MADDE KULLANIMI BOZUKLUKLARI

TANIM:
Madde kullanım bozukluğu, bağımlılık yaratan her tür maddenin yoksunluk belirtileri gösterecek derecede kullanımıdır. Uyuşturucu madde kavramı, bedene girdiklerinde ruhsal, davranışsal ve bedensel değişikliklere neden olan ve bağımlılık yapabilen kimyasal maddeleri kapsamaktadır. Bu maddeler şu şekilde sınıflandırılabilir:

Opiyatlar : Morfin, eroin, kodein, metadon, meperidin.
Uyarıcılar : Amfetamin, kokain, acstasy, kafein.
Merkezi sinir sistemini baskılayanlar: Barbitüratlar, meprobomat, benzodiazepin (diazem), alkol, akineton.
Halüsinojenler: LSD (liserjik asid dietilamid), meskalin, psilocybin, DMT (dimetiltriptamin), DET (dietiltriptalmin), DOM (dimetoksimetil amfetamin), MDA (metilendioksi amfetamin).
Uçucu maddeler (volatile hydrocarbons): Tiner, benzin, gazolin, glue (bali gibi yapıştırıcılar).
Esrar ve benzerleri.
Fensiklidin (PCP).

Uyuşturucu kavramının günlük kullanımında alkol ve sigara yer almamasına rağmen bunlarında şiddetli bağımlılık yapan maddeler oldukları gözönüne alınmış ve tüm dünyada bu kapsam içinde değerlendirilmelerine karar verilmiştir.
Uyuşturucu maddelerin neden kullanıldığı sorusuna çok sayıda ve olguyu farklı yönlerden yordayan cevaplar verilmektedir. Bunlardan belki de ilk akla geleni karşılaştığı ve karşılaşacağı sorunları anlamaya, çözmeye yönelik bir kişilik gelişimi olmayan insan, çaresizlikle bunlardan kaçma, bunları unutma, kendine başka bir dünya bulma gereksiniminde olacaktır. Kendini geliştirme çabası yerine başka birisiymiş gibi olmayı tercih edince bunun araçlarının da bulunması gerekecektir. Buna yeni şeyleri deneme, yasak olanı yapma dürtüsü eklenince uyuşturucunun yolu da açılmış olur. Kişilik değişik bedensel, ruhsal ve toplumsal katmanlardan oluşur. Normal davranış bu katmanlarda bulunan yapıların dengeli, düzenli ve uyumlu, normal dışı davranış dengesiz, düzensiz ve uyumsuz çalışması sonucu ortaya çıkar. Davranış bozuklukları, ruhsal hastalıklar bu katmanlardan birinde ya da bir kaçında yer alan yapısal ve işlevsel bozukluklardan kaynaklanır.
Alkol ve madde kullanımına yol açan kişilik yapısı da bu katmanlardan birinde ya da bir kaçında yer alan işlevsel bozukluk sonucu ortaya çıkar. Bu katmanlar kalıtımla aktarılan bedensel ve ruhsal özellikler, merkezi sinir sisteminin yapısı ve işlevi, kişiliğin gelişmesinde önemli bir rolü olan zeka düzeyi, benlik gelişimi, içinde büyüdüğü aile çevresi ve toplumsal ortamlardan oluşur.
Aile içinde aile bağlarını kuramamak, toplum içinde değerlerin tepe taklak edilip başkalarından üstün olmanın acımasız ölçütünün benimsenmesi insanın yalnızlaşmasına ve kendine yabancılaşmasına yol açmaktadır. Gelenekçi toplumun baskıcı etkileri nasıl bunaltıcı ise bugünün toplumunun özgürlük etiketiyle sunduğu başıboşluk ve sorumsuzlukta o derece bunaltıcıdır. Bundan en çok zararı, bu kargaşa içinde ne yapacağını bilemeyen gençler görmektedir. Kişilik gelişimini başarması engellenen, kimlik bunalımını aşmasına yardımcı olunmayan gençlerin şaşırmış arayışlarında önlerine çıkan uyuşturucuları kullanma olasılıkları her zaman olacaktır. Olayların sonuçlarına takılıp nedenleri düşünmemek yanlışını sürdürdükçe, bu belanın sınırları daha da genişleyecektir.

ÖZELLİKLER:
* Uyuşturucu madde kullanımı genellikle erken yaşlarda başlar ve en sık 18-25 yaşlar arasında görülür.
*Başlama yaşı ne kadar küçükse bağımlılık riski de o kadar artmaktadır.
*Sigara daha sert maddelere en önemli geçiş maddesi olduğu için, madde kullananların çoğu sigara bağımlısıdır.
*Bu kişilerde engellere dayanma eşiğinde düşüklük, panik, bunaltı, çökkünlük ve ağır yılgınlık görülür.
*Güçsüzlük ve başarısızlıklarını kapatabilmek için otoriteyle çok sık çatışırlar.
*Bağımlı kişilerde kişilik bozukluğu oranı yüksektir. Ancak bu bulgu bütün bağımlıların bir kişilik bozukluğu içinde olduğu ya da bağımlılığın bir kişilik bozukluğu olduğu anlamına gelmez.
*Kadın ve erkekler arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlığı açısından önemli bir fark saptanamamıştır.
*Genel olarak uyuşturucu kullanım sıklığı sosyoekonomik düzeyler arasında önemli bir fark göstermemektedir. Farklı olan şey kullanılan maddenin cinsidir. Örneğin kokain yüksek, uçucu maddeler ise düşük sosyoekonomik düzeydeki kişiler arasında görülmektedir.
*Uçucu madde koklayan gençlerin yaş ortalaması 7-19 arasında değişir. Diğer uyuşturucu maddeler ile kıyaslandığında uçucu madde kullanımının başlama yaşı oldukça düşüktür. Ucuz ve kolay elde edilebilir olması, yoksul kişilerin daha fazla kullanmasını ortaya çıkarmaktadır.
*Madde kullanımını bırakan kişilerin olumsuz bir olay yaşadıkları zaman tekrar madde kullanmaya başladıkları görülmektedir.

Uyuşturucu Maddeler ve Kullanımıyla İlgili Yanlış İnançlar
* "Ben Bağımlı Olmam." Herkes bağımlı olabilir. Bağımlıların büyük çoğunluğu maddeyi kontrol edebileceği inancı ile kullanmaya başlar. Hiçbir zaman bağımlı olabileceğini düşünmez. Amaç ara sıra kullanmaktır. Ancak sonuçta kişi bağımlı hale gelir. Çünkü bağımlılık uyuşturucu kullanımının kaçınılmaz sonucudur. Madde kullanımı bedende zamanla biyolojik değişikliklere yol açar. Madde kullanıldığı sürece bundan kaçınmak olanaksızdır.

* "Ben kontrol edebilirim." Bu inanç ile madde kullanmaya ilk adım atılmaktadır. Bir çok kişi hala kontrol edebileceği inancını taşırken bağımlı hale gelmiştir. Bağımlı olanların bir kısmı ise hala kontrol edebileceğine inanmaktadır. Kişi uzun süre bağımlı olduğunun farkına varmaz. Vardığında ise çok geçtir.

* "Benim iradem güçlüdür." Bu durumun irade güçlüğü ya da zayıflığı ile bir ilişkisi yoktur. Kişilik patolojileri kimi zaman madde kullanımına neden olabilmektedir. Ancak böyle bir sorunu olmayanlarda bağımlı olabilmektedir.

* "Bir kere kullanmaktan bir şey çıkmaz." Kokain gibi bazı maddeler ilk kullanımdan sonra bile bağımlılık oluşturabilir. Bağımlılık yapan maddelerin psikolojik etkileri çok yoğundur. Bu nedenle bir kez kullanımında bile bağımlılık riski vardır. Bir kere kullanıldıktan sonra uyuşturucu maddenin ikinci kez kullanılması daha kolay olur, çünkü kişinin korkusu kalkmıştır ve maddeyi nereden bulabileceğini bilmektedir.

* "Ara sıra kullanmakla bir şey olmaz." Bağımlılık genelde kişilerde ara sıra kullanmak niyetiyle başlar. Ancak daha sonra bağımlı hale gelinir. Aralıklı uzun süre kullanım da bireyde ruhsal ve kimyasal değişikliklere neden olur.

* "Herkes kullanıyor ve bir şey olmuyor." Bu düşünce kişinin kendisine yandaş arama çabasından kaynaklanır. Unutulmamalıdır ki madde kullanmayan kişilerde mutlu ve üretken yaşayanların oranı madde kullananlara göre çok daha fazladır.

* "Sadece zayıf bireyler bağımlı olur." Madde kullanan kişiler belli bir süreç içinde zayıf insanlar haline gelir. Kimse bağımlı olmak amacıyla uyuşturucu kullanmaya başlamaz. Bu nedenle bağımlıları zayıf, tehlikeli insanlar olarak nitelemek yanlıştır.

* "Esrar sigara ve alkolden daha tehlikeli değildir." Esrar tehlikeli bir uyuşturucu maddedir. Alındıktan sonra bedende yağ dokusunda birikir (özellikle beyin ve üreme organlarında) ve bu nedenle zararlı etkileri daha yüksektir. Bellekte kayıp, öğrenme bozukluğu, solunum sistemi bozukluklarına neden olabilir. Esrar sigaradan daha yüksek oranda kanser yapıcı madde içermektedir.

* "Beni bu maddeleri kullanmaya başka nedenler itti." Hangi nedenle olursa olsun eğer kişi kendine zarar veren bir davranış içinde ise bunun sorumlusu kendisidir. Bunun istisnası maddenin kişiye zorla verilmesidir. Anne baba ya da toplumu suçlamak kişinin kendine karşı sorumluluğunu almayı öğrenememiş olmasından başka bir şeyi ifade etmez.

* "Uyuşturucu sadece kullanan kişiye zarar verir." Aile üyesinin durumundan etkilenir, bireyin üretkenliği ortadan kalkar, sağlık harcamaları artar, istenmeyen kazalar, madde bulmak için suç işleme, diğer insanlara uyuşturucu kullanımında örnek olma gibi olumsuz sonuçlarda gerçekleşebilir.

* "Tüm bağımlılar hapsedilmelidir." Cezasını çektikten sonra çıkan kişi tedavi olmadıysa tekrar madde kullanmaya başlayabilir. Bu nedenle ancak tedavi ve rehabilitasyondan sonra kişi iyileşebilir ve madde kullanmayı bırakabilir.

* "Ben uyuşturucu kaçakçılarından zarar görmedim." Kişinin uyuşturucu kullanmaması, onun uyuşturucu ticaretinden zarar görmediği anlamına gelmez. Çünkü tüm ülkelerde ve ülkemizde uyuşturucudan sağlanan para yasal olmadığı için tekrar yasal olmayan alanlarda değerlendirilmekte örneğin silah ticaretinde kullanılmaktadır. Aynı zamanda ticareti karlı bir iş olduğu için terör grupları tarafından yürütülmekte ve ülkeye verilen zarar daha da artabilmektedir. Kara paranın bilinen en önemli kaynağı ve gücü bağımlılık yapan maddelerin ticaretidir. Paranın aklanması gibi ekonomik manipülasyonlar devlet ekonomisini ciddi bir biçimde tehdit etmekte Türkiye gibi gerekli finansal önlemleri henüz yasallaşmamış ülkelerde yatırımlar açısından ciddi bir girdi payı oluşturabilmektedir. Bunun anlamı örgütlü suç unsurlarının yasal nitelikli ekonomik bir güç haline dönüşmesidir. Bu tür durumlar toplumdaki tüm duyarlı dengeleri sarsabilir.

* "Uyuşturucu bağımlıları tedavi edilemez." Tedavisi çok zordur ancak, bu tedavi edilemeyecekleri anlamına gelmez. Kişi tedavi olmaya ve bırakmaya niyetli ise o zaman başarı oranı yüksektir. Tedavi mutlaka konunun uzmanları tarafından yapılmalıdır.

* "Sokaklarda uyuşturucu bulunursa doğal olarak bağımlı sayısı artar." Kolay bulunabilirlik kullanım oranını arttırabilir. Ancak yasaklanması da uyuşturucuya olan merakı arttırır. Bir uyuşturucu maddenin kolay elde edilmemesinin yanında insanların bu konuda bilgilenmesi ve uyuşturucuya karşıt bir tutum geliştirmiş olması çok önemlidir. Aranmayan, modası geçmiş, hiçbir merak uyandırmayan bir olgu haline gelmesi uyuşturucu talep ve arzını etkileyecektir.

NEDENLER:
Uyuşturucu bağımlılığının nedenleri karmaşık ve çeşitlidir. Ama yalnızlık, endişe, acı ve umutsuzluk, reddedilme ve gereksinimlerini karşılayamama gibi yoksunluklardan kaçış nedenlerin başında gelmektedir.

Bireye Bağlı Nedenler
*Kişinin duyguları, düşünceleri, yetenekleri, değerleri ve amaçları doğrultusunda kendini gerçekleştirmesi, varolması çok önemlidir. Bunun olmaması durumunda yaşanan sıkıntılarla birlikte bağımlılık tehlikesi ortaya çıkabilir.
*Bazı araştırmalar madde kullanımına yatkın kişilik özelliklerinden bahsetmektedir. Buna göre; düşüncede negatiflik, duygularda sık değişim, fevri davranışlar, tatminsizlik ve huzursuzluk ortak özellikler olarak göze çarpmaktadır. Hafif derecede depresyon içinde bulunan bu kişiler kuruntulu ve karamsar bir ruh haline yatkındırlar.
*Kişilik bozukluklarından paranoid, sizotipal ve antisosyal tip bozukluklarda, saldırganlık ile alkol ve madde kullanmaya yatkınlık görülür.
*Bana bir şey olmaz düşüncesinin yaygın olduğu gençlik çağında ergenler daha kolay risk alır ve olası kötü sonuçları göz ardı ederler.
*İçme önerisinin reddedilmesiyle arkadaşın kaybedilme korkusu uyuşturucuya başlama sebebi olabilir. Uyuşturucu kullanmayı geri çeviremeyen, içmeyi sınırlandıramayan gençlerde kendini denetleme ve iç disiplin yeteri kadar gelişmemiştir.
*Uyuşturucu kullanan kişiler duyguların ve bedenin yeni heyecanlar yaşama isteğini, kısa süreli de olsa zevk alma arzusunu çok yoğun bir şekilde yaşarlar. Uyuşturucu kullanmanın tehlikelerinin farkında olsalar da, yatıştıramadıkları heyecan isteklerine, merak duygularına ve cüret gerektiren deneme arzularına yenik düşerler. Çevre ve geleneklerin baskısını kırma ve onlardan bağımsız olduğunu gösterme isteği madde kullanımında etkili olmaktadır. Bu tür gençler giyiniş, zevk ve davranış yönünden bir alt grup oluşturarak diğer gençler içinde özendirici olabilmektedirler. Çoğu zaman gençler kendisini farklı bir birey olarak ortaya koyma ve anne babasının bir kopyası olmadığını gösterme çabasıyla, bağımsızlıklarına ve eğlenceye düşkün, macera seven, yerleşik değerleri ve kuralları çiğneme eğilimi gösteren özellikler sergilerler. Özellikle ergenlik döneminde risk alıcı davranışların etkisiyle, bütün zararlarına rağmen madde kullanmak çılgınlık yapma yolu olarak görülmektedir. Ayrıca riskli davranışların kişiyi diğerlerinden farklı kılması ve toplum tarafından hayranlıkla karşılanması, davranışın tekrar etmesine neden olmaktadır.
*Ailelerinden normal ilgi ve sevgi gördükleri halde kendi kişiliklerinin buna yatkın olması nedeniyle bazı gençlerde madde kullanımı görülebilmektedir.
*Bazı uyuşturucuların yaratıcılık verdiği, öğrenmeyi kolaylaştırdığı hakkındaki yanlış inanışlar denemeye yol açmaktadır.

Anne Babaya Bağlı Nedenler
Bağımlılık çocukluk çağında ekilen, gençlik, yetişkinlik çağında gelişen bir davranış biçimidir. Başta anne baba olmak üzere kişilere ya da bu kişilerin yerini alan nesnelere karşı bağımlılık oluşabilir. Çocukluk çağında anne babanın ve toplumsal çevrenin etkisiyle gelişen bağımlılık tohumu bağımlılığı güdü haline getirir. Bunda;
*Anne ve babanın hem birbirleri, hem de çocuk ile ilişkisinin bozuk olması,
*Anne ve babanın otoriter, baskıcı ve aşırı koruyucu tutumu,
*Yeterli destek ve sevgi sağlayamamaları, çocuğun kendini yalnız hissetmesi,
*Çocuğa çok sık suçluluk duygusu yaşatılması,
*Çocuğun yaptığı güzel şeylere ilgisiz kalınması ve başarısının ödüllendirilmeyişi,
*Disiplin anlayışında kararsızlık ve tutarsızlık,
*Gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olunması,
*Göç, işsizlik, kayıp, düşük okul başarısı gibi yaşam stresleri,
*Aile içinde cinsel ya da fiziksel taciz yaşanması,
*Anne ya da babadan birinin ya da her ikisinin alkol ve madde kullanması,
*Anne ve babanın boşanmış ya da anne babadan birinin hayatta olmadığı parçalanmış aileler uyuşturucu kullanmada etkili olmaktadır.

Çevreye Bağlı Nedenler:
* Ergenlik yıllarında uyuşturucuyu denemede akranların rolü büyüktür. Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak uyuşturucuya bulaşmanın başlıca nedenleri arasında yer alır. Ergenler öteki çocuklarla birlikte olduklarında rahat etmek ve saygı duydukları çocuklara iyi görünmek isterler. Grupta belli bir tarzda davranışın onaylanması bir güvenlik duygusu yaratır. Anne babadan bağımsızlaşma sürecindeki genç, davranışlarını grup içinde deneyerek geliştirir. Bu dönemde arkadaş baskısı, anne babanın etkisinden daha güçlü hale gelir Grup tarafından reddedilmek genç için çok korkutucudur ve madde kullanımının bir norm olduğu grupta genç yerini kaybetme ve alay edilme endişesi yaşar. Grupta kalabilmek için boyun eğme, inanma, özdeşleşme süreçlerinden bir ya da bir kaçını kullanarak grubun ortak amaçlarını, beklentilerini ve ilkelerini benimsemeye başlar. Gruptaki davranış kalıbı uyuşturucu almak ise uyuşturucu alır.
*Grup içinde olmaktan mutlu olan içinde bulunduğu ortamda rol sahibi olduğuna inanan genç insan kendisini başkalarından farklı ve üstün görür. Alkol ve madde kullanımını bir saygınlık simgesi olarak kabul eder. Kendisini ortak kültürden soyutlar, ortak kültüre karşı kızgınlık, nefret gibi duygular besler ve bu duyguların etkisi altında maddeyi kullanması süreklilik kazanır.
*Maddenin çevrede bulunması ve elde edilebilir olması madde kullanımını artıran önemli etkenlerden biridir. Eğer bulunulan çevrede madde yoksa, kullanma olasılığı azalır ya da ortadan kalkar.
*Bir toplumda madde kullanımının kabul görmesi madde kullanan kişi sayısını arttırır.

MADDE KULLANIMININ BELİRTİLERİ:
A- Psikolojik Belirtiler:
* Birdenbire ortaya çıkan davranış değişikleri varsa,
*Öfkeli ve gergin bir ruh halindeyse,
*Huzursuzluk ve sakinleşme arasında değişen davranışlar görülüyorsa,
*Aşırı hareketli ya da iğne üstünde oturur bir haldeyse,
*Depresyon ve mutsuzluk hali görülüyorsa,
*Geleceğe yönelik ümitsizlik varsa,
*Derslerdeki başarı oranının tamamen ve her derste düşmüşse,
*Okul kurallarına karşı gelme ve disiplin suçlarında artma olmuşsa,
*Okulu bırakmak istiyorsa, · Aşırı para harcıyor ve harcamanın yerini gösteremiyorsa,
*Alışılagelen arkadaş çevresini değiştirip kendinden daha büyüklerle arkadaşlık ediyorsa,
*Arkadaşlarıyla nerede nasıl vakit geçirdiği konusunda ketum davranıyorsa,
*Akranlarıyla sık sık kavga ediyorsa,
*İçe kapanma, hiçbir şeyle ilgilenmeme ve her şeyden uzak kalma isteği varsa,
*Çevreyle ilişki kurmaktan kaçınıyorsa,
*Kimi zaman aşırı kaygılı ve sıkıntılı, kimi zaman ise aşırı neşeliyse,
*Aile bireylerine karşı tavırlarında değişiklikler görülür. Madde etkisi altında olunduğunun bilinmesinden çekindiği için evde az bulunma ve evde bulunduğu sürelerde odaya kapanarak aile ilişkilerini en az düzeye indirmişse,
*Yalan söyleme ve sorumsuz davranışlar için başkalarını suçluyorsa,
*Madde kullanmak amacıyla banyo ve tuvalette uzun süre kalmaya başlamışsa,
*Dış görünüşüne verdiği önem ve özbakım azalmışsa,
*Madde beynin bilgiyi alma, ayırma ve sentez yapma yeteneğini etkileyerek algılama, bellek ve düşünce işlevlerini bozar. Bu nedenle bütün bilgiler birbirine karışır ve bu durum daha önce algıladıklarını durdurur. Kişi yaşadıklarını farklı bir biçimde algılamaya başladığı için kontrolü kaybeder.
*Maddenin algılama üzerindeki etkisi haincedir. Öyle bir algılama yaratır ki bu maddeleri aldığı sırada kişi her şeyi mükemmel yaptığına inanacak kadar kendini iyi hissedebilir. Ancak gerçekte işlevlerinde bozulmalar ortaya çıkmaktadır.

B- Fizyolojik Belirtiler:
*Hallüsinasyon ve illüzyonlar varsa
*Uykusuzluk ya da aşırı uyku varsa,
*Dalgınlık, halsizlik, yorgunluk görülüyorsa,
*Yersiz heyecanlanmalar oluyorsa,
*Aşırı derecede terliyorsa,
*İştahsızlık, bulantı ve kusma görülüyorsa,
*Solgun ve rahatsız görünüyorsa,
*Kilo kaybı varsa,
*Karın ve kas ağrıları varsa,
*Ağızda kuruluk yaşanıyorsa,
*Derinden gelen kuru bir öksürük varsa,
*Konuşmada güçlük, peltek konuşma görülüyorsa,
*Gözlerde kanlanma, gözbebeklerinin daralması ya da büyümesi sözkonusuysa,
*Reflekslerde ve hareketlerde yavaşlama varsa,
*Ellerin titremesi, yürümede dengesizlik varsa,
*Ellerinde ya da kıyafetinde yanık izleri veya kullandığı maddenin kokusu varsa madde kullanmından şüphe edilebilir.

MADDE BAĞIMLILIĞININ BELİRTİLERİ:
Bağımlılık bir sendromdur. Psikiyatrik bozuklukların sınıflandırılmasında bağımlılığın çeşitli ölçütleri vardır. Buna göre aşağıdakilerden sadece üçü bağımlılık tanısı koymak için yeterlidir.
*Maddeye karşı tolerans gelişiyorsa, (Tolerans gelişmesi, düşük dozlarla başlayan uyuşturucu alımına, istenen etkiye ulaşılabilmesi için gittikçe artan dozlarla devam edilmesidir.)
*Madde çoğu kez tasarlandığından daha fazla miktarlarda veya daha uzun sürelerde alınıyorsa,
*Maddelerle aşırı uğraş varsa. Bu durumda kişi devamlı olarak kullandığı maddeyi düşünür hiç aklından çıkarmaz ve maddeye karşı yoğun bir açlık hisseder.
*Maddenin azaltılması veya bırakılması durumunda yoksunluk bulguları ortaya çıkıyorsa,
*Yoksunluk hissinden kurtulmak için çok miktarda alkol alınıyorsa,
*Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcanıyorsa,
*Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan çabalar sürekli boşa çıkıyorsa,
*Kişi maddeyi bırakmak isteyip buna karar verdiği halde bırakamıyor veya tekrar başlıyorsa,
*Madde kullanımı nedeniyle iş/okul ve sosyal yaşamında bozulmalar oluyorsa,
*Aile bireyleriyle ilişkisinde giderek artan çatışmalar yaşıyorsa,
*Madde bedensel ve psikolojik bir sorunun varlığına rağmen kullanılmaya devam ediliyorsa bağımlılıktan şüphelenilebilir.
*Önceleri sosyal içici olarak sadece sosyal ortamlarda madde kullanan kişi yalnız kaldığında da madde almaya başladıysa, madde üzerinde kontrolünü yitirmeye başlamış ve madde kullanımı bağımlılık boyutuna ulaşmış demektir.
*Madde kullanımı sonucu fiziksel bağımlılık oluşunca madde alınmadığı ya da azaltıldığı zaman yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtilerin ortadan kaldırılması için madde miktarının devamlı çoğaltılması gerekir. Artık kişi maddenin tutsağı haline gelmiştir. Madde kişi için yegane bedensel ve ruhsal gereksinimdir.
*Kişide hem ruhsal hem de fiziksel bağımlılık aynı anda görülebilir. Fiziksel bağımlılık kısa bir süre içinde sonlanabilir. Ancak asıl sorun ruhsal bağımlılığın sonlandırılmasındadır.
*Uyuşturucu maddeler, maddenin farmakolojik özelliklerine, kullanan insanın kişilik yapısına ve içinde bulunduğu ortamın yapısına göre kısa ve uzun süreli ruhsal bozulmalara ve zehirlenmelere neden olabilir.

UÇUCU MADDE KULLANIMININ BELİRTİLERİ:
*Baskının azalması, keyifli olma hali varsa,
*Konsantrasyon bozukluğu görülüyorsa,
*Çocuğun gittiği bilinen yerlerde çok sayıda boş bali, tutkal kutuları bulunuyorsa,
*Giysileri ve nefesi tiner ya da kimyasal madde kokuyorsa,
*Sarhoşluk, sözü ağızda geveleme ve kontrolsüz tavırları varsa,
*Reflekslerde yavaşlama, titreme varsa,
*Görme bulanıklığından şikayet varsa,
*Dalgınlık ve dikkat dağınıklığı görülüyorsa,
*Davranışlarında ve yaşam biçiminde ani değişiklikler gözleniyorsa,
*Burun ve ağız çevresinde benekler oluşmuşsa ve burun akıntısı varsa,
*İştahsızlık yaşıyorsa,
*Sık ve sürekli baş ve boğaz ağrılarından şikayet ediyorsa,
*Niçin istediğini açıklamadan para istiyor, boş zamanlarında neler yaptığını gizliyorsa uçucu madde kullanımından şüphe edilebilir.

Not: Bu maddeler vücutta biriktiği için kullanımından bir süre sonra ani ölümler gözlenebilmektedir. Ani ölümler oksijensiz kalma, solunumun baskılanması, kalp atım bozuklukları nedeniyle olabilmektedir.

ÖNERİLER:
Anne Babaya Öneriler:
İyi bir dinleyici olmayan, çocuğunu anlamayan, kendi değerlerini empoze ederek çocuğun kendi değerlerini geliştirmesine fırsat tanımayan ebeveynlerin ileride çocuklarıyla sorun yaşayacağı bir gerçektir. Anne babanın şefkati, ilgisi, çocuklar ile geçirdiği zaman ve onlara karşı tutumu, madde kullanımını belirleyici etkenler olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde yapılan bir araştırmada ailelerin çocuklarının madde kullandığını öğrenmesinin çocukların maddeye alıştıktan iki yıl sonra gerçekleştiği anlaşılmıştır. Bu bulgu ailelerin konu ile ne kadar ilgisiz ve bilgisiz olduklarını kanıtlamaktadır. Uyuşturucu maddeler ve bağımlılık konusunda en önemli risk grubunu gençler oluşturduğu için ailenin önemi çok büyüktür. Anne ve babanın çocuğunun uyuşturucuya başlamaması için yapacağı bazı davranış ve girişimler vardır. Bunlar aslında ailenin her koşulda uyması gereken kural ve işlevlerdir.

* Her anne baba çocuğu ile güçlü bir sevgi ilişkisi kurmalıdır. Bu sevgi ilişkisi içinde çocuğa doğru ve yanlışları öğretmek çok daha kolay olacaktır.
*İyi bir dinleyici olmak ve çocukla duyguların paylaşıldığı sıcak bir iletişim kurmak çok önemlidir. Bunun için anne babalar çocuklarını hiç yorum yapmadan, tavsiye ya da yönlendirmede bulunmadan dinleyebilmelidir. Çünkü sadece dinlemek ve anlaşıldığını hissettirmek bile çok etkili olur. Yargılanmadan dinlendiğini hisseden kişi hem kendini daha iyi hisseder hem de kendini daha çok açma ihtiyacı duyar. Kendini açarak sıkıntılarını paylaşması da kişinin rahatlamasını sağlar.
*Aile içi iletişimin kaliteli olması, çocukların problemlerini anne babalarıyla paylaşarak onların sorunlarından zamanında haberdar olmasına ve sorunların kemikleşmeden erken müdahaleyle çözümlenmesine imkan sağlar.
*Anne baba kendi davranış biçimlerinin çocuğu doğrudan yönlendirdiğini hesaba katarak tutarsız davranışlardan kaçınmalıdır. Anne babanın sigara, alkol ya da uyuşturucu maddelere karşı tutumlarının, çocuklarının tutumlarını şekillendireceği ve çocuğa ancak doğru davranışlar ile örnek olunabileceği unutulmamalıdır. Çocukları bu maddelerden uzak tutma yollarının başında anne babaların bu maddelerden uzak olması gelir.
*Çoçuğun eğitmek için koyulan kurallar mantıklı ve birbiriyle tutarlı olmalıdır. Sınırları belirli olan bu kuralların nedenleri çocuğa açıklanmalıdır.
*Uygulanmayan kurallar koymak ilişkiyi bozacağı için kurallar konduktan sonra mutlaka tam olarak uygulanmalıdır. Kuralların her yerde ve her zaman geçerli olmasına dikkat edilmelidir.
*Anne babanın çocukları ile uyuşturucu maddeler hakkında konuşması yararlı olur. Anne babalar uyuşturucu maddelerin etkisini, sonuçlarını ve özelliklerini iyi bilmelidir. Kulaktan dolma yanlış bilgiler çocuklara bir şey kazandırmadığı gibi anne babalarına karşı güvenlerini de sarsar.
*Ailenin bu konuyu evde konuşmaktan kaçınması sorunu tabu haline getirir. Yapılacak en büyük hatalardan biri anne babanın kendi çocuğunun kullanmayacağına ilişkin bir kanıya varması ve böyle bir sorun ile karşılaşıncaya kadar beklemesidir.
*Çocukla bu konuda konuşurken hemen bazı öğütler, kestirme öneriler ve kendinden örnekler vermek doğru olmayabilir. Ebeveynler kimi zaman duymaktan hoşlanmayacakları sözler işitmeye de hazır olmalıdır. Dinlerken anlamaya önem vermek ve çocuğun sözü bitmeden söze başlamamak gerekir.
*Aile, kendi değerleri hakkında çocuğa bilgi vermelidir. Çocuğun anlayacağı şekilde aile değerleri anlatıldıktan sonra, çocuğun bunları anladığından emin olunmalıdır. Burada söz konusu olan anne babanın kendi değerlerini çocuğa empoze etmesi değil, çocuğun anne babasının değerleri hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Aile değerlerinin dürüstlüğe, sorumluluk almaya, kendini geliştirmeye ve hayata olumlu bakmaya dayandığı ailelerin çocuklarında uyuşturucu kullanımı daha az görülmektedir.
*Ergene arkadaş baskısıyla başa çıkmada yardımcı olmak gerekir. Arkadaş baskısının çok önemli olduğu bu dönemde, arkadaşın sunduğu uyuşturucuyu geri çevirmek özgüvene sahip ve kendinden emin bir ergen için bile çok zordur. Çocuğa, gerçek bir arkadaşın kişiyi hazır olmadığı ya da istemediği bir şeye zorlamayacağı; kendisine sunulan uyuşturucuyu onu sunanları yargılamadan reddetmenin, arkadaşlığına değer verdiği kişinin dostluğunu kaybetme riskine sokmayacağı anlatılmalıdır.
*Ev içinde ve dışında çocuğun gözlenmesi önemlidir. Anne baba çocuklarının arkadaşlarını ve onların ailelerini tanımaya çalışmalıdır. Gözleme süreci içinde suçlayıcı ve yargılayıcı davranışlardan kaçınılmalı gözlemenin takip etmek olmadığı unutulmamalıdır. Çocuğun bunu, ailenin ona olan yakın ilgisi olarak algılayacağı biçimde yapılması gerekir.
*Eğer çocuğunuzun madde kullanıp kullanmadığını bilmiyor ancak durumunun iyiye gitmediğini düşünüyorsanız, kendisini nasıl hissettiğini sormakla işe başlayabilirsiniz. Bir kez madde kullandıysa, olayı trajik hale getirmeden dinlemeyi tercih ederek tehlikelerini hatırlatarak konuşmaya çalışın. Eğer anne baba kendini bu konuyu çocuğuyla konuşmaya hazır hissetmiyorsa, konuşmaması daha doğru olacaktır. Ayrıca kesinlikle genç madde etkisi altındayken onunla tartışmaya çalışılmamalıdır. Çocuğunuzun madde kullanmayı sürdürdüğünü saptadıysanız;
*Aileler çocuklarının madde kullandıklarını öğrendikleri zaman çok karışık duygular yaşarlar. Önce büyük bir duygusal yıkım olur. Bir yandan kendilerini suçlar diğer yandan çocuklarına karşı öfke duyarlar. Bazı anne babalar da olayı inkar edebilirler. Daha sonra çevre baskısını düşünmeye başlarlar.
*Sık yaşanan duygulardan biri de paniktir. Oysa aşırı telaşlanıp panik göstermek sorunu çözmez. Paniği genellikle anne babanın hazır bulunduğu bir ortamda çocukla yüzleşme izler. Bu yüzleşme pek başarılı olmaz. Çocuk ya uyuşturucu kullandığını reddeder ya da uyuşturucuya olan ilgisini küçük göstermeye çalışır. Baskı görünce de uyuşturucu kullanmamaya söz verir! Bunu ebeveynin deliye döndüğü bir evre izler. Çocuğun çamaşırlarını karıştırmak, masasının ya da dolabının çekmecelerini kontrol etmek, gözbebeklerinin büyüyüp büyümediğine bakmak gibi küçültücü davranışlara başvurulur. Hatta çocuk hapisle ya da resmi kurumlara bildirilmekle tehdit edilir. Çocuğun hayatını tehdit eden riskler karşısında anne babanın bu davranışları anlaşılabilir bir şey olsa da, çoğu kez kendi kendini bozguna uğratır ve çocuğun uyuşturucuya bulaşmaması yönünde olumlu bir etki yapmaz.
*Anne babalar çocuklarının uyuşturucuyla bir ilişkisi olduğunu öğrendiklerinde önce çeşitli suçlama ve varsayımlarla tepki göstermek yerine çocuğun hangi ölçüde uyuşturucu kullandığını belirlemeye çalışmalıdır. Konuşma sırasında genç korkutulursa yalan söylemek zorunda kalabilir. Örneğin, "Eğer uyuşturucu kullandığını duyarsam seni öldürürüm" ya da "Eğer uyuşturucu kullanıyorsan ailemizi mahvedersin annenin ölümüne yol açarsın" gibi cümleler gencin kendini anlatmasını engeller. Madde kullanmakta haklı olduğu düşüncesi uyandırarak tekrar maddeye dönmesine yol açabilir.
*Korkutma taktiği, tehditler ve uyuşturucu üzerine konferanslar kaçınılmaz olarak çocuğu uzaklaştırır. Yanlış yaptığına ilişkin suçlamalarla karşı karşıya kalındığında inkar etmenin insana özgü bir şey olduğu unutulmamalıdır. Sadece çocuğun yaptığı şeyin yanlış olduğu üzerine odaklanırsanız, çocuk sizin suçlayıcı ses tonunuzun ardında yatanları; endişe içinde olduğunuzu ve kendisine yardım etmek istediğinizi anlamaz.
*Çocukla uyuşturucu hakkında düşmanca olmayan, objektif bir tavırla konuşmak, iletişim kanallarını açık bırakmak önemlidir. İletişim çocuğun bu konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmeyi kolaylaştırarak kullanma nedeninin anlaşılmasını sağlar. Ergen uyuşturucu kullanımı konusunda anne babası ile gerçekten dürüst bir şekilde konuşabileceğini düşünürse gençlerin uyuşturucu kullanmasının en yaygın nedenlerinden birisi ortadan kalkmış olur. Çünkü ergenler için anne babalarının büyümekte olduklarını fark etmesi çok önemlidir.
*Sürekli maddelerden söz etmek yerine problemlerini konuşmaya çalışın. Bu konuda yardım etmeye istekli olduğunuzu, her aşamada destek vereceğinizi hissettirin. Sorunu konuşmaktan korkmak sorunu çözmeyi değil, ertelemeyi sağlar. Bu nedenle hazır olduğunuzda konuşmaktan çekinmeyin.
*Çocuklarla alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili konuşurken kullanmalarına karşı olduğunuzu sert bir biçimde söylev gibi iletmekten kaçının. Daha çok bunların tehlikelerinden bahsedin ve söylediğiniz herşey inanılır olsun. Konuşmaktan çok nutuk çekildiğini ve uyarıların abartıldığını hissettikleri anda çocuklar sizden uzaklaşır ve söylediğiniz herşeyi reddederler. Ayrıca yanlışta olsa bu konudaki bilgileri alaya alınmamalıdır. Çünkü çocuklar özellikle ergenlikte arkadaşlarının söylediklerini daha çok kabul etme eğilimindedirler.
*Çok sert bir tutumla yaklaşmayıp, çocuğunuza karşı sevgi ve yakınlığınızı devam ettirin.
*Daha fazla zaman ayırın ve kendine güven duyması için çaba sarfedin.
*Olumlu davranışlarını destekleyip ona cesaret vermeye çalışın.
*Bu durumdan dolayı ne kadar üzgün ve kaygılı olsanız da güçlü ve kendinden emin olmanız onu yüreklendirecektir.
*Eğer yapıyorsanız önce kendinizi suçlamaktan vazgeçin. Ebeveynin kenidini suçlaması hem kendine hem de çocuğuna karşı öfkeye dönüşebilir.
*Onu zorla bir doktora götürmek yerine, önce siz bu konuda uzman biriyle konuşun. Daha sonra maddenin zararları, doğuracağı olası kötü sonuçları ile ilgili öğrendiklerinizi çocuğunuzla paylaşın.
*Aile içi yaşantının düzen ve şartlarını gözden geçirip gerekiyorsa değişiklikler yapın.
*Çocuk zor durumda diye onun sorumluluk ve yükümlülüklerini üstlenmek yerine ona durumdan kendisinin de sorumlu olduğunu ve bazı sonuçlara katlanmak zorunda olduğunu anlatın.
*Okulu, öğretmeni ve arkadaşları gibi samimi olduğu kişi ve kuruluşlarla iletişim kurup, işbirliği yapmaya çalışın.
*En çok yapılan hatalardan biri hemen oracıkta bir mahkeme kurup çocuğu yargılamaktır. Yaptıkları, söyledikleri, giysileri, arkadaşları hep bir yargılama ve köşeye sıkıştırma nedeni haline gelir. Oysa amaç hızla sorunun üstüne gitmek olmalıdır. Çözüm için ne yapılması gerektiği tartışılmalıdır. Hesaplaşma sonraya bırakılmalı, hatta hiç yapılmamalıdır.
*Madde kullananların pek çoğunda güvensizlik, kendini değersiz algılama ve suçlama, yeteneklerinin farkında olmama ve kendini değerlendirmede acımasız davranma görülür. Bununla birlikte yaşadıkları sorunların hep kendi dışındaki nedenlere bağlı olduğunu düşünürler. Dıştan denetimli olduklar için yaşadıkları olaylardaki sorumluluğu üstlenmez ve gelişmelere kısmen kendisinin yön verebileceğini düşünmezler.
*Değişiklik bazen işe yarar. Uyuşturucu kullananlar ve uyuşturucular her yerde vardır ve bir çocuk belli türden çocuklarla birlikte olmaya karar vermişse nereye gitse böylelerini bulur. Olumsuz arkadaş etkisini ve okul yönetiminin gözündeki kötü ününü geride bırakmak için ortam değiştirmek bizzat ergenin arzusuysa yararlı olabilir. Ancak çocuğa, bu değişimin yeni arkadaşlar edinmek, yeni bir durumun üstesinden gelmek ve yeni kurallara uymak gibi yeni meydan okumalar içereceğini kavratmak gerekir.

Anne Babaya Tedavi İle İlgili Öneriler:
* Tam olarak bağımlılık gelişmiş ve çocuk tedavi olmaya direnç gösteriyor ise kendi sorumluluğunu almasının ve tedavi olmayı kendisinin istemesinin aslında en iyi yol olduğu akıldan çıkarılmadan zorlamak gerekebilir. Bu zorlama zor kullanmak değil, onun imkanlarını ve seçeneklerini daraltarak gösterilen hoşgörünün sınırlı olduğunu hissettirerek dolaylı yöntemlerle tedaviye zorlamak şeklinde olmalıdır.
*Bağımlılık tedavisinde esas olan kişinin yaşamını ve kendisini tümüyle değiştirmeye karar vermesidir. Bağımlılık bir bütündür ve kişinin bütün yaşamı içine girmiştir. Yaşadığı ortam, arkadaşları, ailesi ve okulu/işi önemli belirleyicilerdir. Sözkonusu olan bu dış etkenler ötesinde kişi kendi düşünce ve davranışlarını değiştirmeyi ve duygularını yönlendirmeyi öğrenmelidir.
*Bir çok çalışma ailenin tedaviye katılımı ile madde kullanımında yineleme oranının azaldığını ortaya koymaktadır. Gerek tedavi sırasında gerekse tedavi sonrasında ailenin gösterdiği destek ve bu desteğin niteliği iyileşmeyi kolaylaştırmaktadır.
*İlk hastane ziyaretinde mutlaka yanında olunmalıdır. Genç hastaneye yatmaktan ve bağımlı olarak etiketlenmekten korkuyor olabilir. Hastaneye yatmaya karar verirse desteklemek, tedavi sürecinin her aşamasında yakınında ve yardıma hazır olunduğunu hissettirmek çok önemlidir.
*Genellikle bağımlının kendisi bağımlı olduğunu kabul etmediği için tedaviye başlamak güçtür. Bu nedenle önce kendisinin tedavi olmayı istemesi ve tedavi olabileceğine inanması çok önemlidir. Çünkü hiçbir güç bağımlıya rağmen onu tedavi edemez.
*Madde kullanan kişileri bir yere kapamak onları sadece maddeden uzaklaştırmaya yarayabilir. Tekrar maddeyi gördükleri anda başlama şansları yüksektir. Bu nedenle ailenin baskısı çözüm sağlamamaktadır. Ancak aile kişinin tedavi olma isteğini artırabilir. Bunu kimi zaman bazı ödüller, kimi zaman ise kısıtlamalarla sağlayabilir. Bir çok aile bağımlıya sonsuz destek sağlamaktadır. Desteklerini çekerler ise durumun daha kötü olacağı inancındadırlar. Halbuki kişinin durumu bu destek ile daha da kötüye gitmektedir. Oysa hayat koşullarının zorlaşması bağımlının tedavi olma gereksinimini arttıracaktır. Diğer yandan tedavisi için sunulan destek sonsuz olmalıdır.
*Genç profesyonel bir yardım alma konusunda cesaretlendirilmelidir. Kendi kendine zaman içinde iyileşmenin mümkün olmadığı için hekime başvurmak ve tedaviyi aksatmamak çok önemlidir. Bağımlılık durumunda ayaktan veya yatarak tedavi seçenekleri bulunmaktadır.
*Madde bırakıldığı zaman gözlenen yoksunluk dönemi bağımlı kişi için çok zor bir dönemdir. Bağımlıların bir çoğu bunu yaşamak istemez. Halbuki bu dönemin yaşanması daha sonra yaşanabilecek acılara karşı bir hazırlık dönemidir. Bu dönemde acı ile başetmeyi öğrenmek, tekrar madde kullanmayı engelleyecek en önemli etkenlerden birisidir. Gerilimden, acıdan ve huzursuzluktan kaçınma davranışının altında, sorunlar ile başa çıkamamak yatmaktadır. Bu nedenle kişinin kaygıyla başetme yollarını öğrenmesi maddenin yokluğunun getireceği gerginliği büyük ölçüde azaltacaktır.
*Yardım ve tedavi sırasında önceki alışkanlıklarını devam ettirmemesi için kişinin eski çevresinden ve bağımlı arkadaşlarından uzak tutulup, yeni bir çevreye girmesinin sağlanması çok önemlidir.
*Gencin boş zamanlarında bir hobi ya da aktiviteyle uğraşması sağlanabilir. Adrenalin seviyesini artıran aktivitelerin uyuşturucuyla aynı etkiyi yaratabildiği bilinmektedir. Zihinsel açıdan yaratıcı, fiziksel açıdan zorlayıcı aktiviteler etkili olabilir. Özellikle ergenlik çağındaki çocukların ilgi alanlarının geniş olması, gencin yeniden uyuşturucu tuzağına düşmesini engeller.
*Binlerce uyuşturucu bağımlısı bu illetten kurtulmanın yollarını arasalar da kendilerinde bunu başaracak gücü bulamazlar. Hayatlarını kontrol eden maddeden ayrı yaşamaya başlamaları o kadar kolay olmamaktadır. Temiz yaşama korkusunu hissetmeye başlarlar, hatta bazıları uyuşturucusuz bir yaşam düşüncesi ile bile irkilir. Öte yandan kullanmakta artık onları ürkütmektedir. Kişi uyuşturucunun verdiği hafiflik duygusunu sağlayacak bir alternatife ihtiyaç duyar Çocuğunuz uyuşturucuyu bırakmaya karar verirse dışarıdan yardım alması gerekir. Sizin bunu tek başına üstesinden gelecek becerilere ve güce sahip olmanız güçtür. Uyuşturucu konusunda uzmanlara başvurmak çocuğu hayata yeniden kazandırabilir.
*Eğer çocuk kullanmayı bıraktıysa onu sürekli bir suçlu gibi izlemek, potansiyel bir tehlike olarak değerlendirmek geçen günleri sık sık gündeme getirip onu suçlamak doğru bir tutum değildir. Çünkü bu tür tutumlar tekrar başlaması için zemin hazırlamaktır. İzleme ve gözlem özen gösterilerek, sessizce ve çocuğun onurunu kırmadan yapılmalıdır.
*Gençler arasında yapılan bir hata da arkadaşını maddeden kurtarmak için kendini ateşe atma davranışıdır. Kimi zaman genç arkadaşına o kadar yakınlaşır ki kendiside madde kullanmaya başlar. Bu nedenle her insan madde kullanan kişiye yaklaşırken kendi sınırlarını bilmeli, sorunu tek başına çözebileceği inancına kapılmamalı ve aileden, sağlık kuruluşundan yardım istemekten kaçınmamalıdır.
*Tedavi sonrasında bir daha hiçbir zaman madde kullanmaya başlamayan bağımlı sayısı oldukça düşüktür. Ancak tek bir kişinin bırakması bile ciddiye alınması gereken bir durumdur. Çünkü en azından 'bir' kişi uyuşturucu dünyasından kurtulmuştur ve bırakan tek bir kişi bile bir çok bağımlıya örnek olacaktır. Bırakan o tek kişi başka kişileri uyuşturucuya alıştırmayacak ve uzun dönem kullanıp satıcı durumuna gelmeyecektir.

Psikolojik Danışmana Öneriler:
Psikolojik danışman, tedavi edici bir rolde olmasa da madde bağımlılığının tedavisinin nasıl yapıldığı hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bağımlılık terapisi başlığı altında bağımlıya kazandırılması hedeflenen davranışlar şu şekilde özetlenebilir:
*Çocuğun kendini tanıması, anlaması ve kendini değerlendirme yetisini kazanması, madde kullanmaya başlama nedenlerinin araştırılması ve bununla ilgili etkenlerin ortadan kaldırılmaya çalışılması (kişilik sorunları, güvensizlik )
*Maddelerin kendisinde yarattığı etkileri tanıması, tekrar kullanmaya başlamasının engellenmesi için gerekli bilgileri ve yetileri kazanması,
*Bağımlılığın getirdiği davranış kalıplarının yıkılıp yerlerine yeni davranış biçimlerinin yerleşmesi, içinde bulunduğu ortamda diğer insanlarla ilişki kurmaya başlaması ve yeni ilişki biçimlerinin kurulması,
*Dış dünyaya karşı kendisini hazırlaması, madde kullandığı süreç içinde bozulan aile ve çevre ilişkilerinin tekrar düzenlenmesi.

Psikolojik danışmanın yapabileceği çalışmalar:
* Bilgilendirmede hedef kitle hiç kullanmayanlardır. Özendirmeden, merak uyandırmadan madde kullanımıyla ilgili bilgi verilir. Maddenin yaşam üzerindeki etkileri tartışılır.
*Madde kullanan gence problemlerinin çözümünde destek vermek için problem çözme ve karar verme becerisi geliştirmesine, kişisel sorunlarını çözmesine yardım edilir.
*Direnç geliştirme önem taşır. Hayır diyebilmeyi direnme becerilerini artırmayı amaçlayan sosyal baskıya direnme programı hazırlanabilir.
*Boş zamanları değerlendirme, eğlence ve iş becerileri geliştirme programı gibi alternatif programlar geliştirilir.
*Yaşıt yönelimli yaklaşımdan yararlanılabilir. Bu yaklaşım yaşıtlar arası ilişki üzerine temellenir. Liderliği güvenilir yaşıt yapar.
*Ailenin uyarılması ve toplumsal tutumun değişimi sağlanmalıdır. Sağlıklı çocuk yetiştirme konusunda gerekli önlemler alınır. Madde kullanımını hafife alan toplumsal yaklaşım engellenmeye çalışılır. Türk Ceza Kanunu yasa dışı maddelerin üretimi ve kaçakçılığıyla ilgilenenlere ağır cezalar öngörmektedir. Bu tür eylemler belirli koşullarda ömür boyu hapis cezası da gerektirebilir. Kanunlar yasa dışı maddelerin üretiminde ve kaçakçılığında çocukların kullanılmasını, çocuklara madde satılmasını yasaklar ve yasayı ihlal edenlere ağır cezalar verilmesini hükme bağlar. Bununla birlikte madde bağımlılığı olan kişilerin yasal bir suçlamayla karşı karşıya kalmadan tedavi için resmi başvuruda bulunmaları halinde madde kullanmaktan ötürü haklarında suçlama olmayacağını belirtir. Medya kamunun bilgilendirilmesini sağlayarak erkenden önleme ve koruma yöntemleri açısından yaşamsal öneme sahiptir. Çünkü sağlık sistemine henüz girmemiş hastane ve benzeri kuruluşlarla ilişkiye geçmemiş vakaları tespit etmede kitle ile iletişim etken bir yoldur. Bilgilendirme işlevi aynı zamanda yol göstericilik niteliği de taşımaktadır. Kamunun dikkati uygun bir biçimde çekildiği zaman genel planda ve gerçekçi olarak soruna yönelik farkında oluşluk düzeyi de artmaktadır. Böylelikle toplumdaki kaynakları harekete geçirmek bir yana önemli bir destek unsuru da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Rehabilitasyon hizmetlerinin anlam kazanması ve kolaylaşması yine kamunun bilgilendirilme sürecinin niteliğine bağlı olarak değişmektedir. Bugün en gelişmiş ülkeden az gelişmişine kadar tüm ülkeler madde kullanımı ve bağımlılığı sorununu yaşamaktadır. 1960'lı yıllarla birlikte özellikle gelişmiş ülkelerin önderliğinde madde kullanımı ve bağımlılığı konusunda uluslar arası duyarlılık ve işbirliği giderek artmakta ve bu duyarlılıktan ülkemizde etkilenmektedir. Madde bağımlılığı konusunda ülke çapında yapılması düşünülen ve atılacak her adımın küresel bir gerekçesi ve uluslar arası ilişkilerimizden kaynaklanan bir gerekliliği de mevcuttur. Bu küresel duyarlılığın bizim açımızdan olumlu yanları olmaktadır. Uluslar arası örgütler ve bunların yaptırım gücü günümüzün tartışmasız bir gerçeği haline gelmiştir. Küreselleşmenin evrensel planda insan gereksinimlerini aynı doğrultuda tespit ettiği söylenemez. Ancak insan haklarının değişmez doğruluğu sağlık alanında gerçekçi ve saydam amaçların oluşmasında her vakit belirleyicidir.

 

Yorumlar

  • ahmet sarı

    Hocam anlaşılır ve faydalı yazınız için teşekkür ederim.Uyuşturucuların idrardan atılma süreleri nedir? özellikle merak ettiğim esrar.bi sorum dahavar, fensiklidin(PCP) ve psilocybin arasında fark nedir?vücuttan atılması ne kadar zaman alır?

  • Erkan Umut

    Hocam uyuşturucu madde bagımlılıgı ile ilgili ilk defa bu kadar anlaşılır detaylı ve mantıken kabul görülen bir açıklama okudum Allah sizlerden razı olsun keşke bırakmam konusunda destek olacak kişi siz olsaydınız herşey daha kolay olabilirdi iyi çalışmalar dilerim

Yorum Bırakın