıçta onun duygusal olgunluğuna bağlı olarak az veya çok bir tehdit kaynağı oluşturmaktadır. Okula başlama kaygılı ve güvensiz çocuklar üzerinde büyük bir psikolojik baskı yaratabilir. Bunun sonucu olarak da  okula yeni başlayan bazı çocuklarda kekemelik, tik oluşumu, altını ıslatma, tırnak yeme… vb gibi durumların görülmesi mümkündür.

Okul korkusunun yaşanmasında en önemli etken aile tutumlarıdır; Aile bireylerinin birbirine bağımlı olduğu  ailelerde çocuklar okulda iken aileden birine bir şey olacağı korkusunu yaşarlar ve okula gitmek istemezler. Aşırı korumacı ailelerde çocuğun yapabileceği işleri de aile kendisi üstlendiği için çocuğun kendine güven duygusu ve sorumluluk alma becerisi gelişmemektedir. Bu çocuklar ailelerinden ayrı oldukları zamanlarda kendilerini çaresiz hissetmektedirler. Bazı aileler çocuğun üzeri kirlenir, küfür öğrenir, hırpalanır, düşer… gibi endişelerden dolayı yaşıtları ile oynamasına izin vermez. Bu çocuklar okula gittiklerinde oyuna katılmakta ve arkadaş edinmekte çeşitli sorunlar yaşarlar. Aile içinde kurallara uymayı öğrenmeyen ve her şeyi istediği zaman yapan çocukların, okula başladıklarında belli kurallara uymak zorunda olması ve istemediği halde bazı şeyleri yapmak zorunda olması okul korkusuna sebep olabilir. Bazı ailelerin başarı beklentilerinin yüksek olması da çocukların okul korkusu yaşamasında etkilidir.

Okul korkusu; çocuğun okula başlamasıyla ilgili olsa da asıl sebep çocuğun anneden ayrılma kaygısı yaşamasıdır.Okul öncesi dönemde kazanılması gereken beceri ve tutumların yeterince gelişmemesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur.

Okul korkusu yaşayan çocuklar utangaç tavırlı ve aile bireyleri dışındaki yabancı kişilerle sosyal ilişki kurmakta zorlanırlar. Arkadaşlık ilişkilerinde ve sosyal faaliyetlerde etkin değildir ve reddedilmesini önleyecek sosyal becerileri gelişmemiştir. Kendine güven duygusu,    sorumluluk üstlenme  ve sorun çözebilme becerisi gelişmemiştir.

Temel ihtiyaçlarını karşılayan, güven, korunma ve ait olma duygusu sağlayan anne ve  babasından ayrılması çocuğa tedirginlik verir. Anne babanın geçimsizliği. Ailenin, çocuğun okula başlamasından duydukları tedirginliği çocuğa yansıtması. Aileden birinin hasta olması ya da ölümü. Annenin ilgisini zorunlu olarak azaltan faktörlerin olması. Taşınma, maddi sorunların olması … gibi durumlar okul korkusunu destekler. Ayrıca; çocuğun okulda arkadaşlık kuramaması, alay edilmesi,  yetersiz uyku gibi faktörlerde  okul korkusuna neden olabilir.

 

Okul korkusu yaşayan çocuklarda;  alınganlık ve sinirlilik, iştah ve uyku  sorunları, heves ve enerji kaybı, utangaçlık, okul etkinliklerine karşı isteksizlik görülür. Bunlara ek olarak Pazar akşamları ve sabahları mide bulantısı, baş ve karın ağrısı, kusma… gibi bedensel olmayan psikosomatik rahatsızlıklarda görülebilir. Çocuğun okula gitmeyeceği kesinlik kazanınca bu rahatsızlıklar ortadan kalkar.

 

 

Ne yapılmalı?

Sistematik duyarsızlaştırma yöntemi kullanılabilir. Çocuğun bu ayrılığa yavaş yavaş alıştırılması (anne ya da babanın önce sınıfta, sonra koridorda, sonra bahçede ve daha sonra çocuğu evde beklemesi gibi). Önemli olan çocuğun rahatlamasını sağlamak olduğu için bu aşamaları çocuk rahatlamadan geçmemek gerekir. Çocuğa güvence verilmesi ve bu güvencenin yerine getirilmesi (seni bahçede bekleyeceğim deyip belirlenen zaman kadar bahçede bekleme gibi).

Bu süre içerisinde çocuğun rahatsızlıklarının bedensel bir nedenle oluşup oluşmadığının araştırılması , kısa süreli ise ve yaygın değilse bu belirtilerin fazla dikkate alınmaması gerekir.

     Aile bireyleri tutarlı ve kararlı  davranmalı. Okula gitmesi gerektiği kesin ve net bir ifadeyle çocuğa bildirilmeli. Şikayetleri ile aşırı derecede ilgilenilmemelidir. Bu ona daha çok şikayet etme fırsatı verir.

     Çocuğun kaygısı ile alay edilmemeli ve kaygısından dolayı küçümsenmemeli. “Bahane yapıyorsun”. gibi sözler söylenmemeli.

     Çocuğun okula devamı sağlanmalı. Korkusu geçene kadar evde kalsın yada seneye başlar gibi yaklaşımlar sorunu sadece erteler. Sınıfa girmek istemese de öğretmenler odasında ya da koridorda beklemesi sağlanmalı.

     Çocuk tehdit edilmemeli (okula gitmezsen sana oyuncak almam…). Buna karşılık rüşvette verilmemeli ( okula gidersen sana oyuncak alırım… gibi).

     Üstesinden gelebileceği görevler verilerek kendine güven duyması sağlanmalı. Onun etkin olduğu sınıf içi etkinlikler düzenlenmeli ya da öğretmenin yönettiği oyunlarla sosyal becerilerini geliştirmesi sağlanmalı.

    Okul içinde çocuğu huzursuz edecek herhangi bir durum varsa bunlar ortadan kaldırılmalı (olumsuz öğretmen tutumları, şiddet olaylarına şahit olma…)

    Okul korkusu çocuğun okula, aileye ya da öğretmene yönelik bir tepkisi değildir. Bu nedenle çocuğa zaman tanınmalı ve  çocuk suçlanmamalıdır.

 

Kaynak: Yıldız KUZGUN, İlköğretimde Rehberlik, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2002.

YAVUZER H.,Okul Çağı Çocuğu, İstanbul, Remzi Kitapevi,2000

(GRUBUMUZ TİCARİ BİR KURULUŞ DEĞİLDİR)

Yorumlar

Yorum Bırakın